
Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, güncel gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi. Doğan, şunları söyledi:
Meclis, kadına yönelik şiddetle mücadele için yasaları uygulamaya başlamalıdır
Hepinizi DEM Parti adına sevgiyle selamlıyorum. Dün, Merkez Yürütme Kurulumuz Eş Genel Başkanlarımız başkanlığında toplandı. Saatler süren tartışmalar neticesinde bugün karşınızdayım. Aslında süreç ve komisyon gibi diğer başlıklarla başlamayı tercih ederdik. Ancak öyle değil. Çünkü hem çok üzgün hem de öfkeliyiz. Hemen her gün en az bir kadın hayattan koparılıyor. Kadın cinayetleri, nihayetinde aksi mümkünken bu yapılmadığı için Meclis’e kadar uzandı. Aslında sorumluluk üstlenmesi gereken yerin kalbine kadar geldi. Öyle hunharca katledildi ki Meclis çalışanı Saliha Ozan, aslında tam da bu katliamdan sonra yapılması gereken, Meclis’in sorumluluk hissetmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele için uygulanamayan yasaları uygulamaya hemen hemen başlamasıdır.
Cesaretlendirilen failler vahşice cinayetler işliyor
Kaç gündür kamuoyu bu olayı yakından takip ediyor. İlk kez karşılaşmıyoruz böyle bir durumla. Yine boşanmak istenilen bir erkek, yine boşanmak istediği için hayattan koparılan bir kadın. Yine ne var? İlgili tüm mercilere yapılmış başvuru. Biz bu durumda nasıl Saliha korunamadı diyebiliriz? Açıkça söylenmesi gereken şey şu: Saliha korunmadı, korunamadı değil. Korunabilirdi ama korunmadı. 6284 kapsamında koruma talebinde bulunuyor. Silah ve ölüm tehditleri aldığını söylüyor. Fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddete uğradığını belgelerle ibraz ediyor. Fakat buna rağmen göz göre göre gelen bir cinayet önlenemiyor. Nasıl önlenemez diyebiliriz buna? Önlenmedi diyebiliriz. Korunmadığının yanına önlenmediğini de koymamız gerekiyor. Failler cesaretlendiriliyor ve ellerini kollarını sallayarak böyle hunharca, vahşice cinayetler işliyorlar. Bu bir TBMM çalışanı. TBMM, eğer orada çalışan bir kadını, aylardır şiddete uğradığını söyleyen ve bunu pek çok çevreyle paylaşan bir çalışanını koruyamıyorsa diğer kadınları nasıl koruyacak?
İstanbul Sözleşmesini tekrar hayata geçirmeye davet ediyoruz
İşte, erkek şiddetini önlemeyen ve görmezden gelen politikaların açık bir sonucunu dün bir kez daha gördük. Daha geçen hafta orman yangınları dolayısıyla bu ülkede hiçbir canlının yaşam hakkı güvende değil demiştik. Bugün bunu Saliha Ozan üzerinden konuşuyoruz. DEM Parti olarak, Meclis’i yaşam hakkını savunan koruyan, yaşam hakkına yönelen şiddeti önleyen, bunun için tedbirler geliştiren politikalar üretmeye bir kez daha davet ediyoruz. Mevcut yasaları uygulamaya davet ediyoruz. İstanbul Sözleşmesini tekrar hayata geçirmeye davet ediyoruz. Kadın cinayetleri politiktir. Bunun politik olma nedenleri artık geçen yıllarda son derece açık bir biçimde anlaşıldı. Eğer gerçekten idrak ediliyorsa ve bu önlenmek isteniyorsa yapılabilecekler aşikar. İstanbul Sözleşmesi ile başlayabiliriz. Geri dönmek önemli bir başlangıç olabilir.
