Bakırhan: Barış sadece Kürtlerin değil, 86 milyonundur

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, İstanbul Esenyurt’ta CHP, EHP, EMEP, SMF, TİP ve TÖP temsilcilerinin de katıldığı Ekmek, Barış, Adalet ve Özgürlük Mitinginde konuştu.

TÖP Dönem Sözcüsü Juliana Gözen, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, SMF Sözcüsü Mahir Gürz, EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk ve CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın'ın da birer konuşma yaptığı mitinde konuşan Bakırhan şunları söyledi:

Merhaba Esenyurt, merhaba hevalen me ye jin. Değerli Esenyurt halkı; Türkiye’nin bütün renklerini kendi bünyesinde barındıran ülkenin en büyük Kürt, Alevi, kadın, genç, emekçi ilçesi; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Esenyurt emek demektir, mücadele demektir, direniş demektir. Esenyurt, yıllardır onuruyla barış ve demokrasi mücadelesine katkı sunan İstanbul'un en kıymetli ilçesi demektir. Bugün Türkiye’nin en devrimci partileri, en devrimci demokratik kurumları ile birlikte Türkiye’nin ezilenlerinin, devrimcilerinin bulunduğu Esenyurt ilçesine misafir olduk. Bu karşılamanızdan dolayı, bu coşkunuzdan dolayı sizlere binlerce kez teşekkür ediyorum. En zor dönemlerde, desteğinize ihtiyaç duyduğumuz dönemlerde, bugün burada olduğunuz gibi bize ve mücadelemize hep sahip çıktınız. Sizlere ve mücadelenize ne kadar övgü dizsek azdır. Bugün Esenyurt'ta ekmek için, barış için, demokrasi için, özgürlüğümüz için bir araya geldik. Bugün Esenyurt'ta emekçilerin, ezilenlerin, kadınların, Kürtlerin, eşit yurttaşlık mücadelesi veren Alevilerin geleceği için bir araya geldik.  Çok iyi biliyoruz ki Esenyurt, barışa sahip çıkarsa barış olur; emeğe sahip çıkarsa emek alın terini alır. Esenyurt, bu sürece sahip çıkarsa bu süreç ilerler.

Bu kayyım düzenine son verebiliriz

Bugün dört büyük değer için bir aradayız. Eğer bu dört sütundan biri eksikse o yapı ayakta duramaz. O yapı yürüyemez, o yapı mutlu olamaz. Bugün Türkiye'de ne tam anlamıyla barış var ne demokrasi var ne özgürlükler var ne de emeğin hakkı var. İşte bizler bugün devrimci ve demokratik partilerle birlikte tam da Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bu dört ana sütunun hayat bulması için buradayız. Yıllardır bütün zulüm politikaları karşısında eğilmeyen, direnen bir dinamik. Bu bahsettiğimiz dinamik, son yerel seçimlerde de kent uzlaşısıyla bu dört sütunun Türkiye'de gerçekleşmesini sağlayacak bir güce, bir kudrete sahiptir. Eğer bugün ve dün olduğu gibi yarın da Kürt, kadın, Alevi, genç, ezilenler olarak hep birlikte alın terimize, barışa, adalete, hukuka sahip çıkarsak bu kötü gidişata dur diyebiliriz. Bu kayyım düzenine son verebiliriz. Kayyım demişken, sizlerin iradesiyle seçilen Ahmet Özer'in yerine kayyım atanmıştı. Bugün cezaevindedir. Bu vesileyle başta Ahmet Özer olmak üzere cezaevinde bulunan, yerine kayyım atanan, kent uzlaşısı nedeniyle tutuklanan bütün yoldaşlarımıza buradan selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Esenyurt, Ahmet Özer ile birliktedir. Esenyurt iradesine sahip çıkıyor. Esenyurt bir gün mutlaka iradesini dışarı çıkaracak; gücünü, kuvvetini, kudretini ortaya koyacaktır. 

