
Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, dün gerçekleştirdiğimiz Parti Meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu toplantılarının sonuçlarına ilişkin Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Doğan, şunları söyledi:
MYK toplantımızda bu sürecin kurucu öznesi olarak nasıl daha etkin bir şekilde sorumluluk üstlenebileceğimizi tartıştık
Hepinizi DEM Parti adına saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum. Son basın toplantımızı yine burada siyasi hayatımızın en önemli MYK toplantısı arasında yapmıştık. Türkiye’nin en önemli siyasi gelişmesi olarak adlandırdığımız PKK’nin kongre kararını, fesih kararını değerlendirdiğimiz bir MYK toplantısından sonra buluşmuştuk. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ve bundan sonra gelişen süreci değerlendirdiğimizi konuştuk. Hafta boyunca bir dizi toplantı yaptık 12 Mayıs sonrasında. Kadın Meclisimiz ve PM’miz ilk kez toplandı bu kararlardan sonra. MYK’mız da karar sonrası ilk toplantısını gerçekleştirmiş oldu. O gün de yeni dönem için stratejik bir yol haritası çalışacağımızı söylemiştik. Bunun takvimlendirilmesiyle ilgili planlamayı Merkezi Örgütleme Komisyonumuz önümüzdeki günlerde detaylı bir şekilde paylaşacak. Ancak en başta şunu ifade etmeliyim ki hep sahada olan DEM Parti bu sürecin asıl kurucu öznesi olarak nasıl daha etkin bir şekilde sorumluluk üstlenebilir, rolünü oynayabilir. İşte tartışmalar hem PM’mizde hem MYK’mızda ağırlıklı olarak bu bağlamda gerçekleşti. PM’miz bu toplantısını Mayıs ayında kaybettiğimiz Sevgili Sırrı Süreyya Önder, Batman İl Eşbaşkanımız Mustafa Mesut Tetik ve önceki dönem PM Üyemiz Faruk Sağlam’a adadı ve onları anarak başladı.
Sürecin bölgesel ve küresel etkileri değerlendirildi
En çok tartıştığımız konular Türkiye gündeminden bağımsız değildi. Bu konuları en ciddiyetle ve layıkıyla tartışan siyasi partilerden birinin PM ve MYK’sıydı. 22 Ekim’de Sayın Bahçeli’nin yaptığı çıkış, 27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın çağrısı ve inisiyatifi, ardından Sayın Erdoğan’ın ortaya koyduğu irade ve yaptığı açıklamalar ile PKK’nin 12 Mayıs’ta ilan ettiği kongre kararlarının Türkiye açısından neden hayati bir önem taşıdığını; bunun yalnızca Türkiye ile sınırlı olmadığını, bölgesel etkilerinin olabileceğini, uluslararası konjonktürde değerlendirmek gerektiğini defalarca ifade etmiştik. PM toplantımızda da en çok altı çizilen konulardan biri bunun hem Türkiye hem bölgesel hem de küresel ölçekteki etkilerine ilişkin değerlendirmelerdi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş komisyon konusunda inisiyatif almalıdır
Yine bir başka konu biliyorsunuz bir komisyon tartışması var. Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamayla birlikte gündeme gelen komisyon tartışmasının, DEM Parti’nin ilgili kurulları açısından, PM ve MYK’sı açısından yeni bir tartışma olmadığını sizlere hatırlatmak isteriz. Biz aylar önce Meclis Başkanını inisiyatif almaya davet ettik. Bu konunun çok önemli olduğunu söyledik. Kürt meselesinin çözümünün Türkiye’nin demokratikleşmesinden ayrılamayacağını, Türkiye’nin demokratikleşmesi için Kürt meselesinin çözülmesi gerektiğini, bu çözümde de tüm siyasi partilerin öneri, eleştirileri ve yapıcı katkılarının olması gerektiğini söyledik. Bunun Meclisle de sınırlı kalmaması