
Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları kapsamında Diyarbakır'da bölge baroları ve sivil toplum kurumlarının temsilcileri ile bir araya geldi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Bakırhan, şunları söyledi:
Barışın inşasına toplumun tüm kesimlerini katma zorunluluğumuz var
Değerli arkadaşlar, barışın inşası konuşulacaksa tabi ki öncelikle konuşulacak kentlerden birisi Amed’dir. Bu başlıkla düzenlenen toplantının yapılması önemlidir. Amed’de başta baro yöneticileri olmak üzere buradaki kurum ve STK temsilcileriyle bir arada olmak önemlidir. Bu süreci beraber öreceğiz. Tartışacağız, konuşacağız, yol açacağız. Yol üzerindeki engelleri kaldırmak için aynı sorumluluk ve kararlılıkla birlikte hareket edeceğiz. Çünkü barış dediğimiz şey toplumun tamamını ilgilendiriyor. İnşa edilirken de toplumun bütün dinamiklerini aktif bir şekilde bu sürece katmak gibi bir sorumluluğumuz var. Umutluyum. Kendi adımıza ve Amed adına ne kadar kararlı, samimi, disiplinli olduğumuzu ve önemli bir çalışma yürüttüğümüzü herkese kanıtlamaya çalışacağız.
Süreci güvenlik zemininden diyalog ve müzakere zeminine çekmek çok kıymetlidir
Evet başkan da söyledi. Yaklaşık tam bir yıl önce el sıkışmayla başlayan ve bir yıldır da devam eden çok anlamlı ve tarihi bir süreci devam ettiriyoruz. Bu süreç 86 milyonu ilgilendiren bir süreçtir. Siz de takip ettiniz, hatta yer yer burada da bir araya gelip konuştuk. Sürekli parti olarak diyalog ve müzakerenin ne kadar kıymetli ve önemli olduğunu anlatmaya çalıştık. Bu zemini güçlendirmek için elimizden gelen çabaları ortaya koyduk. Ama sadece bununla yetinmedik, aynı zamanda ülkedeki anti demokratik uygulamalar karşısında da bir muhalefet partisi olarak duruşumuzu net bir şekilde ortaya koyduk. Bu süreci güvenlik zemininden diyalog ve müzakere zeminine çekmek için elimizden gelen bütün çabaları ortaya koyduk. Bu tartışmaları güvenlik zemininden de çıkarmak çok önemli bir çalışmadır.
Süreci bozmak için heveslenmesinler, süreci barış ve demokratik toplumla buluşturmada kararlıyız
Geçen bir yılda önemli gelişmeler oldu. Çatışmaların neredeyse olmaması çok kıymetliydi. Diyalog zemininin oluşması ve bir yıldır devam etmesi de en az bu kadar kıymetliydi. Ayrıca, mecliste de ilk defa Kürt meselesinin tartışıldığı bir komisyonun oluşturulması da bizim için değerli ve kıymetlidir. Sayın Öcalan ve hareketinin bir yıl içinde ortaya koymuş oldukları duruş da takdire değerdir. Birçok eşiğin aşılmasına sebebiyet verdiler. Bununla birlikte mecliste komisyonun oluşmasını da önemsiyoruz. Fakat bu geçen bir yıla bakınca aslında çok daha önemli bir noktada olabilirdik. Bir yıl içinde Türkiye ve bölgeyi rahatlatabilecek adımların atılmasını hep birlikte sağlayabilirdik. Haklar, hukuk, adalet ve yerel demokrasi konusunda başta iktidar olmak üzere ülkeyi yönetenler daha cesur davranabilirlerdi. Bu konuda biraz tutuk kalma söz konusu oldu. Ama şunu söyleyebilirim ki tüm provokasyonlara, tüm karşı duruşlara rağmen bir yıldır bu sürecin devam etmesi çok değerlidir ve tarihi önemdedir. Bu sürecin bozulması için birileri neredeyse cenaze marşı çalmak için büyük bir heves içinde yaşıyorlar. Ama çok heveslenmesinler. Başta Amed halkı, Amed’deki çok değerli bileşenler, Sayın Öcalan ve partimiz kimseyi bu konuda heveslendirmeyecektir. Çünkü biz bu sürecin kıymetli olduğunu biliyoruz ve bu sürecin devam etmesi ve yürümesi için elimizden gelen çabayı ortaya koyacağız. Bu sürecin barışla, demokratik toplumla buluşması için de 7/24 çalışmalarımızı sürdürmeye kararlı olduğumuzu söylüyoruz.
