Ayşegül Doğan: Toplumun beklentisi barış imkanının yasalarla artık güvence altına alınmasıdır

 

Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, dün gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantımızda yürütülen tartışmalara ve güncel gelişmelere ilişkin Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Doğan, şunları söyledi: 

Dün MYK’mız toplandı. Pek çok başlığı tartıştık. Partimizin özellikle son günlerdeki tartışmalara dair hem tutumunu yeniden hatırlatmak hem de bundan sonrasıyla ilgili bazı planlamalar konusunda sizleri bilgilendirmek istiyoruz. Barış ve Demokratik Toplum Sürecine dair tartışmalar yürüttük. Türkiye’de çeşitli başlıklardaki gelişmeler onurlu, eşit, adil, kalıcı ve demokratik bir barış imkanını ortaya çıkarttı. Bunun ilk günden beri ne kadar değerli olduğunu, önemli ve ender rastlanan bir an olduğunu söylüyoruz. Bugüne kadar atılan somut adımlar, çatışmalı dönemden demokratik siyasete geçiş iradesinin güçlü bir ifadesidir. Bu imkanı, eski alışkanlıkların ve siyasi çıkarların gölgesindeki tartışmalardan kurtarmak gerekiyor. Bizim çabamız bunun içindir. Toplumun beklentisi de ender rastlanan bu barış imkanının yasalarla artık güvence altına alınması ve yeni bir toplumsal bütünleşme için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılmasıdır. 

Yol haritası apaçık ortada, daha fazla zaman kaybetmeyelim

DEM Parti bir kez daha bu konudaki tavrını ortaya koyma ihtiyacı hissetti böylesi bir zamanda. Onlarca yıldır süren bir çatışma halinin kalıcı ve adil bir barışla sonuçlanması için çaba sarf etmek, bunun başarıya ulaşması için gayret göstermek toplumun beklentisidir. Kutuplaştıran değil birleştiren bir siyasettir toplumun beklentisi, karşı karşıya gelmek değildir. Hele ki muhalefetin karşı karşıya gelmesi hiç değildir. Birlikte omuz omuza mücadele etmektir. Bu yüzden bizim son günlerdeki tartışmalara dönük çağrımız son derece açık: Geçmişin cellatlarını tartıştırmak yerine geleceğin onurlu barışını kurmak için hep birlikte çaba içinde olalım. O halde ne bekliyoruz? Hadi yapalım hep birlikte. El ele omuz omuza yapılacaklar belli, yol haritası apaçık ortada. Bugüne kadar yapılagelenlerin başarısızlıkla sonuçlandığı ve hepimize çokça kaybettirdiği de aşikar. Daha fazla zaman kaybetmeyelim. 

Sayın Öcalan'la yapılan görüşme tüm siyasi partilerin katılımıyla gerçekleşsin isterdik

Şimdi bu bağlamda önemli bir konu şu anda. Sevgili Türkiye halklarının da gözü kulağı bir yandan Meclis Komisyonunda. Çünkü çok tarihsel bir işlevle yola çıktı bu komisyon ve bu işlevi sona doğru yaklaşıyor. Artık bu aşamada neler yapılacak? Tabii bir yandan da Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun bundan sonraki planlaması merak ediliyor. Bugünkü toplantı da en merak edilen konulardan biriydi. Çünkü bu komisyon tarihi bir karar verdi. Sayın Öcalan'la yapılan görüşme tüm siyasi partilerin katılımıyla gerçekleşsin isterdik. Ancak öyle olmadı. Yola devam etmemiz gerekiyor. Yapılması gerekenler var. İşte bugün de komisyonun yapacağı yasal düzenlemelere ilişkin çalışmaların etkili ve kalıcı bir sonuca ulaşması ve sonrasında atılacak adımların gerçekleşmesi için her türlü çabayı göstereceğini, bu konudaki sorumluluğunun farkında olduğunu defaatle söyledi. Daha önce de sizlerle paylaştık. Yıllardır sürdürdüğümüz çalışmaların yanı sıra bu sürece özgü birtakım hazırlıkların yapılabilmesi için çalışmalarımızın bu komisyonun kurulma aşamasından önce başladığını sizlere ifade etmiştik. Çünkü bunlar Türkiye'nin demokrasisini ilgilendiren konular. Türkiye'deki demokrasi yoksunluğunu giderebilecek, demokratikleşme yönünde adımlar olarak değerlendirilmesi gereken konu başlıkları. Bu sebeple bizim bir yandan Hukuk Komisyonumuzun bir yandan Merkez Yürütme Kurulumuzun bu konuda çalışmaları vardı. Öte yandan Meclis Komisyonu ile partimiz arasındaki koordinasyonu sağlamak için Koordinasyon Komisyonu kurmuştuk. Dolayısıyla bu koordinasyonumuz da çalışıyordu.

