Doğan: 13 Haziran saat 15:00’te demokrasiye, adalete, halk iradesine saygı için Hakkari’de buluşuyoruz

Parti Sözcümüz Ayşegül Doğan, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısıyla gasp edilen Hakkari Belediyesi'ne ilişkin yapacağımız kampanyaya dair açıklama yaptı. Doğan, şunları söyledi: 

Değerli basın emekçileri, sizleri DEM Parti adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün sınavlar var. Gelecekleri ve seçenekleri bu tür sınavlara sıkıştırılmaya çalışılan gençlere, LGS ve YKS’ye giren tüm öğrencilere de DEM Parti adına başarılar diliyoruz. 

Bu pazar günü kayyım darbesi nedeniyle karşınıza çıktık

Şimdi bu pazar günü bu saatte neden buluşuyoruz. Malum Türkiye artık hafta sonlarına pazar günlerine sığmayacak kadar çok, bazı kesimler için yoğun gündemlerle karşı karşıya. Başta DEM Partililer olmak üzere Türkiye'de ezilen halklar, farklı kimlikler, kültürler ve inançlar için hayat hep bir mücadele silsilesi olarak geçiyor. Ve işte o nedenle bir pazar günü bu saatte biz de karşınızdayız, ekranlarınızdayız, buradayız, sizlerle birlikteyiz. Böyle bir günde vakit ayırıp geldiğiniz, gözünüzü, gönlünüzü, kulağınızı bize çevirdiğiniz, bizi duymaya çalıştığınız için size ayrıca teşekkür ederiz. Konumuz, malum olduğu üzere kayyım meselesi. 

Kürtlere hangi hukuku işletiyorsunuz, sömürgeciliği çağrıştıran görüntüler ortaya çıktı

3 Haziran sabahı Hakkari Belediyemize kayyım atandı. Aslında iflas eden bir rejimin son çırpınışlarını görüyoruz. Niye? Çünkü bu kayyım atanmaya dayanak oluşturabilecek hiçbir şey olmadığı için bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan "kanun yok hukuku işletiyoruz" demişti. Ne dedi; yargı burada kanunu değil hukuku konuşturmuş ve kararını buna göre vermiştir. Şimdi en sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim DEM parti olarak soruyoruz; biz DEM partililere başta Kürtler olmak üzere bu ülkede yaşayan farklı halklara, inançlara, kültürlere işletilen hukukun adı nedir? Artık bu hukukun adı konulmalıdır. Çünkü şayet Hakkari’de ortaya çıkan görüntüler, akademisyenler tarafından sömürgecilik nedir nasıl işletilir, kolonyalizm nedir, kolonyal hukuk nasıl işletilir diye ders olarak anlatılmak istense üzerine söylenebilecek söze gerek kalmayacak kadar bu hukuka gönderme yapan bir takım görüntüler ortaya çıkıyor. O nedenle DEM Parti olarak tekrar soruyoruz; kanunu değil hukuku konuşturduk derken hangi hukuku kast ettiniz? 31 Mart seçimleri sonrası ortaya çıkan iradeye saygı duyacağını söyleyen bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Hakkari'de halkın iradesini gasp etmeye karşı nasıl böyle bir söylem ve ifade ile seçilmiş birinin yerine atanmış bir memuru savunabilir?

Kepez’de uygulanan Hakkari’de uygulanmıyor

Şimdi görevden alınan ve kayyım atanan belediye başkanımızla ilgili günlerdir bir tartışma yürütülüyor. Neyin tartışması sürüyor, biz diyoruz ki burada ikili bir hukuk uygulanıyor, biz diyoruz ki adeta bir düşman ceza hukuk uygulanıyor. Biz diyoruz ki Hakkari’de yapılan Kepez’de yapılmıyor. Biz diyoruz ki Kepez’de uygulanan Hakkari’de uygulanmıyor. Bize neden diye soranlar var. Hatırlatalım, neden bunları söylüyoruz çünkü kayyım rejimi iflas etti ama iflas eden bu rejimin son çırpınışları için kendine bir meşruiyet zemini bulması gerekiyor ya da bir meşruiyet zemini yaratması gerekiyor. Nafile olsa da bu çabalar biz tekrar etmek ve bunun herhangi bir yasal dayanağı olmadığı gibi meşru bir zeminin olmadığını ilk kez duyacaklara bir kez daha hatırlatmak isteriz. 

