“Ekmek ve Barış İçin Bütçe” şiarıyla 4 koldan Ankara yürüyüşümüz başladı


Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, Grup Başkanvekilimiz Sezai Temelli, bileşen partilerimizin eş genel başkanları ve eşsözcüleri ile MYK, PM ve il-ilçe yöneticilerimizin katıldığı Ekmek ve Barış İçin Bütçe Yürüyüşü Tekirdağ, Batman, Hatay ve Aydın olmak üzere 4 koldan Ankara’ya doğru başladı.

Batman’da bir araya gelen yürüyüşçüler adına konuşan Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:

HATİMOĞULLARI: İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, barınamayanların taleplerini TBMM’ye götüreceğiz 

Bugün Türkiye’nin dört bir yanından bütçeyle ilgili yürüyüşümüzü gerçekleştirmek üzere Batman’dayız. Sadece Batman’da değiliz; Aydın, Hatay ve Tekirdağ’dan Ankara’ya doğru başlayan yürüyüşümüz üç gün boyunca devam edecek. Halklarımızın, işçilerin, emekçilerin, yoksulların, barınamayanların taleplerini, mektuplarını TBMM’ye götüreceğiz. TBMM Genel Kurulunda bütçe görüşmeleri sürerken; aslında halktan, işçilerden, emekçilerden, yoksullardan, barınamayanlardan, gençlerden ve kadınlardan gelen esas talepleri ileteceğiz.

Bütün önergelerimiz AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedildi

Değerli işçi ve emekçi kardeşlerim, Ekmek ve Barış için bütçe istiyoruz. DEM Parti olarak gerek meydanlarda gerekse de parlamentoda yürüyen bütçe görüşmelerinde bu şiarla hareket ettik. Bütçenin bu şekilde oluşturulması ve planlanması için, 40 güne yakın devam eden komisyon aşamasında bütün bakanlıklarla ilgili taleplerimizi ilettik. Verdiğimiz bütün önergeler ne yazık ki reddedildi AKP ve MHP’nin oylarıyla. Muhalefet komisyon aşamasında bütçede bir harf dahi değiştiremedi. Buna izin verilmedi. İşçinin ve emekçinin hakkını savunduğunu iddia eden iktidarın bütçeyi yine faiz lobilerine, sermaye gruplarına, yandaş şirketlere ayırdığını gördük. En önemlisi de barışı konuştuğumuz bu günlerde bütçeyi yine silaha ve özel harp politikalarına ayırmak üzere bir planlama içinde olduklarını gördük.

Batman işçi ve emekçi kentidir

Bugün Batman'dayız. Dört koldan yürüyüşümüzün startını vereceğiz. İlkini şu an Batman'dan gerçekleştiriyoruz. Batman, devrimci yurtsever mücadele tarihi açısından son derece önemli bir kenttir. Batman aynı zamanda bir işçi, emekçi kentidir. Edip Solmazlar, Mehmet Sincarlar, Cengiz Altunlar ve onlar gibi nice devrimci yurtsever canımızı, bedel ödemiş canlarımızı hepinizin huzurunda saygıyla ve minnetle anıyorum. Yine geçmiş dönemde il eşbaşkanlığımızı yapan Mustafa Mesut Tekik'i saygıyla anıyorum. Geçen senenin 28 Temmuz’unda Ekmek ve Adalet Buluşması için Batman’daydık. Mustafa yoldaşımızın, işçi ve emekçi mücadelesinden gelen ve sendikal mücadelede çok önemli görevler üstlenmiş yoldaşlarımızın bu çalışmada emeği çok büyüktü. 

Herkes borçla yaşıyor; yurttaşımız borcu borçla ödüyor

Bugün Türkiye'nin içinden geçtiği ekonomik kriz, dünya ölçeğinde eşine benzerine az rastlanan bir kriz. Enflasyon almış başını gitmiş, hayat pahalılığı almış başını gitmiş. İnsanlar ev kiralarını ödeyemiyor. Emekliler 16 bin TL’ye mahkum edilmiş. Emekliler evlerine et bile götüremiyor. Zaten kirada oturuyorsa vay haline, kirasını bile ödeyemiyor. Kamu emekçileri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bakın, burada çok sayıda anamız var. Burada çok sayıda işçi, emekçi kardeşimiz var. Hepimiz biliriz. Eskiden çocuklarımız kamuda çalıştığında, öğretmen olduğunda, memur olduğunda sevinirdik. Derdik ki hayatı kurtuldu. Ama artık memurun da hayatı kurtulmuş falan değil. Garanti değil. Memurlar, kamu emekçileri, öğretmenler, emekçiler kendi kiralarını ödeyemiyor. Çocuklarının okul masraflarını doğru düzgün karşılayamaz hale gelmiş durumdalar. Hepimiz dönüp cebimize bakalım. Herkes kredi kartıyla yaşıyor, yani borçla yaşıyor. Borcu borçla ödüyor yurttaşımız. Sadece Batman'da en az 26.000 icralık dosya var bu konuyla ilgili. Türkiye ölçeğinde ne kadar çok yurttaşımızın kredi kartının patladığını, kredi kartı yüzünden icralık olduğunu biliyoruz. Milyonlarca yurttaşımızın bu şekilde yaşadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. 