gerektiğini; ancak en önemli adreslerden birinin de, hukuki ve siyasi zemine işaret eden taraflar açısından baktığımızda, Meclis olduğunu ifade ettik. Tarihin en fazla siyasal temsiliyetinin olduğu bir meclisten bahsediyoruz. Tam da böyle bir aritmetiğe sahip Meclis’ten başlayıp onunla sınırlı kalmayan, toplumun diğer kesimlerini ve dinamiklerini de içine dahil edebilecek bir komisyon tartışması yapacağımızı söylemiştik. Bu da çok tartıştığımız başlıklardan biri oldu. PM değerlendirmelerimizden ve MYK tartışmalarımızdan süzülen kararı bir kez daha ifade edelim. Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş’un bu komisyonla ilgili sorumluluk üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Komisyonun esası çok önemli. Bu komisyon Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmek için toplanabilir, toplanmalıdır. Bu geç kalınmış bir inisiyatif. Bugüne kadar bu inisiyatif kullanılmalıydı. Tüm siyasi partilerin toplandığı ya da başlangıç aşaması olarak siyasi parti yetkililerinin, genel başkanlarının ve grup başkanvekillerinin toplandığı bir buluşma yapılabilir. Buna pekala Meclis Başkanı başkanlık yapabilir. Siyasi partilerin, özellikle genel başkanlarının ve eş genel başkanlarının böyle bir komisyona ilişkin yaklaşımı tartışılabilir ve bu da kamuoyuyla açıklıkla paylaşılabilir. Komisyon bizim için önemli bir mesele. DEM Parti Sayın Bahçeli’nin komisyon teklifini olumlu bulduğunu söylemişti. Hem şu endişeyi gidermek açısından da komisyonun önemli olduğunu düşünüyoruz. Toplumda pek çok kaygı var. Bu kaygıları gidermek de Meclis’in önemli görevlerinden biri. Bu konuda PM ve MYK’mızın yaklaşımı daha önce olduğu gibi.
Bu mevzu tüm siyasi çıkarların üstündedir
Gelelim bu dönemde DEM Parti’nin yapacaklarına, yapması gerekenlere. En çok tartışılan konu bu. Hatta bize göndermeler yapılıyor, bize dönük açıklamalar oluyor ya da DEM Parti üzerinden bu sürece karşıtlık-yandaşlık biçiminde birtakım pozisyonlar da geliştirilmeye çalışıyor. Önce şunu ifade etmek isteriz ve bunu üzülerek belirtmek istiyoruz. En başından beri dedik ki DEM Parti’nin Kürt meselesinin demokratik çözümüne, Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecine ilişkin yaklaşımı öyle siyasi çıkarlar üzerinden yorumlanabilecek ya da değerlendirilebilecek bir yaklaşım değil. Bugün de dün de yarın da bu böyle olacak. Ve şu çağrıyı titizlikle yaptık buradan. Bu mevzu tüm siyasi çıkarların üzerinde değerlendirilmesi gereken bir mevzu. Bütün siyasi partilerin esas alması gereken konu da toplumsal beklenti, Türkiye’nin toplumsal ihtiyacı, Ortadoğu’nun içinde bulunduğu durumda Türkiye’ye soluk aldırabilecek bir demokratikleşme hamlesi olmalıdır. Biz bunu söyledik. Geldiğimiz aşamada elbette memnuniyet verici gelişmeler var, açıklamalar var. Fakat şu yaklaşımın da hala değişmediğini görüyoruz. Değişim kolay değil, bunu biliyoruz. Bir çırpıda olmayacağını biliyoruz. Barışı inşa etmenin bir süreç işi olduğunu biliyoruz. Demokratik toplum dediğimiz şeyin yalnızca bir kavramsallaştırmadan ibaret olmadığını biliyoruz. Her birimizin olduğumuz yerden bu değişime başladığını gösteren emareleri ortaya koyması gerekir. Bazı siyasal yaklaşımlar henüz bununla ilgili hiçbir ipucu vermiyor ve bu da DEM Parti tarafından hakikaten endişeyle takip ediliyor. Bundan rahatsızlık duyduğumuzu da ifade etmeliyiz.
