
Çocuk Komisyonumuz 27 Eylül’de Ankara’da “Barış ve Demokrasi Arayışında Çocuklar İçin Gerçek Adalet” başlıklı çalıştay düzenledi. Çalıştayda gazeteciler, çocuk alanında çalışan hukukçular, barolardan temsilciler, sosyal çalışmacılar ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerle birlikte "yeni nesil çeteleşme"nin ekonomi-politiği, çocukların adalet/ceza infaz sisteminde karşılaştıkları sorunlar, çocuk koruma sistemindeki açmazlar ve çocuk politikalarındaki yapısal eksiklikler tartışıldı.
Son yıllarda kamuoyunda geniş yer bulan yeni nesil çeteleşmenin ekonomi politiği ve çocuklar üzerine yapılan açılış sunuşunda, yeni nesil çeteleşmenin ülke ve dünya çapında siyasal rejimlerin değişiminin sonucu olduğuna, normsuzluğun yeni norm haline gelmesinin toplumsal yaşamın tamamına sirayet ettiğine dair değerlendirmelerde bulunuldu. Türkiye’de ise buna ek olarak mülksüzleşmenin, eğitim politikalarındaki vasatlaşmanın, derin yoksulluğun ve kentsel dönüşüm politikalarının bu kriz halini perçinlediği vurgulandı.
Açılış sunumu sonrasında çalıştay üç oturum halinde devam etti. Oturumlarda, kanunla ihtilaflı hale getirilen çocuklara ilişkin Adalet Bakanlığı verilerinde dahi özellikle 2020 sonrasında ciddi artışların gözlemlendiği ve sayısı binleri aşan çocuğun hapishanelerde tutulduğu belirtildi. Çocukların ceza infaz sisteminde yetişkinlerle çarpık bir şekilde eşitlendiği, “kapasite yetersizliği” gerekçesiyle yüzlerce çocuğun yetişkin hapishanelerinde tutulduğu; bunun ise istismar, şiddet, “suçun tekrarı” gibi sonuçları doğurduğunun altı çizildi.
Çocuklara hapishanelerde yaşatılan çıplak arama ve kelepçe uygulamaları, fiziksel ve psikolojik şiddet ile birlikte intihara sürüklenme vakalarına vurgu yapıldı. İlk ve tek yol olarak hapsetmeyi önüne koyan iktidar pratiklerinin bir sonucu olarak hapsedilen çocukların suç ile çoklu şekilde ilişkilendiklerine, bu durumun çözümünün ise çocuk adalet sisteminin topyekûn değişimiyle mümkün olduğuna dair belirlemeler yapıldı.
Hemen her gün bir iktidar yetkilisi tarafından bir boyutu ilan edilen muhtemel yasal düzenlemelerle çocuklar için özgürlüğün değil kapatmanın, eşitliğin değil daha fazla çarpık ilişkinin derinleştirilmek istendiği belirtildi. Halihazırda pek çok soruna kapı aralayan ve birçok eksiklikle dolu olan Çocuk Koruma Kanunu başta olmak üzere çocuklarla ilgili yasal düzenlemelerin tamamının "çocuğun üstün yararı" ilkesini esas alarak hazırlanması gerektiğinin altı çizildi.
Çalıştayda ayrıca özel savaş politikalarının sonucu olarak madde bağımlılığı ve onunla ilişkili olarak suç olgusu da tartışıldı. Çocukların madde bağımlılığına sürüklenmesinde ayrımcılık, anadilinde eğitimin olmaması, sosyal alanların sınırlılığı ve yoksulluk gibi yapısal sebeplerin belirleyici olduğu ifade edildi. Bağımlılık ve ilişkili suç olgusuyla mücadelede ücretsiz, anadilinde ve nitelikli rehabilitasyon hizmetlerinin sağlanması gerektiği belirtildi.
Çalıştayın tüm katılımcıları, Türkiye’deki çocuk adalet sisteminin ceza odaklı yapısının çözüme hizmet etmekten uzak olduğunu belirterek onarıcı bir adaletin tesisinin gerekliliğini vurguladı. Dünyada birçok ülkede uygulanan onarıcı adalet mekanizmalarıyla, çocukların damgalanmasının önüne geçildiği, toplumla bütünleşmelerinin sağlandığı ve suçun tekrarının önlendiği hatırlatıldı. Onarıcı adaletin, çocukların travmalarını azaltan ve toplumsal bağları güçlendiren temel yaklaşım olduğu dile getirildi.
Çalıştayın son oturumunda ise tüm katılımcılarla birlikte, çocuk adalet sisteminde atılması gereken şu acil adımlar vurgulandı:
- Çocuk hapishanelerinin kapatılması ve yerine standartlara uygun sosyal destek merkezlerinin kurulması,
- Adalet sistemine “dahil olan” tüm çocuklar için soruşturma aşamasında, kovuşturmaya geçilmeden, bağımsız bir şekilde ve koşulları oluşturularak Sosyal İnceleme Raporunun (SİR) zorunlu hale getirilmesi,
- Çocuk Koruma Kanunu’nun çocuk odaklı şekilde bağlayıcı hükümlerle yeniden düzenlenmesi,
- Cezai ehliyet yaşının indirilmesinin bir seçenek olarak dahi düşünülmemesi, uluslararası sözleşmelerin temel prensibi olan “çocuklar için hapsetmek son çaredir” ilkesi gereği onarıcı adaletin temel yaklaşım olarak benimsenmesi.
29 Eylül 2025