Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Diyarbakır'da Demokratik Yerel Yönetimler Kurulumuzun düzenlediği toplantıya katıldı. Belediye Eşbaşkanlarımızın da yer aldığı toplantının açılış konuşmasını yapan Bakırhan, şunları söyledi:
Yaktıkları ışık yolumuzu ve geleceğimizi aydınlatıyor
Çok önemli bir tarihte bugün belediye eşbaşkanlarımız ve il genel meclis üyelerimizle bir toplantı yapıyoruz. Birlikte geçen bir buçuk yıllık süreci değerlendireceğiz. Ortak akılla en iyi hizmetleri, en iyi işleri, sürece uygun yaklaşımları beraber kararlaştıracağız. Başlarken, bugün bir arada olmamızı sağlayan başta Edip Solmaz, Düre Kaya ve Emine Hacıyusufoğlu’nu saygıyla yad ediyorum. İşte onların geçmişte yakmış oldukları ışık bugün yüzlerce arkadaşımızın elinde yolumuzu aydınlatıyor, geleceğimizi aydınlatıyor. Yine bu vesileyle yaşamını yitiren diğer çalışma arkadaşlarımızı da saygıyla anıyorum. Diyarbakır Belediye Eşbaşkanlarımıza teşekkürlerimizi iletiyorum. Buradan sayın Selçuk Mızraklı şahsında da cezaevindeki bütün tutsak arkadaşlarımıza da selamlarımızı gönderiyoruz. Nuriye Aslan ve Hoşyar Sarıyıldız arkadaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Mücadelemizi kaldığımız yerden daha güçlü bir şekilde devam ettireceğiz. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Arkadaşlarımız 10 ay haksız bir şekilde hapsedildi. Şimdi diğer haksızlıkların giderilmesini talep ediyoruz. Cezaevindeki tüm yoldaşlarımızın bir an önce serbest bırakılmaları gerektiğini bir kez daha dile getirmek istiyoruz.
Nereden tutsanız bir aksaklık, hukuksuzluk var ve bir türlü bitmedi
Çok garip bir ülke. Nereden tutsanız bir aksaklık var, bir hukuksuzluk var ve bir türlü bitmedi. Daha 2 gün önce Selçuk Mızraklı'nın şartlı salıverme yasasından yararlanmak için avukatları talepte bulundu ama reddedildi. Sebebi de örgütten kopmadığı. Evet örgüt üyesidir. TTB’ye bağlı üyedir, partimizin üyesidir ama Selçuk Mızraklı başka bir yerin üyesi olmadı. Sanırım Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu bizi kast ediyor. Ama Selçuk Mızraklı hiçbir zaman hem üyesi olduğu meslek kuruluşundan hem de partimizin üyeliğinden ayrılmayacak. İnşallah çıktığı zaman da belki yöneticiliğini yapacak. Eğer bunun için bekletiyorlarsa yanlış yapıyorlar. Bu cezaevi idare ve gözlem kurulları çok ilginçtir. Neye hizmet ettiklerini anlamak zor. Böylesine barışı çözümü tartıştığımız bir süreçte seçilmiş arkadaşlarımızı siyasi tutsakları bilerek, isteyerek cezalandırmaları, şartlı salıvermeden yararlanmalarını engellemeleri ve infazlarını yakmalarını araştırıp incelemek gerekiyor. Bunlar başka bir şeye hizmet ediyorlar. Bir an önce bu akıl tutulmasından vazgeçilmesi gerekiyor. Bu garabet niteliğindeki kararlardan vazgeçilmesi gerekiyor. Bu intikamcı yaklaşımın kimseye bir yararı yok. Bu intikamcı yaklaşımlardan artık vazgeçilmelidir. Bu ülke halkın seçmiş olduğu siyasi iradeleri hapsettiği için bir şey kazanmadı. İşte Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Leyla Güven, Ayşe Gökkan, onlarca vekilimiz, belediye eş başkanlarımız içeridedir.