Bu süreç 86 milyonundur

Değerli dostlarımız, bugün tarihi bir süreçten geçiyoruz. Sayın Öcalan'ın büyük bir çaba, emek ve sorumlulukla üzerine aldığı tarihi bir fırsat Türkiye'nin önünde duruyor. Bu tarihi fırsat hepimiz içindir. Sayın Öcalan artık kan dursun, çatışma olmasın, gençlerimiz yaşamını yitirmesin diye tek taraflı bir çağrı yaparak çok önemli bir adım attı. Sayın Öcalan, savaşa ve çatışmaya giden trilyonlarca doların Esenyurt'taki emekçilerin cebine girmesi için, emekçilerin hakkını alması için, gençlerin çalınan geleceğinin tekrar yeşermesi için böyle bir süreç başlattı. Sayın Öcalan Kürt, Alevi, diğer halklardan ve inançlardan bütün renklerin demokratik bir Türkiye'de eşit yurttaş olması için böyle bir süreç başlattı. Dolayısıyla bu süreç sadece Kürtlerin değildir; Esenyurt'ta tekstil fabrikasında çalışan emekçilerin, fabrikalarda ailesini geçindirmek için çalışan işçilerin de sürecidir. Bu süreç 86 milyonun sürecidir. Barış her zaman iyidir. Barış demek ekonominin kalkınması demektir. Barış demek kayyımsız bir Türkiye demektir. Barış demek çevrenin katledilmediği, kadının katledilmediği, herkesin kendi diliyle ve kimliğiyle özgür ve eşitçe yaşadığı bir Türkiye demektir. Dolayısıyla bu süreçte sizin, Esenyurtlu emekçilerin de üzerine büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Dün olduğu gibi, genel seçimlerde olduğu gibi Esenyurt bu süreçte de dayanışarak, ittifak yaparak, omuz omuza mücadele ederek bu süreci başarıya ulaştırmaya var mı? Evet, Esenyurt var. Çünkü barış hepimizin ortak meselesidir. Esenyurt’un bu ortak meselemize sahip çıkacağına inanıyorum.

Bir an önce demokrasinin inşa edilmesi için adımlar atılmalı

Şu ana kadar tek taraflı adımlar atıldı, şu ana kadar adım atan sadece Kürt tarafı oldu. Bu saatten sonra artık Meclis’te kurulan komisyonun da iktidarın da geçiş yasaları başta olmak üzere adımlar atması gerekiyor. Kapsamlı yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bu kayyımcı anlayışın, televizyon kanallarına kayyım atayan anlayışın, düşüncesini söylediği için insanları cezaevine atan anlayışın artık bitmesi gerekiyor. 21. yüzyılda TELE1’e kayyım atamak nedir? Biz bunu kınıyoruz, bunu eleştiriyoruz. Türkiye'nin kayyıma değil demokrasiye ihtiyacı var. Türkiye'nin Mehmet Şimşek'in ekonomi politikalarına değil, ekonomide adalete ihtiyacı var. Türkiye'nin çatışmaya değil barışa ihtiyacı var. Türkiye'nin sınır ötesine asker göndermeye değil; başta Kürtler olmak üzere sınır ötesindeki halklarla barışmaya, dayanışmaya, diyalog ve müzakere kurmaya ihtiyacı var. Bir an önce temel hak ve özgürlükler konusundaki adımlar atılmalıdır. Bir an önce, başta Esenyurt olmak üzere, iradesine kayyım atanan belediye başkanları belediyelerinin başına geçmeli ve halkın iradesini temsil etmelidir. Bir an önce demokrasinin inşa edilmesi için başta Meclis olmak üzere adımların atılması gerekiyor.

Barış sadece Kürtlerin değil, 86 milyonundur

Değerli arkadaşlar, bazıları barış karşıtlığı yapıyor. Barış sağlandığında kaybedecek miyiz, kazanacak mıyız? Barış olduğunda gençlerimiz ölmeyecek. Bu iyi bir şey değil mi? Barış olduğunda ölümler duracak. Barış olduğunda çatışma ve şiddete giden bütçe yatırımlara harcanacak. Barış olduğunda işsizlik sorunu çözülecek. Barış olduğunda asgari ücretli, emekli geçinebileceği oranda bir ücret alacak. Barış olduğunda sağlık hizmetlerini daha kapsamlı alabileceğiz. Demokratik bir eğitim sistemine geçeceğiz. Barış olduğunda kayyımlar olmayacak. En önemlisi de barış olduğunda, başta Kürtler olmak üzere Türkiye'de yaşayan bütün halkların dili özgür olacak. Diliyle konuşacak, diliyle eğitim görecek, diliyle öğrenim görecek. Onun için barış sadece Kürtlerin değil, 86 milyonundur. Barış olduğunda en önce ezilenler ve emekçiler kazanacak. 