Herkesin kabuğunu kırmak zorunda olduğu bu dönemde somut emareler ortaya koymak gerekiyor
Biraz daha açmak gerekirse; oy, seçmen ve taban kaygısı, başka türlü yaklaşımlar yerine bütüncül bir yaklaşıma ihtiyacımız var. “Onu yaparsak şöyle olur, bunu yaparsak DEM Parti’nin işine yarar”, “Şöyle bir değerlendirme yaparsak AKP’nin, CHP’nin, MHP’nin, DEVA’nın, Gelecek’in, TİP’in ya da EMEP’in işine yarar”... Bu yaklaşımdan Türkiye kurtulmalı. Ezberlerimizi bozmalıyız dediğimizde, kendimizi de buna katarak tüm taraflar dediğimizde bunun altını doldurarak bir çağrıya davet ediyoruz bu siyasi partileri. Ve bu siyasi partilerin yaklaşımlarına göre pozisyon belirleyen yurttaşları da. Türkiye bu klişelerden kurtulmalı artık. Türkiye, gerçekten başta siyasi partiler olmak üzere herkesin kabuğunu kırmak zorunda olduğu bir dönemde. Bu dönemde bu kabuğu kırmak önemli bir sorumluluktur. Değişim ve dönüşüm için de somut emareler ortaya koymak gerekir. Yani yeni bir dil, yeni bir yöntem ve tarz, yeni bir yaklaşım gerekir. Bu tarz ve yaklaşım yalnızca söz konusu partiler için geçerli değildir. Sürekli DEM Parti’ye ne yapması gerektiğini hatırlatanlar ya da bunun için hevesli olanlar bulundukları yere bakmakla mükelleftirler.
Sürecin hem anlatıcısı hem örgütleyicisi olacağız
Burada medyanın da çok büyük rolü var. Medya o yeni dilin yaratımında çok önemli bir rol oynayacaktır. Özgür bir medya olmadan, demokratik bir Türkiye olmadan bu nasıl sağlanabilir? Tüm bunlar için Türkiye’nin, o en başından beri gönderme yaptığımız Barış ve Demokratik Toplum Süreciyle ilgili siyasi ve hukuki zemine ihtiyacı var. Çünkü güvene ihtiyacı var. Güveni ancak hukukla ilgili sağlam adımlar atarak sağlayabiliriz. Toplumdaki adaletsizlik duygusunu gidermeye dönük planlamaları kamuoyuyla paylaşarak yapabiliriz. İşte bunları ağırlıklı olarak PM toplantımızda tartıştık. Önümüzdeki dönem en önemli görevlerimizden biri de bu yeni sürecin taşıyıcı kolonunun aslında demokrasi olduğunu topluma yeniden anlatmaktır. Sahadaydık, sahada olmaya devam edeceğiz. Görünürlüğümüzü ve etkinliğimizi artırmaya devam edeceğiz. Ev buluşmaları, halk buluşmaları yapıyorduk. Bunların sayılarını artıracağız. Biz bu sürecin hem anlatıcısı hem de örgütleyicisi olacağız. Çünkü bu süreci tek başına anlatmak yetmez, aynı zamanda bu süreç için güçlü bir örgütlenmeye de ihtiyaç var. İşte DEM Parti, herkesin kendisini değerli hissettiği, herkesin fikrinin önemsendiği, herkesin eleştirisinin karşılık gördüğü imkan ve olanakları yaratmak için daha güçlü bir örgütlenmeyle sahadaki etkinliğini artırmaya devam edecek.
