Bakırhan: KESK sendikal mücadelenin yüz akıdır

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, KESK’in Ankara’da yapılan kongresine katıldı. Burada konuşma yapan Bakırhan, şunları söyledi: 

Ez bawerim kurultaya KESK’ê wê bibe sedema aştiyê, sedema têkoşinek mezin. Wê bibe sedema welatek demokratik. Cardin li ser navê partiya me slav û hurmetên xwe pêşkêş dikim. 

Sözlerime başlarken, kadın mücadelesinde ve KESK mücadelesinde büyük emekler veren, büyük bedeller veren ve şu anda aramızda olmayan Sevgi Gökçe’yi ve Sevil Figen Erol’u saygı ve rahmetle anıyorum. Yine 10 Ekim Gar Katliamında yaşamını yitiren kamu emekçilerini ve bütün arkadaşları rahmet ve minnetle anıyorum. Bugün Hrant Dink'in ölümünün 17’nci yılı ama katilleri bulunamadı. Bir tetikçi mahkum edildi ve bırakıldı. Hrant’ı da rahmetle anıyorum, bu davanın takipçisi olacağız. 

KESK, sendikal mücadelenin yüz akıdır. Duruşuyla, mücadelesiyle, direnişiyle siz emekçilere büyük bir umut verdiği gibi biz Kürtlere de ezilenlere de kadınlara da gençlere de mücadelesiyle örnek bir duruş ortaya koyan onurlu bir sendikal mücadele yürütüyor. Eşi benzeri var mı bilmiyorum. Hem sermayeden ve devletten kopuk hem de emekçiye, halka, yoksullara yönelerek tabanına dayanan sendikal mücadelesiyle takdire şayan bir duruş ortaya koyuyor. KESK sadece bir mücadele örgütü değil. KESK aynı zamanda eş genel başkanların da ifade ettiği gibi işlerine haksız hukuksuz bir son verilen KHK’lilerle dayanışmasıyla da en önemli dayanışma örneklerinden birini sergiliyor. Biz KESK’in direniş, dayanışma ve ortaklaşma konusunda ortaya koyduğu bu önemli duruş ve tutumu yakından takip ediyor, kendimize örnek alıyoruz. Bu dayanışmadan dolayı KESK’li yoldaşlarıma teşekkür ediyorum. 

Sermaye dostu bu iktidarı ortak mücadeleyle göndereceğimize eminim

TİSK Genel Başkanı Halit Narin, “20 yıldır emekçiler güldü ama bundan sonra bizler güleceğiz” demişti darbe sonrasında. Darbede gülenler de sermayedarlar oldu, sermaye sınıfı oldu. AKP iktidarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “Bizim dönemimizde grevler bitti, ortadan kalktı, grevler yok” dedi. Halit Narin gibi Erdoğan iktidarı da yine sermayeyi ve yandaşı güldüren, emekçileri ve yoksulları perişan eden, açlığa yoksulluğa iten bir siyaseti devam ettiriyor. AKP döneminde sermayedarlar büyüdü, güçlendi; emekçiler yoksullaştı, geçinemeyecek hale geldi. Ancak emin olun ki hem darbe ürünü yönetimleri hem de 21 yıldır bu ülkeyi yöneten sermaye dostu bu iktidarları dayanışmamızla ve ortak mücadelemizle birlikte göndereceğiz. Bir gün halkların, emekçilerin, Alevilerin, ötekilerin eşit ve adil bir şekilde yaşadıkları demokratik cumhuriyeti yaratacağımıza olan inancımızı koruyorum. 

Savaşlar kamu emekçilerini de yakından ilgilendiriyor

Bugün hem bölgede, Ortadoğu’da hem de yaşadığımız coğrafyada çatışma ve savaşlar var. Bunlar kamu emekçilerini de yoksulları da yakından ilgilendiriyor. Türkiye yanlış dış politikasıyla, yanlış Kürt politikasıyla maalesef ülkeyi gittikçe yoksullaştırdı. Bu savaş ve çatışma politikalarının sonucunda daha fazla yoksullaştık, soframızdaki ekmeğimiz küçüldü. Geçinemez bir duruma geldik. Ancak bu savaşı devam ettirenler ve savaşı isteyenler rahat bir şekilde bu ülkede yaşamlarına devam ediyorlar. 

