
Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, güncel gelişmeler ve MYK gündemimize ilişkin Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Doğan, şunları söyledi:
Yine bir mahkeme eliyle açıkça anayasal suç işleniyor
Merhabalar değerli basın emekçileri. Türkiye’nin yoğun gündemlerinin uzun saatler değerlendirildiği ve önümüzdeki döneme dair planlamaların yapıldığı, son günlerdeki sıcak gelişmelerin de değerlendirildiği bir MYK sonrası huzurlarınızdayız. Ancak biz hazırlanırken yine Cumhuriyet Halk Partsi'nin kurultayı ile ilgili bir müdahale ile karşı karşıya kaldık. Yine bir mahkeme eliyle açıkça anayasal suç işleniyor. Bu bir CHP meselesi değil, Türkiye’nin demokrasi meselesidir. Biz de böyle yaklaşmalıyız. Göz göre göre bir siyasi partiye müdahalede ısrar etmek, üstelik zaten uygulanmayan darbe anayasasını dahi ihlal etmeyi göze almak, açıkça siyasi talimatla çalışmanın ifadesi olarak kamuoyuna yansıyor. Bu tutum ve yönelimden vazgeçmek gerekiyor.
Türkiye’de ayrımcılığın yapılmadığı köklü bir sistem değişikliğine ihtiyaç var
Şu anda bir mahkeme heyeti ana muhalefet partisinin, son seçimlerde birinci parti olan bir siyasi partinin kurultayını durdurmak üzere heyet gönderiyor. Bu görüntüler Türkiye’ye yakışmıyor. Yıllardır tekrar ediliyor. Bu görüntülerin ortaya çıkmaması, bu görüntülerden vazgeçmek için taktiksel değişikliklere değil, zihinsel bir dönüşüme ihtiyaç var. Türkiye’de köklü bir sistem değişikliğine ihtiyaç var. Bugün CHP'ye, dün DEM’e, yarın yine DEM’e, sıra dolayısıyla her an herkese gelebilir. Sıranın her an herkese gelmemesi için eşit, hiç kimseye ayrımcılığın yapılmadığı köklü bir sistem değişikliğine ihtiyacımız var. Tabii ki Yüksek Seçim Kurulu'na da şu çağrıyı yapıyoruz. Şu anda olağanüstü toplantı halindeler. Önümüzdeki dakikalarda -dakikalar olmasını ümit ediyoruz bunun, saatler değil- kararlarını duyacağız. Ancak daha önce verilmiş bir karar var. Ve Türkiye'de bu konudaki tek yetkili kurum Yüksek Seçim Kurulu. Buna rağmen 45. Asliye Ceza Mahkemesi bunu yapabiliyorsa Yüksek Seçim Kurulu yüksek sesle kararına sahip çıkmalıdır. Biz CHP'ye yönelik bu operasyonların, bu uygulamaların; barışçıl ve demokratik toplumu konuştuğumuz bir dönemde bu kadar çok arttırılmasının, bu kadar çok tırmandırılmasının bir tesadüf olmadığını düşünüyoruz. Doğrudan sürece yönelik gölge düşürücü, süreçle ilgili gelişmeleri hedef alan yaklaşımlar olarak değerlendiriyoruz.
En çok önemsediğimiz şey Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin toplumsal ayağının güçlendirilmesi
Merkez Yürütme Kurulumuzun önemli başlıklarında biri toplumsal muhalefet ve siyasal muhalefet. Çünkü bizim en çok önemsediğimiz şey Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin toplumsal ayağının güçlü bir şekilde inşa edilmesi ve bunun güçlendirilmesi. Bunun için şeffaflığı çok önemsediğimizi söyledik. Bunun için bizdeki her bilgiyi her an sizinle paylaşabilecek kadar açık olmaya çalıştık bu süre zarfında. Yaklaşık 1 yıl geçirdik, değerlendirmesini yaptı MYK’mız. Ancak tüm bunlara rağmen sürecin toplumsallaşmasını hedefleyen, anti demokratik uygulamalarda ısrar edenler olsa olsa süreç karşıtları olabilir. Süreç karşıtlığı üzerinden toplumsallaşma inşa edilemez. Biz bunu görüyoruz. Bunun gayet açık bir biçimde farkındayız. Bu çok tehlikeli bir senaryo. Bu çok tehlikeli bir oyun. Böyle oyunlar kuranları en başından buradan uyarmak durumundayız ve uyarıyoruz, yapmayın! Çözümsüzlükten medet ummak gözyaşı getirmek demektir. Ülke çok şey kaybetti. İnsan hayatlarından bahsediyoruz. Ülkenin enerjisi, potansiyeli kayboldu son yıllarda. O yüzden çözümsüzlüğe değil çözüme güç ve destek vermek gerekiyor. Bu tür oyunlardan medet umanlar da bilmeliler ki bu tür oyunlarla başarıya ulaşamazlar. Ve biz bu oyunları boşa çıkartabilecek deneyime de sahibiz.