Kayyım atamaya gerekçe yaratmak için Belediye Eş Başkanımıza ceza verdiler

Şimdi iddia şu Mehmet Sıddık Akış belediye başkanımızla ilgili, “terör örgütü” suçlamasıyla 19 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 5 Haziran’da görülen duruşmada ve bu duruşma öncesi hakkında herhangi bir şey yok. Bir anda bir soruşturma açılıyor, gözaltına alınıyor, 48 saati aşan bir gözaltı süresi uygulanıyor yasal olmayan bir şekilde. Bu süre boyunca belediye eş başkanımıza söz konusu açıldığı iddia edilen soruşturmayla ilgili hiçbir soru sorulmuyor, ifadesi alınmıyor ama buna rağmen tutuklu bir biçimde duruşmaya getiriliyor, duruşmada ceza vermek için yani atanan kayyıma sözüm ona bir gerekçe yaratmak için saatlerce, günlerce orada ifadesi alınmadan, herhangi bir soru sorulmadan tutuluyor. Peki hakkında dosyası olan, soruşturma olanları "aman efendim DEM Parti de aday göstermeseymiş" diyenlere de buradan bir hatırlatma yapalım yeri gelmişken. Bugüne kadar yerine kayyım atanan hiçbir belediye eş başkanımızla ilgili özellikle iktidar medyasının toplumu manipüle etmek için dolaşıma soktuğu ithamlardan dolayı verilmiş bir ceza olmadığını bir kez daha söyleyelim. Defaatle söylüyoruz çünkü kayyım uygulamasıyla ilk kez karşılaşmıyoruz. Bu uygulama üçüncü dönemdir sürdürülmek istenen inatla ve ısrarla vazgeçilmek istenilmeyen bir uygulama. Bunun da nedenlerini birazdan anlatacağım.

Yargı tek bir siyasi partinin lehine kararlar alan araca dönüşmüş durumda 

Şimdi hal böyleyken Hakkari belediye eş başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın hukuki durumu nasıl bir bakalım. Bir kere Yüksek Seçim Kurulu aday olmasını engellemiyor, aday olmasının önünde herhangi hukuki bir engel bulmuyor çünkü yok. Fakat başkan olmasını engellemek isteyenler var. Aday olabilirsin ama belediye eş başkanlığı yapamazsın! Bu nasıl bir hukuk, bu nasıl bir karar, bu nasıl bir yargı? Bu ancak güç karşısında eğilip bükülmek isteyen bir yargı olarak izah edilebilir. Güce göre, iktidara göre pozisyon alan ve onun ihtiyaçlarını karşılayan bir yargı tanımlamasını çıkartabilir karşımıza. Yani yargı yalnızca siyasallaşmıyor, yargı artık tek bir siyasi partinin lehine kararlar alan bir araca dönüşmüş durumda ne yazık ki. Mehmet Sıddık Akış ile ilgili ilk 2009’da bir soruşturma açılıyor, o dönem  kendisi BDP Hakkari İl Eş Başkanımız. 2009’da açılan bu soruşturma dosyası, 2010’da bir davaya dönüşüyor, 2011’de tutuklanıyor, 1 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 2012’de tahliye ediliyor. Bu dava dosyasıyla ilgili oluşturulan her şey açık ve gizli tanık beyanlarıyla oluşturuluyor, delillerden yoksun bir dava. 60 celse sürüyor, 2014’te yeniden canlanıyor, 60 celse boyunca süren bir dosyadan bahsediyoruz. Dosyada özel yetkili Van 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi yetkisizlikle dosyayı Hakkari’ye devrediyor. Hakkari’ye geldikten sonra bu dosyada heyet 20 kez değişiyor. Bugüne dek her duruşma arası en az 6 ay oluyor. Ama 31 Mart yerel seçimlerinin ardından yapılan ilk duruşmada alelacele savcıdan mütalaa alınarak duruşma sadece 13 gün sonraya yani 5 Haziran'a erteleniyor. 

