Bakırhan: Savaşlar çare değil, insanlar, doğa, tarih ve geleceğimiz katlediliyor

Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan, Antalya İl Kongremiz katıldı. Konuşma yapan Bakırhan, şunları söyledi: 

Gelê me yê hêja roja înê ez û Tulay Başkan em çûn Edîrneyê û Kandirayê. Me silavên Gultan Başkan, Selahattin Başkan û Figen Başkan ji we re anîn. Gotin bila kongreya we bi xêr be. Çok değerli Antalyalı halklarımız, devrimciler, sosyalistler, gençler, STK temsilcileri hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 

Bu iktidar vicdanını yitirdi hasta tutsakları ölüme terk ediyor

Bu ülkede binlerce faili meçhul cinayet işlendi, bunun 3’ü de Antalya’daydı. Yusuf Solmaz’ı, İdris Çelik’i, Sıddık Turan’ı rahmetle minnetle anıyorum. Failli meçhul cinayetlerde yaşamını yitiren bütün yoldaşlarımıza rahmet dileyerek aileleriyle dayanışma içinde birlikte bu cinayetleri aydınlatma mücadelemizi yürüteceğiz. Antalya’da bir cezaevi var, Antalya’ya yakışan bir mekan değil. Oradaki tutsaklar çok büyük bir zulüm ve işkence altındadır. Hasta tutsaklar tedavi edilmiyor. Mustafa Şancı ve Müslüm Emin ağır hasta tutsaktır, onlar şahsında bütün hasta tutsakları saygıyla selamlıyorum. Bu ülke çok büyük kötülükler gördü, eminim burada oturan bu sistemin kötülüklerini yaşadılar, cezaevlerini gördüler. Esir olan, tutsak olan, hükümlü olan insanlara biraz vicdanlı yaklaşmak gerekiyor. Vicdanını, aklını yitirmiş bu iktidar ve sistem maalesef tedavi yerine cezaevlerinde ölümlerine sebep oluyor. Bunun hesabını soracağımız günler çok uzak değil. 

Savaşlar çare değil, insanlar, doğa, tarih ve geleceğimiz katlediliyor

Zor bir süreçten geçiyoruz. Kapitalist emperyalist ülkeler daha fazla rant elde etmek için, sermayelerine daha fazla sermaye katmak için, ulus devletler de kendi sınırları içerisinde yaşayan halkları ulusları tekleştirmek yok etmek için büyük bir zulüm politikası yürütüyorlar. O yüzden dünyaya huzur ve barış gelmiyor. Farklılığı kabul etmiyor, emekçi hakkını kabul etmiyor. Ortadoğu kan gölü, Irak’ta, Suriye’de, Rojava’da yaşananları ve İsrail Filistin savaşında yaşananları bir kez daha gördük. Savaşlar çare değil, çözüm değil, savaşlarda sadece insanlar değil doğa, tarih ve geleceğimiz katlediliyor. Birlikte yaşama umudumuz katlediliyor, yok ediliyor. DEM Parti bu savaşlar karşısında, bu sarı torbalar karşısında, bu ölümü kutsayanlar karşısında yaşamı savunmaya devam edecektir. 

O cezaevleri kapatılacak, ölüm evleri olmaktan çıkacak, kütüphane ve müze olacak

Ülkemizde çok büyük bir rejim krizi var. Hukuk yok, evet yok ama kendi hukuklarını dahi tanımıyorlar. Biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki yerel mahkemeye mi Yargıtaya mı AYM mi inanacağız? Kim doğru karar verecek? Zaten doğru karar verdikleri yok ama bu hukuksuzlukta kendi aralarında da bir ittifakları olmadığını gördük. Antalya’daki emekçi arkadaşlarımız çok iyi bilir Türkiye’nin her yerinde büyük işsizlik ve yoksulluk var. Hukuksuzlukta Kobanî Davası çok büyük bir örnektir. Bir twitten kaynaklı başta Eş Genel Başkanlarımız olmaz üzere onlarca arkadaşımızı onlarca kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılıyorlar. Yani DEM Parti’nin önüne gelen Kürtlere devrimcilere haraket eden katillere koruma veriyorlar, barış ve demokrasi isteyenleri cezaevlerine gönderiyorlar. Birgün bunları da sonlandıracağız, birgün o cezaevleri müze olacak, kütüphane olacak. O cezaevleri çocuk oyun alanları olacak. Devrimcilerin, Kürtlerin tutuklandığı ölüme terk edildiği evler olmaktan çıkarılacaktır. 

