 
Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Kars’ta düzenlediğimiz Halklar ve İnançlar Buluşmasına katıldı. Burada konuşan Bakırhan, şunları söyledi:
Rojbaş, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz. Böylesi bir etkinliği Kars’ta yapmanın şüphesiz çok büyük bir anlamı var. Çünkü Kars sadece bir kent değil; farklı inanç ve kimliklerin yüzyıllardır bir arada yaşadığı, bütün bozucu girişimlere rağmen kardeşliğini ve birlikte yaşama duygusunu, azmini, umudunu kaybetmeyen çok önemli bir kentimizdir. Bu mozaiği ve renkliliği ne kadar anlatsak azdır. Ben de bu kentte doğdum, büyüdüm. Çok şey öğretti Kars bana. Kars benim için çok öğretici bir üniversite oldu.
Kars’ta kapılar kapanmazdı, dayanışma vardı 
Eskiden Bayrampaşa Mahallesi'nde otururduk. Mahallenin çocukları olarak oyun oynarken hangi dille başladığımızı, hangi dille bitirdiğimizi bile fark etmezdik. Çünkü herkes vardı. Azeri, Terekeme, Kürt, Türkmen, Caferi, Alevi ve Çerkes arkadaşlarımız… O kadar renkli, o kadar güzeldi. Yine oturduğumuz mahallelerde meşhur bir şey vardı; kapılar kapanmazdı, çünkü güven vardı. Sadece komşuluk yoktu, dayanışma da vardı. Su içmek isteyen, acıkan öğrencinin evine gitmediğinde rahatlıkla komşusunun kapısını açabileceği bir kültür ve gelenek vardı. Hala da devam ediyor. Ondan dolayı da çok umutlu olduğumu belirtmek istiyorum. Dünyanın başka yerinde var mı bilmiyorum ama kışın odun paylaşılırdı, kömür paylaşılırdı, tezek paylaşılırdı. Çünkü Kars'ın kışının çocuklar üzerinde nasıl bir etki yaratabileceği bilinirdi. O çocukların ısınmasının da yüreklerin ısınmasına vesile olduğu bilinciyle, insanlar sadece ekmeğini değil yakacağını bile kara kışlarda paylaşırdı. Öyle bir kent. 
Kars'ın savaş karşıtlığı dayanışmasından gelir
İşte Kars'ı Kars yapan tam da bu renklilik, bu dayanışma, bu kardeşlik duygusuydu. Bu paylaşım duygusuydu. Farklı dillerin birbirine tahammül etmesiydi. Hiçbir zaman bu kentte niye Kürtçe konuştuğumuz sorgulanmadı. Ne kadar önemli bir şey. Her düğünümüzde Azerilerin, Terekemelerin oyunları oynanırdı. “Niye oynanıyor, burası bir Kürt düğünüdür” demedi kimse. Taziyelerimizde her dilden ağıtlar yakılırdı. Çünkü yaşamını yitiren Karslıydı, Kars'ın bir değeriydi. Bunlar çok önemlidir. Çok büyük dersler çıkarılması gerekiyor. Bu toplantının önemine uygun kentlerin merkezi Kars'tır. Türkiye'de birçok kent var, halklar ve inançlar da var ama bu kadar renklilik yok. Düşünün savaş karşıtı Malakanlar, savaşmamak için uzak coğrafyalardan gelip Kars'ı kendisine yurt etmiş. İşte Kars'ın barışı buradan gelir; Kars'ın savaş karşıtlığı, ölüm karşıtlığı buradan gelir. Bu diyarlar, savaş istemeyenlerin kendisine yurt edindiği diyarlardır. Tabii ki savaş istemeyenler komşusuyla barışık olur, komşusuyla paylaşır. Böyle bir kentte bugün bu toplantıyı yapıyoruz. Bu gerçekten Kars’ın doğal kimliğidir. Bunu yaşatanlara, bugüne getirenlere bir kez daha minnetlerimi sunuyorum. Buradan öğrendikleriyle belediye eşbaşkanı, vekil oldular, üst düzey yönetici oldular. Emin olun ki burada öğrendiklerini orada uyguladıkları için de Türkiye’nin demokrasisine, barışına ve kardeşliğine büyük katkılar sundular. “Zenginlik tek renkten değil renklerin çokluğundan gelir” diyor Karslılar. Çok kıymetli bir şey bu. Kars’ın zenginliği belki fabrikalarından, sanayisinden değil ama renklerinin çokluğundan ve bir arada yaşamasından gelir. Kars, ortak yaşam kültürünü iç barışında arayan Türkiye'ye aslında bir örnek olarak sunulabilir. İç barışımızı aradığımız, çözüm tartışmalarının sürdüğü bu süreçte bu renkten, güzellikten, dayanışma ve paylaşımdan bihaber olanlar bugün bariyer oluşturmaya çalışıyorlar. Onları Kars'taki bu salondaki renkleri görmeye ve dinlemeye davet ediyorum.