Filistin meselesi çözülmedikçe Ortadoğu’da eşit ve özgür bir yaşamdan bahsedilemez
Çok önemli konulardan biri, belki de ilk kez bu şekilde dünyanın gündeminde yer alıyor. Tüm çağrılarımıza, bu konudaki eylemlerimize, açıklamalarımıza, dayanışmamıza rağmen Filistin meselesinden bahsediyorum. Ortadoğu'nun en köklü meselelerinden biri, en başında gelen meselelerinden biri ve ne yazık ki çözümsüzlüğe gark olsun diye daha çok çaba sarf edilen bir mesele olarak karşımızda duruyor. Oysa biz biliyoruz ki Filistin meselesi çözülmediği sürece Ortadoğu'da eşit, özgür bir yaşamdan, ezilen halkların özgürlüğünden bahsetmemiz mümkün değil. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler'in 80. Genel Kurulunun New York'ta toplanmış olması ve bu toplantıda resmen olmasa da Genel Kurulunun ana gündeminin Filistin olması, bu konuya ilişkin yapılan açıklamalar, dayanışma çağrıları, tüm bunların kalıcı bir barışa evrilmesi için somut adımlarla desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz DEM Parti olarak.
Gazze’de kalıcı barışın müzakere yoluyla sağlanabilmesinin zemini oluşturulmalı
Gazze'de artık Birleşmiş Milletler'in de resmi olarak kabul ettiğini söyleyebileceğimiz bir soykırım yaşanıyor. Ve bu soykırım yine dünyanın gözleri önünde açıkça yaşanıyor. Hastaneler, okullar, evler, gıda dağıtım noktaları vuruluyor. Temel ihtiyaç malzemeleri, gıda ve ilaca konulan ambargo nedeniyle çocuklar ya hastalıktan ya da açlıktan ölüyor. Bu dramı görmemek, buna karşı bir çaba içerisinde olmamak insanlık adına utanç verici en hafif tabiriyle. Dolayısıyla Gazze'de en kısa sürede ateşkes ilan edilmeli. Kalıcı barışın müzakere yoluyla sağlanabilmesinin zemini oluşturulmalı. Ve bilinmeli ki Ortadoğu bir halklar ve inançlar bahçesi. Bu bahçede hiçbir tekçi anlayış çözüm üretemez, demokratik bir model üretemez. Tekçi anlayışlarla da demokratik bir çözüme ulaşılamaz. Biraz önce de ifade ettiğim gibi bu tekçi anlayışlar var oldukları ülkelere sadece kan ve gözyaşı getirdiler ne yazık ki.
Filistin’de soykırımın durması için somut adımlara ihtiyaç var
Halkların eşit, özgür, barış içinde yaşayacağı demokratik bir modelin hayata geçmesini önemsiyoruz biz. Filistin coğrafyasında başta Yahudiler ve Araplar olmak üzere tüm halkların ve inançların bir arada, eşit ve özgür bir biçimde yaşaması gerektiğini, bunun koşullarını oluşturabilmek için de hepimizin gayret içerisinde inançla, kararlılıkla, müdahale azmiyle buna sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyoruz ve bunu savunuyoruz. Biz biliyoruz ki Ortadoğu'da patlayan her silah, atılan her bir bomba, kalkan her bir savaş uçağı ancak ve ancak halklar arasındaki yarılmaları derinleştirir. Bunu derinleştirmek yerine halklar arasındaki mesafeleri kapatmak ve yan yana gelişleri eşit ve özgür bir şekilde sağlamak gerekiyor. Bu sebeple de bu soykırım, uluslararası toplum tarafından atılacak somut adımlar olmadan durmaz. Bunu biliyoruz. Somut adımlara ihtiyaç var. Hem bu soykırımın durması hem de dünyanın gözü önünde devam eden bu ambargonun durdurulması ve kaldırılması için.