Kürdistan’ı laboratuvar olarak kullanıyorlar, kayyımları oradan başlatıp Boğaziçi'ne gönderdiler

İnanın geçinemiyorsak, işsizsek, emekli maaşı yaşamımızı idame ettirmek için yetmiyorsa, sefalet içerisinde yaşıyorsak, bu ayrımcı ve ırkçı politikalar Antalya’da dahi varsa bunun tek sebebi Kürt meselesinin çözülmemiş olmasıdır. Kürt meselesine 800 milyar dolar harcadılar. 2-3 milyar dolar için İngiltere’deki tefecilerden para dilenmek için çabalayan bu ülkenin bakanlarına, 800 milyar doları Kürt anadilini konuşmasın, eğitim görmesin, eşit yurttaş olmasın diye harcayanlara sesleniyoruz. Tefecilere gitmeyin, bu savaşı bitirin. Ekonominin düzelmesi için, emeklinin insanca yaşayacağı bir ücret alması için, Antalya’daki gençlerin aş iş bulması için. Kürt meselesi çözülmediği müddetçe aşsız ve işsiz kalmaya devam edeceğiz. Gençlerimiz umutsuz, gençlerimiz göç yollarında, insanlarımız büyük bir umutsuzluk içerisinde yaşamaya devam edecek. İşte DEM Parti tam da Kürt meselesinin demokratik çözümünü isteyerek daha iyi bir ücret almamız için, birlikte insanca yaşamamız için, gençlerimizin kendi doğduğu topraklarda aş ve iş bulması için mücadele yürütüyor. Bu mücadeleye Türkiyeli devrimciler, Türkiye’nin diğer halkları ve emekçilerinin de katkı sunması gerekiyor. Keşke başka bir zemin olsaydı o zeminde bir araya gelebilseydik. Keşke Kürt meselesi çözülsün diyen bir başka bir parti olsaydı. Kürtler anadillerini konuşsun, Aleviler eşit yurttaş olsun, cezaevleri kapatılsın kütüphane olsun, demokrasi hukuk olsun diyen başka bir zemin olsaydı o zeminde biz de olsaydık. Ama maalesef Türkiye’de demokrasi, kardeşlik ve birlikte yaşam adına olan tek zemin burasıdır, burayı güçlendirmek hepimizin boynunun borcudur. Sanmayın ki Siirt'e Batman’a kayyım atıyorlar, orada hak arayanları içeri atıyorlar ama bunların buralara gelmeyeceğini düşünmeyin. Kürdistan coğrafyasını bir laboratuvar olarak kullanıyorlar. Kayyımı önce oraya atadılar sonra Boğaziçi'ne gönderdiler. Faili meçhulleri oradan başlattılar Antalya’dan devam ettirdiler. İnsanların malına mülküne çökmeyi önce Kürtlerden başlattılar Türkiye topraklarına yaydılar. Daha fazla zulüm ve kötülükle karşılaşmamız için birlik olmamız, birlikte mücadele etmemiz, çocuklarımıza bırakacağımız demokratik bir ülke için en büyük sorumluluğumuzdur. Onun için Türk, Arap, Kürt, genç, kadın demeden hepimizin gerçek muhalefete, gerçek hakkımızı arayan partimize sahip çıkmaya, birlikte mücadeleye katılmaya devam ediyoruz. 

