Bakırhan: Bizim olan bu topraklarda yalancılar belediye başkanı olamayacak

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Muş’ta katıldığı halk buluşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan, şunları söyledi: 

Dilimize, kültürümüze sahip çıkacağız

Sümeyye Başkan da söyledi. Bizim bazen yaptığımız iyilikler maalesef bize kötülük olarak dönüyor. Malazgirt’te bir yer yurt edinsinler, Anadolu’da onlar da yaşasınlar, bu coğrafya hepimize yeter dedi atalarımız. Kapıları bin yıl önce açtık ama şimdi kendi memleketimize, topraklarımıza giremiyoruz. Kürdistan’a girmemize izin verilmiyor. Yer açtığımız, onlara vatan yaptığımız topraklarda ne yazık ki 3-4 aramadan, GBT’den geçmek zorunda kalıyoruz. Basit gerekçelerle bizi oyalamaya, durdurmaya çalışıyorlar. Faşist kafalarıyla bizimle kafa bulmaya çalışıyorlar. Berê mezinên me digotin di nanê me de xoy tuneye em çi bikin. Bunlara biz insanlığı öğreteceğiz. Bir ara sanırım Doğubayazıt ya da Ağrı’da bir yurttaşımız söylemişti. Hangi partinin genel başkanı bir kentte gittiğinde böyle bir engelleme var. Ama emin olun bizden korktukları için bunu yapıyorlar. Önümüzdeki seçimlerde yerel yönetimleri alacağımızdan korktukları için, battıkları için, memleketi iflasa sürükledikleri için zor aygıtlarıyla, baskıyla, aramayla, copla bizi durduracaklarını sanıyorlar ama çok yanılıyorlar. Muş halkı önümüzdeki seçimlerde onlara yanıldıklarını güçlü bir şekilde gösterecektir. Muş’ta olup da şu anda cezaevinde olan Varto Belediye Eş Başkanımız Sabite Ekinci’ye selam göndermemek olmaz. Yine Abdussamed Sakık’ı rahmetle anıyoruz. Yine cezaevinde yitirdiğimiz Celal Şeker yoldaşımızı da rahmet ile anıyoruz. Onlar bizi var eden değerlerimizdir, çok kıymetli yoldaşlarımızdır. İyi ve özgür yaşayalım diye yaşamlarını yitirdiler. Emin olsunlar ki yaşadığımız müddetçe şehitlerimize, mücadelemize, dilimize kültürümüze sahip çıkacağız.

Varto Belediyesinin kayyımı imama baskı yaparak cenaze namazı bile kıldırmadı


Mir Perwer’i de hatırlarsınız. Sanatçı Mir Perwer’in yaşamı Kürtleri çok iyi anlatıyor. Halkının sanatçısıydı, Muşluydu, mücadele etti, sürgüne gitmek zorunda kaldı birçok Kürt gibi. Maalesef Paris’te ırkçı bir saldırıda yaşamını yitirdi. Onu da saygıyla ve minnetle anıyoruz. Zeynel Abidin Tan’ı bilirsiniz, hemşeriniz. En çok bizi derinden yaralayan şey de Zeynel Abidin'e Varto’da uygulanan faşizan yaklaşımdı. Zeynel Abidin bir şairdi, yaşamını yitirdi. Muş Belediyesi onu taşıyacak bir araç vermedi, araçtan indirdiler. Yetmedi, gasp ettikleri Varto Belediyesinin kayyımı imama baskı yaparak cenaze namazı bile kıldırmadı. Şimdi biz bunu unutacak mıyız, bizim çocuklarımız bunu unutacak mı? Hani kardeştik, hani Müslümandık, hani ümmettik? Peki, bu uygulamaları gören bir vatandaş kardeş olduğumuzu, ümmet olduğumuzu söyleyebilir mi? 