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu Selçuk Mızraklı hakkında verdiği hatadan vazgeçmeli
Hani ekonomi iyi gitse kendimiz deriz ya tutukluluğumuz devam etsin. Demokrasi iyi gitse hadi bu tutsaklık demokrasiye kurban olsun deriz ama tamamıyla bu tutsaklar ülkeyi ekonomik olarak, siyasi olarak büyük bir çıkmazın içerisine sürüklemiş. Her şey gittikçe daha kötüye gidiyor. Üstelik barışı konuşuyoruz. Barışı tartışıyoruz. Ama vallahi Selçuk Mızraklı işte örgütünden, üye olduğu örgütünden ayrılmamış diye Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu rapor veriyor. Bu hatadan artık vazgeçilmeli. Bu hatalar artık tekrar edilmemeli diyoruz. Bu provokasyonlara geçit vermeyeceğiz. Daha önce de söylemiştim. Bütün haksızlıklara, hukuksuzluklara rağmen sizler hizmet alanında mücadele ederek, bizler sokaklarda, fabrikalarda, Meclis zemininde mücadele ederek tutsak arkadaşlarımız da cezaevlerinde direnerek bu süreci boşa çıkaracağımıza inanıyorum. Bu arada Mehmet Sıddık Akkuş arkadaşa, Hakkari Belediye Eşbaşkanlarımıza da selam sevgilerimizi gönderiyoruz. Onun davasını da yakinen takip ettiğimizi belirtmek istiyorum.
Yaptıklarımızı da yapamadıklarımızı da cesurca tartışacağız
Bugün burada bir buçuk yılımızı değerlendireceğiz. Dün Yerel Yönetim Kurulumuzla bir toplantı yaptık, eş genel başkanlar, merkez yürütme kurulu olarak çok önemli şeyler anlattılar, çok güzel şeyler anlattılar. Belediyelerimizin bütün imkansızlıklara rağmen bugüne kadar ortaya çıkardıkları hizmetler gerçekten takdire şayandır. Biraz sonra hangi şartlarda çalıştığınızı, hangi şartlarda ürettiğinizi anlatacağım. Bu bir buçuk yılda yaptıklarımızı da yapamadıklarımızı da tartışacağız. Cesurca, samimice buradan ne yaptığımızı, ne yapamadığımızı, nasıl yapmamız gerektiği konusunda bir yol bulacağımıza eminim. Yaptıklarımızın, yapamadıklarımızın nedenini tartışacağız. Önümüze çıkarılan engelleri nasıl aşacağımızı birlikte tartışacağız. Bu konuda engelleri aşan örnekleri kendimize örnek olarak alacağız. Yaptıklarımızı nasıl daha da büyüterek diğer bütün belediyelerimizde de yapılmasını sağlayarak yol alacağımızı birlikte bugün tartışacağız.
27 Şubat’ta başlayan süreç yerel yönetimlerimizi de yakinen ilgilendiriyor
Değerli arkadaşlar, aynı zamanda 27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın başlattığı Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde de siz değerli yerel yönetimlere, seçilmiş arkadaşlarımıza da büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Çünkü bu sürecin omuzlandığı temel alanlardan birisi de yerel yönetimlerdir. Yerel demokrasi diyoruz. Yerel demokrasi mücadelesi yürütüyoruz. Haliyle 27 Şubat'ta başlayan ve günümüze kadar devam eden bu süreç yerel yönetimlerimizi yakinen ilgilendiriyor. Ben arkadaşlarımızın bu konuda da çok duyarlı, hangi sorumluluk altında olduğunun bilinciyle hareket edeceğini, söylediği her sözün, koyduğu her kaldırım taşının, vurduğu her kazmanın bu sürece nasıl katkı sunacağı bilinciyle daha fazla çalışmalara, daha fazla bu süreci toplumsallaştırmaya, haklılaştırmaya katkı sunacağını biliyorum. Unutmayalım, barış demek işlevsel yerel demokrasi demektir. Aktif yerel yönetimler demektir. Barış demek sizin alanınızın büyümesi demektir. Barış demek seçilmiş yerel iradenin yerine devlet memurlarının, kayyımların atanmaması demektir. Barış demek mevcut bütçeden hepinizin eşit şekilde yararlanması demektir. Barış demek İller Bankası’nın belediyelere eşit bir şekilde yaklaşması demektir. Bazı belediyelere destek sunarken bazılarının projelerini engellemek demek değildir. Barış en çok sizi ilgilendiriyor. Onun için bu süreci birlikte başarıya ulaştırmak için de omuz omuza her birimiz kendi alanımızda katkılarımızı sunarak devam ettireceğiz.