Yönetenler için vatan bayrak yolsuzluklarını örtmek içindir, emekçiler için huzurlu ortak evdir

Devlet aklı diye bir şey kalmadı, eskiden bir devlet aklı vardı. Şimdi bu devlet aklı Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdi. İnanın ülke hiçbir dönem olmadığı kadar kötü yönetiliyor ve daha da kötü yönetilme tehlikesi ile yüz yüzedir. Demokrasi diyoruz bölücüsünüz diyorlar, işsiziz diyoruz aş istiyoruz diyoruz terörist diyorlar, hukuk hak diyoruz teröristsiniz diyorlar. Bu ülkede yaşayan halkları, emekçileri, hak arayanları terörist olarak nitelendiren bu iktidar karşısında birlikte olmak dışında bir seçeneğimiz yok. Açız diyoruz vatan millet diyorlar, yoksuluz diyoruz vatan millet Sakarya diyorlar, demokrasi istiyoruz diyoruz vatan bayrak diyorlar. Bayrağın, vatanın bunların dilindeki anlamı ile siz emekçi halkın, bu ülkenin kurtuluşu için yaşamını yitirenlerin dilindeki anlamı çok farklıdır. Bunlar için vatan ve bayrak yolsuzluklarını, hırsızlıklarını, usülsüzlüklerini örtmek içindir. Ama emekçiler için vatan eşitlik için, adalet için, demokrasi için, huzurlu ve mutlu yaşayacağı bir ev olarak var. Onların vatan ve bayrak tanımları ile Türkiye’de yaşayan halkların vatan millet tanımlarının aynı değildir.

Ne kuantumu yahu, siz kuantumla uğraşanları göçe zorladınız

Berê li cem me Kurdan digotin mal helal be ne mast xera dibe ne dew tirş dibe. Yani Kürtler diyordu ki mal helal ise ne yoğurt bozulur ne ayran ekşir. Maalesef bunların her şeyi o kadar usülsüzlük ve yolsuzlukla oluşturulmuş ki ülke çürüme ile karşı karşıya, ekşi ayran gibi ekşi tadı vermeye başladı. Tüm faturayı da biz emekçilere çıkarmaya başladılar. O faturayı birgün onlara yazacağımız günler yakındır. O kadar büyük takiyeler yapıyorlar ki daha iki gün önce AKP Sözcüsü birileri yoksulluktan, demokrasiden, usulsüzlükten bahsederken 'biz onları geçtik kuantum fiziğini tartışıyoruz' diyor. Ne kadar da bilimsel bir iktidarımız varmış da farkında değilmişiz. Ne kadar da kuantumla fizikle ilgileniyorlarmış da Antalyalı Siirtli farkında değilmiş. Yahu kuantumla uğraşan, kuantumu çözen insanları göçe zorladınız. 'Ne doktoru ne eğitimi' dediniz, 'bizim eğitimli insanlara ihtiyacımız yok' diyen siz değil miydiniz? En büyük doktorlarımız, fizikçilerimiz, akademisyenlerimiz, en güçlü beyinlerimiz yurtdışına göç etti. Şimdi bizimle dalga geçer gibi kuantumla ilgilendiklerini söylüyorlar. Siz ilgilenseniz ancak savaşla, hukuksuzla, adaletsizlikle ilgilenirsiniz, sizin kuantumla, bilimle, teknoloji ile, edebiyatla, felsefe ile uğraşmadığınızı en iyi eğitim sistemi ortaya koyuyor. Bilimsel eğitim yerine ÇEDES programı ile okullara ülkücü faşistleri ve imamları gönderiyorlar. Çocuklarımızı onlarla eğitecekler. Sizin yapacağınız ancak ÇEDES projeleri olur kuantum olmaz. Ne siz kuantuma layıksınız ne de kuantum sizin ağzınıza alacağınız kadar basittir. 