Ortadoğu’daki gelişmelere baktığımızda Kürt meselesi dikkatle izleniyor
Bundan bağımsız olmayan bir başka konu Ortadoğu'nun Türkiye meselesi. Ortadoğu'nun Kürt meselesi, aslında Türkiye meselesi demek de bir sürçülisan oldu ama bir boyutuyla öyle bir hali de var. Evet, Ortadoğu'da Türkiye'nin üstleneceği rol, misyon açısından baktığımızda, Ortadoğu'nun Kürt meselesi, Türkiye'nin Kürt meselesi ve artık uluslararası bir mesele olan Kürt meselesi son bir yıldır dikkatle takip ediliyor. Yalnızca bizler tarafından değil, hem Ortadoğu'daki gelişmeler açısından baktığımızda dikkatle izleniyor. Hem de dünyada ilgilileri dikkatle izliyorlar Türkiye'nin bu süreçte nasıl bir pozisyon alacağını, nasıl bir misyon üstleneceğini. Çünkü bunun bölgesel ve küresel etkileri var. Bölgesel ve küresel etkileri üzerinden de içerideki gelişmeler değerlendiriliyor. Bu açıdan baktığımızda biz de Merkez Yürütme Kurulumuzda son bir yılda yaşananları enine boyuna yeniden değerlendirmeye çalıştık. Biliyorsunuz yakın zamanda Meclis yeniden mesaiye başlayacak ve bir yandan da mecliste bir komisyon kuruldu ve komisyon çalışmaları devam ediyor.
Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde toplum somut adım görmek istiyor
Barış ve Demokratik Toplum Süreciyle başlamak istiyorum. Herkes şunu merak ediyor, süreç ne aşamada? Durdu mu? Yavaşladı mı? Durağan bir hal mi aldı? Pürüz mü var? Riskli bir döneme mi girdi? İlerlemiyor mu? Dikkat ederseniz art arda sıraladığım bu soruların tamamında negatif çağrışımlar var. Sürece dair pozitif çağrışımlar içeren gelişmeleri kamuoyu görmediği için soruları bu yönde soruyor haklı olarak. Niye? Çünkü bir inançsızlık söz konusu. Bu inançsızlığı ortadan kaldırmak için komisyonun kuruluşu çok büyük bir coşkuyla karşılandı diyebiliriz. Çok büyük bir coşku diyorum. Sebebi şu. Somut adım görmek istiyor insanlar. Hem siyaset hem toplum somut adım görmek istiyor. Bunun da çeşitli nedenleri var. Tarihsel nedenleri var, sosyolojik nedenleri var. Bugüne kadar Türkiye'nin biriktirdiği acı deneyimler var. Bunların yaşanmaması için insanların bu inançsızlık vurgusunu sık sık ifade etme ihtiyacıyla karşı karşıya kaldıklarını sahada da gözlemliyoruz biz. Defaatle buradan da söyledik. Art arda sıralanan bu soruların negatif çağrışımlarla dolu olmasının nedenini maksatla değerlendirmiyoruz biz. Böyle yaklaşmıyoruz. Aksine bunu bir talep olarak, bunu bir sahip çıkma, bunu başarıya ulaştırma çabası olarak görüyoruz. O sebeple de buradan bir kez daha sürecin ilgililerine, karar vericilerine ivme kazanması için cesur bir kurucu iradeyi ortaya koymaları gerektiğini yineliyoruz. Ne demek bu? En başında şunu söylemiştik. Eğer sürecin bütüncül bir tasarımı olsaydı yani bir yol haritası olsaydı, bir izleği olsaydı başladıktan sonra aşama aşama neler olduğu kamuoyuyla paylaşılsaydı ya da neler olacağı, neler yapılacağı, nelerin planlandığı bugün bu sorular bu şekilde sorulmazdı. Ancak şunu da ifade etmek durumundayız yaptığımız değerlendirmelerden süzülen bir bilgi olarak da, süreç hızlı ilerlemiyor. Bu açıdan baktığımızda bu monotonluk kamuoyunda kaygı yaratıyor. Bunu görüyoruz. Bu monotonluğu gidermenin, bu durağan hali gidermenin yolları var, mümkün. Biz bunu daha önce de söyledik. Yine söylüyoruz. Şimdi tek tek sıralayacağım.