Her belediyeyi bir komün olarak değerlendireceğiz
Her belediyeyi bir komün olarak değerlendireceğiz. Halkımızın içinde bulunduğu sorunları çözmenin merkezi haline getireceğiz. Seçim çalışmalarına katıldığımız zaman çok net sözler verdik halkımıza. Bizim yönetimde olduğumuz kentlerde uyuşturucuyla mücadele olacak. Sokakta kimse kalmayacak. Aç kimse olmayacak. Ulaşım parasını bulmadığı için kimse okulunu dondurmayacak. Kimse okumak için belirli bir gelire sahip olmadığından kaynaklı okulunu bırakmayacak. Kardeşlik olacak, eşit hizmet olacak dedik. Bunların tamamı da barış ilgili bir mesele olduğu için bu 27 Şubat'ta başlayan barış sürecini de yakınen takip etmek, seçilmiş yönetici arkadaşlarımızın aynı zamanda sorumluluğundadır.
En başat yere yerel demokrasiyi koyuyoruz
Yerel Yönetimler, Kürt meselesinin çözümünde başat bir alandır. En başat yere yerel demokrasiyi koyuyoruz. Kayıtsız iradenin gasp edilmediği bir süreci koyuyoruz. En başta yerel yöneticilerin hapsedilmediği, tutuklanmadığı bir talebi ortaya koyuyoruz. Dolayısıyla bu süreç tam da yerel yönetimlerin süreci olduğu için sürecin uzağında değil, süreci izleyen değil, süreci sadece okuyan değil, süreci hayata geçiren, omuzlayan, sorumluluk alan, toplumla buluşturan, toplumun kafasında varsa bu konuda soru işaretlerini gideren sizler olmalısınız. Bu sürecin asıl yürütücüleri belediye eşbaşkanlarımızdır, il meclis üyesi, belediye meclis üyesi arkadaşlarımızdır. Yeni dönemde bu süreci bu bilinçle, iradeyle bir büyük bir umutla, hevesle, coşkuyla karşılayacağımıza inanıyorum.
Kayyım garabetinden artık vazgeçilmeli ve gündemden çıkarılmalıdır
Değerli arkadaşlar, eğer Türkiye'de bir süreçten, demokrasiden bahsedeceksek önce bu kayyımları ortadan kaldıran adımların atılması gerekiyor. Toplumun iktidardan beklentisi kayyım atanan belediye eşbaşkanlarımızın tekrar görevlerinin başına dönmesidir. Toplumun beklentisi başta seçilmiş arkadaşlarımız olmak üzere siyasi sebeplerden içeride bulunan tutsakların özgürleştirilmesidir. Bu, bu sürecin önünü açacak çok önemli, halkın da dile getirmiş olduğu bir taleptir. Talebimiz nettir. Kayyım atanan belediyeler halkın seçilmiş iradesine tekrar teslim edilmelidir. Halkın seçmiş olduğu irade belediyeleri yönetmelidir. Kayyım garabetinden artık vazgeçilmelidir. Gündemden çıkarılmalıdır. Sadece Kürt illerinde değil, Türkiye'nin neresinde olursa olsun artık kayyım kelimesini, belediyelere atanan kayyım memurların ismini duymak durumunda kalmayalım. Bu garibeti artık bitirelim diyoruz.