Bu krizler demokrasi ile aşılır 

Bu krizler aşılır mı, tabii ki aşılır. Biz niye varız; bu zulüm karşısında direnmek için. Biz niye varız; bu krizleri demokrasi ile aşmak için varız. Kürt eşit olsun diye, Alevi inancını eşitçe yaşasın diye, Cemevleri ibadethane statüsüne ulaşsın diye varız. Türkiye’de yaşayan bütün inançların adil ve eşit bir şekilde yaşaması için varız. Bu krizlerin aşılmasının adresi ne AKP’dir ne onların yalan ve takiye siyasetidir. Bu krizler demokrasi ile aşılır, en başta da Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi ile aşılır. Bakın arkadaşlar Sebahat Tuncel başkanımızı hepiniz çok iyi tanıyorsunuz. Çok değerli bir Alevi Kürt kadınıdır, asla zulüme boyun eğmedi, vekillik yaptı onurlu bir şekilde Türkiye halklarını temsil etti. Niye cezaevinde? Direndiği için, kadınların hakkını aradığı için, adaletsizlikler karşısında durduğu için. Şimdi Sebahat Tuncel ne yapıyor biliyor musunuz? Cezaevindeki tutsaklarla birlikte açlık grevine girmiş. Niye açlık grevine girmiş? Tam da bizim dediğimiz gibi iktidara, hükümete diyor ki 'büyük bir yıkım ve kriz içerisindesin, bu krizi çözmek için Kürt meselesini çözün, Kürt meselesini çözmek için de bu meseleyi çözecek en akil ve buna en fazla kafa yoran Sayın Öcalan ile görüşün' diyor. Bunun neresi kötüdür? Öcalan 'demokratik ulus' demiş. Nedir demokratik ulus? Alevi'nin, Arap'ın, Kürt'ün, Türk'ün demokratik bir zeminde bir arada kardeşçe yaşamasıdır. Bunun neresi kötü? Bu devlet demokrasiden korkuyor. Demokrasi olsa yolsuzluk olmaz, savaş olmaz, emekliler 7 bin 500 lira değil insanca yaşayacakları bir ücret alırlar. Bizler cezaevlerindeki başta Sebahat Tuncel yoldaşımız olmak üzere tutsakların bu taleplerini sahipleniyoruz, savunuyoruz, bu taleplerin sorunların çözümünün en önemli mihenk taşı olduğunu belirtiyoruz. 

Milli gelirin en yüksek olduğu yıllar çözüm süreci yıllarıydı

Türkiye’de milli gelirin kişi başına düşen oranın en yüksek olduğu yıllar hangisidir; 2013 yılındaki çözüm sürecinin sürdüğü iki yıldır. Bizim huzurlu olduğumuz, kavga etmediğimiz, insanca bir arada yaşadığımız en önemli yıllar o yıllardır. O yıllarda daha iyi yaşayabiliyorsak, daha kardeşsek, kavga yoksa, sarı torba cenaze yoksa, vatan bayrak nidaları yoksa, niye bu meseleyi çözmüyoruz? 30 milyon Kürdü bir anda yok mu edeceksiniz yahu? Failli meçhul cinayetler yok etmedi, cezaevleriniz tıklım tıklım yok etmedi, Selahattin Demirtaş Gültan Kışanak tutsaklar diz mi çöktüler? Parlamentodaki halkın seçtiği vekiller geri adım mı attı, lafını mı sakındı, faşizm ve zulüm karşısında boyun mu eğdi? Demek ki böyle olmuyor. Nasıl olur; çözümle olur. Eğer kalmışsa, biz devlet aklını Kürt meselesi, Alevilerin talepleri konusunda diyalog ve müzakereye davet ediyoruz. Bu konuda Partimiz üzerine düşen her görevi layıkıyla yerine getirecektir. 

Be yalancılar, tecrit yoksa Sayın Öcalan neden 3 yıldır kimse ile görüşemiyor?

45 yıllık ceza ile aranan bir katil var. Sürekli Partimizin önüne gelip bağırıp çağıran var ya. Devlet katile koruma veriyor, genel merkezin önüne sarı torba atıyor. Milletin sarı torbaya değil torbalar dolusu soğana, patatese, fasülyeye, sebze ve meyveye ihtiyacı var. Sarı torbalar sizin olsun, Türkiye halklarının istediği torbalar bu torbalar değil. Aş torbasıdır, demokrasi torbasıdır. O katili koruyanlardan da birgün hesap soracağız. Tecrit bir suçtur, bir hukuksuzluktur, bu suç ve hukuksuzluk karşısında 7’den 70’e hepimizin ses çıkarması gerekiyor. Devlet kendi hukukunu bile uygulamıyor. Adalet Bakanı diyor ki cezaevlerinde tecrit ve izolasyon yok. E be yalancılar, Sayın Öcalan ve yanındaki tutsaklar 3 yıldır niye ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor, niye ailesine alo diyemiyor, telefon açamıyor? Hani tecrit yoktu? Böyle bir takiyeci ve iki yüzlü bir siyaset yürütüyorlar. 