Suç şebekesi skandalının takipçisi olacağız
Yalnızca bu mu? Tabii ki değil. Ülke sapır sapır dökülüyor. Yani kimse kendini güvende hissetmiyor diyoruz ama bunlar hamaset değil. Gerçekleriyle her gün birer birer ortaya çıkıyor. Kah yenidoğan skandalı ki orada da hatırlarsanız buna skandal demek yetmez demiştik. Kah başka türlü ağlarla ortaya çıkan suç şebekeleri. Şimdi neyi konuşuyoruz? Düşünsenize bilginiz yok, rızanız yok, hiçbir şekilde haberdar değilsiniz. Bunlar olmaksızın çıkarılan elektronik imzalar, sahte diplomalar, ehliyetler, ruhsatnameler ve bunlarla düzenlenen pek çok belge günlerdir iddia olmanın ötesine geçmiş vaziyette. Bunlarla ilgili yargı süreçleri başlatıldı. “Sonuna kadar gideceğiz” falan deniyor. Bu açıklamalara Türkiye toplumu artık inanmıyor, aldanmıyor. Toplumu ikna edin. Somut politikalarla ikna edebilirsiniz. Gerçekten koruyucu ve önleyici tedbirler aldığınızı göstererek ikna edebilirsiniz. Bunun siyasi ayağının veya siyasette izdüşümünün olmadığını göstererek ikna edebilirsiniz. Bu kadar büyük bir ağın, bu kadar büyük bir suç şebekesinin siyasette bir izdüşümünün olmaması mümkün mü? Buna kim inanabilir? Olmadığını ispat etmek iktidarın sorumluluğundadır. Biz bu konunun takipçisiyiz. Bu skandalın boyutları, iddiaların ciddiyeti, yarattığı tahribat düşünüldüğünde muhtemelen yakın dönem siyaset ve Türkiye tarihinin en organize suç vakalarından biriyle karşı karşıyayız.
Ahlaken sapır sapır dökülüyor ülke
Bir de bu öyle bir skandal ki yalnız hukuki ya da yargısal boyutu yok; etik ve vicdani sınırları da zorlayan bir skandaldan bahsediyoruz. Bakın, Türkiye Barolar Birliğinin de açıklaması vardı bu konuda. “6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden bazı avukatların kimlik bilgileri kullanılarak sahte diplomalar düzenlenmiştir”. Tesadüfen seçilmiş bir cümle değil. Ahlaken sapır sapır dökülüyor ülke. Vicdani olarak sapır sapır dökülüyor. Etik değer yok. Buna yalnızca “hukuken takipçisi olacağız demek” yetmez. Yani şu söyleniyor bize bu skandalla birlikte. Öyle dirsek çürüterek, alın teriyle, gerçek diplomalarla, liyakatle hak ettikleri pozisyonlara gelmek isteyen gençler bu ülkeden gitmeyi tercih ediyorlar ya, pek çok araştırma bunu gösteriyor ya. Bu durum o gençleri haklı çıkarıyor. Gençleri ülkede tutacak politikalar geliştirmezseniz, bu ahlaki çöküntünün önünü almazsanız; bu ülkeyi eşit, adil ve demokratik hukuk düzeninin yeniden işlediği bir sisteme kavuşturmanın büyük mücadeleler gerektirdiğini sizin de anlamanız gerekir. İşte biz bunun mücadelesini veriyoruz DEM Parti olarak.
Çeteleşme ağının arkasındaki siyasi ve kurumsal tüm bağlantılar deşifre edilmeli
Sahte meslek belgeleriyle bugün görev icra ettiklerini söyleyenler kamuya olan bütün güveni alt üst ettiler. Birkaç tutuklamayla geçiştirilebilecek bir konu değil bu. Derin bizim için. Yani burada bir sürü örnek verebiliriz bu sahte belgelere ilişkin. Mesela sahte ehliyetlerle trafiğe çıkan var. Mesela sahte belgelerle yetim aylığı alan öğrenciler var. Yine halkın can güvenliğini tehdit edecek şekilde birçok alanda sahte uzmanlık belgeleriyle çalışanlar, baraj yapan mühendisler… Her biri ayrı ayrı bu çürümüş düzenin yarattığı felaketler. Potansiyel felaketler de değil. Tüm bunlarla mücadele etmek, siyasi ayağının ortaya çıkmasının takipçisi olmak ve bunun peşini bırakmamak bizim temel görevlerimizden biri. Bunu bir münferit suç ya da suçlu durumu olarak görmüyoruz. Bu çeteleşme ağının arkasındaki siyasi ve kurumsal tüm bağlantıların deşifre edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için de mücadele edeceğiz. Etkili bir biçimde kalıcı ve şeffaf önlemlerin alınması için Hukuk Komisyonumuz da ayrıca süreci çok yakından takip ediyor. Konuyla ilgili de bir suç duyurusunda bulunuldu.