Üç katılımcının da İmralı’da imzaladığı tutanak açık bir şekilde komisyonda okunmalı

Sayın Kurtulmuş'un yaptığı bir açıklama saatlerdir tartışılıyor. Biz buradan çağrımızı yinelemiştik, DEM Parti olarak çok açık bir biçimde söylemiştik. Bu sürecin toplumsallaşması ve sürecin şeffaflığı bizim açımızdan hayati bir önem taşıyor. Çok kritik bir değeri var. Süreç şeffaf ilerlemeli ve toplumla paylaşılması gereken her şey ama her şey hiçbir şekilde gizlenmeden paylaşılmalı. Komisyonun bugüne kadar yaptığı tüm dinleme tutanaklarına biz nereden ulaşabiliyoruz? TBMM'nin resmi internet sitesinden. Komisyona gelip orada izleyebildiğimiz gibi daha sonra komisyon tartışmalarını açık bir biçimde bu tutanaklardan görebiliyoruz. Bizim parti olarak önerimiz neydi? Daha önce de bu öneriyi burada açıkça ifade ettik. Heyet üç kişiden oluştu. Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adına üç üye gitti İmralı Adası'na Sayın Öcalan'la görüşmeye. Üç katılımcının da imzaladığı tutanak açık bir şekilde komisyonda okunmalı, hiçbir şey gizli kalmamalı. İşte “şöyle başlıklar istenmedi”, “böyle talepler yoktu”, “şu vardı, bu yoktu” gibi tercümeye gerek yok. Dolaylı anlatıma gerek yok. Doğrudan anlatıcısı olan mesajlar kamuoyuna ve komisyona aktarılmalı. Komisyona aktarılan bu görüşler açık biçimde aktarılmalı ve bunlara da isteyen herkes ulaşabilmeli. Buradan çağrımızı yineliyoruz. Şu anda komisyon toplantı halinde. Ümit ederiz ki oradan çıkacak karar bu şekilde olur ve aksi takdirde kabul edilemez. Bugüne kadar hiçbir şey gizli saklı yürütülmedi. Gizli saklı olmasın, ayrıca buna gerek de yok. Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatının daha önce katıldığı toplantılar kapalı yapıldı istisnai bir şekilde ama bu da komisyon üyelerinin takdiriyle yapıldı. Oradaki konu dinleme değildi, bilgilendirmeydi. Burada ise bir dinleme söz konusu. Ana aktörün, Sayın Öcalan’ın geldiğimiz aşamayı, tam da ikinci aşamayı sağlayabilecek görüşlerinin açık bir biçimde o tutanağa imza atan üç katılımcımızın olduğu haliyle aktarılmasını istiyoruz. Bu konuda da kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini söylüyoruz. 

Tüm siyasi partilerin demokratikleşme için ortak çalışması gerekir

Biz daha önce burada yine ifade ettik, dedik ki tarihsel bir eşiğin kalbindeyiz, ikinci aşamaya geçişle ilgili olarak. Yeri gelmişken bir daha söyleyelim. Tüm siyasi partilerin bundan sonra demokratikleşme için ortak çalışması gerekir. Türkiye meselesiyse, öyle yaklaşıyorsak, toplumsallaşmasını istiyorsak, şeffaflık talep ediyorsak, adalet ve demokrasi talep ediyorsak, toplumun ihtiyacının bu olduğu konusunda ortak bir mutabakatımız varsa -ki var- farklı siyasi partilere, farklı siyasi görüşlere, farklı siyasi programlara, tandanslara, ideolojilere sahip olabiliriz ama Türkiye'nin tamamını ilgilendiren bu başlıklarla ilgili ortak bir tutum belirlememiz gerekir. Geri dönüşsüz bir şekilde belirlemek gerekir bu ortak tutumu. Adalet için, demokrasi için, eşit bir kardeşlik hukuku için. Bu geri dönüşsüz hali nasıl ifade edebiliriz? Kararlılıkla, siyasi cesaret ve iradeyle. Biz bütün siyasi partilerin böyle yaklaşmasını ümit ediyoruz bundan sonra. Bu konuda da elimizden geleni fazlasıyla yapmaya hazır olduğumuzu ve yapmakta olduğumuzu yinelemek istiyoruz. Çatışmalı sürecin sonlandırılması ve kalıcı bir biçimde nihayete erdirilmesi hepimizin ortak geleceği açısından en kritik konu. Bu adımın gereği olan yasal düzenlemelerin gerçekleşmesi de toplumdaki en büyük beklenti olan demokratikleşmenin önünü açacaktır. Bu konuda kimsenin şüphesi olmamalı. Yani çekimser ya da tutuk değil, cesur ve kararlı; bekleyip gören, ona göre pozisyon alan değil, daha sahici bir demokratikleşme yönünde kararlı bir tavra ve tutuma ihtiyacımız var. Barış ve Demokratik Toplum Süreci ve komisyonla ilgili değerlendirmelerimizi şimdilik bu şekilde aktaracağız sizlere. Çünkü bundan sonra komisyonun bir raporla ilgili alacağı kararı, yani yasal düzenlemelerle ilgili tavsiye niteliğinde bir hazırlık çıkarmasını bekliyoruz. Her siyasi parti kendi hazırlığını paylaşacak. Bu bir ortak çalışmaya dönüşmeli ve bundan sonraki dönemde de Genel Kurul artık bu konuyla ilgili mesai yapmalı. Hatta Meclis’teki tüm ilgili komisyonlar da bu barış yasaları, demokratik entegrasyon yasaları, toplumsal bütünleşme ve demokratikleşme önündeki engellerin kaldırılması yasaları gibi hukuki düzenlemeler için mesai yapmalı. Tüm siyasi partiler de bu konuda açık bir biçimde pozisyon almalı. 