Yeni bir yol haritası hazırlama ve yeni sayfa açma zorunluluğumuz var
Şimdi Amed’de yapılan toplantıların benzerlerini Türkiye’nin dört bir yanında yapıyoruz. Yeni bir durum ortaya çıktı. Bir yıl oldu. Yeterince tartıştık, toplantılar aldık. Meclis Komisyonu neredeyse toplumun hatırı sayılır dinamiklerini dinledi. Artık bir yol haritası hazırlamak, daha kapsayıcı bir yol haritasıyla birlikte yeni bir sayfa açmak gibi bir zorunluluğumuzun olduğunu da belirtmek istiyorum.
Meclis Komisyonunda dile getirilenleri hayata geçirebilirsek Kürt meselesini büyük oranda çözmüş olacağız
Meclisteki komisyon, çalışmalarını yürütüyor. Baro başkanı da belirtti. Abdulkadir Başkan’ın dediklerine de katılıyorum. Mecliste Kürtçe sesi kısma ve bunun gibi yapılan birkaç eksikliğin dışında meclis çok önemli bir iş de yaptı. Bunun hakkını da vermek gerekiyor. Bu eksiklerin yanında bugüne kadar yapmış olduğu çalışmaları da önemsediğimizi belirtmek istiyorum. Neredeyse bir yıldır toplumun hemen hemen çok önemli dinamikleri dinlendi, düşünceleri alındı. Bunlara değer biçiyoruz. Bugüne kadar akademisyenlerin, baroların, sivil toplum örgütlerinin bu meseleyi birebir yaşayan ve bunun ceremesini çekenlerin mecliste öne sürdükleri talepleri, önerileri alt alta sıralarsak ve sadece bu mecliste dile getirilenleri hayata geçirebilirsek emin olun Kürt meselesini büyük oranda çözmüş olacağız. Dolayısıyla Meclisin elinde çok önemli doneler var. Bu meselenin birebir mağdurları, bu meseleyi yaşayanların ortaya koymuş olduğu çözüm önerileri var. Önümüz dönem meclisin de bunu değerlendireceğini ve bu çerçevede yol alacağını da bekliyoruz. Artık meclis dinlemeleri bırakmalı, barış yasalarını gündemle almalı. Barış yasalarını hayata geçirecek kanunlar çıkarmalıdır. Geldiğimiz nokta biraz odur. Meclis demokratik entegrasyonun tam olarak başarıya ulaşması için de yasalar geçirerek bunun altyapısını oluşturmalıdır. Ekim ayında meclisin açılışıyla birlikte tam da başkanın (Baro Başkanı) söylediği gibi en başta geçiş yasaları olmak üzere terörle mücadele kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Mahkemeleri Usul Kanunu gibi temel yasalar, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, infaz kanunu, tutuksuz yargılamayı keyfilikten çıkaracak yasal düzenlemeleri hızlı bir şekilde gündemine almalı ve bunları meclisten geçirmelidir. Çünkü bunlar toplumun genel talepleridir ve beklentileridir.