İktidar bizim belediyelerimize yönelik özel bir uğraş içerisine girdi
Bir yandan belediyelerimiz kayyım gasplarıyla uğraşırken dün toplantıda arkadaşlarımız da dile getirdi, diğer bir taraftan mevcut olanaksızlıklarla hizmet üretmeye çalışıyor. Bu hizmetler de bazen dolaylı, bazen fiili olarak engelleniliyor. Biz yönetime gelir gelmez de bu yönetimleri kaybeden iktidar bizim belediyelerimize yönelik özel bir uğraş içerisine girdi. Bunun yanlış olduğunu belirtmek istiyoruz. 9 yıl boyunca belediyelerimiz borç batağına batırıldı. Bugüne kadar kimse onlara "borcunuzu ödeyin" demedi. Bugüne kadar orada Sayıştay’ın tutmuş olduğu raporlar üzerinde kimse durmadı, gündemleştirmedi. Dünya kadar usulsüzlük ve yolsuzluk olduğunu Sayıştay raporları ortaya çıkardı. Devletin kendi kurumlarından birisi kendi atadığı kayyımların ne kadar yolsuzluk ve usulsüzlük yaptıklarını belgelerle ortaya koydular. Şimdi biz alınca herhalde devlet bürokrasisinin aklına geldi. 9 yıldır tahsil etmedikleri kayyımların çarçur ettiği, usulsüzlük yaptıkları borçları bir anda hatırladılar ve bizden tahsil etmeye çalışıyorlar. Ve bunu görmediğimizi düşünüyorlar. Bu ayrımcı politikalardan vazgeçilmelidir. İller Bankası adil davranmalıdır. Eşit davranmalıdır. İller Bankası DEM Parti belediyesi diye orada bir ayrımcı akılla davranmamalıdır. Bu iktidar gider İller Bankası kalır. İller Bankası'nın bu ayrımcı tutumunu biz asla unutmayız. İller Bankası'nı daha adil, daha eşitlikçi davranmaya çağırıyoruz.
Hırsızlığa sınırsız kaynak ama hizmete sıfır kaynak
Bakın çok basit bir örnek vereceğim. Van Belediye Eşbaşkanlarımız da burada. Onlar yönetimdeyken en son sanırım ayda 230 milyon TL aylık ödenek geliyordu. Kayyım atandığı ay hemen 350 milyon liraya çıktı. 230 milyondan 350 milyon liraya, yani bir ayda 1,5 kat arttırdı. Şimdi buna tarafsızlık mı diyeceğiz? Buna İller Bankası adil mi davranıyor diyeceğiz? Bu rakamları değil seçilmişler ilkokul çağındaki bir çocuğa söyleseniz, bir ay önce 230 milyon lira gelen belediyeye bir ay sonra 350 milyon lira geliyor dediğinizde o bile şaşırır. Bu anlayıştan vazgeçilmelidir. Hırsızlığa sınırsız kaynak ama hizmete sıfır kaynak. Bu yaklaşımı eleştiriyoruz, reddediyoruz. Bir gün bu ülke demokratikleştiğinde hırsızlığa sınırsız kaynak aktaranlar hakkında davacı olacağımızı da buradan belirtmek istiyoruz. Biz bu ülkenin yurttaşlarıyız. Biz kazandığımız belediyelerde sadece bize oy verenleri temsil etmiyoruz. İktidar partisine oy veren insanlar da o kentlerde yaşıyor. Sadece bizim tabanımızı, bize oy verenleri mağdur etmiyorlar. Kentin tamamını 7'den 70'e mağdur ediyorlar. Bu ayrımcı politikalar artık son bulmalıdır. Amed’den net büyük harflerle söylüyoruz. İller Bankası ayrımcılık değil işini yapmalı. Adil, eşit davranmalı. Borç yapanlardan tahsil etmeyi unutuyor. Biz aldığımız zaman borçları hatırlayıp araçları bağlatıyor. Yatırılan ödenekten kesinti yapıyor. Bunlara artık son verilmelidir.