11. Yargı Paketiyle ilgili beklenti gerçekleşmiyor

Tüm bu tartışmalar bir yandan 11. Yargı Paketinin ne yazık ki gölgesinde ilerliyor. Ne yazık ki diyoruz çünkü beklenen gerçekleşmiyor. Düzeltme adı altında getirilen, iyileştirme olarak getirilen hiçbir şeyin karşısında değil DEM Parti. Aksine, bugüne kadar yapılmayanların yapılmasını teşvik eden bir siyasal pozisyonumuz var. Bunun için mücadele eden bir pozisyonumuz var. Bundan sonra da bu pozisyonumuzu her koşulda güçlendireceğiz ve bunun için gerekli muhalefeti de her zeminde yapacağız. Gerektiğinde alanda, gerektiğinde Meclis’te. Bizim için her yer bir demokratik mücadele zemini. 11. Yargı Paketi çok eleştiriliyor. Öte yandan çok ciddi beklentiler de var bu paketle ilgili. Biz ilkesel tutumumuzu hatırlatmak isteriz. İnfazda eşitliği savunuyoruz. Bu bizim için tartışmaya kapalı bir konu. İnfazda eşitlik ilkesi bu yargı paketinde de dikkate alınmalı, bundan sonra yapılacak tüm yasal düzenlemelerde de dikkate alınmalı. Yine bizim ilkesel tutumumuz, çok tartışma konusu olan bir başka konu da kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar, şiddet ve istismar. Yıllardır biz buna karşı mücadele ediyoruz. Özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve istismarla ilgili cezasızlık kültürüne karşı mücadele ediyoruz. Bu cezasızlık kültürünün ortadan kaldırılması gerekiyor. Hukuk, eşitlik ve adalet ilkesi gözetilmeyen, mücadele nedenimiz olan konuları iyileştirmeyen hiçbir pakete ilişkin bizim farklı bir tutum sergilememiz mümkün değil. Farklı bir söylem geliştirmemiz de mümkün değil. DEM Parti'nin ilkesel tutumunu da bu çok tartışılan konuya ilişkin paylaşmak isterim. 

Düşünce ve ifade özgürlüğünün alanı genişletilmeli, daraltılmamalı

Bu pakette yalnızca bunlar yok tabii. Dikkat çekmemiz gereken pek çok başlık var. Arkadaşlarımız zaten bu konuyla ilgili Meclis’te de günlerdir partimizin görüşünü ifade ediyorlar. Erişim engeli var, bant daraltma düzenlemeleri var. Yani ihlal gördüğünde erişim engeli getirebilecek ve bu kararlara uymayan platformlara bant daraltma yaptırımları uygulanacak. Bunlar yıllardır tartışılıyor ve biz yıllardır şunu söylüyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün alanı genişletilmeli, daraltılmamalı. Düşünce ve ifade özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıran, demokratik siyaset alanını genişleten, düşünce özgürlüğünün alanını genişleten, insanların fikirlerini korkusuzca açık bir biçimde söyleyebilmelerine imkan tanıyan düzenlemeler yapılmalı.