Demokratik entegrasyon teslimiyet değil, hukuka dayanan ortak yaşam sözleşmesidir
Yine demokratik entegrasyon dedik. Aslında meclis demokratik entegrasyonun tam olarak başarıya ulaşması için de yasalar geçirerek bunun altyapısını oluşturmalıdır. Evet, demokratik entegrasyon demişken kimi çevreler demokratik entegrasyonun bir asimilasyon süreci olduğunu belirtiyor. Bazıları da demokratik entegrasyonu bir teslimiyet süreci olarak değerlendiriyor. İkisi de değil. Demokratik entegrasyon başta Kürtler olmak üzere herkesin hukuk içerisinde eşit yurttaşlar olarak yaşaması demektir. Demokratik entegrasyon aynı zamanda birlikte yaşamanın formülüdür. Hukuka dayanan bir ortak yaşam sözleşmesidir. Biz hukuka ve yaşama kendi bilincimizle, kendi rengimizle, kendi sesimizle, kendi varlığımızla katılmak istiyoruz. Barış ve demokrasiyi sağlamanın teminatı bütüncül hukuku hayata geçirmektir. Birinci yüzyılda Kürtler hukuk dışına itildiler. Bu ülkede yaşamadığımız acı kalmadı. 86 milyonun tamamı, ülkenin tamamı ama aslında Kürtlerin hukuk dışına itirilmesinden dolayı birçok olumsuzluk yaşadılar. 2. yüzyılda bu olumsuzlukların tekrar yaşanmamasını, Kürtlerin eşit hukuka dayalı yurttaşlar olarak demokratik bir cumhuriyette yaşamasını istiyoruz. Sadece biz istemiyoruz. Toplumun tamamı da bunu istiyor. Çözüm çok açık. Kürdü tanıyan hukuk ve demokratik Türkiye'yi oluşturmakla mümkündür.
Suriye'deki mesele Türkiye'de tartışılan bu çözüm sürecinin önüne bir set olarak konulmamalıdır
Yanı başımızda da Suriye'nin çatışmalardan çıkmasından sonra çözüm arayışları içerisine girmiş. Henüz orada rejimin karakteri tam belli olmadığı için oradaki tartışmalar da devam ediyor. Türkiye'de de bir süreç yürüyor. Burada Amed’de basın mensuplarının huzurunda şunu belirtmek istiyorum. Suriye'deki mesele Türkiye'de tartışılan bu çözüm sürecinin önüne bir set olarak konulmamalıdır. Suriye'deki mesele Suriye'deki dinamikleri bağlıyor. Tam tersine eğer Türkiye'de bu süreci başarıyla ulaştırabilirsek, Türkiye'deki bu süreç Suriye'de de aslında bir model olabilir. Orada değişimin lokomotifi olabilir. Ama bu sürecin önüne Suriye'deki meseleyi set olarak, koşul olarak koymak bu süreci zedeleyecektir. Türkiye'de esecek bir çözüm süreci sadece kendi sınırlarımızın içini rahatlatmayacak, aynı zamanda Qamişlo’yu, Hewlêr'i, Halep’i de ferahlatacaktır.
Sayın Öcalan'ın özgür çalışma ve özgür iletişim koşulları artık sağlanmalıdır
Bir şeyin altını özellikle çizerek konuşmama devam etmek istiyorum. Sayın Öcalan'ın koşullarının artık düzeltilmesi gerekiyor. Bu artık söz ve laf yapılacak noktayı aştı. Söylenen söylendi. Bu meselenin en temel dinamiği ve aktörü bugün İmralı Cezaevi'nde bulunuyor. 12 metrekarelik bir hücrede emin olun çok önemli bir barış diploması yürütüyor. 26 yıldır tutsak olan, 26 yıldır toplumla bir biçimle bağı kesilen Sayın Öcalan'ın barış diplomasisi konusunda ortaya koymuş olduğu sorumluluk değerli ve kıymetlidir. Bunu biz söylemiyoruz. Hükümetin ortakları da söylüyor. Bunu bürokrasi de söylüyor. Türkiye'deki bütün renkler de dile getiriyor. Sayın Öcalan'ın özgür çalışma ve özgür iletişim koşulları artık sağlanmalıdır. Eğer Sayın Öcalan'ın özgür çalışma ve özgür iletişim koşulları değiştirilirse Sayın Öcalan'ın rahat koşullarında daha kapsayıcı, daha sorun çözümüne dönük bir tutum ortaya koyacağına inanıyorum. 26 yıldır cezaevindedir. Artık bu duruma bir son verilmelidir. Burada Sayın Bahçeli'nin bir yıl önce 22 Ekim'de söylediği Umut Hakkı için artık gerekli adımlar atılmalıdır. Bu konuda artık kulakları tıkamanın bir gereği yoktur.
