Barışın Yolunu Açmak Konferansı birçok kesimi bir araya getirdi: Barışın yolunu açmak zorundayız

Barış İçin Toplumsal Girişim, İstanbul’da “Barışın Yolunu Açmak” başlıklı bir konferans düzenledi. Konferansa Eş Genel Başkan Yardımcımız Tayip Temel ve parti yöneticilerimiz ile Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, 22. Dönem TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, CHP eski Genel Başkanı ve diplomat Hikmet Çetin gibi isimler katıldı. Konferansın açılış konuşmasını Ayşegül Devecioğlu ve Rıza Türmen yaptı. Sürecin fırsatlar yarattığını belirten Türmen, bir taraftan şiddetsiz bir süreç varken diğer taraftan baskı sürecinin devam ettiğini belirterek, “Fırsatları kullanacaksak süreçleri birleştirip demokratikleşmeye götürmek lazım” dedi.

Rıza Türmen: STK’lara çok işler düşüyor

Barışın sadece silah bırakmayla sağlanamayacağını belirten Türmen, savaşa sebep olan nedenlerin ortadan kaldırılması ve barışın toplumsallaştırılması gerektiğine vurgu yaptı. Türmen, barışın toplumsallaşması için STK’lara da çok işler düştüğünü söyledi. Türmen ayrıca; Mecliste bir komisyonun kurulmasının Kürt sorununa güvenlik penceresiyle değil, siyasal ve toplumsal bir şekilde bakmak anlamına geleceğini söyledi. Komisyona dair eleştirilerde bulunan Türmen, sivil toplumun da bu komisyonda mutlaka rol alması gerektiğini belirtti.

Konferansın ilk oturumu, “Kürt Sorununda Çözümün Neresindeyiz” başlığında Kürt sorununun çözümünün demokratikleşme ile birlikte ilerlemesi ve barışın gerçekleşmesi konuları tartışıldı. İlk oturumun moderatörlüğünü siyasetçi, hak savunucusu ve akademisyen Fatma Bostan Ünsal yaptı. Kafkas Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Ayça Atçı, 22. Dönem TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kürt siyasetçi Gültan Kışanak, CHP eski Genel Başkanı ve diplomat Hikmet Çetin ve Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Arslan konuşmalar yaptı.

Ayça Atçı: Çerkesler için tarih çoğu zaman fısıltılarda yaşar

Ayça Atçı, azınlık olmanın kendi hikayesinin yabancısı olduğunu belirterek, bu topraklarda sesi duyulmayanların adına konuştuğunu söyledi. Atçı, “Biz Çerkesler için tarih, çoğu zaman fısıltılarda yaşar” dedi. Atçı, “Biz çoğu zaman barışın konuşulduğu masada yer almadık ama herkes için barış olsun istedik. Barış ancak hafızayla mümkündür. Herkesin kendisi olarak yaşayabilmesidir. Herkesin kendi diliyle korkmadan, utanmadan konuşabilmesidir” dedi.

Bülent Arınç: Barış herkesin kendi kimliklerini muhafaza ederek çokluk içinde bir arada yaşamak olmalıdır

Bülent Arınç, “Gerçek barış herkesin kendi kimliklerini muhafaza ederek çokluk içinde bir arada yaşamak olmalıdır” dedi. Devlet Bahçeli’nin Ekim’deki konuşmasına şaşırdığını belirten Arınç, süreçle ilgili gelişmelere değinerek, “Türkiye’nin kronikleşmiş sorunundan kim bahsederse herkesin eteğindeki taşları dökmesi lazım” dedi. Sürece dair yol haritasının olmadığını belirten Arınç, “Teröre neden olan sebepleri ortadan kaldırarak barış gerçekleşebilir” dedi. Meclis’te kurulacak komisyona da değinen Arınç, diğer deneyimlere bakarak komisyonun geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Gültan Kışanak: Güvenin gelişmesi için somut adımlar atılmalı

Gültan Kışanak, sürecin herkesin elbirliğiyle sorunları çözecek bir yol alarak yürünebileceğini belirterek sürece dair umutsuz olmadığını söyledi. Kışanak, “Ortada vicdani ve tarihsel sorumluluğumuz var. Barış konusunda analar da ‘Biz barışı savunmayalım da ne yapalım?’ diye soruyorsa biz de bu umudu büyütmeliyiz. Güvenin gelişmesi için de somut adımlar gereklidir” dedi. Toplumsal müzakere platformu yaratarak çözüm çıkarılması önerisinde bulunan Kışanak, bekleyerek ve talep ederek barışın sağlanamayacağını söyledi.