Sayın Öcalan’ın çağrısı taktiksel değil stratejik bir çağrı olarak ele alınmalıdır
Hatırlayalım. Geçen sene Ekim ayına gidelim. Tokalaşmayla birlikte başlayalım. Akabinde çeşitli açıklamalarla devam eden ve nihayetinde 27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın örgütüne yaptığı çağrıyla bambaşka bir boyut kazanan ve bir de ivme kazanan bir süreçten bahsediyoruz. Sonrasında ne oldu? İşte Mayıs ayında PKK Kongresini topladı. Kongresini topladıktan sonra fesih kararını duyurdu. Fesih kararından sonra silahlarını Temmuz ayında yakarak imha etti. Somut adımlar attı. Silahları yakarak imha etmek sembolik olmanın ötesine geçen bir anlam taşıyor. Somut bir eylem koydu ortaya. Taleplerini ifade etti örgüt olarak. Demokratik siyaseti bir taktik olarak değil, stratejik bir karar olarak benimsediklerini kongre kararıyla da açıkladılar. Sayın Öcalan'ın çağrısının stratejik bir çağrı olduğu, taktiksel bir çağrı olmadığı, bütüncül bir şekilde ele alınması gerektiği defalarca bizim tarafımızdan da yine dile getirildi. Peki bunlara karşılık neler oldu diye bakalım. Açıklamalar oldu evet. Türkiye'de ezberleri bozan. Umut hakkından tutalım da Sayın Öcalan'ın Meclis'e gelip konuşma yapmasına kadar Türkiye'de ezberleri bozan açıklamalar oldu ve bunlar çok kıymetliydi. Niye? Çünkü söze bir alan açılmaya çalışılıyordu. Epeydir konuşmayan, yan yana gelmeyen siyasi partiler istişarelerde bulunmaya başladı. Tabii ki bunların önemli olduğunun altını hep çizdik, hep vurguladık. Ancak sorunun derinliği, sorunun kökleri, sorunun nedenleri, sorunun tarihsel, sosyolojik, siyasal, ekonomik boyutları dolayısıyla yetersiz. Mesele bu. O yüzden bütüncül bir tasarıma, bir kareografiye ihtiyacı vardı bu sürecin. Nihayetinde hangi aşamaya geldik? Komisyon aşamasına geldik.
Barış Annelerinin Kürtçe konuşmasına Meclis’te müdahale edilmesi tarihe not düştü
Komisyon Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu olarak kuruldu. Haftalardır bu komisyon dinlemeler yapıyor. Bu dinlemeler de çok kıymetli. Bu dinlemeleri de önemsiyoruz. Bu dinlemeler de gösterdi ki çatışma çözümlerinde dünya deneyimlerinin önemli olduğu kadar Türkiye'nin deneyiminin de bugüne kadar biriktirdiklerinin de kıymeti bilinmeli ve bunlardan da yararlanılmalı. Ancak bu da yetmiyor. Yalnızca dinlemelerle yol alabilen bir komisyon olamaz, olmamalı. Nitekim hem komisyon başkanı hem de meclis başkanı Sayın Kurtulmuş bugün komisyon toplantısı öncesi yaptığı açılış konuşmasında şu ifadeleri kullandı ki biz de önemli buluyoruz. Kendileri açısından planladıklarından daha disiplinli bir süreç olduğunu ifade ediyor komisyon sürecinin. "Kimsenin fikirlerine, konuştuklarına müdahale etmedik bu süreçte" diyor. Burada bir düzeltme yapmak isteriz DEM Parti olarak. Müdahale edildi. Barış Annelerinin Kürtçe konuşmasına meclis komisyonunda müdahale edildi. Bu müdahale tarihe not düştü. Sorunun esas nedenlerinden biri budur. Bir halkın varlığını yok saymak, bu ülkedeki farklı kimliklerin varlıklarını yok saymak, bu ülkedeki farklı inançları yok saymak. İşte meselenin neden sonuç ilişkisi dediğimiz şey tam da bu. Eğer çatışmalı bir süreçten ve bunun nihayete ermesinden bahsediyorsak bunun neden ve sonuç ilişkilerini doğru değerlendirmek gerekir. Teşhisi doğru yapmalıyız ki izlenebilecek yöntem ve yol bizi başarıya götürebilsin. Türkiye modeli olarak hayata geçirilmek istenen çatışma çözümü literatüründe model de nihayete erdirebilsin. O nedenle burada Kürtçeyi özel olarak not düşmek isterim. Anadilinde konuşma, anadilinde kendini ifade etme hakkı bir lütuf değildir. Bahşedilecek bir hak değildir. Bir insan hakkıdır. Tartışılmaz dahi bu hak. Şunu çok iyi biliyoruz ki bu durum iç tüzükle anlatılamayacak, iç tüzüğe sığdırılamayacak. Bu ancak olsa olsa gerekçe olabilir. Bir müdahale gerçekleşti orada Barış Annelerine ve Kürtçe konuşmaları engellendi. Birilerinin anadiline müdahale ettiniz Sayın Başkan. Ve bu meselenin esas nedenlerinden biridir. Unutulacak bir şey değil. Alt çizilmesi gereken ve hep hatırlatılması gereken bir konu. "Her birisi kayda geçti diyor bu konuşmaların". Evet bu durum da tarihte bir kez daha tezahür ettiği için bir daha kayda geçti ve ilk kez tezahür etmiyor meclis çatısı altında.