İnfaz yakma hukuksuzluğunu sürdürmek vicdanları kanatıyor; bu hukuksuzluktan derhal vazgeçilmeli
Öte yandan ne oluyor? Dün Türk Tabipleri Birliğinin raporuna göre Ayşe Barım hapiste kalamaz. Kaçıncı rapor bu? Ani ölüm riski var. Yani bu ülkedeki hasta tutukluların meselesi ne olacak? Bu da bizim Merkez Yürütme Kurulumuzun en önemli başlıklarından biriydi. Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık. Daha ne kadar sürdürülecek bu eziyet ve niye sürdürülüyor? Hangi hukuka göre yapılıyor bu? Veya Bolu Cezaevinden gelen haberler. İnfaz süreleri dolmuş olan 30 yıllık tutsaklar Keyfo Başak, Ahmet Mustafa, Tuncel Doğan, Nurettin Ataman ve Hasan İnci hakkında yeniden bir infaz yakma kararı verildi. Hukukun temel ilkeleri zaten hiçe sayılıyor ama artık bu durum vicdanları da kanatıyor. Göz göre göre bu hukuksuzluğu sürdürmenin Türkiye'ye bir faydası yok. Bu hukuksuzluktan vazgeçmek gerekiyor.
Cezaevi idari ve gözlem kurulları işkence ve zulüm politikasını sürdürüyor
Cezaevi gözlem ve idari kurulları açıkça işkence ve zulüm politikasını sürdürmekteki ısrarını gösteriyor. “İnfazı yakmak”. Bakınız böyle bir deyimle konuşuyoruz. Daha önce de söyledik.
Türkiye'de terminolojiye yeni bir deyim kazandırdı bu işkence yapma biçimi. Temel insan haklarını yok sayan bir durum. Yani cezasını çekmiş, infazı dolmuş insanları hangi gerekçelerle, neden tekrar tekrar cezaevinde tutuyorsunuz? Doğubayazıt Belediyesi eski eşbaşkanlarımızdan Delal Tekdemir, 48 yaşında ve iki dizinde protez var. Hakkında verilen hapis cezasını 23 Haziran'da tamamlıyor. Ancak protezli olmasına rağmen spor faaliyetlerine katılmadığı gerekçesiyle tahliyesi 4 ay sonrasına erteleniyor. İki dizinde protez var -sevgili arkadaşlar, değerli Türkiye halkları- spor faaliyetlerine katılmadığı için 4 ay daha erteleme cezası alıyor.
2000'i aşkın halk buluşmamızın finalini Amara'da gerçekleştirdik, Ağustos ve Eylül ayı planlamalarımız da olacak
Bütün bu başlıkların eşliğinde önemli gelişmeler oluyor bir yandan. Bunları böyle tek tek Merkez Yürütme Kurulumuzun tartışma başlıkları çerçevesinde örneklendirerek ele almamızın bir nedeni de Türkiye'nin temel ihtiyaçlarını göstermek. Niye barışa ve demokratik topluma ihtiyacımız olduğunun tekrar tekrar altını çizmek. Komisyon nihayet kuruldu biliyorsunuz. Bizim Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile ilgili çalışmalarımız büyük bir kararlılıkla, hiç ara vermeden kesintisiz bir şekilde devam ediyor. İşte 2000'i aşkın halk buluşmamızın finalini Amara'da gerçekleştirdik geçen gün. Ancak yeni dönem planlamamız da var Ağustos ve Eylül'ün ilk yarısı için. Onları da sizlerle paylaşacağım.