Hikmet Çetin: Barış demokrasiyle beraber düşünülmeli

Hikmet Çetin, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin süreçle ilgili açıklamalarına değindi ve 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Kürt sorununun çözümü ile ilgili konuşmalarından bahsetti. Çetin, barışı demokrasi ile beraber düşünmek gerektiğinin altını çizdi.

Mustafa Arslan: Çoğulculuğun çaresi demokrasiyi içselleştirmektir

Mustafa Arslan, laik demokratik bir cumhuriyet için atılacak her adımın yanında olduklarını belirterek, “Bu topraklarda herkesin kendi rengi, diliyle bir çoğulculuğa ihtiyaç var. Bunun çaresi de demokrasiyi içselleştirmektir” ifadelerini kullandı. Arslan, inkar siyasetine karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

İkinci oturumda, “Sürecin Barış ve Demokrasiye Evrilmesi için Hangi Ortak Politikalar Üretilmeli?” başlığı tartışıldı. Moderatörlüğünü önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in yaptığı oturumda CHP Parti Meclisi Üyesi Emine Uçak Erdoğan, yazar Erdoğan Aydın, Barışa İhtiyacım Var Kadın Girişimi’nden Feride Eralp, DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel konuşmacı olarak yer aldı.

Emine Uçak Erdoğan: Toplum sürece dair CHP’ye de rol yüklüyor

Emine Uçak Erdoğan, toplumun sürece karşı olmadığını düşündüğünü belirterek, ancak bu sürecin daha sıkı sahiplenilmesi için güvenle ilgili sorunların giderilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, iktidarın bu süreci kendi etrafında yürütmek istediğine dikkat çekerek CHP ve DEM Parti’nin süreci birlikte yönetmesi gerektiğini söyledi ve ekledi: “Toplum CHP’ye şöyle bir rol yüklüyor. Sizi istemeseler de siz orada garantör olun diyor.”

Erdoğan Aydın: Süreci toplumsallaştırabilirsek iktidarın araçsallaştırmaktan çıkarması mümkün olacaktır

Erdoğan Aydın, sürece dair hala somut adımlar atılmadığına vurgu yaparak, “Bu durum soruna dair kulp bulmaya çalışan ulusalcıları değil, barıştan yana olanların da kafasının karışmasına neden oluyor, iktidarla çözüm olur mu sorusunu getiriyor. Dolayısıyla ciddi bir problemle karşı karşıyayız, ama aynı zamanda bu sorunu çözmek zorundayız. Soru işaretlerini gidermeye ihtiyaç var” dedi. Aydın, ayrıca sürece dair eleştirilerde bulunan kimi sol kesimlerin sürecin iktidar tarafından araçsallaştırılmasına izin vermemeleri gerektiğini söyleyerek, “Süreci toplumsallaştırabileceğimiz oranda iktidarın araçsallaştırmaktan çıkarması mümkün olacaktır” dedi.

Feride Eralp: Barış süreci kadın mücadelesine alan açıyor

Feride Eralp, iktidarın kadın ve LGBTİ+’lere yönelik kazanılmış haklarına saldırılarının olduğuna dikkat çekerek, “Otoriter rejimin konsolidasyonu, kadınlar için canını hiçe sayan erkek egemen rejimin tahkim edilmesi var” dedi. Kadınların haklarına saldırının Türkiye’de iç cepheyi güçlendirme amacını taşıdığını belirten Eralp, dolayısıyla kadınların barış sürecine dair kaygılarını konuşurken bu bağlantının kurulması gerektiğini söyledi. Eralp, “Kadınlar her koşulda mücadele ediyor, ancak barış süreci kadın mücadelesine alan açıyor. Barışı iktidarın insafına bırakmamalı” dedi.

Tayip Temel: Muhalefet iktidardan daha istekli bir şekilde sürece sahip çıkmalı

Tayip Temel, sürece Ortadoğu’daki gelişmeler, Kürt siyasi hareketinin Ortadoğu ve birçok ülkede gündem belirleyecek duruma gelmesi ve Türkiye’de iktidarın zemin kaybetme halinin sonucu olarak gelindiğini belirterek, “Süreç, iktidarın yürüttüğü bir süreç değil, zorunluluktan dolayı bu sürece girildi. Sürecin pratik başlangıcını Sayın Öcalan tarihi çağrısıyla yaptı. Sayın Öcalan ile iktidar arasında yürüyen bir süreç yok. Kendisi de sorunu sadece iktidara endeksli çözülecek bir sorun olarak ele almadı, muhalefet ve toplumsal kesimlerle yürüteceğini dile getirdi” dedi.