Barışı yüksek sesle dillendirirsek Selahattinler, Figenler özgürleşecektir

Geçen gün Tülay Başkan ile Edirne ve Kandıra Cezaevine gittik. Cezaevinde onuncu yıllarına girmelerine rağmen dimdik ve büyük umutla bu süreci takip ediyorlar, bu sürece katkı sunmaya çalışıyorlar. On yıldır onurluca cezaevinde emekçiyle, ezilenle ve Kürtlerle dayanışan; pes etmeyen, boyun eğmeyen Selahattinlerin, Figenlerin, Kobanî Kumpas Davasında yargılanan arkadaşlarımızın artık özgürleşme zamanı değil mi? Peki, cezaevindeki arkadaşlarımızın özgürleşmesi için bizlere de görev ve sorumluluklar düşmüyor mu? Eğer yüz binleri, on binleri burada toplayabilsek; Türkiye'nin dört bir yanında omuz omuza bu meydanları doldurup barışı yüksek sesle dillendirebilirsek; Selahattin Başkan, Figen Başkan, Can Atalay, Osman Kavala ve onlarca, yüzlerce, binlerce siyasi tutsak muhakkak özgürleşecektir. Onlar direniyor, bizler de mücadele edeceğiz. Hiç kimse durduk yere barış sağlamaz. Bizler durursak eğer hiç kimse demokratik haklarımızı ve özgürlüğümüzü bahşetmez. Bugüne kadar direndiğimiz gibi, bugünden sonra da mücadele ederek barışı sağlayabileceğiz.

Türkiye 21. yüzyılda cezaeviyle terbiye etme anlayışından artık vazgeçmelidir

Yine Sayın İmamoğlu ve son seçimde onunla birlikte seçilen birçok belediye başkanı ve belediye meclis üyesi de içeridedir. Bir an önce onlar da kendi işlerinin başına dönmelidir. Türkiye 21. yüzyılda cezaeviyle terbiye etme anlayışından artık vazgeçmelidir, kayyım anlayışından vazgeçmelidir. Kürt'ün dilini, Alevi’nin inancını yasaklamaktan vazgeçmelidir. Gençlerin umudunu çarçur etmekten, çevreyi katletmekten vazgeçmelidir. 

Bu meydan sadece Esenyurt Meydanı değildir, bütün renkleriyle Türkiye'dir. Karslısıyla, Vanlısıyla, Ardahanlısıyla, Amasyalısıyla, Tokatlısıyla, Samsunlusuyla bu meydan Türkiye'dir. Türkiye'deki emekçilerin ve ezilenlerin sesidir. Bu ses 86 milyonundur. Bugün burada yaptığımız konuşmalarda dile getirdiğimiz talepler ile sizin sloganlarınızla dile getirdiğiniz talepler sadece Esenyurt’un değil; 86 milyonundur, Türkiye’nindir. Hepimiz bu toprakların evladıyız. Omuz omuza mücadele ederek kazanacağımıza inanıyorum. Biz bu halkın umuduyuz. Biz halklarımızın geleceğiyiz. Biz kazanacağız. Emin olun. Uzun olmayan bir vadede emekçiler, ezilenler mutlaka kazanacaktır. 

Türkiye'yi bir gün biz yöneteceğiz, hep birlikte yöneteceğiz

2009'da Esenyurt'ta belediye başkan adayıydım. O zaman kimse bir gün Esenyurt'u alacağımızı tahmin bile edemiyordu. Evet, 15 yıl geçti ve Esenyurt'u büyük bir farkla aldık. Şimdi sizlere söz olsun: Bir arada, güçlü bir mücadele ve ittifakla Türkiye'yi bir gün biz yöneteceğiz; hep birlikte yöneteceğiz. Adil ve eşitlikçi bir Türkiye'yi biz yaratacağız. O günler hayal değil. O günleri yaratacak olan sizlersiniz. Siz böyle önümüzde mücadeleye devam ettiğiniz müddetçe muhakkak bu ülkenin yönetimi bir gün sizin, ezilenlerin, emekçilerin olacaktır. 

Hakan Tosun ve Rojin Kabaiş’in katilleri bulunmalıdır

Hakan Tosun arkadaşımız bağımsız, özgür bir gazeteciydi. Esenyurt'ta katledildi. Hakan Tosun’un faillerinin artık bulunması gerekiyor. Bugün burada attığımız her adımı, konuştuğumuz her sözü kaydedenler, Esenyurt'ta güpegündüz kaçırılarak katledilen Hakan Tosun'un faillerini artık bulmalıdır. Esenyurt halkının beklentisi de budur. Yine Rojin Kabaiş'in babası da burada. Ona da selamlarımı iletiyorum. Rojin Kabaiş’in katilleri artık bulunmalıdır. Ölüm sebebi açığa çıkarılmalıdır. 

Tekrar hepinize selam, sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Sizlere güveniyoruz. Sizlerle birlikte daha adil, daha demokratik bir cumhuriyet kuracağımıza olan inançla sağ olun, var olun.

25 Ekim 2025