Kürt sorunu DEM Partili olduğu için projesi engellenen belediyedir
Yine birçok projelerimiz hayat bulmuyor. Ayıptır. Yani bir AKP'li belediyenin su, yol, kaldırım, eğitim, sağlık hizmetlerine ihtiyacı var da DEM Partili ya da başka bir muhalefet partisinin bu konularda ihtiyacı yok mu? Proje onaylamamak nedir? Projeyi engellemek nedir? Projeyi geciktirmek nedir? 7'den 70'e bir ayrımcılıkla karşı karşıyayız. Kürt sorunu İller Bankası'dır. İller Bankası'nın yaklaşımıdır. Cezaevlerindeki gözlem kuruludur. Kürt sorunu DEM Partili olduğu için projesi engellenen belediyelerdir. Bunu yakinen takip ediyoruz. Bundan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz. Kesintiler var. Kredi engelleri var. Neredeyse bazı belediyelerimize gelen ödenek sadece işçi memur maaşlarına yetiyor. Nasıl hizmet üretecek? Bizi başarısız kılmaya çalışıyor. Ya sen kılsan da dişiyle, tırnağıyla, binbir emekle, mücadele ile oy vermiş insan buna kanar mı? 230 milyon lirayı bir ay sonra kayyım gelince 350 liraya çıkarıyorsun. Bunu unutur mu insanlar? Engelliyor da engelliyor. Yetmiyor, belediyelerimiz dışarıdan krediler almaya çalışıyor. İşte kimi projeleri onaylıyor. Beyefendiler projelere onay vermiyor. Hadi sen para vermiyorsun, o da dışarıdan buluyor, hibe kredi buluyor. Ona da izin vermiyorlar. AK Parti belediyelerinin işte tramvaya, yola, kaldırıma ihtiyacı var ama mesela Amed olunca ihtiyaç yokmuş! Bu engelleyici tutumlar barışı yaralıyor. En başta bizi yaralıyor. Tedavisi olmayan yaralara yol açıyor. Bu ayrımcılıktan vazgeçmesi gerekiyor.
Tasarruf tedbirleri varmış ama Van'daki kayyıma tasarruf tedbiri yok
Yine buna benzer bir tasarruf genelgesi çıkardılar. Her ne hikmetse belediyeler el değişince yasalar kanunlar çıkmaya başlıyor. Kağıt üzerinde o tasarruf genelgesini okursanız herkesi ilgilendiriyor. O şatafatlı işte araç konvoyuna binenleri de ilgilendiriyor. Diyanet İşleri Başkanlığını da ilgilendiriyor. Bir yılda bir araba değiştiriyorlar. Son model olmayınca olmaz. Oralara niye tasarruf yok? Dağpınar Belediye Eşbaşkanlarımız burada ben de Kars'taydım. Bazen ziyaret ediyorum. Ya makam araçları yok. Belediyenin makam aracı olmaz mı? Arkadaşlar Mercedes istemiyor ya. En ucuzundan işlerini görecek bir araç bile alamıyorlar. Tasarruf tedbirleri varmış. Ama Van'daki kayyıma tasarruf tedbiri yok. Siirt'te Sayıştay belgeleri ile onlarca yolsuzluğu ortaya çıkan Siirt Belediyesi kayyımına tasarruf genelgesi kanunu işlemiyor. Bunları kabul etmiyoruz. Bunların Türkiye kamuoyuna da duyurulması gerekiyor. Bu vicdani bir sorumluluktur. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Dünyanın neresinde makam aracı olmayan belediye var derseniz gülerler ya. Olsun önemli değil yaparız onu da yaparız. Edip Solmaz makam aracına mı biniyordu? Problem yok. Ayıptır ya. Bu kadar mı olur? Saraylara özenden kamu binalarından tasarruf etmiyor. Neredeyse en ufak müdürlüğün binası büyük sultan saraylarına benziyor. Oradan tasarruf et. O konvoylarından tasarruf et. 1 liralık ihaleyi 3 liraya veren kayyımların bu uygulamalarını durdurarak tasarruf et. Çatışmayı durdurarak tasarruf et. Çalmayan, çırpmayan, hizmet üreten DEM Parti belediye tasarruf kanunlarını uygulayarak tasarruf etmiyorsun. Oradaki bize oy veren vermeyen kentte yaşayan herkesi cezalandırıyorsun. Bu böyle bilinsin.