1071’de bizi nasıl kandırdılarsa hala bin yıldır buna devam etmeye çalışıyorlar

Biz nasıl kardeşiz ki Kürt halkı her seçimde iradesini sandığa yansıtıyor ama siz kayyım atıyorsunuz. Biz nasıl kardeşiz ki Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Leyla Güven, Sebahat Tuncel Kürt halkını savundukları için, halklarımızı savundukları için, eğilmedikleri için cezaevindeler. Bunların hiçbir sözüne inanmamak lazım. 1071’de bizi nasıl kandırdılarsa, hala bin yıldır buna devam etmeye çalışıyorlar. Ama bu sefer sert kayaya çarptılar. Onların karşısında öyle cezaeviyle GBT’yle, copla, dipçikle yıldıramayacakları kadınıyla genciyle güçlü bir mücadele var. Başta Muş’ta olmak üzere kenetlenerek ve ittifak yaparak, bütün Kürtleri kendi evine çekerek bunlara insanlığı da demokrasiyi de kardeşliği de öğreteceğiz. Bugün yanımızda olmayan kardeşlerimizi ikna edeceğiz. Bu vahşeti, zulmü, işkenceyi, Kürtlerin yaşadığı bu yoksulluğu anlatarak onları ikna edeceğiz. Muş’u daha önce de biliyorum. Burada çalışma yürüttüm, birçok arkadaşımın evine misafir oldum. Ekmeğinizi yedik, suyunuzu içtik. Allah evinizi var etsin. Muş yine eski özüne dönmelidir. Bizi yıldırmak isteyenlere karşı tek yumruk haline gelme zamanı geldi. Buna olan inancımı koruyorum ve öyle olacağına eminim. 

AKP Türkiye’deki bütün renkleri soldurmaya çalışan bir partidir 

AKP nedir derseniz; Kürt karşıtıdır, kutuplaştıran, ayrıştıran bir partidir. AKP; Türkiye’deki bütün renkleri soldurmaya çalışan, herkesi tekleştiren, kendisine benzetmeye çalışan, talancı bir partidir, kendi yandaşları dışında asla yoksulu ve emekçiyi düşünmeyen bir partidir. Varto’ya, Bulanık’a kayyım atadılar. Yine 4 beldemiz vardı onlara kayyım atadılar. İşte AKP budur. AKP sadece bununla yetinmiyor, elindeki belediyelerde bile adil eşit bir hizmet sunmuyor. AKP’li belediyelerde vatandaş öyle bir bıkmış ki öyle bir nefret ediyor ki. Çünkü vatandaşlar bizim demokratik yerel yönetimler anlayışımızı yaşadı. Halkımız demokratik, şeffaf, halkın parasını çarçur etmeyen, cenazesine ve taziyesine sahip çıkan, aş-iş yaratan, çiftçi ve köylüyle dayanışan, gecesini gündüzüne katarak kendisine hizmet eden belediye anlayışımızı bildiği için AKP bunun karşısında tutunamıyor. Size soruyorum; Muş’ta 24 saat su alabiliyor musunuz? Muş Belediye Başkanının adil davrandığını söyleyebilir misiniz? Yok. Muş’ta Kürde cenaze aracı vermeyen belediye başkanının ne kadar yanlı ve yancı olduğunu siz yaşadınız. Bunların belediyeciliği de bunların zihniyeti gibidir. Yandaşa çalışır, partisine çalışır; Muşluyu Bulanıklıyı, Malazgirtliyi düşünmez, kendi kesesini doldurur.

Bizim belediyecilik anlayışımız belediyenin kaynaklarını o kente adil bir şekilde harcar

Peki, bizim belediyecilik anlayışımız nedir? Selçuk Mızraklı’dır, Gültan Kışanak’tır, adil ve eşit belediye hizmetidir. Belediyeciliğimiz yoksulun ve emekçinin yanındadır. Belediyeyi borç batağından kurtaran, belediyenin kaynaklarını o kente adil bir şekilde harcayan bir belediyecilik anlayışımız var. Kadını ve kadın mücadelesini önemser. Kadın belediyeleridir. Yoksulun ve emekçinin giremediği belediyeler değildir, kapısı açıktır. Kürt’tür, buradaki Terekeme’dir, Türk’tür. Ayrımcılık yapmaz, adildir, ırkçılık yapmaz. Olanaklarını eşit paylaşan bir belediyecilik anlayışımız var. Muş’ta böyle bir belediyecilik anlayışını iki dönemdir görüyor musunuz, var mı böyle bir şey? Kardeşine karşıtlık yapan, Melih Gökçek gibi Erdoğan gibi olan, Kürt karşıtı anlayışa sahip belediyeler bizim olamaz. 