Kars nasıl birlikte yaşayacağımız sorusuna kendi yaşamıyla en iyi cevap veren kentlerdendir
1 Ekim'le birlikte yeni bir sürece girdik. Sayın Bahçeli'nin grubumuza gelip el sıkışmasıyla başlayan, bir yıldır bütün eksiklerine ve aksaklıklarına rağmen yürüyen bir süreçten bahsediyoruz. Bu süreç aslında Kars'ın yüzyıllardır kendi coğrafyasında yaşamış olduğu bir arayışı oluşturmak için çalışıyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Kitaplarda teorik olarak barışın, kardeşliğin, dayanışmanın, demokratik cumhuriyetin ne olduğu belki yazıyor ama Kars bunu bizzat yaşıyor. Dolayısıyla, çözüm aradığımız; hakların ve inançların kardeşçe bir arada yaşamasının cevabını aradığımız bu süreçte Kars'ın, Kars'taki bu renkliliğin ve farklılığın bize öğreteceği çok büyük şeyler var. Kars, nasıl birlikte yaşayacağımız sorusuna kendi yaşamıyla en iyi cevap veren kentlerden biridir.
Kars’ın dayanışma kültürünü ve güzelliklerini Türkiye ile daha çok buluşturacağız 
Sarıkamış'tan etkilenmeyecek, Ani Örenyeri’nden yerinden etkilenmeyecek, Çıldır'ın o güzel görünümünden etkilenmeyecek tek bir Karslı var mı? Bu emanet sadece Kürt’ündür diyebilir miyiz? Bu emanet sadece Azeri’nin, Terekeme’nin, Çerkes'indir diyebilir miyiz? İşte bu emanet hepimizindir. Bu emaneti bugüne çok iyi bir şekilde getirdik. İşte Çıldır’ıyla, Ani’siyle, kalesiyle, tarihiyle, geçmişiyle, birikimiyle, dayanışma kültürüyle örnek olan bu kentin güzelliklerini bu çözüm sürecinde Türkiye ile daha çok buluşturmak, daha çok tanıştırmak gibi bir görevimiz olduğunu da belirtmek istiyorum.
Bu toprakların değerleri hamımızı besler, hamımızı kucaklar
Biz çocuktuk. Genelde mahallemizdeki esnaf ya Terekeme ya Azeri idi. Babam daha çok ticaretle uğraştığı için kent dışında bulunurdu. Bakkaldan yazdırır getirirdik. Babam 2-3 ay sonra döndüğünde gelir hesabını öderdi. Kimse demezdi nereye alıyorsun, ne zaman ödeyeceksin? Öyle bir kaygısı yoktu esnafın. Bir Azeri amca, “Balam, bu dağlar hepimizindir. Bu toprak ayırt etmeden hamısını besler, hamısını kucaklar” derdi. İşte bu topraklar hepimizin, bu topraklar hamımızın. Bu toprakların değerleri hamımızı besler, hamımızı kucaklar. Buna uygun davranacağız. Bizim felsefemiz bu olmalıdır. Bu güzel topraklarda birbirimizi dışlamadan ve yok saymadan yaşamayı başardığımız gibi, bunu Türkiye coğrafyasına; kendi barışını arayan, nasıl bir cumhuriyet olacağını tartışan Türkiye'nin gündemine de taşımak gibi bir görevimiz var. Caferi arkadaşlarımız burada, kanaat önderleri burada, Alevi yurttaşlarımız burada. Çok kalmasa da Hıristiyan dinine mensup insanlarımız var. Azeri, Türk, Ermeni, Çerkes, Kürt burada. Karadeniz'in, Kafkasların Ahıska Türk'ünden tutalım birçok milleti bugün burada bir arada yaşıyor. Emin olun iyi de yaşıyorlar. 40-50 yıllık ayrıştırma ve ötekileştirme siyasetinden de hiç etkilenmediler. Onun için de her yerde Kars'ı anlatmaya devam edeceğim.