Barış ve Demokratik Toplum Çağrısına dikkat çeken Temel, “Barış ve demokrasiyi önceleyen bir çağrıdır. Bu süreçte ne alınacak ne verilecek tartışmaları oluyor. Bu sürecin temel amacı; mücadeleyi bırakmak değil, mücadele yöntemini değiştirmektir. Mücadelenin legal, demokratik ve toplumsal zemininin önünü açacak olanağı yaratmaktır. Geldiğimiz aşamada yeni mücadele araçlarını inşa etmeye çalışan bir çabayla karşı karşıyayız. Kürt siyasi hareketinin ve Öcalan önderliğinin derdi de budur” diye konuştu.

Temel yapılması gerekenlere dair de şunları söyledi: “Yasal ve hukuki zeminin oluşması için meclisin devreye girmesi gerekir. Bu anlamda sürecin ilerlemesi, silahların devreden çıkarılmasının yolu mecliste bu mekanizmanın oluşmasıdır.

Kürt siyasi hareketinin bu süreci gözlemesi açısından, sürece herkesi dahil edebilecek bir mekanizmayı oluşturmasıdır bu komisyonun amaçlarından biri. Bunun temel yolu de muhalefetin iktidardan daha istekli bu sürece sahip çıkmasıdır.”

Konferansın son oturumunda, “Barışı Kazanmak için Hangi Acil Adımlar Atılmalı? Yapılması Gereken Hukuki ve İdari Düzenlemeler Nelerdir?” başlığı tartışıldı. Moderatörlüğünü Profesör Fatma Gök’ün yaptığı oturumda, Kamu Hukukçusu Prof. Levent Köker, HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş ile Kamu Hukukçusu Prof. Sevtap Yokuş konuşma yaptı.

Levent Köker: Yasal düzenlemeleri beklemeden yargı organları eliyle çok iyi şeyler yapılabilir

Levent Köker, “Demokrasiden iyice uzaklaşmış bir noktada eğer barış konusunda iyi niyete sahip olan bir iktidarla karşı karşı isek yasal düzenlemeleri beklemeden yargı organları eliyle çok iyi şeyler yapılabilir. En başta Anayasanın 90. Maddesi uyarınca uygulanmayan AYM ve AİHM kararlarının derhal uygulanması Türkiye’yi çok rahatlatır. Barış sürecinde iktidarın niyetinin ciddi olduğunu gösterir ve sicilini iyi yönde düzeltmiş olur” ifadelerini kullandı.

Meral Danış Beştaş: İlk adım olarak Öcalan’ın çalışma ve özgürlük koşulları oluşturulmalı

Meral Danış Beştaş, Türkiye’de hukuk devletinin olmadığını belirterek, dolayısıyla yasal adımlar için önce hukuk devletini inşa etmek gerektiğini söyledi. Örneğin, ilk adım olarak Abdullah Öcalan’ın çalışma ve özgürlük koşullarının oluşturulması gerektiğini söyleyen Beştaş, ikinci adım olarak da mecliste komisyonun kurulması gerektiğini belirtti. Beştaş, sürece dair nasıl bir yol izlemesi gerektiğine dair şunları söyledi: “Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere uygun davranması ve bu sözleşmelere aykırı hükümlerin ayıklanması gerekir. Bu sözleşmelerde Kürtlerden dolayı çekinceler var ve bunların kaldırılması gerekir. İç hukukun uyarlı hale getirilmesi gerekir. AİHM kararlarının tereddütsüz uygulanması gerekir.” Türkiye’de uygulanmayan bir darbe anayasasının olduğunu dile getiren Beştaş, “Herkesi kapsayan bir anayasa ihtiyacı gün gibi ortada” dedi.

Sevtap Yokuş: Sürecin önünde engel teşkil eden düzenlemeler ayıklanmalı

Sevtap Yokuş, silah bırakmanın beraberinde iktidarın elindeki en büyük silahı aldığını belirterek, dolayısıyla “terör” gerekçesinin ortadan kaldırıldığını söyledi ve ekledi: “O zaman bizler de bu sürecin doğru zemine evrilmesini istiyorsak hepimiz bu sürecin içinde olmalıyız” dedi. “Bir yol temizliğine ihtiyaç var” diyen Yokuş, “ İfade özgürlüğünün önündeki yasal düzenlemeler ayıklanabilir, mevcut yasalar taranarak sürecin önünde engel teşkil eden düzenlemeler ayıklanmalı. Bir defa barışa dönük çabalar güvencenelebilir. İnfaz kanununda daha geniş kapsamlı değişiklik olmalı. TMK çok ciddi bir sorun. Meclisin bu işlerle ilgili mesai yapması lazım. Kayyım meselesinin bir an önce çözülmesi lazım.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol Grup Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen ile Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konferansa gönderdikleri mesajları okundu.

Konferans, kapanış konuşması ve sonuç bildirgesinin okunmasının ardından sona erdi.

22 Haziran 2025