Meclis’in barış mesaisi yapması gerektiğini düşünüyoruz
"Ortak olarak söylenen hususlardan birisi eğer bu komisyon çalışmalarını başarıyla tamamlarsa tarihi bir fonksiyon icra etmiş olacak" diyor. Biz de bu tarihi fonksiyonun icra etmesi gerektiğini, meclisin böyle bir tarihi görev ve sorumlulukla karşı karşıya olduğunu neredeyse bir yıl önce ve bundan yıllar önce de her defasında söylemiştik. "Eşik aşılmış olacak" diyor. Ümit ediyoruz ki bu eşik aşılır. Ve çok önemli bir şey söylüyor Numan Kurtulmuş. Bundan sonra bir raporlama olacağını söylüyor ve aynı zamanda yasal bir takım düzenlemelerin Ekim ayına yetiştirileceğini söylüyor. Geç kalmış bir açıklama ama değerli bir açıklama. Biz meclis açılışında, meclisin barış mesaisi yapması gerektiğini düşünüyoruz.
Meclis Komisyonu umarız önümüzdeki dönem daha hızlı ve odaklı çalışır
Ekim 2024'ten bugüne geldiğimiz sürece baktığımızda, bu süreci takip edecek birtakım yasal düzenlemeleri, hukuki düzenlemeleri, belki özel yasaları çıkarabilecek, infazla ilgili bir takım düzenlemeler yapabilecek bu komisyonun kurulmuş olmasının önemini ve bundan sonraki odağının ne kadar değerli olduğunu hep hatırlattık ve nihayet Komisyon başkanından bundan sonra bir takım düzenlemeler yapılacağına ilişkin açıklama geldi. Bunun takipçisi olacağız. Beklenen, daha hızlı ve odaklı çalışmasıydı. Umarız önümüzdeki dönem daha hızlı ve odaklı çalışır ve yine Kürt sorununu yaratan nedenlerin esasına dair de konuşabilir, tartışabilir ve buna ilişkin bir takım tekliflerde bulunabilir.
Madem ezberleri, tabuları bozmaktan bahsediyoruz, Sayın Öcalan dinlenmeli
Tüm bu hatırlattığım gelişmeler içerisinde çok önemli bir taraf, ana bir aktör Sayın Öcalan. Yalnızca silahsızlanmaya indirgeyemeyeceğimiz, yalnızca bu kapsamda değerlendiremeyeceğimiz, çatışmasızlığın kalıcı hale getirilebilmesi ve demokratik entegrasyon projesinin hayata geçmesi için mutlaka dinlenmesi gereken bir ana aktörden bahsediyoruz. Buradan çağrımızı yineliyoruz komisyona. Burada bir yerinde sayma halinde durmamak gerekiyor. Madem ezberleri bozmaktan, madem tabuları yıkmaktan bahsediyoruz o halde cesaretle mecliste söylenmiş söze sahip çıkmak gerekir. Sayın Öcalan dinlenmeli. Sayın Öcalan'ın görüşleri, önerileri bir şekilde bu komisyona akmalı. Bu olması gereken. Olması gereken bir şeyi yapmamanın ya da üzerine tartışmanın bir anlamı yok. Bu zaman kaybettirir. Daha hızlı ilerlemek için de bunu geciktirmeden hayata geçirmek gerekiyor. Gerçekçi bir yaklaşıma ihtiyaç var. Yalnızca çatışma çözümüne odaklı bir yaklaşımınız bile olsa, ki bu mesele yalnızca çatışma çözümüne odaklı, çatışmasızlık boyutuyla geçici bir biçimde bir yaklaşım olamaz. Yüzeysel bir yaklaşım olamaz. Daha derinlikli bir yaklaşımı gerektirir. O halde Sayın Öcalan'ı ana aktör olarak mutlaka dinlemeli, sözüne alan açmalı ve temas kurmalısınız.