Barışı demokratik adımlar ve adaleti sağlayarak tesis edebiliriz
Yine bu süreç iki temel direk üzerine kurulmuştur. Birincisi demokrasidir, ikincisi barıştır. Bunlar arasında bir tercih yapmıyoruz. İkisi bir parçanın olmazsa olmaz iki bütünüdür. Bunlar rekabet halinde olamaz. Birbirinden ayrı düşünülemez, barışsız demokrasi olamaz. Demokrasi olmadan da barış kalıcı olamaz. İkisi birden olacak. Barışsız demokrasi bir yanılsama olur. Demokrasisiz barış da geçici bir serap olur. Barışı demokratik adımlar ve adaleti sağlayarak tesis edebiliriz.
Hasta tutsaklar derhal serbest bırakılmalı, cezaevleri de artık boşaltılmalıdır
Yine başkan çok önemli şeyler söyledi. Ben tekrar önemli olduğu için altını çizerek devam etmek istiyorum. Toplumda gerilime neden olan ama olumlu adımlar atılması halinde de siyasi iklimi yumuşatacak kimi adımlar atılabilinir. Bu çerçevede öncelikle Sayın İmamoğlu tutuksuz yargılanmalı. Sayın Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ ile cezaevinde yargılanan arkadaşlarımız özgürlüklerine kavuşmalıdır. Seçilmiş insanların tutuklu bulunması demokrasiyle bağdaşmaz. Bu süreçte hiç bağdaşmaz. Hasta tutsaklar derhal serbest bırakılmalı, cezaevleri de artık boşaltılmalıdır diyoruz.
Kürdü tanıyan hukuku birlikte savunmalıyız ki demokratik cumhuriyetin kapısını aralayalım
Türkiye'nin demokratik ve adil geleceğinde siz değerli hukukçulara, STK temsilcilerine, kanaat önderlerine çok büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Kürt meselesi bir hukuk meselesidir. Eşit yurttaşlar olma meselesidir. Bu hukuk meselesinde de el birliğiyle hep birlikte kendi kurumlarımız başta olmak üzere toplumun bütün zeminlerinde hukuk zemini oluşturmak için birlikte sorumluluk almalıyız. Bu mesele sadece partiler arasında yürüyecek ve partilerle sonuçlanacak bir mesele değildir. Kürdü tanıyan hukuk demokratik cumhuriyetin kapısını aralar. Demokratik, Kürdü tanıyan hukuku hep birlikte desteklemeliyiz. Kürdü tanıyan hukuk olmadığı için seçilmiş belediye başkanları cezaevindedir. Kürdü tanıyan hukuku hep birlikte gerçekleştirmediğimiz için sadece Kürt illerindeki belediyelere değil, batıdaki belediyelere de kayyımlar atanıyor. Onun için önce Kürdü tanıyan hukuku birlikte savunmalıyız ki demokratik cumhuriyetin kapısını aralayalım. O demokratik cumhuriyette de kayyımsız, baskısız, eşit yurttaşlar olarak birlikte yaşayalım.
22 Ekim'de sireni çalan, 27 Şubat'ta da hareket etmeye başlayan tren hiçbir durağı atlamadan yürümeli
22 Ekim'de bir trenin sireni çaldı. 27 Şubat'ta tren hareket etmeye başladı. Biz Amed’den bir kez daha şunu söylüyoruz. Bu tren hiçbir durağı atlamadan, hiçbir rengi, hiçbir farklılığı dışında bırakmadan tamamını kapsamalı ve böyle yürümeli. Bu şekilde yürüyen bu tren emin olun 86 milyona eşit yaşayacakları demokratik bir cumhuriyeti getirebilir. Aksi halde bu treni kaçırırsak tekrar 100 yıl önceki kaosu, krizi bu topluma yaşatmak durumda kalacağız. Bu treni bu sefer kaçırmayacağız. Kaçırmamak için el birliği, güç birliği ile omuz omuza mücadele edeceğiz. Tekrar bizi sabırla dinlediğiniz için, onure ettiğiniz için, bu toplantıya katıldığınız için her birinize tek tek teşekkür etmek istiyorum. Hepinize başarılar diliyorum.
28 Eylül 2025