Siyasetin yeni dönemdeki dili çok önemlidir
Tabii fırsatlardan bahsettik. Birtakım serzenişlerde bulunduk, birtakım sitemler Parti Meclisimizde dile geldi. Neden? Çünkü sürecin kırılganlıkları var. Riskler olur böylesi süreçlerde. Bu riskleri de minimize etmenin ötesine geçip mümkünse risksiz hale getirmek istiyoruz. Riskli bütün alanları temizlemek, toplumsal desteği artırarak ortadan kaldırmak istiyoruz. Bu konuda dayanışmaya ve ortaklaşmaya davet ediyoruz. Hem siyasi partileri hem de toplumsal kesimleri yan yana gelişe davet ediyoruz. Bu riskler gerçekten bu kadar tarihsel bir fırsatta bize keşke dedirtmemeli. Yapabileceklerimiz var, yapabilecek gücümüz var, yeter ki bu gücü birleştirelim. Toplumsal endişeleri artırmak değil siyasetin görevi, azaltmaktır. Siyaset böyle bir fırsatla karşı karşıya. Dil, karşımızdakine nasıl baktığınızı da gösteren bir şeydir. O yüzden siyasetin yeni dönemdeki dili çok önemlidir. Yeni bir dönemse eğer kurucu yeni bir dile de ihtiyaç var. Bu dil kapsayıcı, kucaklayıcı, birleştirici ve bütünleştirici olmalı. İten, dışlayan, yok sayan bir dil olmamalı.
Kent uzlaşısını suç kabul ederek yeni dönemi nasıl yaratacaksınız?
Demokratik siyasetin etrafındaki kuşatmayı kırmak, siyasetin alanını genişletmek diyoruz. Bunun da emarelerinin görülmesi gerekiyor. Bakın, şu dakikalarda İstanbul’da kent uzlaşısı dolayısıyla yargılanan bir belediye başkanı var. HDK davaları başlıyor. Operasyonlar devam ediyor. Gazeteciler özgür hissetmiyor. Somut emareler görmek istiyorlar, adımlar atılmasını bekliyorlar. Bunu buradan söylüyoruz, çünkü varlık nedenimiz bu. Kent uzlaşısını HDK’nin yapmadığını biz buradan defalarca ifade ettik. Ne olduğunu CHP Genel Başkanı ve yetkilileri ifade etti. Bir siyasi partiyle ittifak yapabilirdik. Bu bir suç değil. Bunu açıklıkla da söylerdik. Ancak herhangi bir partiyle ittifak yapmadık. Kent uzlaşısı, DEM Parti’nin yerel yönetimler stratejisidir. Kent uzlaşısını suç kabul edip demokratik bir toplumu ve yeni bir dönemi nasıl yaratacaksınız? Bunu bize soranlar var. Ey bu ülkeyi yönetenler, bu soru sizlere soruluyor. Bu sorunun yanıtını vermesi gerekenler kimler? Bugün hükümet edenler. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in savunmasından alıntılamak istiyorum: “Bunu söylemekten hicap ediyorum. Ama Van’dan gelip Türkiye’nin en büyük ilçesini yönettiğim için buradayım” diyor. Yani, “Kürt olduğum için bugün yargılanıyorum” diyor. Herkesin kendini değerli hissetmesi nasıl mümkün olabilir? İnsanların etnik kimlikleri, dilleri, kültürleri ve inançları, yani farklılıkları nedeniyle yargılanmadığı ya da değersiz hissetmediği bir ülkede gerçekleşebilir. O yüzden dün en çok tartıştığımız konulardan biri de eşitlikçi kardeşlik hukukunun tesis edilebilmesiydi. Birazdan PM toplantımızın sonuç bildirgesini görebileceksiniz.