Komisyonun ilk toplantısıyla çok önemli bir kavşağa geldiğimizi düşünüyoruz
Komisyon tartışmalarına gelince, biz bu komisyonun en sonunda oluşmuş olmasını ve ilk toplantısını gerçekleştirmiş olmasını çok değerli buluyoruz. Çok önemli bir kavşağa geldiğimizi düşünüyoruz. Kritik bir kavşak bu. Daha önce de bir eşikte olduğumuzu söylemiştik. Hatta bir eşiğin kalbinde olduğumuzu söylemiştik. O yüzden ciddiyet, çaba, gayret vurgusu yapmıştık. Bu konuda yapılacak çalışmaların yapıcı olmasının, toplumun farklı kesimlerini kapsamasının, toplumsal hassasiyetleri layıkıyla anlayıp değerlendirmesinin, sorunların kök nedenlerine yaklaşımının kıymetli olduğunu söylemiştik. Elbette bütün sorunlarımızı Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan bir komisyon tek başına çözemez. Bir komisyona böyle bir sorumluluk yüklemek de haksızlık olur. Hepimizin birlikte yan yana gelerek ortak mücadelesiyle yapabilecekleri var. Hem siyaset hem de toplum olarak.
Eşit yurttaşlık temelli bir Türkiye'nin inşası için elimizden gelen her şeyi fazlasıyla yapmaya hazırız
Bugüne kadar yapıcı yaklaşan tüm eleştirilere ve itirazlara rağmen komisyonda yer almanın değerli olduğunu söyleyen, komisyonda yer almak için çaba gösteren tüm siyasi partilerin çabası çok çok değerli, çok kıymetli DEM Parti açısından. Niye? Çünkü daha önce de ifade ettiğimiz gibi, Meclis belki de tarihsel açıdan baktığımızda en zengin temsiliyete sahip. Bunun komisyona yansıması önemli. Bu itirazların, eleştirilerin, taleplerin komisyonda konuşulması önemli. Komisyonun yol haritasının komisyon üyeleriyle birlikte belirlenmesi, orada farklı görüşlerin de ifade edilebilmesi ve tartışılabilmesi bizim açımızdan önemli. Ender rastlanan bir kavşaktayız. Bu kavşağı hep birlikte daha demokratik, daha eşit, daha adil, eşit bir kardeşlik hukukunun tesis edilebildiği; herkesin temsil edilebildiği ve eşit yurttaşlık temelli bir Türkiye'nin yaratabildiği şekilde alabilmek için biz DEM Parti olarak elimizden gelen her şeyi fazlasıyla yapmaya hazırız.
Eşiğin kalbindeyken yeni dönemin kurucu siyasetinin nasıl hayat bulacağı tartışılmalı
Komisyonun yapacağı çalışmaların etkili ve kalıcı bir sonuca ulaşması ve sonrasında atılacak adımların gerçekleşmesi için de partimiz her türlü çabayı gösterecektir. Çünkü bu konudaki en hazırlıklı siyasi partilerden biri olduğumuzu da ifade etmemiz gerekir. Yıllardır çalıştığımız konular. Komisyonun adından da anlaşılacağı üzere, Türkiye'nin toplumsal dayanışmaya ve demokrasiye ihtiyacı var. Türkiye'nin eşit kardeşliğe ihtiyacı var. İşte bunları sağlayabilecek bir komisyon yola çıktı. Hayırlı işlere imza atmalarını istiyoruz. Yalnızca çatışmalı sürecin sonlandırılması bile tarihsel önemde. Evet, kalıcı bir halde sonlandırılması. Ancak bu çatışmaya neden olan sorunların da ortadan kaldırılması, bu sorunlara da çözümler bulunması aynı derecede önemli. Dolayısıyla komisyondan beklentimiz bu adımın gereği olan yasal düzenlemelerin gerçekleşebilmesi için birtakım çalışmaları yürütmesi, toplumsal dayanışmanın layıkıyla hayat bulması ve tabii ki demokratikleşmenin sağlanabilmesi, adaletin tesis edilebilmesi. Biz DEM Parti olarak yine diyoruz ki tam da bu eşiğin kalbindeyken barışmanın yaratacağı olanaklara, bunları gölgeleme ihtimali olan risklere odaklanılmalı. Yeni dönemin kurucu siyasetinin nasıl hayat bulacağı tartışılmalı. Devlet, iktidar, muhalefet ve bir bütün olarak siyaset ve toplum yeni döneme kendini nasıl uyarlayacak? İşte önümüzdeki dönem en çok konuşmamız, tartışmamız ve çalışmamız gereken konular ve başlıkları böyle. Bu süreci karşılıklı bir değişim ve dönüşüm süreci olarak ele almamız gerekiyor. Unutmayalım ki bu eşiğin sağlayacağı imkanlar ancak ortak mücadeleyle ve güçlü muhalefetle oluşturulabilir. Ancak güçlü yan yana gelişlerle oluşturulabilir. Herkesi kapsayan bir süreçten bahsediyoruz. Gelecek tahayyülüne birlikte el atmak, omuz vermek ihtiyacımız olan eşitlik, kardeşlik, adalet, özgürlük ve demokrasiyi sağlayabilir.