Devlet aklına çağrıda bulunuyoruz; Kürt meselesinde çözüm Amed’dedir, Ankara’dadır

Kürtler, bu ülkede hak sahibi olmak istedi ve iktidarların Kürtler hak sahibi olmasın diye denemedikleri vahşet, katliam, yöntem kalmadı. Ama siz de takip ediyorsunuz bu vahşet ve zulüm politikalarına rağmen bugün ülkemizde, Ortadoğu’da koskoca bir Kürt sorunu orta yerde duruyor. Biz bir kez daha bu değerli kongrenizde, siz değerli emekçilerin ve yoldaşların huzurunda hükümete, devlet aklına çağrı yapıyoruz. Kürt meselesi vahşetle, çatışmalarla, faili meçhul cinayetlerle, işkencelerle, cezaevlerine binlerce Kürt’ü tutsak olarak göndermekle bitmedi; giderek uluslararası bir konuma geldi, büyüdü. Emekçiyi, yoksulu, Alevi’yi, Kürt’ü, Türk’ü bu ülkede yaşayan 86 milyon insanı da etkileyecek bir noktadadır. Bu sorunun artık çatışmalarla, ret ve inkar politikalarıyla çözülmediğini; artık bu soruna bir çözüm bulunması gerektiğini yeniliyoruz. Çözüm ne İngiltere’de ne Amerika’da ne de emperyalist çözüm politikalarındadır. Çözüm; Amed’dedir, Ankara’dadır, KESK kurultayının yapıldığı bu salondadır. Çözüm; emekçilerdedir, emekçilerin bu mücadesindedir. 

Bu emekçilerin değil iktidar ve yandaşlarının savaşıdır

Son günlerde ülkemizde savaş ve ölümler ciddi bir şekilde kutsanıyor. Bu savaşı kutsayanlar 40 yıldır Kürtler dilini konuşmasın diye ülkenin ekonomisini, doğasını, sosyolojisini, toplumunu çürümeye terk ediyor. Bu sistem yine bu politikalarını devam ettiriyor. Çünkü bu çatışma ve savaşlarda yaşamını yitirenler bu savaşı isteyenlerin çocukları değil; sıvasız evlerde oturan emekçilerin çocuklarıdır, kombisini açamayan emekçilerin ve yoksulların çocuklarıdır. Bu savaş emekçilerin değildir; bu savaş ülkeyi yöneten bir avuç sermayeye rant kazandıran bu iktidarın ve yandaşlarının savaşıdır. Kamu emekçilerinin de bu savaşa karşı barışı, demokrasiyi, Kürtlerin eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamlarını savunduklarını biliyorum. Daha güçlü bir şekilde dile getireceklerine inanıyorum. 

Faili meçhullerde parmağı olan parti genel başkanının söyledikleri demokratik bir ülkede yargılama konusu olurdu

Dün yine muhalefetin mi iktidarın mı kimin yancısı olduğu belli olmayan bir partinin genel başkanı, Kürtlerin, emekçilerin, yoksulların katledildiği faili meçhul cinayetleri, o vahşeti, o zulmü “mertçe” olarak nitelendirdi. Vedat Aydın’ı öldürenler mert değildi, onu kalleşçe öldürdüler. Büyük işkenceler yaparak öldürdüler. Kenan Budakları, Ape Musaları öldürenler mertçe öldürmediler, onları vahşice öldürdüler. Bu cinayetler işlenirken büyük bir sorumluluğu bulunan o parti başkanının bu söyledikleri demokratik bir ülkede hemen bu sabah yargılama konusu olurdu. Bu sözleri söyleyen bu vatandaşın iktidardan farklı düşünmediğini belirtmek istiyorum. Bu vahşete, bu kalleşliğe, işkencelere binlerce faili meçhul cinayete imza atanları bir gün bu ülkede demokratik bir yargı karşısında yargılayacağımızın sözünü yinelemek istiyorum. 

Kamu emekçileri ile mücadelemiz ortaktır

DEM Parti sadece parlamentoda değil sokakta, fabrikada, emekçilerin ve yoksulların direndiği her yerdedir. Her yerde olmaya, sizinle dayanışma içinde olmaya devam edecektir. Mücadelemiz ortaktır. Biraz önce eş genel başkanların sunduğu metinde de çok net bir şekilde ortaya konuldu. Ne Kürt meselesi ne demokrasi meselesi ne kadın mücadelesi ne de sizin kararlı mücadeleniz birbirinden farklıdır. Hepsi bir bütündür. Birlikte yürütülmesi gereken bir mücadeledir. Eminim ki kamu emekçileri ülkemizde dağınık olan toplumsal muhalefetin de toparlanmasına öncülük edecektir. DEM Parti olarak bu ülkede daha demokratik, daha özgür, hakkımızı hukukumuzu aldığımız günlerin uzak olmadığını; o günlere mücadeleyle ve ittifakla birlikte ulaşabileceğimize inanıyorum. Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyor ve kongrenize başarılar diliyorum. 

19 Ocak 2024