Para, saray, şan, şatafat onlara; Türkiye'nin yoksulluğu emekçilere, Kürtlere, ezilenlere

Muş Ovası Türkiye'nin üçüncü büyük ovasıdır. Bulanık ile Malazgirt Ovasını katarsanız Türkiye’nin yarısını doyurabilecek bir tarım arazisine sahiptir. Türkiye'nin üçüncü büyük ovasına sahip olan Muş’ta çiftçi niye yoksuldur, niye tarlasını ekemiyor? Gençlerimiz neden yurt dışına göç etmek zorunda kalıyor? Kanada’ya, Avrupa’ya gitmek için Meriç’te, okyanuslarda boğuluyorlar neden boğuluyorlar? Demek ki bu ülke iyi yönetilmiyor. Bunun en iyi göstergesi asgari ücrettir. Bu ülkeyi iyi yönetemediklerinin göstergesi emeklilerin aldığı 7500 lira maaştır. Emekli arkadaşlar 7500 lira ile ailenizi geçindirebiliyor musunuz? Hayır! Kiraların 10-15 bin lira olduğu bir yerde 7500 lirayı halka reva gören bir iktidar adil değildir. Bu iktidar vatandaşı sevmiyor. Kendisinden başka kimseyi düşünmediğinin göstergesidir bu. Asgari ücreti 11.400 yaptılar. Bunu verelim Erdoğan’ın ailesinden biri bir ay kendini geçindirsin. 11.400 verelim AKP’nin belediye başkanları, vekilleri geçinsin biz de eyvallah diyeceğiz. Saray günde 15 milyon lira harcayacak, bize de 11.400 lira ile geçinin diyecekler. İşte bunların adaleti bu kadardır! Para, saray, şan, şatafat kendilerine ama Türkiye'nin yoksulluğu da emekçilere, Kürtlere, ezilenlere, özellikle de bölgeye. Muş Ovasında şeker pancarını ektikten sonra satacak fabrika yok. Nereye götürüyorsunuz, Ağrı’ya. Zaten gidene kadar yarısı da çürüyor. Niye burada şeker fabrikası yok? Şekerin en çok ekildiği illerden biri Muş. Ne yaptılar, özelleştirdiler. 

Biz geldiğimizde insanlarımız kendi topraklarında doyacak 

Hayvancılık ile uğraşıyorsunuz. Et entegre tesisi, süt fabrikası var mı? Daha önce her yerde devletin et entegre tesisi vardı. Kars, Iğdır, Ardahan’a gittik gördük ki besiciler perişan olmuş. Hayvan besliyor, Kayseri’deki kesiciye götürüyor; hayvan besliyor, Konyalı’ya ucuza satmak zorunda kalıyor. Yani bunlar istiyor ki ürettiklerimizin hakkını alamayalım, yoksullaşalım, göç edelim, metropollerde asimile olalım. İstiyorlar ki bölge Kürtsüzleşsin, genç kalmasın. “Ben insanım” diyen, “dilimi kültürümü yaşamak istemiyorum” diyen insan bırakmak istemiyorlar. Bir taraftan zorla, bir taraftan kayyım gaspıyla, bir taraftan ekonomiyle bizleri ve Muşluları terbiye etmeye çalışıyorlar. O kadar bereketli bir ova ki değil Muş’a ve Serhat’a inanın Türkiye’nin tamamına yetebilecek bir alt yapıya sahip. Peki, yoksul üreticiye kredi veriyor mu, teşvik veriyor mu, gübre desteği veriyor mu? Yok. Mazotu Mercedes gemisi olana ucuz fiyatta veriyor ama üreticiye ve çiftçiye en yüksek fiyattan veriyor. Aç kalın, göçün, metropollerde çoluk çocuğunuz perişan olsun istiyorlar. Topraklarınızdan kopun istiyorlar. Biz geldiğimizde bunların tamamı boşa çıkacak. İnsanlarımız kendi topraklarında doyacak, ürettiklerini hakkıyla gerçek fiyatından satacak, sattığıyla ailesini geçindirecek, sattığıyla para artıracak çocuğunu okutacak ve iyi bir gelecek yaratacak. Bu günler uzak değil. 