İYİ Parti’nin itirazı varsa komisyona gelip eleştirsin
SORU: Bir sorunun çözümü bağlamında bir süreç var, devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde de komisyon kuruldu. Komisyonun 51 üyeden oluşması bekleniyordu. Ancak İYİ Parti katılmadı. Bu nedenle üç sandalye boş kaldı. Ancak bugün DEM Parti bu üç sandalyenin dolması için, yeni üyelerin tanzim edilmesi için bir öneri de bulundu ve aldığımız bilgilere göre AKP, CHP ve MHP tarafından da karşılık buldu. Bu bilgiyi doğruluyor musunuz? Bu bilgi doğruysa sizden kim katılacak? İyi Parti'nin aynı zamanda komisyona hala gelme ihtimali var mı? Üç sandalye AK Parti, CHP de mi arasında mı paylaşılacak, yoksa artık kesin olarak İYİ Parti komisyonda yok mu? Yoksa biz yarın İYİ Parti’yi de görebilir miyiz? Üye isimleri belirlendi mi?
Biz en başından beri komisyona ilişkin yaklaşımımızın çoğulculuk ilkesine de dayalı olduğunu söylemiştik ve bunu çok kıymetli bulduğumuzu ifade ettik. Şimdi tabii ki buna komisyon karar verecek yarın yapacağı toplantıda. Ancak böyle bir ihtimal belirdi. Bu ihtimalin belirmiş olmasının nedeni de İYİ Parti'nin komisyona katılmayacağını açıklamış olması. Bunun nasıl karara bağlanacağını yarınki toplantıda hep birlikte göreceğiz. Ancak tabii ki bu bizim MYK’mizin konuştuğu konulardan biri. Çünkü biz İYİ Parti'ye de şöyle seslendik daha önce. Bunu ifade ettik kendilerine de. "İtirazınız mı var? Gelin, komisyonda itirazlarınızı ifade edin. Eleştiriniz mi var? Buyurun, gelin, komisyonda yer alın ve bu eleştirilerinizi ifade edin” dedik. Ancak buna rağmen çeşitli mecralarda yaptıkları açıklamalardan da görüyoruz ki bu komisyona katılmayacakları yönünde bir fikir birliği var İYİ Parti'de. Dolayısıyla eğer oradan boşalan üye sayısı, diyelim ki 3 siyasi parti arasında üleştirilirse, bizim DEM Parti olarak yaklaşımımız şöyle olacak. Bizden İstanbul Milletvekilimiz ve aynı zamanda Garip Dede Dergahı Yönetim Kurulu Üyesi Celal Fırat'ı önereceğiz. Elbette buna komisyon karar verecek.
Komisyona önerimiz Celal Fırat olacak
Elbette buna komisyon karar verecek. Bunun DEM Parti açısından bir önemi var sevgili arkadaşlar. Yeri gelmişken bunu da söylemek isteriz. Biz çoğulculuk ilkesini önemsiyoruz. Ancak yalnızca önemsemiyoruz, bunu aynı zamanda hayata da geçiriyoruz. DEM Parti böyle bir parti. Pek çok farklı siyasal temsiliyetin çatısı altında buluştuğu bir gelenekten bahsediyoruz. Ve diyoruz ki eşit yurttaşlık hakkı herkesin, demokrasi hakkı hepimizin, barış hakkı hepimizin. O yüzden de bir Alevi temsiliyetinin de orada bulunmasının önemli olduğunu düşündük. Komisyona yaklaşımımız da bu şekilde, sorunların çözümüne yaklaşımımız da bu şekilde. Celal Fırat olacak bizim önerimiz. Şayet komisyon yarın bu yönlü bir karar alırsa tabii.