TÜİK emekçilerin ekonomisine bakıp analiz yapmıyor

TÜİK diye bir kurum icat ettiler. Normalde siz bilirsiniz bir ay önce aldığınız ayçiçek yağı ile şekerle çay ile bugün aldıklarınızın fiyatı aynı mıdır? Yüzde kaç artmış? TÜİK’e göre çok fark artmamış ve ekonomi büyüyor. TÜİK de haklıdır, TÜİK emekçilerin ekonomisine bakıp analiz yapmıyor. AKP’nin, hırsızların, rantçıların, ihalecilerin, müteahhitlerin ekonomisine bakarak değerlendirme yapıyor. Tabii ki AKP’li müteahhitlere baktığımız zaman servetlerine servet kattıklarını görüyoruz. Onlara bakarsan ekonomi büyüyor. Antalya’daki Ali amcaya, Mustafa amcaya, annelerimize bakarsan ekonomi TÜİK'in dediği gibi değil. Bunlar bizi ezmeye çalışıyorlar, bizimle alay ediyorlar. Bu halk her şeyden ve herkesten büyüktür. Bugün sessizdir, bugün belki bir ittifak kuramamıştır, bugün muhalefetiyle güçlü bir iktidar adayı olarak ortaya çıkmamıştır, ama yarın bu yalanlarınızı size yedireceğine emin olabilirsiniz. Recep Tayyip Erdoğan diyor ki, “vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceğiz.” Vatandaşlar burada oturuyor, değerli Antalyalı halklar; enflasyona eziliyor musunuz, ezilmiyor musunuz? Hepiniz şimdi Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bu sözüne ne diyorsunuz? 

Antalya’da da kent uzlaşısını esas alacağız

Evet değerli arkadaşlar, önümüzdeki yerel seçimlerde başta Kürt coğrafyası olmak üzere Türkiye’deki halkımızın ve halklarımızın iradelerinin yönetimlere yansımalarını sağlayacağız. Kürt illerinde biliyorsunuz en demokratik yöntemlerle sandıklar kurulacak. Halkımızın tercih ettiği adaylar bizim adaylarımız olacak. Antalya dahil olmak üzere burada kent uzlaşısını esas alacağız. Kent Uzlaşısı ne demektir? Demokrat olan, Kürt düşmanı olmayan, Alevi ve kadın düşmanı olmayan, demokratik bir hukuka hakka riayet eden, saygı gösteren adaylar adaylarımız olacak. Şimdi size soruyorum? Ya Allah aşkına bir partinin Eş Genel Başkanı geliyor, Antalya'da kongre yapabileceğimiz 50 tane salon var, gelip bir düğün salonunda kongre yapıyoruz. Oyumuzu alacaksın, oyumuzla saltanat kuracaksın, ama Kürtler salon bile talep ettiği zaman vermeyeceksin! Antalya’da sizin huzurunuzda sesleniyorum; biz işbirliği de yaparız, güç birliği de yaparız, biz sizin yararınıza da olan her masada da otururuz. Burada bir problem yok. Ama biz asla bir faşiste, ırkçıya, bize selam vermeyene salon vermeyene oyumuzu vermeyiz. CHP’li arkadaşlar da burada. Genel Merkezleri'yle de görüşeceğiz. Bunu da burada ilan ediyoruz. Bizi yok sayan, insan yerine koymayan, bize AKP ve MHP gibi yaklaşan insanlara ne oy ne de işbirliği yapmayacağımızı buradan ilan ediyorum.