Baskılara rağmen belediyelerimiz önemli şeyler yaptı
Değerli arkadaşlar tüm bu baskılara rağmen belediyelerimize teşekkür ediyorum. Biraz sonra birlikte tartışacağız. Birbirimize eleştirilerimizi de konuşacağız ama kaynak yaratmaktan geri durmadınız. Gün geldi belediyelerimiz yemedi, içmedi, biriktirdi. Hizmet üretmeye çalışıyor. Şimdi bazı hizmetleri basın buradayken de söyleyeceğim. Çok önemli şeyler de yaptınız. Kadın yaşam merkezleri neredeyse hemen hemen birçok belediyemizde var. Bu çok kıymetlidir. Alo Şiddet hatları, Jinkart, meslek kursları, kadın kent bostanları, gençler için merkezler. Biz gençleri uyuşturucu belasından uzaklaştırmaya çalışıyoruz. Onlar sokağa salıp iyice bu belaya bulaştırmak istiyorlar. Festivaller yaptınız, kütüphaneler kurdunuz, spor etkinlikleri yapıyorsunuz, çocuklar için Zarokistanlar birçok belediyemizde var. Şenlikler, film gösterimleri, yaz spor okulları, engelliler için daire başkanlıkları kuruldu. Bunlar çok kıymetliydi. Engelli kardeşlerimiz de yerel yönetimlerimizin olanakları ölçüsünde dayanışıyor. Sessiz sinema filmleri gösterime giriyor. Özellikle son 1,5 yılda kültür ve dil alanında çok ciddi çalışmalar yaptı belediyelerimiz. Tiyatro, film, belgesel günleri yaptılar. Dengbêj divanları kurdular. Çok önemli bir kültürümüzdür. Bunu her yerde yaygınlaştırmak, halkımızla buluşturmak gerekiyor. Kitap fuarları, dil kursları, çok dilli hizmetler, sosyal belediyecilik konusunda bütün dünyada örnek olacak uygulamalara imza attı birçok belediyemiz. Gıda ve nakdi desteklerin yanında, yoksul öğrencilere burslar, öğrencilere kırtasiye malzemeleri, halk lokantaları, tandır evler. Bunları sayarsam yüzlercesi var. Teşekkür ediyoruz, bunu yapan, bunu hayata geçiren siz değerli belediye eşbaşkanlarımıza.
Kürt sorunu AKP’ye oy veren bir köy ile oy vermeyen köy arasındaki farktır
Yine il genel meclis üyelerimiz aracılığıyla da kırsalın altyapı ve temel hizmetleri için de yoğun bir çaba içerisindeyiz. Kürt sorunu AKP'ye oy veren bir köy ile hemen onun yanı başında 300 metre, 1 kilometre ötesindeki köy arasındaki farktır. Asfalt dökülüyor oy verene. Asfalt 1 metre ileri gitmiyor. Diğerinin sınırına girmiyor çünkü oy vermemiş. Kürt sorunu neymiş? Al sana Kürt sorunu. 8 ilde meclis başkanlığı bizde. Arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Bu makas açıklığını giderdikleri için, bugüne kadar hizmet götürülmeyen kırsal bölgelere, köylere hizmet götürdükleri için. Asıl büyük görev İl Genel Meclis üyelerimize düşüyor. İl Genel Meclis Başkanlarımız aracılığıyla bunların İl Genel Meclis üyelerimize de iletilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu makas açıklığını gidermek bizim boynumuzun borcudur.Oy veren vermeyen ayrımı yapmadan adil bir şekilde davranmamız gerekiyor.