Kars'ın birbiriyle barışık olduğu gibi Cumhuriyet de demokrasi ile barışsın
Biz sanıyoruz ki barış sadece siyaset masalarında konuşulur. Barış aslında tam da Kars'taki gönüllerde, inançlarda, mahallelerde konuşulur ve kurulur. Onun için de barışı önce Kars'ın bu renginde, mahallelerinde, geçmişten günümüze gelen kültüründe aramak gerekiyor. Bir kez daha Kars'tan da söyleyeyim: Bizim Cumhuriyet ile herhangi bir sorunumuz yok. Cumhuriyetin demokrasiyle barışmasını istiyoruz. Cumhuriyet demokratik olsun istiyoruz. Türkiye'de yaşayan bütün renkleri, bütün kimlikleri kapsasın, kucaklasın. Kimse kimliğinden, dilinden, renginden düşüncelerinden dolayı dışlanmasın. Bizim bütün isteğimiz, yıllardır yürüttüğümüz ama bir türlü anlatamadığımız meramımız tam da budur. Cumhuriyet demokrasi ile barışsın. Tıpkı Kars'ın birbiriyle barışık olduğu gibi. Çok mu şey talep ediyoruz? Sadece Kürt için mi talep ediyoruz? Sadece Alevi için mi talep ediyoruz? Hayır. Çerkes için, Azeri için, herkes için bunu talep ediyoruz. O bariyer koyanlar, “barış ülkeyi böler” diyenler, “dil ülkeyi böler” diyenler, “Alevi inancı ülkeyi böler” diyenler emin olun ki 3-5 oy uğruna siyaset yapıyorlar. Doğru yapmıyorlar. Ama ben eminim, bu bildiğimiz doğruları bu topraklarda hayata geçireceğiz. 
Türkiye Kars'taki ortak yaşamdan ve renklilikten ders almalıdır 
Yine demokratik cumhuriyeti söyledim. Bu bir teori değil. Kars'ta yaşanan yaşamın kendisidir. Kars'ta yaşanan, nefes alınan bir gerçektir demokratik cumhuriyet. Bu tabloyu genelleştirelim diye buraya geldik. Cumhuriyetin 102. yılında, Kars'ın kurtuluş yıldönümünde burada olmamızın en önemli anlamlarından biri de budur. Yani Kars'taki bu ortak yaşam ve renklilik genelleşsin, Türkiye buradan dersler alsın. Bütün siyasi partiler bizim yaptığımız gibi gelip buradaki bu renkli tablodan feyiz alsın, dersler alsın. Azeri’yi, Kürt'ü, Terekeme'yi, yerliyi, Malakan'ı, Çerkes’i dinlesin. “Barış nedir, nasıldır, Cumhuriyet nasıl demokratik olacak?” sorusunu bize soruyorlar ya, gelip buradan öğrensinler. Bu güzel tablo kıymetlidir.
Kars'ta yaşayan farklı inanç ve dinlerdeki insanlar devlet tarafından tanınsın
Anayasada, hukukta, devletin her kurumunda eşitlik ve adalet olsun istiyoruz. Devletin hukukunda aynı haklara sahip olalım istiyoruz. Zor bir şey mi istiyoruz? Sistemin resmi argümanları bence boşa çıkmıştır. Bunu neden söylüyorum? Sayın Öcalan'ın çağrısıyla PKK'nin kendisini feshetmesi, silahları yakması ve en son olarak da artık Türkiye sınırları dışına çıkarak Türkiye Devleti'ne silah çevirmeyeceğini belirtmesi çok tarihi bir önemdedir. Silah şimdi yok. O zaman eğer silah sorunsa ve bugün devreden çıkmışsa; silahın ortaya çıkmasına sebep olan tekçiliği, ırkçılığı, antidemokratik uygulamaları ortadan kaldırmak da devletimizin, iktidarın görevi ve sorumluluğu değil mi? İşte tam da silahların devreden çıktığı, tamamıyla çıkacağı bir süreçte siz Karslılara büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Barışı, birlikte yaşamı, demokratik bir anayasayı, demokratik bir hukuku birlikte sesli bir şekilde dile getirmemiz gereken bir sürece girdik. Okulda, adliyede, hayvan pazarında istiyoruz ki kimsenin kimliği ve inancı adalet terazisini bozmasın. İktidar mensubu olmayan insanlar da işe girebilsin. İktidarın yönetiminden kartvizitle “hamili yakınımdır” denilmeyenler de bu ülkenin nimetlerinden faydalansın. Caferi, Alevi, Kars'ta yaşayan farklı inanç ve dinlerdeki insanlar devlet tarafından tanınsın. 
Bu coğrafyada yaşayan herkesin üretimde alın teri var
Diyanet İşleri Başkanlığı var. Tek bir inanca hizmet ediyor. Caferi de var. Onları yok mu sayacağız? Alevi yurttaşlarımızın ibadet yaptığı yeri yasa dışı olarak mı tanımlayacağız? Emin olun ki Kürt hareketi olarak, tam da bütün bu tabuları yıkacak, bu bariyerleri ortadan kaldıracak çok ciddi bir pratik içerisine girdik. Silah devreden çıktı, örgüt ise kendisini feshetti. Kavgaysa kavga yok, çatışmaysa çatışma yok. Bunları gerekçe yaparak ülkenin 2-3 trilyon dolarını çatışmaya ve savaşa harcayanlar, artık bu ülkenin bütün renklerini nasıl kapsayacağını hesaplamalı ve buna uygun bir hukuk yaratmalıdır. 