Duyarlı tüm yurttaşları kayyım darbesine karşı itirazlarını yükselmeye çağırıyoruz

İthamlar yalnızca bunlarla da sınırlı değil. Aslında bu dosya ile hiçbir şekilde ilgisi yok Mehmet Sıddık Akış’ın. Sıddık Akış’ın tek bir suçu var. Kürt bir seçilmiş olmak. Hakkari Belediye Eş Başkanı olmak. Başka da hiçbir suçu yok. Peki neden Hakkari seçildi? Bu tartışmaya bir cevap verelim. Elbette Hakkari seçimi bir tesadüf değil. Yıllardır bir garnizon gibi kullanılmaya çalışılan bir şehirden bahsediyoruz. Hakkari, kayyım atandıktan sonra askerin şehre indiği görüntülerle eş başkanlarımıza, orada adalet nöbeti tutan milletvekili arkadaşlarımıza, iradelerine sahip çıkmaya çalışan Hakkari halkına karşı postalların göründüğü ve bunların yaşatılmak istendiği bir şehir olarak orta yerde duruyor. Şimdi hal böyleyken buna bu bir siyasi darbedir demeyelim de ne diyelim? Bu açıkça demokrasiye yönelik, Türkiye’de bir arada yaşam umuduna yönelik, hukuka yönelik, adalete ve eşitliğe  yönelik bir darbedir. Çünkü kayyım kötülüktür, yıkım, talan, halk iradesini tanımama, yok sayma, seçim yaparım ama seçemezsin deme yani sandığa ve demokrasiye olan inancı ve güveni sarsma hamlesidir. O nedenle kayyım rejiminin bu son çırpınışlarına, birlikte dur demek için Türkiye’deki tüm duyarlı yurttaşları, bu duruma karşı sorumluluk hisseden, bunu Türkiye demokrasisine açık bir darbe olarak kabul eden, bunu hukukla, yargıyla, yasal düzlemde izah edemeyen herkese DEM Parti olarak buna karşı birlikte ses çıkarma, beraber itiraz etme çağrısı yapıyoruz.

DEM Parti ve belediyelerinin önünde iradeye saygı nöbetleri sürüyor

Günlerdir Hakkarililer iradelerine sahip çıkmak için nöbet tutuyorlar. Belediyenin önü atanmış vali dolayısıyla asker ve polis ablukasında. Şayet Hakkari halkı kayyım ile yönetilmek istenseydi atamış kayyımı halktan koruma girişiminde bulunma ihtiyacı duyulmazdı. Ama eğer belediyeler, orada yaşayanların eviyse, halkınsa siz onları ait oldukları yerlerden korumak için askere polise ihtiyaç duyuyorsanız demek ki oradaki insanlar kayyımla değil, seçtikleri, oy kullandıkları, seçmek için binbir emek ve bedel ödemek durumunda kaldıkları insanlar tarafından yönetilmek isteniyorlar. Peki ne yapacağız kayyıma dur demek için? Bunun bir başlangıçtan çok, kayyım rejimi için bir sonun başlangıcı olması gerekiyor. Hakkari son olmalı ve Hakkari’ye atanan kayyım derhal asıl sahibine görevi devretmeli. Bunun için de herkes itirazını olduğu yerden yükseltmeli ama bir de Hakkari'ye sahip çıkmalıyız. Hakkari halkının iradesine, hakkari halkının ortaya koyduğu bu direniş gücüne güç katmalı, el vermeli, omuz vermeliyiz. O nedenle biz kayyım atandığı günden beri her yerde süren adalet ve iradeye saygı nöbetleri, halk buluşmaları, DEM Parti’nin olduğu her yerde DEM Parti ve belediyelerin önünde iradeye saygı nöbetleri, halk buluşmaları sürüyor. 