2026 bütçesi bu ülkenin derinleşen yoksulluğuna çare üretmiyor

Bir başka önemli konu da bütçe. Genel Kurulda önümüzdeki hafta itibarıyla görüşülmesine başlanacak. Sizler de takip ettiniz 2026 bütçesini, bizler de Plan Bütçe Komisyonu görüşmeleri boyunca hemen her gün muhalefetimizi en güçlü biçimde ifade ettik, ifade etmeye çalıştık. 2026 yılı bütçesinin işçinin, emeklinin, asgari ücretlinin, gençlerin, kadınların, çocukların, açlık sınırı altında hayatta tutunmaya çalışanların bütçesi olmadığını gayet iyi biliyoruz. Kimlerin sırtının sıvazlandığını da gayet iyi biliyoruz. 2026 bütçesinin 2025 bütçesinden hiçbir farkı yok ve 2026 bütçesi bu ülkenin derinleşen yoksulluğuna çare üretmiyor. Bunu ne yazık ki dert de etmiyor. Genel Kurulda da bu konudaki muhalefetimizi sürdüreceğiz.

Ekmek ve Barış için 12-14 Aralık’ta yürüyüşümüz olacak

Dün MYK toplantımızda Merkezi Örgütlenme Komisyonumuz ve Emek Komisyonumuzla birlikte son hâli verildi Ekmek ve Barış Kampanyamızın. Biz bunların birbirinden ayrılamaz olduğunu düşünüyoruz. Yalnızca biz düşünmüyoruz, hayat da bizi doğruluyor. Ekonomi ve demokrasi dengesinin demokratik ülkelerde ve demokratik olmayan ülkelerde nasıl etkilendiği, katmanlı krizlerle ve derinleşen yoksullukla kendisini gösteriyor. Ekmek ve barış için alanda olacağız. Bunun detayları da netleşti. 12 Aralık’ta startı verilecek yürüyüşümüzün. Yürüyüşümüz dört koldan başlayacak. Batman’da olacağız. Aydın’da yani Ege'de olacağız. Aynı zamanda Hatay ve Marmara kolu da olacak. Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan'ın katılımıyla gerçekleşecek yürüyüşün 12 Aralık tarihinde startını vereceğiz. 14 Aralık'ta Ankara'da bir araya geleceğiz ve bu güzergahlardan birlikte yürüdüğümüz emekçiler, işçiler, işsizler, gençler ve kadınlarla birlikte emeğe, yoksulluğa ve bu yoksulluğun nasıl giderileceğine, emeğin nasıl korunacağına ilişkin sesimizi yükselteceğiz. Eşit ve adil bir paylaşım için yeniden sesimizi yükselteceğiz. Hepinizi şimdiden yürüyüşümüzü güçlendirmeye davet ediyoruz. Hem 12 Aralık’tan 14 Aralık’a kadar sürdüreceğimiz yürüyüşe hem de 14 Aralık’ta Ankara’daki buluşmamıza davet ediyoruz.

6-7 Aralık'ta İstanbul’da Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansımız olacak

Gelelim bir başka etkinliğe. Hafta sonu İstanbul'da Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansını düzenliyoruz. Böylesi bir zamanda en çok ihtiyaç duyduğumuz konulardan biri. Bir yandan demokratik toplumu ve barışı konuşurken, öte yandan Meclis’te çeşitli yerlerde bu konuya ilişkin deneyimler dinlenirken, böyle bir konferansı düzenliyoruz. Bu konferansa Eş Genel Başkanlarımız da katılacak. Toplumsal barışa yönelik perspektiflerin tartışılacağı, çatışma çözümü deneyimlerinin konuşulacağı, bu deneyimlerin aktarımı ışığında demokratik ulus fikrinin tartışılacağı, toplumsal bütünleşmenin nasıl sağlanacağının konuşulacağı bir konferans olacak. Özgürlük, barış yasaları diyoruz. Yeni bir gelecek kurmaktan ve yeni bir demokratik toplum tasavvurundan bahsediyoruz. Bunun nasıl oluşacağı, perspektifleri, parametreleri, içinden geçtiğimiz sürecin dinamikleri, iç ve dış etkenleri… Tüm bunlara dair tartışmalar iki gün sürecek. 6-7 Aralık'ta İstanbul'da gerçekleşecek bu konferansın planlaması için Dış İlişkiler Komisyonumuz başta olmak üzere pek çok komisyonumuz ortak bir şekilde çalışıyor. Uluslararası pek çok konuğun davetli olduğu bir konferans olacak bu. 