Kürdistan’da irademizi yok sayanlara halklarımız cevap verecektir 

AKP, cezaevinde diz çöktüremedi, faili meçhullerle bitiremedi. Antalya’da coşkulu, rengarenk, gençlerimizle, annelerimizle kongremizi yapıyoruz. Sandıkta da yarışamıyor. Korucu başlarıyla, Siirt’te, Batman’da, Amed’de bizimle yarışamıyor. Şimdi ne yapıyor? Kaçak seçmen taşıyor. Ne yapıyor? Benim milletvekili olarak seçildiğim kent olan Siirt’e 8 bine yakın seçmen kaydırmış. Seçmen derken Siirt’i kaydırmıyor. Giresun’dan, Karadeniz’den, Trakya’dan, Siirt’i görmemiş Siirt’te kimlerin yaşadığını bilmeyen insanları seçmen olarak kaydırıyor. Ne yapıyor? Kaçak seçmenlerle Kürt halkının iradesini gasp etmeye çalışıyor. Buna asla izin vermeyeceğiz. Arkadaşlarımız tek tek başta Siirt olmak üzere Kürt illerindeki bu kaçak seçmenlerin tamamını tespit etti. Bizler başvurularımızı yapacağız. Eğer Yüksek Seçim Kurulu gerçekten bu ülkenin seçim kuruluysa bu kaçak seçmenler konusunda da demokratik ve sahici bir karar verir. Aksi halde biz bunları teşhir etmeye, suç duyurusunda bulunmaya devam edeceğiz. İrademiz asla bu sefer peşkeş çekilemeyecek, irademiz yok sayılamayacak. Kürdistan’da irademizi yok sayanlara, oyumuzu alıp bize selam vermeyenlere, sırtını dönenlere seçimlerde gereken cevabı siz değerli halklarımızın vereceğini belirtmek istiyorum. 

Turistik yerlerden otoban geçiriyorlar, yol yapıyorlar, imara açıyorlar

Değerli arkadaşlar, Antalya'nın sorunları da dünya kadar. İşsizlik, barınma, çevre sorunu, turizm, sağlık, eğitim, tarım alanlarının AKP’li müteahhitlere peşkeş çekilmesi gibi, ekolojik dengenin bozulması ve ranta dönüştürülmesi gibi dünya kadar sorunu var. Antalya’da AKP ile birlikte turizm ve tarım geriledi. Nasıl geriledi? Bir gün Rusya ile dost, ikinci gün düşman. Domates tırları gidip geri dönüyor, sebze meyve gidiyor. Yani bu dış politikasından kaynaklı emekçiler, yoksullar, tarımla uğraşanlar mağdur oluyor. Dünya kadar sera ile üretim yapıyorlar ama mazot ve gübre pahalı. Ama ürettiğini satamıyor ya da ürettiğini alan aracılar 3-5’ misline satıyor. Asıl üreticiler kazanmıyor. Turizmin belkemiğidir Antalya ama tarihi turistik yerlerden otoban geçiriyorlar, yol yapıyorlar, imara açıyorlar. Bunlar için tarihi yer alanı yok. Eğer bir medeniyet kendisi taş üstüne taş koymamışsa o taş üstündeki taşın değerini bilmez. Tarihe düşmandır, geçmişe düşmandır. 

Sahili ranta açıyorlar ama sadece zenginler girer

Kumlucu Belediyesi AKP’lidir. Tarihsel yapılara düşmandır. Niye? Kendisinin değil. Kendisi başaramamış. Kendileri ancak taşların yerine demirlerle, çimentolarla yüksek binalar yapmasını bilirler. Tarih bilmezler, medeniyet bilmezler. Kuantumu hiç bilmezler. Şimdi ne yapıyorlar? Gazipaşa’dan Kaş'a kadar sahili ranta açıyorlar. Kime ranta açıyorlar? AKP’li müteahhitlere. Ne yapıyorlar? Sahilleri açıyorlar. Sahiller kimlerindir? Sizlerindir. Diyorlar 'Antalya’da yaşayabilirsiniz, vatandaş olabilirsiniz, vergi verebilirsiniz, içtiğiniz sudan KDV de alırız ama sahiller sizin değil, zenginler girer.' Şimdi bu anlayışa itiraz etmeyelim mi? Bu yanlışlara sessiz mi kalalım? Bu çarpık düzene iyi midir diyelim? İşte tam da halkın olan sahili ranta açan bu anlayış karşısında emin olun tek direngen güç biziz. Parlamentoda da bu konuda en onurlu duruşu sergileyen parti ve milletvekilleri bizimdir. Çünkü çevre dostuyuz. Biz çevreyi, çevredeki canlıları en az insanlar kadar değerli görüyoruz. Onların katledilmesine, betonlaştırılmasına karşıyız. 