Filistin için ağlayıp Rojava’ya bomba yağdıranlara inanmayacağız

2000’lerde buralara geldiğimizde Muş’ta diyorlardı ki parlamentoya giremezsiniz. Bugün parlamentonun 3’üncü büyük partisi olduk. 2000’lerde kimin aklına gelirdi Rojava gibi bir devrimin Kürtler tarafından yapılacağı ve dünyaya örnek olacağı. 2000’lerde belki bir çoğumuz inanmıyorduk ama bugün Kürtler Türkiye’de demokrasi dersi veriyor, insanlık dersi veriyor. 2000’lerde tahmin edebilir miydik? Kürtler, AKP’nin elindeki belediyeleri elinden alabilir. Güçlüyüz, emin olun bu baskılar ve cezaevleri kesinlikle yerle bir olacaktır. Biz gücümüzü koruduğumuz sürece yönetime geleceğimize emin olabilirsiniz. Bunlar uzak günler değildir. Nasıl ki Meclis’i yönetebiliyorsak Türkiye’yi de yöneteceğiz. Sen Azeri’sin, Terekeme’sin, Arap’sın demeyeceğiz, hepimiz kardeşiz, eşitiz diyeceğiz. Kaynakları tamamıyla halkımız için kullanacağız. Biz geldiğimizde insanlarımız düşüncelerinden dolayı cezaevinde olmayacak, sürgünde olmayacak. Kimsenin cenazesinde, imamları tehdit ederek cenaze namazı kılmayın demeyeceğiz. İnsan olacağız, adil olacağız. Peki bunun için neye ihtiyacımız var? Burada mellelerimiz var, büyüklerimiz var. En çok da onların destek ve katkılarına ihtiyacımız var. Bin yıldır safça, samimice inandığımız dinimizi bile kendi tekellerine almaya çalışıyorlar. Yahu siz 21 yıldır varsınız; Şeyh Saitler, Sait Rızalar, Melayê Ciziriler bu dini yaşadığında ve yaşattığında siz neredeydiniz? Bunların dincilik aldatmasına, bunların kandırmacasına, ümmetiz diyerek Filistin için ağlayıp Rojava’ya bomba yağdırıp çocukları, kadınları katletmelerine inanmayacağız. Değerli Seydalar, ellerinizden öpüyoruz, lütfen pes etmeyin. İnancımız da dilimiz de dinimiz de kimliğimiz de Kürtlüğümüz de bunların yalancı ve talancı olduğunu gösteriyor. Bu halka hizmet etmediklerini çok iyi biliyoruz ve bunu her yerde herkese anlatmak gibi bir sorumluluğumuz var. Bunu yapmazsak gençlerimiz göç yollarında perişan olacak. Bunları yapmazsak Zeynel Abidinlere mezar yeri bile bulamayacağız. Bunu yapmazsanız hepimize Türksünüz diyecekler. Siz bunları yapmadığınız müddetçe, burada karşılaştığımız saygısızlığı her zaman yapmaya devam edecekler.

Bizim olan bu topraklarda yalancılar, hırsızlar belediye başkanı olmayacak 

Biz güçlü bir gelenekten geliyoruz büyük bedeller ve emekler ödeyerek bugünlere geldik. Dinimiz de bizimdir Muş da bizimdir. Bizim olan bu topraklarda biz iktidar olacağız, yönetim olacağız. Bizim olan bu topraklarda yalancılar, hırsızlar belediye başkanı olmayacak. Bizim olan bu coğrafyada kayyımlar olmayacak. 