Süreç yalnızca siyasi partilerin ve iktidar blokunun insafına bırakılamaz
Sürecin yarım asırdır süren bu çatışmalı döngüde milyonlarca insanın hayatı ile birlikte Türkiye'nin enerjisine, potansiyeline neler kaybettirdiğini hep söylüyoruz. Tarihin bize sunduğu bu nadide fırsatın kıymetini bilmek durumundayız. Aksi takdirde hepimiz için çok ağır bir vebal, çok ağır bir sorumluluk olur. Başarmak durumundayız. Milyonlarız, umudun kazandığını gören, bilen. Mücadele azminin ne kadar kıymetli olduğunu bilen. Bunun her şeye rağmen ne kadar dirençli olduğunu tek tek yaşayarak deneyimleyen milyonlarız. O yüzden bugün burada milyonlara sesleniyoruz DEM Parti adına. Süreç yalnızca siyasi partilerin, yalnızca iktidar blokunun insafına bırakılabilecek bir süreç değil. Bu sürecin toplumsallaşması, bu sürecin her birimiz tarafından kendi hayatlarımıza sahip çıkıyormuşçasına desteğe, sarılıp sarmalanmaya ihtiyacı var. Kırılgan noktalarının arttırılmasına değil, aksine güçlü yanlarının arttırılmasına ihtiyacı var. O yüzden hep birlikte Barış ve Demokratik Toplum Sürecine sahip çıkıp meclisin yeni dönemde yeni yasalarla Türkiye'yi demokratikleştirecek, hepimizin özlem duyduğu eşit, özgür, demokratik bir Türkiye'ye bizleri götürebilecek yolu açacak, düzenlemeleri yapacak, bu mesaiyi yapacak, toplumla yeniden bütünleşecek bir mesai yapması konusunda kararlılığı gösterecek bir meclis dönemi olmasını temenni ederiz.
Çözümü silahta değil demokratik siyasette gören yaklaşımın değerini bilmek gerekiyor
Bir arada yaşam bağlarının yeniden tanımlanmasından bahsediliyor. Bunun yeniden tarif edilmesinden bahsediliyor. Bin yıllık kardeşlikten bahsediliyor. İşte bunu güçlendirecek çalışmaların yapıldığı bir dönem olmasını temenni ediyoruz. Somut ve hızlı kazanımların toplumsal ikna ve bu inançsızlığın giderilmesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu önemin kavrandığı bir dönem olmasını temenni ediyoruz. Çatışmaların kalıcı olarak sonlanması için yapılması gereken her şeyin yapılacağı, buna dair mekanizmaların işler hale getirileceği, tüm komisyonların gerekirse bunun için çalışacağı bir dönem olmasını temenni ediyoruz. Yine tekrar ediyoruz. Çözümü silahta değil, demokratik siyasette gören bir yaklaşımın değerini bilmek gerekiyor. Bu yaklaşımın stratejik bir yaklaşım olduğunu görmek gerekiyor ve buna stratejik bir şekilde yaklaşmak, stratejik bir şekilde karşılık vermek gerekiyor.
DEM Parti olarak sürece ilişkin sahada çalışmalarımız kesintisiz olarak sürüyor
Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin bir ayağı da sahada devam ediyor ve kesintisiz bir biçimde sürüyor. Şölenler, şenlikler, halk buluşmaları, mitingler yakın zamanda görmüşsünüzdür, takip etmişsinizdir. Oldukça kitlesel yürüyüşler gerçekleşti. DEM Parti'nin de katıldığı Barış ve Demokratik Toplum Süreci bağlamında ancak umut hakkı ile ilgili de çok büyük kitlesel yürüyüşler ve etkinlikler oldu. Mersin'de, Urfa'da, Diyarbakır'da yine öyle. Bir yandan yuvarlak masa toplantılarımız sürüyor. Bir yandan sivil toplum örgütleriyle yalnızca meclisteki komisyon kapsamında değil, çeşitli görüşmelerimiz devam ediyor. Yine daha önce burada sizlerle paylaşmıştım. Meclis komisyonu için Merkez Yürütme Kurulumuzun kurduğu bir koordinasyon var. O koordinasyonun çalışmaları sürüyor bir yandan. Çeşitli kesimlerle bir araya geliyoruz. Görüş alışverişinde bulunuyoruz. Barış İstiyoruz Çünkü… kampanyasına start verdik. Bir yandan onunla ilgili il ve ilçe örgütlerimizde ve yine farklı yerlerde de çalışmalar sürüyor. Bu çalışmalarımız da devam edecek. Merkezi Örgütleme Komisyonumuz yakın zamanda yeni dönemle ilgili planlamayı netleştirdiğinde sizlerle paylaşıyor olacağız.
SORU: Partinizin genişletilmiş bir heyetle İmralı Adası'na gideceği konuşuluyordu. MYK gündeminizde bunu ele aldınız mı?