Katılımcı bütçe modelini hayata geçirmemiz gerekiyor
Yine aslında çok önemli bir şeye imza attık. Herkes buradayken diğer arkadaşların da bundan sonraki bütçe dönemlerinde -bu biraz önce bahsedeceğim katılımcı bütçe modelini- artık hayata geçirmesi gerekiyor. Dünyada emin olun en iyi yerel yönetim uygulamalarını katılımcı bütçe modelini uygulayan belediyeler yapıyor. Porto Alegre ile başladı ama şimdi Bağlar ve Varto ile devam ediyor. Çok önemli şeyler yapıyor arkadaşlarımız. 2026 bütçesini hazırlarken önce halkın taleplerini aldılar. Bir dizi toplantılarla gerçek dinamiğe giderek bu talepler alındı. Buna göre projeler oluşturuldu. Öncelikler halk oylamasıyla belirlendi. Çünkü halkın talebi çok. Hizmet gitmemiş. Mağdur edilmiş. Dolayısıyla hizmetleri de öncelik sırasına göre halk oyuyla arkadaşlarımız belirlediler. Hangi hizmetin önce yapılacağına halk karar verdi. Bu yerel demokrasinin somut, şeffaf ve çoğulcu bir şekilde uygulamasının ilk örneğidir. Halk talep etti. Hangi hizmetin önce yapılacağı konusunda oy verdi. Kendi önceliğini belirledi. Belediyelerimiz de hayata geçirecek. Buradan bu katılımcı bütçe modelini 2026'da uygulayacak Varto ve Bağlar Belediye Eşbaşkanlarımız şahsında ve orada çalışan herkese teşekkürlerimi iletiyorum.
Belediye eşbaşkanlarımız elinde süpürge caddeleri süpürüyor
Tabii birçok şey sayabilirim ama bir belediyemizin bütün olanaksızlıklara rağmen yaptığı birkaç hizmeti belirterek bu bölümü kapatmak istiyorum. Digor Belediyemiz Kars'a bağlı çok güzel, küçük bir ilçemizdir. İlginçtir. Oranın belediyesi bize geçince kaynak yok. Yani biraz önce dediğim gibi belediye eşbaşkanlarımız elinde süpürge caddeleri süpürüyor, çöp topluyor, kanalları halkla birlikte temizliyor. Arkadaşlarımız gerçekten örnek bir belediyecilik sergiliyorlar. Çok sınırlı bir bütçeleri var. Emin olun bir köy bütçesi kadar bütçeleri yok. Arkadaşlarımız bu sınırlı bütçelerle çocuklar için ücretsiz bir elbise bankası açtılar. Dışarıdaki Digorlu hemşerilerimizin de katkısıyla karda kışta o naylon terliklerle çocuklar okula gitmesin diye. Yine ücretsiz okul servisi başlattılar. Digor için çok önemlidir bu. Hayvancılıkla geçinen bir kentimiz olduğu için Digor yazın yaylalarda özellikle temmuz-ağustos aylarında su sorunu yaşıyor. Hayvanların da su içecekleri merkezler az olduğu için belediye eş başkanlarımız orada sulak yerleri yaptılar. Düzenli olarak hayvanların su ihtiyacını ellerindeki araçlarla karşılıyorlar. Bu Karslılar için önemlidir. Bunu bilmeyen bilmez tabi ki hayvana su götürmenin ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu. Bağ ve bahçeyi sulamak için kanallar oluşturdular. Temiz içme suyuna erişim için yeraltı borularının neredeyse tamamına yakınını değiştirdiler. Bir kanal kırıcı aldı eşbaşkanlarımız ama belediyenin olanaklarıyla değil. Bütün olanaklarını seferber ederek iş insanı, çalışan, sivil toplum örgütü, belediyeler birliği beraber bir kanal kırıcı, bir de kanal açıcı aldılar. Belki bazı illerimizde de bu yok ama Digor'da var. Bir cenaze nakil aracı aldılar. Bir de halk otobüsü aldılar. Belediye binasına bir kütüphane açtılar. Eşbaşkanlarımız kendileri genelde halkla birlikte böyle hizmet yaptıkları için o boş odayı kütüphaneye çevirmişler. Yerlerine çocuklar gelip kitap okuyor. Şehir içi yollarını yaptılar. Yolu kötü olan mahallelere olanakları ölçüsünde asfalt döküyorlar. Yolu olmayan yerlere yol açıyorlar. Meyve ağacı fidanı dikiyorlar ve dağıtıyorlar. Teşekkür ediyoruz. Birçok belediyemiz bundan daha fazla yapmış olabilir ama emin olun o kıt kaynaklarla bunların yapılması çok önemlidir. Ve yıllardır yapılmayan şeyleri çok kısa bir sürede yaptılar.