Yargı paketine ilişkin trafik Meclis’te sürüyor
10’uncu Yargı Paketi ve bu yargı paketine ilişkin beklentiler de gündemimizdeydi. Henüz paket gündemde değilken bile Türkiye’nin yargısal olarak ihtiyaç duyduğu konulara en çok dikkat çeken siyasi partilerden biriyiz. Türkiye’de binlerce mahpusun haksız ve hukuksuz bir şekilde siyasi nedenlerle içeride tutulduğunu; bunların çoğunun da bizim partimizin üyesi ve hatta yöneticileri, eş genel başkanları olduğunu bu kürsüden çokça ifade ettik. 10. Yargı Paketi ve bu dönemde yapılması gerekenlerle ilgili Grup Başkanvekillerimiz, Adalet Bakanlığı ile görüştükten sonra detaylıca bir açıklama yapmıştı. Sonrasında aynı başlıkları içeren bir açıklamayı da Adalet Bakanlığı yaptı. DEM Parti’nin talepleri olarak basınla paylaşıldı bunlar. Buna ilişkin bir trafiğin Meclis’te sürdüğünü biliyorsunuz. Bu neye evrileceği, bu taleplerin ne kadar duyulduğu ya da ne kadar bu yargı paketinin içerisinde yer alacağı önümüzdeki günlerde netleşir. Şimdilik PM’mize ve MYK’mıza dair aktarabileceklerim başlıklar olarak bunlardan ibaret.
Biz kararlıyız ama artık mevcut dilin değişmesi gerekiyor; yenme yenilme dönemi bitti
Değerli Türkiye halklarına şunu söylemek istiyorum bir kez daha. Biz kararlıyız, biz samimiyiz. Biz oldukça açık ve şeffaf bir şekilde Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile ilgili yapacağımız, yapabileceğimiz her şeyi büyük bir sorumlulukla ve dikkatle yapmaya çalışıyoruz. Bu dikkat, bu sorumluluk, bu itina hiç kimse tarafından tavizkar bir tutum olarak algılanmamalı. Tabii ki gerekirse Türkiye’nin demokrasisi ve barışı için tavizler verilir. Bunca bedel ödemiş bir siyasal geleneği temsil eden bir parti olarak. Ancak taviz, yenme-yenilme, tasfiye ya da buna benzer kalıplardan çıkarılmalı artık. Bu dil terk edilmeli, bu dilden vazgeçtiğimiz zaman yeni bir dönemin tarzının da ortaya çıkacağını hep birlikte göreceğiz. O dilin Türkiye’yi ne kadar çok bütünleştirdiğini, Türkiye’ye ne kadar çok kazandırdığını, ne kadar çok soluk aldıracağını da göreceğiz. Bunu sloganlardan ve klişelerden çıkaralım. Böyle tartışmayalım. Pek çok yorumcu görüyoruz, kaynağı belirsiz iddialar ortaya atılıyor. İddia bile olmayacak birtakım konulara özneler bulunmaya çalışıyor. Bunu yapmaktansa diğerini yapmayı tercih etmek herkesi daha iyi hissettirecektir. DEM Parti olarak bu uyarıyı yapmış olayım.
Yasal düzenlemelere ilişkin taleplerimiz nettir, Türkiye çifte bayram yaşamalıdır
SORU: İnfaz Yasası ile ilgili siz daha önce birtakım açıklamalar yaptınız. AKP’nin geçtiğimiz günlerde siyasi parti grup başkanvekillerine kısa bir değerlendirme yaptığı söylenmişti. Bu konuyla ilgili atılabilecek adımlara ilişkin iktidardan net olarak size bir açıklama yapıldı mı? Hazirandan önce bazı adımların atılacağı belirtiliyordu. Sizin beklentilerinizi biliyoruz ama detaylı bir şekilde anlatır mısınız?