Manavgat’ta 30 dönümlük bir alanı golf sahası yapacaklar

Antalyalı 40 derecede sıcakta bunalacak ama denize gireceği sahil bulamayacak. Bu düzen böyle gitmez. Buna itiraz etmemiz gerekiyor. Gazipaşa ile Selenyum arasındaki bütün alanları otellere peşkeş çektiler. Bir tane demokrat, otel projesi yapan tanıyor musunuz? Bir tane Antalyalı yerli tanıyor musunuz? Tamamının kimliği AKP’li olmaktır. Dolayısıyla bu konuda siz Antalyalıları, çevre örgütlerini bir duyarlılığa davet ediyorum. Manavgat’ta 30 dönümlük bir alanı golf sahası yapacaklar. Siz hiç golf oynuyor musunuz? Golf sahası yapacaklar, içinde zenginler, turistler oynayacak. Manavgatlılar da bir alana sıkışacak. Onlar keyif çatacak orada yaşayanlar da onun ceremesini çekecek. Onların çözüm anlayışı budur. Mithatpaşa Mahallesi’nde yaşayan var mı? Vakıflar Müdürlüğü ile mülkiyet sorunları var. Bir an önce oraları kamulaştıracak ve kentsel dönüşüm adı altında orada yaşayanları oradan çıkaracak, ranta açacak. Zaten bunların adı rant partisidir, iktidar partisi değil. Dolayısıyla bunlara itiraz etmek lazım. Vakıflarla bir mahallenin sorunu varsa o sorun bizimdir. DEM Parti bu sorunu yaşayan insanlarla dayanışmalıdır, onları örgütlemelidir, itiraz etmelidir. Biz itiraz partisiyiz. Yanlış karşısında mücadele eden bir partiyiz. Onun için tüm Antalya kamuoyunu bu konudaki rantsal dönüşüme karşı çıkmaya davet ediyorum. 

Sizin emeğinizle varız

Yine arkadaşlar Demre ve Kaş arası antik kültürel mirası da otoyol yapıyorlar. Çok fazla uzatmayayım. Bir şey söyleyeceğim. Emin olun, bize güvenin. Eksiklerimiz olabilir, yanlışlarımız olabilir. Sizin duygunuzu yansıtmamış olabiliriz ama biz Kürtlerin, Türklerin, Arapların, Alevilerin, Sünnilerin, Süryanilerin, Türkiye’de yaşayanların, bütün renklerin tek partisiyiz. Parlamentoya baktığınız zaman DEM Parti’de Kürdü var, Arabı var, Alevisi var, Hristiyanı var, Süryanisi var, genci var, kadını var, bu kadar rengarenk bir partiyi sizlere emanet ediyorum. Eminim ki Antalya’daki devrimciler, sosyalistler, demokratlar Türkiye’deki bütün mozaikleri yansıtan, onun mücadelesini yürüten, Türkiye'de eşit haklar için mücadele eden, başta Kürtler olmak üzere bu partiye sahip çıkanlar inanın bu parti olmazsa muhalefet diye bir şey de ortada kalmayacak. Muhalefet varsa sizin emeğiniz de var. HEP’ten bugüne kadar bu mücadeleye taş koymuş, emek vermiş, oy vermiş, seçmen olmuş siz değerli Antalyalı halklarımızı saygıyla selamlıyorum. Sizin emeğinizle varız. Siz bize güç ve enerji veriyorsunuz. Bunu vermeye devam edin.

7 Ocak 2023