Edip Solmaz’dan bugüne geldiysek bizi ayakta tutan halkın değerleridir
Şuna hepimiz inanıyoruz. Ben de belediye eşbaşkanlığı yapan bir arkadaşınızım. Biraz yaşadığınız sıkıntıları da biliyorum. Ne kadar zor bir iş yaptığınızı da bilen bir yerden geliyorum. Halkın değerleri büyük değerlerdir. Bu halkın değerlerine sahip çıktığımız müddetçe var oluruz, büyürüz. Halkın değerleri her zaman bizim en zor süreçlerde dayanacağımız, o değerlerle yürüyeceğimiz bizim için çok önemli bir yol açıcıdır. Lütfen, halkın değerlerinden uzaklaşmayın. Halkın değerlerine sahip çıkın. Bu yoksulluğu da halkın değerlerine sahip çıkarak aşarsınız. Halk kıtlığı da bilir, yokluğu da bilir. Onlarla paylaşırsanız emin olun size her türlü katkıyı sunarak hizmet yapmanızı da sağlarlar. Bizim inandığımız yegane ilkelerden birisi budur. Ben belediye eşbaşkanlarımızın bu ilkeyi esas alacağını, halkın değerleri meselesine biraz çalışmaları gerektiğini belirtmek istiyorum. Eğer Edip Solmaz'dan bugünlere geldiysek işte bizi ayakta tutan bu değerlerdir. Lütfen o değerleri hiçbir zaman unutmayın. Her zaman gözünüzün önünde dursun. En zorlandığınız dönemlerde de yaslanacağınız tek şey halkın kendisidir ve değerleridir.
Yerel yönetimler çok önemli ve bizim örgütlenme ayağımızdır
Ortadoğu'da, Suriye'de çok ciddi gelişmeler oluyor. Yönetimler değişiyor, ittifaklar yeniden kuruluyor. Yeni bir dünya kuruluyor Ortadoğu'da. Suriye'de, Rojava'da tarihi gelişmelere tanıklık ediyoruz desem çok abartmış olmam. Belki de önümüzdeki yüzyıl, Ortadoğu'da şimdi yazılıyor. Dolayısıyla yüzyılın belirleneceği bir aralıkta yöneticilik yapıyorsunuz. Kentlerimizi yönetiyoruz. Bu aralıkta büyük riskler de olabilir. Çok büyük kazanımlar da elde edebiliriz. Riskleri bertaraf etmek ve büyük kazanmak biraz bizim elimizdedir. Emin olun, iyi örgütlenebilirsek, iyi hizmet üretebilirsek, o değerlere sahip çıkabilirsek, halkın gücünü yanımıza, önümüze alabilirsek, Ortadoğu'da yazılan yüzyıllık gelecekte biz Kürtler olarak, diğer halklar ve inançlar olarak çok önemli bir yerde durabiliriz, tutunabiliriz. Buna umudum tam, buna inancım var. Kuzey ve Doğu Suriye'deki o halklar bahçesinin de nasıl yönetildiğine, nasıl var olduğuna hep birlikte şahitlik ediyoruz. İşte tam da burada yerel yönetimler çok önemlidir. Bizim örgütlenme ayağımız yerel yönetimlerdir. En önemli alanlarımızdan birisidir. Bugün de dünden daha çetin bir süreçteyiz. Çetin bir mücadele içerisindeyiz. Bu süreci doğru yöneteceğiz. Doğru örgütleyeceğiz. Doğru hizmet üreteceğiz ve inşallah büyük kazanacağız diyorum.
14 Kasım 2025