Bunlar ortada yokken sizin çocuklarınız Filistin halkının özgürlüğü için orada şehit düştü 

Önümüzdeki dönemde yerel seçimler var. Muş’u kazanmamak için hiçbir sebep yok. Oyunlarla, hilelerle aldılar. Onların oyunlarını boşa çıkaracak güçlü bir örgütlülük yaratmamız gerekiyor. Sandıkları korumamız gerekiyor, sandıklara atılan oyları korumamız gerekiyor. Bugüne kadar partimize gelmeyenlerin, bize oy vermeyenlerin kapılarını çalmamız lazım. Camide, cumada ikna etmemiz lazım. Onlara şunu söylememiz lazım. Hepimiz kardeşsek, Rojava’da öldürülenler kimdir? Gemini gönder Filistin’le dayanışma göster, zaten biz de dayanışıyoruz. Filistin halkı bizim canımızdır. Bunlar ortada yokken, sizin çocuklarınız Filistin halkının özgürlüğü için orada şehit düştüler. Filistin için kan verdik, can verdik, arkadaşlarımızın mezar yeri oradadır. Filistin’e hep beraber yapalım, eyvallah. Bize yapmıyorsanız hiç olmazsanız Rojava’ya bomba yağdırmayın vicdansızlar! Allah aşkına Rojava’dan buraya tek bir bomba atıldığını gören oldu mu? Rojava ne zaman tehdit oldu? Rojava halkı orada Araplarla ve diğer halklarla kendi içinde demokratik bir yönetim oluşturmuşlar. Emin olun öyle bir yönetim oluşturmuşlar ki açlık, yoksulluk, işsizlik yok. Kadınların önde olduğu, yönetimlerde olduğu bir yönetim. Kavganın olduğu o coğrafyada güzel rengarenk bir bahçe olmuş Rojava. 

Muş’ta Kürt karşıtlarına, hırsızlık yapanlara, paramızı çarçur edenlere cevap vereceğiz 

Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin Rojava'da mücadele eden kızlarınızın, gençlerinizin resimleri onların odalarında artık asılı. Mahirler, Denizler, Cheler, Fideller elbette büyük değerlerdir. Ama sizin kızlarınızın, kardeşlerimizin, yoldaşlarımızın Rojava'da attığı jin jiyan azadi sloganı artık dünyanın sloganı haline geldi. Dünyaya umut veren, devrimini yapan bir halkın kardeşleri, çocukları, seydaları, kadınları, anneleri olarak vallahi de Muş’u da almamız gerekiyor. Muş tam HDP’dir, HEDEP demektir. Muş da HEDEP gibi çok renklidir. Süryanisi, Asurusi, Kürdü, Türkü, Çerkesi; kadını, genci, Allah’ın yarattığı bütün renkleri şu anda bizim partimizdedir. Muş’ta da aynı renkler var. Muş ile HEDEP aynıdır. Muş’ta yerel yönetimleri alarak Kürt karşıtlarına, hırsızlık yapanlara, paramızı ve geleceğimizi çarçur edenlere en iyi cevabı vereceğimizden eminim. 

Bitlis’te yaşanılan bir olayı anlatarak bitirmek istiyorum. Dün Bitlis Hizan’da yine bildik operasyonlar. Vicdansızlar, 75-80 yaşında yatalak hasta annemizi, kardeşlerimizi nasıl örgüt üyesi diye içeri alıyorsunuz.? Bunların gözünde hepimiz örgüt üyesiyiz. Tırnak içinde hepimize terörist diyorlar. Terörist olmadığımızı, tam tersine Kürt halkına büyük terör politikaları uygulandığını hatırlatmak için başta Muş olmak üzere Kürdistan'da, batıda yerel yönetimleri kazanacağımıza olan inançla önünüzde saygıyla eğiliyorum, başarılar diliyorum. Serkeftin serkeftin.

29 Kasım 2023