Bizim beklentilerimiz dediğiniz gibi bilinen beklentiler. Daha dün Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan burada yaptığı açıklamada beklentilerimizi söyledi. Bugün Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları yerel yönetimlerimizin Diyarbakır’daki toplantısının açılışında hak, hukuk ve demokrasi temelli beklentilerimizi açık bir şekilde ifade etti. Biraz önce de söylediğim gibi bu neye evrilir, bu talepler ne kadar karşılık bulur? 10’uncu Yargı Paketinde nasıl bir kapsamla karşımıza çıkar? Bunun mahiyetine ilişkin bir şey açıklayamıyoruz, çünkü bize ulaşmış net bilgiler yok. Ama önümüzdeki günler için beklentimiz bir çifte bayram olmasıdır. Bayramdan önce bu konuda hızla adım atılmasını bekliyoruz. Bu yalnızca DEM Parti’nin beklentisi değil. Türkiye cezaevlerinde on binlerce insan ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya. Adaletsiz bir ortam olduğuna ilişkin de genel olarak siyasi partilerin mutabakatı var.
DEM Parti silahların devreden çıkmasının ne kadar kıymetli olduğunu yıllardır anlatmaya çalışıyor
SORU: Cumhurbaşkanı Erdoğan dün uçakta bazı soruları yanıtladı. Bu konuda sorum olacak. "Silah bırakma ve fesih süreci örgütün Suriye kolunu da kapsıyor" açıklaması var. Bunu partiniz nasıl değerlendiriyor? Diğeri de "DEM Parti'ye yeni avantajlar sağlayacak" diye bir cümlesi var. Onu da değerlendirmenizi istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanının, “DEM Parti’ye yeni avantajlar sağlayacak bu süreç” sözüyle başlayalım. DEM Parti, çatışmasızlığı kalıcı hale getirmenin, silahların devreden çıkmasının, bir daha hiçbir şekilde silahların devreye girmemesinin ne kadar kıymetli olduğunu Türkiye’ye yıllardır anlatmaya çalışıyor. Yani Türkiye’nin demokratik bir çözüme ve barışa ihtiyacı olduğunu anlatmak istiyor. Sırf demokratik siyaset alanı genişlesin diye binlerce üyesi hapiste, sürgünde ya da toprağın altında olan bir siyasi partiden bahsediyoruz. Bu bizim tespitimiz, fakat bu süreç yalnızca DEM Partiye değil herkese avantajlar sağlamalı. Bugüne kadar, “Silahlar konuşuyor o yüzden konuşamıyoruz, o yüzden sizin yanınızda duramıyoruz, o yüzden sizinle birleşik bir mücadele yürütemiyoruz, PKK’nin uzantısı gibi lanse ediliyorsunuz” diyenlere de sesleniyoruz. Buyurun, bugün silahların konuşmadığı, demokratik siyaset alanının genişleyeceği bir Türkiye için birlikte mücadele edelim, yan yana gelelim. Omuz omuza demokratik bir Türkiye için, demokratik bir cumhuriyet için dün olduğu gibi bugün de mücadele etmeye varız. Buyurun buradayız. Hep buradaydık. Bu alanı genişletmek istiyoruz. Sözünü ettiğimiz yeni dönem yol haritamız da tam olarak bu. Siyasi partilerle ve meslek odalarıyla yaptığımız görüşmelerde, toplumun farklı kesimlerini kimsenin kendisini dışarıda hissetmeyeceği bir şekilde bu sürecin içine dahil etme arzusunu ilettik. Bunlar yalnızca bilgilendirme görüşmeleri değil. DEM Parti bu sürecin kurucu öznesi olarak bir sorumluluk almaya talip ve bunu sözde bırakmıyor, eylemiyle de ortaya koyuyor. Herkes eylemiyle birlikte ortaya koymalı bunu.