Halk iradesine sahip çıkmaya dair sorumluluk hisseden tüm yurttaşları 13 Haziran’da Hakkari’de buluşmaya çağırıyoruz 

13 Haziran’da Hakkari’de buluşuyoruz. Niçin buluşuyoruz Hakkari'de? Demokrasi için, adalet için, halk iradesine saygı için Hakkari’de buluşuyoruz. Hepinizi uçaklarla gelebilenler uçaklarla, otobüslerle, araçlarla yollara çıkıp 13 Haziran’da saat 15:00’te yapacağımız büyük mitinge davet ediyoruz. Türkiye’de kendini adalete, özgürlüğe, eşitliğe, bir arada yaşama ve halk iradesine saygı ve sahip çıkmaya ilişkin sorumlu hisseden tüm yurttaşları Hakkari'de buluşmaya, 13 Haziran saat 15:00’te halk iradesine saygıya davet ediyoruz. Çağrımız elbette il ve ilçe örgütlerimize, PM, MYK’mıza, kadın ve gençlik meclislerimize, milletvekillerimize, kongre bileşenlerimize ama asıl çağrımız Türkiye’de gerçekten vicdan sahibi ve bu uygulamalara karşı hala itirazını yükseltebilecek nefesi olan herkesedir. Bu ses gür çıkmadıkça, bu sesi çoğaltmadıkça bu adaletsizlik bir çığ gibi büyüyerek hepinizin hayatına sirayet ediyor. O yüzden Hakkari’de buluşalım, Hakkari halkının iradesine sahip çıkalım, Hakkari halkının direnişinin yanında olalım. 13 Haziran saat 15:00’te orada büyük bir miting yapmak, büyük bir buluşmayla itirazımızı yükseltmek ve kayyım rejimi için sonun başlangıcı demek üzere hepinizi Hakkari merkezde buluşmaya davet ediyorum. 

14 Haziran saat 19’da da Mersin’de Akdeniz Belediyesi'nin önünde buluşacağız

14 Haziran saat 19’da da Mersin’de Akdeniz Belediyesi'nin önünde buluşacağız, orada da büyük bir itiraz ve bu adaletsizliğe karşı büyük ve gür bir ses çıkarmak istiyoruz ve bu sesin hep birlikte çıkmasını istiyoruz. Eğer biz bu gerçeği görmezsek, bize sunulan yalanları gerçek gibi kabul etmeyi tercih edersek iktidarın çizmek isteği tırnak içinde makul olarak belirlediği sınırlarda muhalalefet yapmayı tercih edersek o zaman ne olur biliyor musunuz, bakın Türkiye 3 Haziran’dan bu yana yalnızca kayyım konuşuyor peki bu arada neler oluyor? Mesela 9’uncu Yargı Paketi’nde Türkiye’yi neler bekliyor, mesela uygulanmayan 6284 nasıl bir tehlikeye atılabilir o yargı paketiyle, mesela etki ajanlığı nedir, bu arada geçen ve onaylanan müferat neler getirir neler götürür? İşte tüm bunlar bu tür gündemlerin gölgesinde kalsın, yalanlar gerçek gibi dolaşımda kalsın diye kayyım rejimi gibi gündemlerle hepimiz oyalamaya, meşgul etmeye ve hayatımızdan çalınanın muhasebesini yapamayacak hale getirilmeye çalışılıyoruz. Buna hayır demek için, bu sorunu başka türlü adlandırmamak, başka türlü tanımlamamak için hep birlikte itiraz etmeliyiz.