Beklentimiz, dostluk ve temas için Sayın İlham Ahmed’i İstanbul’daki konferansımızda görebilmektir

Biliyorsunuz bu konferans en çok İlham Ahmed üzerinden tartışmaya açıldı. Gelecek mi, gelmeyecek mi tartışması var. Bu henüz netleşmedi. Ancak DEM Parti olarak talebimiz İlham Ahmed’in bu konferansa katılabilmesidir. Sayın Ahmed tıpkı Duhok’ta konferansa katılabildiği gibi, İstanbul’da da konferansa katılabilmelidir. Fransa’da, Amerika’da konuşulan konular esas yerinde konuşulabilmelidir; Türkiye’de, İstanbul’da konuşulabilmelidir. “Hukuki engel var” denilerek ifade edilen durumun siyasi bir neden olduğunu gayet iyi biliyoruz. Oysa gelebilmelerine, konuşabilmemize ihtiyacımız var. Yalnızca Sayın İlham Ahmed’in değil, Sayın Mazlum Abdi’in de gelmesi gerekir. Bunlar daha önce yapıldı, denendi ve biz de buradan defalarca söyledik. En kalıcı yol, bugün en sahici yol nedir? Diyalog kurmak, temas kurmak, sorunlarımızı konuşarak çözmek. Beklentimiz, bu konuda engel olarak tarif edilen engellerin aşılabilmesidir; dostluk için, yeniden konuşabilmek için, temas için Sayın İlham Ahmed’i bu konferansta görebilmektir. 

Mutlaka başaracağımıza inanıyoruz

Biliyorsunuz Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile ilgili bizim bir yandan da buluşmalarımız, etkinliklerimiz devam ediyor. Bunlar devam edecek. Ekmek ve Barış Kampanyamız epeydir devam ediyor ve bundan sonra da devam edecek. Bir yandan da bütçe görüşmelerine hazırlanıyoruz. Heyecanlıyız, coşkuluyuz, kararlıyız. Mutlaka başaracağımıza inanıyoruz. Omuz omuza birlikte mücadele ederek, bu polemikleri geride bırakarak yeni döneme uygun bir dil ve yöntemle devam etmenin gerekliliğini de hatırlatıyoruz. 

SORU: Mesut Barzani'nin Cizre'deki etkinliği çok tartışıldı gündemde. Siz de “Burada ev sahibidir, kendi toprağına gelmiş sayılır” sözünü etmiştiniz. Dün Müsavat Dervişoğlu İYİ Parti Grup toplantısında aslında sizin sözlerinize atıfta bulunarak bazı sözler söyledi. Bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cevap vermeye değmez demek istiyorum açık bir biçimde. Çünkü saptırılan, çarpıtılan, ne maksatla söylendiği gayet net ve açık olan, üstelik ne söylendiğini görmek isteyenin erişebileceği bir açıklıktan ifadelerimiz. Son derece açık.  Bir de kendilerine biraz tarih, biraz sosyoloji okumalarını tavsiye ederim. Cevaba gerek olmadığını düşünüyorum. 

PIRS: Gelo hûn dikarin behsa Konferansa Aştî û Civakî ya Navneteweyî bikin ya ku hûn ê li Stenbolê li dar bixin. 

BERSIV: Em ê 6 û 7ê Berfanbarê li Stenbolê Konferansa Aştî û Civaka Demokratîk a Navneteweyî pêk bînin. Di serî de Komîsyona me ya Karên Derve bi vê konferansê re eleqedar dibe. Her du hevserokên me jî dê beşdar bibin û axaftina vekirinê bikin. Hin peyamên neteweyî û navneteweyî jî dê bigihîjin konferansa me. Gelek kes hatin vexwendin. Em dixwazin yek ji mêvanên me jî Rêzdar Îlham Ehmed be. Em dixwazin ew jî beşdarî vê konferansê bibe. Ji ber ku yekser hin pirs hene ku her kes meraq dike û divê muxatab gotinên xwe bikin. 

Em lêgerîna çareseriyeke demokratîk û mayînde dikin. Em dibêjin divê hemû Kurd bikarin di nav xwe de têkilî deynin, danûstendinan bikin. Ev ne talûkeyek e. Ev dewlemendiyek e. Divê Rêzdar Îlham Ehmed bikare were vê derê. Divê rastiya nêzîkatiya Cizîr û Zaxo jî bê fahmkirin, Nisêbîn û Qamişlo jî bê fahmkirin. Divê ev rastî û heqîqeta civakê bê naskirin. Daxwaza me ev e. Divê Rêzdar Îlham Ehmed bikare were beşdarî konferansê bibe. Em careke din bangewazî dikin. 

4 Aralık 2025