Silah bırakma konusunda ne gerekiyorsa yapılmalı
İkinci sorunuzun doğrudan muhatabı daha önce söylediğim gibi PKK. Örgütün kendisi ve örgütün lideri Sayın Öcalan silahların bırakılması sürecine ilişkin sorulara yanıt verebilir. DEM Parti olarak bu gelişmelere karşı nötr bir pozisyonda değiliz. Biz bir tarafı olduğumuzu söylüyoruz. Demokrasiden, barıştan, adaletten ve hukuktan yana bir tarafsak bu birtakım sorumluluk yükler, ciddiyetle yaklaşmayı gerektirir. Bu sürece de bu ciddi yaklaşımla bakıyoruz. Bununla ilgili gereken her şeyin yapılması bizim istediğimiz. Örgütün bu konudaki durumunu biz de ancak medyadan takip edebiliyoruz. Her ne kadar Türkiye’ninki dünyadaki diğer çatışma çözümlerine benzemiyorsa da Türkiye'de de bir külliyat oluştuğunu, dünya çatışma çözümleri deneyimine esin olabilecek birkaç girişiminin olduğunu çokça ifade ettik. Teknik bir mesele değil. İnsan canından, hayatın kazanmasından, demokrasiden bahsediyoruz. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı. Bunun için partiler üstü bir yaklaşıma ihtiyaç var. Silahların tümden devre dışı kalması ve bu sürecin kalıcı hale gelmesi için.
Soru: AK Parti ve MHP ile görüşme takvimi netleşti mi? Siyasi parti ziyaretlerinin içeriğine ilişkin de bilgi verebilir misiniz?
Takvim henüz netleşmedi ama önümüzdeki hafta için AK Parti ve MHP ile görüşmeler yapılması planlanıyor. Bugüne kadar siyasi partilerle yapılan görüşmeler olabildiğince olumlu geçti. Konuşabilenleri ya da toplumsal endişeler, siyasi pozisyonlar dolayısıyla konuşulamayanları aşan bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu görüştüğümüz siyasi partiler de ortaya koyuyorlar. Komisyona ilişkin yaklaşımı son derece olumlu buluyorlar, ihtiyaç olduğuna dair bir uzlaşı var.
Yeni, sivil ve demokratik bir anayasa ihtiyaç olduğunu yıllardır söylüyoruz
Soru: Erdoğan’ın CHP’ye sivil anayasa çağrısı olmuştu. DEM Parti yeni anayasaya nasıl bakıyor, görüşmelerde bu gündeme geldi mi? Geldiyse neler konuşuldu?
Adalet Bakanlığı ile olan görüşmede yeni anayasa konusu gündeme gelmediğini, gündeme gelen başlıklardan hatırlayabiliriz. Her iki taraf da bu başlıkları açıkladı. Yeni anayasa gündemiyle Adalet Bakanı ile görüşülmedi. Ancak yeni anayasa konusunda DEM Parti’nin fikri yıllardır olduğu gibi çok açık. Son derece sarih bir fikrimiz var. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Bu konuda kimsenin de itirazı yok. Herkes aynı noktaya dikkat çekiyor. Burada da farklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyoruz. Bu yeni anayasa tartışmalarını başka siyasi hesap ve çıkar tartışmalarının üstünde tutmak gerekiyor. Türkiye’de herkesin kendini ait hissettiği, herkesin kendini değerli hissettiği, insanların kendilerini bu aidiyetle birlikte bütünleşmiş hissettiği yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Eskiden tamamen kopmuş yepyeni bir anayasadan bahsediyoruz. Yani eşitlikçi bir kardeşlik hukukunun tesis edildiği, herkesin özgünlüklerinin yasal teminatının olduğu bir yeni anayasaya ihtiyaç olduğunu biz onlarca yıldır söylüyoruz. Aksini söylemek, kendi mücadelemizin önemli varlık nedenlerinden birini yok saymak olur. Kim diyebilir ki Türkiye bu antidemokratik uygulamalara neden olan darbe anayasasıyla yönetilsin? Üstelik geldiğimiz aşamada darbe anayasası dahi uygulanmıyor tespitleri yapıyoruz. Mevcut mevzuat uygulansa bile Türkiye’de nelerin değişebileceğinden bahsediyoruz yıllardır. Evet, tabii ki Türkiye’nin yeni, özgürlükçü, demokratik, kapsayıcı ve kucaklayıcı bir anayasaya ihtiyacı var.
23 Mayıs 2025