Komisyondan beklentimiz bu ülkede eşit bir kardeşliğin tesis edilmesidir
Soru: Süleymaniye'de yapılan töreni ve komisyonun ilk toplantısını izleyen bir gazeteci olarak soruyorum. Abdullah Öcalan'ın “toplumla ve devletle bütünleşme amacıyla örgütün kendini feshetmesi” diye koyduğu bir çerçeve var. Fakat komisyonundaki temsilcileriniz biraz özerkliği çağrıştıracak yerinden yönetim, anadilde eğitim gibi şeyler dillendirdiler. Bu kapsamda komisyon masasında talepleriniz bunlar mı olacak? Silah bırakan örgüt üyeleriyle ilgili cezai sorumluluk, hukuki ve sosyal yeniden bütünleşme için yapılması gerekenlerle ilgili yasal hazırlıklarınız var mı? Düzenleme hazırlıklarınızı, bunları masaya getirecek misiniz? Bu komisyona biçtiğiniz rol nedir?
Sorunuz uzun, en sondan başlayayım. “Komisyona biçtiğiniz rol nedir?” diye sordunuz. “Özerklik talebiniz var mı?” dediniz. Şimdi bakınız yerel demokrasi Türkiye için çok önemli. Günlerdir irade gaspından bahsediyoruz değil mi? Üstelik yalnızca DEM Parti ile sınırlı olmayan. Bizim bazı belediyelerimizde hala kayyum uygulamalarının sürdüğünü biliyorsunuz. Van Büyükşehir Belediyemize hem kayyum atandı hem de atanan kayyumun işten çıkardığı yüzlerce İnsan var. Haksız ve hukuksuz uygulamalara maruz kalıyorlar. Biraz önce Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık'ın durumundan bahsettim. Öte yandan Türkiye'nin sayılı şehirlerinden birinin, dünyanın sayılı şehirlerinden birinin belediye başkanı bugün içeride, İmamoğlu hapiste. Yerel demokrasi tabii ki çok önemli. Elbette bu bizim konuşmalarımızda nerede olursak olalım talebimiz, ilkemiz olarak ifade edilecektir. Türkiye'nin güçlü bir yerel demokrasiye zaten ihtiyacı var. Bu komisyondan beklentimiz şudur. Biraz önce de ifade ettiğim gibi bakınız komisyon kardeşlik diyor. Eşit bir kardeşlik tesis edilmeli bu ülkede.
Toplumun demokrasiye ihtiyacı varsa o zaman demokrasi için gerekli yasal düzenlemeleri yapalım
Türkiye'nin demokratikleşmeye ihtiyacı var. Yine Sayın Kurtulmuş'un yaptığı açıklamalarda da bunlara göndermeler vardı. Dolayısıyla komisyondan beklentimiz toplumun beklentisi. Biz komisyona ekstra özel bir anlam yüklemiyoruz. Şöyle bir anlam yüklüyoruz. Komisyon tarihsel bir kavşakta kuruldu. Daha önce kurulmamış böyle bir komisyon. Yakın zamandaki çatışma çözümü deneyimlerinde Türkiye'de ilk kez böyle bir üye bileşeniyle kurulan bir komisyon. Çok kıymetli bir komisyon. Bunun değerini bilmeliyiz. Bunu güçlendirmeli, toplumsallaştırmalıyız. Toplumun ihtiyaçlarına uygun biçimde yasalar için bir yol açmalı bu komisyon. Bu yalnızca DEM Parti’nin değil toplumun beklentisi. Toplumun özgürlüğe ihtiyacı var. O zaman özgürlük için gerekli yasaları yapalım. Toplumun demokrasiye ihtiyacı var. O zaman demokrasi için gerekli yasal düzenlemeleri yapalım. Uygulanmayanları da uygulayalım.