İmralı’da tecritin esnetilmesi tecritin bittiği anlamına gelmiyor
CEVAP: Merkez Yürütme Kurulumuzda bunu elbette değerlendirdik. Bu bizim zaten değişmeyen bir gündemimiz. Çünkü biz İmralı'daki bu tecrit tarihinin esnetilmesinin, tecritin bittiği anlamına geldiğini düşünmüyoruz. Evet, avukatlar yıllar sonra ilk kez görüştü. Bu çok önemli bir şey ama zaten olması gereken bir şeyi sevindirici ya da önemli ya da memnuniyet verici bir gelişme gibi görmek ve böyle değerlendirmek insan hakları ihlalinin sürdüğü bir yerde normal bir durum değil. Bu paradoksun bitmesi gerekiyor. Bir kere aile görüşmeli, avukatlar görüşmeli, bütün haklarından elbette yararlanabilmeli. Ve elbette DEM Parti Eş Genel Başkanları başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu üyelerimizden oluşan bir heyetin gideceğini söylemiştim. Biz bunu bekliyoruz. Bunun gerçekleşmesi gerekiyor tabii ki. Yani artık yalnızca DEM Parti ile değil, Sayın Öcalan Türkiye'de farklı kesimlerle iletişimde olmalı. Pratik ve teorik önderlikten söz etmişti kendisi gönderdiği ilk mesajda. Hatırlarsanız Ekim ayında Urfa milletvekilimiz Ömer Öcalan'la yaptığı görüşmede, siyasi ve hukuki zemine çekebilecek tüm çatışma hâlinden ve çatışmasızlığı sağlayabilecek pratik ve teorik önderlik gücünün olduğundan bahsetmişti. Bu bir yıl içerisinde bu gücün ne kadar etkili olduğu, çeşitli defalar görüldü aslında. Şimdi böyle bir liderlik gücünü niye böyle bir koşulda tutarsınız? Niye özgür çalışma koşulları sağlamazsınız? Niye insanlarla temasından bu kadar korkarsınız? Aksine bir arada yaşam projesini güçlendirebilecek çok önemli bir isimden bahsediyoruz. Biz bekliyoruz, henüz netleşmiş bir tarih yok.
SORU: Öncelikle yakın zamanda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin AİHM’in Sayın Öcalan’ın dahil verdiği ihlal kararını ele aldığı bir toplantısı oldu ve Türkiye'ye bir kez daha aslında yasal değişiklik çağrısında bulundu. Haziran 2026'ya kadar da süre vermiş oldu. Ayrıca Bakanlar Komitesi biraz kendi misyonunun dışına çıkarak komisyonu işaret etti. Yani meselenin aslında siyasi boyutunu ele aldı. Yine, Avrupa'da da birçok yerde Öcalan'a Özgürlük kampanyaları devam ediyor. Sizin de yürüyüşleriniz sürüyor. Bu konuda siz de bahsettiniz komisyonla ilgili Öcalan'ın görüşmeleri ile ilgili hala tartışmalar devam ediyor. Bir iletişim sorunu hala var. Kısıtlı bir yerde. Umut hakkı gündemine dair önümüzdeki süreçte yakın dönemde bir gelişme beklemeli miyiz? Sizin bu konudaki tavrınız ne olacak?
Başta Sayın Öcalan olmak üzere mağdur olan herkes umut hakkından yararlanmalı
CEVAP: Ağırlaştırılmış müebbet ve ağırlaştırılmış müebbetle birlikte, ki yalnızca Sayın Öcalan'ı da değil Türkiye'de binlerce insanı ilgilendiren bir durumdan bahsediyoruz. Öyle ki tam olarak veri bile paylaşmıyor Adalet Bakanlığı. Ama hak kuruluşlarının edinebildiği bilgiyle 4.350'nin üzerinde insanın hayatını etkileyen bir durumdan bahsediyoruz. Yani bu açık bir insan hakkı ihlali. Tabii ki bu insan hakkı ihlali sonlandırılmalı ve umut hakkı ilkesinden yararlanmalı başta Sayın Öcalan olmak üzere bundan dolayı mağdur edilen herkes.
Fakat burada dediğiniz gibi önemli noktalardan biri de şu. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin bu durumun siyasi karakterine dikkat çekmesi. Bunu yineliyorum. İkincisi, sürece iktidar blokunun isimlendirdiği şekilde de dikkat çekiyor olması. Yani iktidar blokuna da seslenmiş oluyor diye düşünüyoruz. Bir başka önemli konu komisyona işaret etmesi, komisyondan faydalanılabileceğini söylemesi. Yine dikkat çekici bir konu. Bugüne kadar bu konuda verilen kanun tekliflerinin halihazırda parlamentoda bulunan kanun tekliflerinin de meclis tarafından kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. Yani Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye'ye bir süre veriyor. Bu eleştirilmesi gereken bir taraf bir yandan. Siyasi bir karar olduğunu görüyor ama buna rağmen kendisine teşkil eden değerlere uygun davranmak yerine siyasi bir pozisyon alıyor. Fakat şu çok açık. Bu sürdürülemez, sürdürülmemeli, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin de söylediği bu, ki onların söylemesine gerek yok.