Kars'ın güzelliğini anlatmaya gerek yok. Kars hepimizindir, burada hiç kimse misafir değildir. Hepimiz ev sahibiyiz. Bazıları kendisini ev sahibi görüp farklı kimlik ve inançta olanları misafir olarak görüyor olsa da aslında misafir yok. Bu coğrafyada, bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin her karış toprakta kanı var, her üretimde alın teri var. Yani farklıyız, bir aradayız, hepimizin emeği yok mu? Tabii ki var. İşte buna saygı gösterecek bir anlayışa ihtiyacımız var.
Bu süreç hepimizindir; sadece DEM Parti’nin, sadece Kürtlerin değil
Türkiye'den silahlı güçlerin çekilmesiyle birlikte artık birinci aşama bitti. Irkçılara, ayrımcılık yapanlara da vallahi geçmiş olsun! Artık kullanacakları bir şey kalmadı. Şimdi ikinci aşamadayız. Hukuk arıyoruz dedik ya, tam da o hukuku barışa uygun bir şekilde hayata geçirecek bir dönemdeyiz. Biz çözüm etrafında odaklanacağız, birlikte odaklanacağız. İnşallah daha büyük toplantılarla Kars'ın kendi yaşamında da yaşadığı bu anlayışı egemen kılmaya çalışacağız. Artık Caferi arkadaşlar demesin ki bu bizim değil. Şu anda verdiğimiz mücadele herkesindir. Biz sadece “Kürt'ün dili özgür olsun” demiyoruz. Çerkes'in de bir dili yok mu? Azeri'nin, Terekeme’nin yok mu? Alevi'nin inanç sorunu yok mu? Caferi’nin inancıyla ilgili sorunları yok mu? Cumhuriyetin sadece Kürtlere değil bütün halklara ve inançlara artık kapsayıcı bir şekilde yaklaşması gerekiyor. Dolayısıyla bu süreç hepimizindir. Sadece DEM Parti’nin değil, sadece Kürtlerin değil. Bu sürecin sonunda ülke demokratik olacaksa hepimiz yararlanacağız. Çocuklarımızın tabutu yerine barışı, demokrasiyi, onurlu yasaları ve anayasayı taşıyacağımız bir sürece hepimiz sahip çıkmak durumundayız. Ben sahip çıkacağımıza da inanıyorum. 
Bariyerler artık ortadan kalkmalı, özgürlükler ve haklar güvence altına alınmalı
Kars'taki bu tablo Türkiye'nin küçük bir resmidir. Çok önemlidir, çok kıymetlidir. Sivil toplum örgütü, kanaat önderi, din alimi, buraya gelen herkes bir şey ifade ediyor. Önceki dönem belediye başkanlarımız, milletvekili arkadaşlarımız, profesörler, Türkiye demokratikleşsin diye sorumluluk hisseden baro başkan ve yönetimleri bugün bu salondadır. Bariyerler artık ortadan kalkmalı; geçiş yasaları, özgürlükler ve haklar güvence altına alınmalı. Sözle, iyi niyetle bir şey olmaz. Caferi’nin hukukunu tanımla kardeşim. Caferi’nin farklılığı var mı? Var. Sen devletsin tanımla. O farklılığına kimse bir zeval getirmesin. Alevi’nin ibadet sorunu var. Tanı, hukuk olarak tanı. Bir hukuk koy ki yarın kafası esen ırkçı gelip “bu böyle değil” diyemesin. Bu değerleri yaşatmak için bir hukuk oluşturmak gerekiyor. Bizim bütün mücadelemiz bunun içindir. 
Hep birlikte demokratik bir cumhuriyete ulaşacağımızın sözünü veriyoruz
İşte Türkiye'de de artık herkesi dahil edeceğimiz bir sürece geldik. İktidar iyi niyetli midir, samimi midir? Vallahi kimsenin niyetini okuyacak durumda değiliz. Bu soruları soracağımıza, biz bu süreci sahipleniyor muyuz, bu sürece inanıyor muyuz ona bakalım. Barış 86 milyon içindir, hepimiz içindir diyor muyuz? Bakın burada bütün partilerin temsilcileri var. Kendi partimizi bu barış ve hukuk arayışında denkleme dahil etmeye çalışıyor muyuz? Bence bunu kendimize sormamız gerekiyor. Kars'ın -40 derece soğuğunu yaşayan, dağların ve yaylaların çetinliğini gören ama bütün bunlara rağmen pes etmeyip burada yaşayan, değer üreten ve umudunu yitirmeyen Karslılar gibi biz de umutluyuz. Umudumuzu koruyoruz. Bugün de umudumuzu koruyarak hep birlikte demokratik bir cumhuriyete ulaşacağımızın sözünü veriyoruz. 
30 Ekim 2025