İktidar kayyım atamayı durdurmalı, görevi acilen Belediye Meclisinin seçtiği Viyan Tekçe’ye devretmeli

Sevgili Türkiye halkları bu arada Hakkari Belediyesi'nin meclis üyelerinin çoğunluğu DEM Partili. Meclis üyeleri olması gerekeni yaptı, belediyeye sokulmuyorlar, giremedikleri belediyenin salonunda yapamadıkları toplantıyı yaptılar ve olması gerekeni Türkiye kamuoyuna gösterdiler. Olması gereken kayyım atamamaktır ama kayyım atadığınızda da eğer gerçekten bu İçişleri Bakanı'nın söylediği gibi geçici bir tedbirse DEM Parti olarak şu çağrıda bulunuyoruz. Kayyım derhal görevi asıl yetkili kişiye, seçilmiş olana devretmelidir. Kimdir bu kişi? Çoğunluğu DEM Partili olan meclis üyelerinin seçtiği başkan vekili Viyan Tekçe. Bu iradeye saygı duymaya davet ediyoruz yetkilileri, kayyım rejimine son vermeye davet ediyoruz. Seçilenlerin yerine devlet memurlarının atandığı, seçilenlerin iradelerinin ve onların seçtiği iradelerinin yok sayıldığı bu rejime artık son vermeliyiz ve Kürtlerin ağırlıklı olarak çoğunlukta yaşadığı yerlerin belediyelerine atanan bu kayyım uygulamasına bugün hep birlikte hayır demezsek, bunun ne malum yarın İstanbul’a atanmayacağı demiyoruz, bunun hiçbir farkı olmadığını söylüyoruz çünkü Hakkari’de oy kullanan irade ile Hakkari’de siyasi temsiliyeti olanın irade ile İstanbul’da olanın siyasi iradesi ve temsiliyeti arasında hiçbir fark görmüyoruz. İkisi de kutsal, ikisi de değerli ve ikisine de saygı duymaya davet ediyoruz yetkilileri. 

Kayyım rejimine karşı olmanın yurttaşlık görevi olduğunu unutmayalım 

Kayyımla unutulmamalıdır ki gölgelenmek istenen yalnızca biraz önce saydığımız başlıklar değil, orada yapılmak istenen, genişletilmek istenilen patronaj ağları, mafyatik ilişkiler. Sınır hatlarında ne oluyor ve neden özellikle sınır hatlarına kayyım atamak veya oraya usulsüz taşımalı seçmen taşıyarak oraları elinizde tutmak istiyorsunuz? Ne oluyor orada? Bunu Türkiye kamuoyuna açıklamak zorundasınız. Hangi ilişkiler derinleştiriliyor ve bunu yaparak muhalefeti nasıl aşındırmaya çalıştığınızı da açıklamak zorundasınız. Kayyım rejimine, bu hukuka aykırılığa, bu talana ve bu yıkıma karşı hep birlikte 13 Haziran’da Hakkari merkezde buluşalım ve olduğunuz yerlerde her nerede olursak olalım, bu rejime hayır demenin bir yurttaşlık görevi olduğunu, her birimizin kendi irademize sahip çıkma sorumluluğu olduğunu unutmayalım. Bir kez daha şunu hatırlatalım. Biliyoruz ki kayyım rejimi iflas etti. Bu son çırpınışlar da beyhude çabalardır. Hiçbir mesnetsiz iddia ve yaratmaya çalıştığınız gerekçe ya da komplolar veyahut kumpas davaları ya da soruşturmaları; Türkiye'de özellikle de Hakkari gibi yerlerde, eşitsiz koşullarda her şeye rağmen oy kullanan ve bir arada yaşam hakkına sahip çıkmak isteyen insanların iradelerinden daha güçlü değildir. 13 Haziran'da Hakkari’de kayyım rejimine karşı yan yana gelmek, itirazımızı ve sesimizi yükseltmek için buluşalım. 

9 Haziran 2024