Komisyonda herkes üzerine düşeni ciddiyetle yapmalı, sorumluluk almalı, cesur olmalı
Siz biraz önce, “Süleymaniye'de o tarihsel anı izlemeye giden gazetecilerden biriydim” dediniz. Gördünüz, orada “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” olarak bitirdi Bese Hozat konuşmasını ve kendileri de ifade etti. “Biz siyaset yapmak istiyoruz. Nasıl yapacağız?” dediler. Tabii ki bu soruların tartışılıp konuşulmasını ve bunlara ilişkin birtakım çalışmaların yapılmasını bekleriz bu komisyonda. Ancak Kürt meselesinin demokratik çözümü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi tek başına bu komisyona yüklenmemeli. Bu komisyonun çok çok özel bir anlamı var bu bağlamda. O yüzden kurulmuş olması çok değerli. Tekraren söylüyorum. Yola çıkmış olması çok hayırlı. Bunu kolaylaştırmak için iktidarından muhalefetine herkes üzerine düşeni ciddiyetle yapmalı, sorumluluk almalı, cesur olmalı; eski alışkanlıklardan vazgeçmeli, yerleşik kalıplardan çıkmalı. Birlikten, bütünleşmeden bahsediliyor. Nasıl olacak bu bütünleşme? Bu sorulara yanıtlar üretebilmek ve çalışmalar yapabilmek üzere bu komisyonun yola çıkmış olması çok önemli ve bundan sonra ne yapacağı da çok önemli.
Soru: Şimdi bir yandan Türkiye'de her dönem erken seçim konuşulur ya. Önümüzdeki sürece ilişkin İyi Parti lideri bir açıklama yapmıştı. Ortak bir adayda birleşilebilir bu sistemin değişmesi için. CHP lideri Özgür Özel de teşekkür etmişti. Yeniden Refah Partisi de ortak bir adayda uzlaşılmasına ilişkin açık kapı bıraktı. Bir yandan muhalefetin böyle bir tutumu da var son dönemde. Siz de parti olarak Türkiye'de Meclis’te 3. büyük partisiniz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Demokratik siyaset alanının oluşturulması ve genişletilmesi için pek çok eylem ve etkinlik yapacağız
Türkiye'nin seçim, erken seçim gündemi olduğu zaman Merkez Yürütme Kurulumuz da bunu tartışır ve ilgili kurullarımızın aldığı kararlar doğrultusunda sizinle seçim gündemine dair tavrımızı paylaşırız. Ancak eğer bunu şu bağlamda ya da şu imayla soruyorsanız, yine yeri gelmişken ifade edeyim. Çünkü toplumun bu yönlü belli ki kaygıları da var. Büyük oranda bu komisyonun bu kaygıları gidereceğini temenni ediyoruz. Biz şu an içinden geçtiğimiz sürece, Barış ve Demokratik Toplum Sürecine seçim odaklı, seçimleri önceleyen bir yaklaşımla yaklaşmıyoruz. Bunu hep söylüyoruz. Bir mücadele ve müzakere partisiyiz biz. Biz eşit, adil ve demokratik bir Türkiye için, herkes için mücadele ediyoruz ve bu mücadele hepimiz için. Bu alanı da genişletmek istiyoruz. Demokratik siyaset alanının oluşturulması ve genişletilmesi için pek çok eylem ve etkinlik yapmayı düşünüyoruz Ağustos sonuna kadar. 1 Eylül'ü güçlü bir şekilde karşılamaya hazırlanıyoruz.
Yine en önemli gündem konularımızdan biri de ne yazık ki Türkiye'de dur durak bilmeyen ekolojik yıkım ve talan. Doğaya karşı bu acımasız yaklaşımı da ancak birlikte mücadeleyle değiştirebiliriz. O yüzden Ekoloji Komisyonumuzun da böyle çalışmaları olacak. Yine emek ve barış temalı çalışmalarımız olacak. Çünkü ancak bir demokratik toplum gerçekleştiğinde hepimizin eşit hakka sahip ve eşit erişime sahip hale gelebileceğini düşünüyoruz. Pek çok başka başlığımız var sevgili arkadaşlar. Bunlar da netleştikçe Merkezi Örgütleme Komisyonumuz sizlerle de sevgili Türkiye halklarıyla da paylaşacak. Biz umutluyuz, inançlıyız, kararlıyız ve mücadeleye devam ediyoruz. Mutlaka başaracağımıza inanıyoruz. Eşit, adil ve demokratik bir Türkiye için; barış ve demokrasi hakkını savunmak ve korumak için daha fazla yan yana gelmeye DEM Parti olarak herkesi davet ediyoruz.
7 Ağustos 2025