SORU: Az önce siz de bahsettiğiniz Kurtulmuş artık bu aşamadan sonra yasal düzenlemelere geçirileceğini söyledi. Bu noktada DEM Parti'nin çalışmaları hazır mı? Komisyona hangi önerilerde bulunacak? Ve sizce komisyon öncelikli olarak hangi gündemleri, hangi yasa düzenlemelerini genel kurula taşımalı?
Silah bırakma süreci nasıl devam edecek, silah bırakanlar nereye gidecek?
CEVAP: DEM Parti’nin tabii ki bu konuda hazırlığı çalışması var. DEM Parti nasıl eşit, özgür, demokratik Türkiye olabiliriz'in mücadelesini onlarca yıldır veriyor. Dolayısıyla DEM Parti’nin bugüne kadar antidemokratik uygulamalara sebebiyet veren yasalarla ilgili elbette bir takım hazırlıkları var. Her şeyden önce parti yıllardır yeni bir anayasa mücadelesi veriyor Türkiye'de. Mevcut darbe anayasasından kurtulabileceğimiz bir yeni toplumsal sözleşmenin de mücadelesini veriyor. Dolayısıyla bizim bu konularda yasal ve anayasal boyutlarda hazırlıklarımız var. Ama bu komisyonun gündemi anayasa değil. Bu komisyonun gündemi bir yol açmak. Öncelikle bu çatışmasızlığın kalıcı bir biçimde sonlanabileceği yolu açmak. Mesela tekrar edeyim ben bunu. Besê Hozat’ın açıklaması var. Ne dedi? "Barış ve Demokratik Toplum Grubu olarak demokratik siyasete dahil olmak istiyoruz" dedi. Nasıl? Mesela silah bırakma sürmeli diyor yetkililer yaptıkları açıklamalarda, görüyoruz. Nasıl sorusunu soruyoruz biz de buradan. Nasıl sürecek? Nasıl yapılacak? Silah bırakanlar nereye gelecek? Hayata nasıl dahil olacaklar? Bunu yalnız biz sormuyoruz. Komisyona giden çatışma çözümü deneyimleri çalışan bazı akademisyenler de soruyor, tutanaklardan görmüşsünüzdür. Yapılması gerekenleri açıkça sıralamışlar. Aslında bir ara rapor çıkabilirse, komisyonun şu ana kadar neler yaptığını görebilirsek, kamuoyu görebilirse, yapılacaklar çok açık. Çok zor değil. Bizim bu konuda hazırlığımız var. İlk etapta neler meclis gündemine gitmeli? Yasal düzenleme olarak komisyon üyeleri ona karar verebilirler. Ortak bir mutabakatla ilk etapta meclis gündemine gidecek konu başlıklarını belirleyebilirler. Zaten komisyon üyeleri bunun için orada. Her biri aynı zamanda kendi siyasi partilerini temsil eden insanlar. Farklı siyasi partilerde de komisyon koordinasyon gruplarının oluştuğunu biliyoruz. Dolayısıyla siyasi partilerin bu konuda hazırlıkları olduğunu düşünüyoruz, ki bazıları sosyal medya hesaplarından da paylaşım yaptılar.
PIRS: Erdogan di civîna Neteweyên Yekbûyî de bi Trump re civiya û piştre jî daxuyaniyeke kurt da û got me geşedanên Rojhilata Navîn û Sûriyeyê nirxandin. Sibê jî ew ê bi Trump re bên ba hev. Hûn van hevdîtinan çawa dibînin? Mijarên Rojhilata Navîn, Sûriyeyê û Rojava jî dê werin nirxandin.
Ji bo Rojhilata Navîn tişta ku pêwîst e aştî û aramî ye
BERSIV: Em jî ji nêz de dişopînin. Em ê piştî hevdîtina din jî bibînin bê ka dê çawa çêbe, naveroka hevdîtinan çi ye, dê çi daxuyaniyan bidin, dê axaftineke çawa bike. Lê em tiştekî zelal û eşkere bibêjin. Ji bo Rojhilata Navîn tişta ku pêwîst e aştî û aramî ye. Ji bo Rojhilata Navîn tişta ku pêwîst e hevrejiyaneke wekhev û azad e. Ji bo çareseriya li Sûriyeyê û lêgerîna çareseriya li Sûriyeyê jî divê bi vê derê re girêdayî nebe. Rast e pêvajoya li vê derê dê bandorekê li wê derê jî bike. Lê geşedanên wê derê jî bandorê li vê derê dikin. Divê em vê bibînin. Li Rojhilata Navîn ji rê û rêbazên çareseriyê pê ve tu îhtîmal ne pêwîst in. Gelek spas.
24 Eylül 2025