AKP, asgari ücreti işçi ve emekçinin hakkını gözetmeden belirliyor

Bizler şimdi bu açıklamayı yaparken, komisyon Ankara'da asgari ücreti belirlemek üzere toplantısına başlamış. Kim belirliyor asgari ücreti? O masada işçiler yok. Patron ve iktidar belirliyor asgari ücreti. 22.000 TL asgari ücret olur mu? Bu ülkede 16 milyon yurttaşımız asgari ücretle çalışıyor. Onları 22.000 TL'ye mahkum eden bu zihniyeti bir kez daha burada huzurunuzda kınıyoruz. Bugün açlık sınırı 30.000 TL'yi bulmuş durumda. Yoksulluk sınırı 90.000 TL'yi geçmiş durumda. Böylesi bir koşulda asgari ücret; asla peynir ve ekmeğin, yediğimiz etin, içtiğimiz sütün, tüketmek zorunda olduğumuz gıdaların fiyatına göre belirlenmiyor. Patronlar ve onları koruyan AKP iktidarı kendi kafalarına göre, işçinin ve emekçinin çıkarını gözetmeden belirliyor asgari ücreti. Batman'dan Ankara'ya sesimizi duyuruyoruz. Asgari Ücret Komisyonunda toplananlar sesimizi duyun: DEM Parti olarak, asgari ücretin 46.000 TL olarak belirlenmesini istiyoruz. En az senede iki kez enflasyon artış oranına göre bu ücretin yenilenmesini talep ediyoruz.

Bölgesel eşitsizliği Kürt halkına reva gören yönetim anlayışını kabul etmiyoruz

Batman, petrol işçilerinin yaşadığı bir kent. Bir dönem tekstil işçilerinin yoğun olarak çalıştığı bir kentti. Ama artık Türkiye’den sermaye dahi kaçmaya başlamıştır. Sermaye dahi bu kadar antidemokratik bir şekilde yönetilen bir ülkede yatırım yapmak istemiyor. Girdi fiyatları, yani hammaddenin pahalılığı yüzünden de başka ülkelere kaçıyorlar. Tekstil bir dönem Batman’da 50.000'e yakın işçi ve emekçinin çalıştığı bir sektörken, şimdi bu sektörün Mısır'a kaymasıyla birlikte sayı 20.000'e inmiş durumda. Bu ne demektir? Batmanlının daha çok aç kalması demektir. Batmanlının daha çok işsiz kalması demektir. Batman’da esnafın geçinememesi demektir. Başta Batman olmak üzere, özellikle Kürdistan coğrafyasındaki kentlerimizde artan işsizlik ve yoksulluk, bölgesel eşitsizlik neleri yaratmış durumda biliyor musunuz? Buradaki gençlerimizi göçe mahkum etmişler. Neden Batmanlı gencin doğduğu yerde, Batman’da karnı doymasın? Neden yurt dışına gitmek zorunda hissetsin kendini? Bu bölgesel eşitsizliği Kürt halkına reva gören iktidar anlayışını, yönetim anlayışını asla kabul etmiyoruz. Batman halkı, işçiler, emekçiler yalnız değildir. Bu böyle bilinmelidir.

Batman başta olmak üzere kayyımlar acilen geri çekilmelidir 

Değerli Türkiye halkları; yerel yönetim anlayışımızla yönettiğimiz bütün kentlerde işsizlikle, yoksullukla mücadele için DEM Parti olarak programlarımızı geliştirmek ve hayata geçirmek istiyoruz. Batman'da; işsizliğin, yoksulluğun, barınamamanın bu kadar yoğun olduğu bu kentte ne yaptı iktidar? Kayyım atadı, Batman halkının iradesini tanımadı. Batman halkının seçme ve seçilme hakkına darbe vurdu. Bunu asla kabul etmiyoruz ve Batman başta olmak üzere atanmış bütün kayyımların geri çekilmesini acilen istiyoruz. 

Türkiye’de 50 milyona yakın insan açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor 

AKP, 2026 bütçesini “İstikrar ve Refah Bütçesi” olarak adlandırdı. Cumhurbaşkanlığı bütçesi sunulurken Cevdet Yılmaz yaptığı konuşmada sanırsınız ki uzayda bir cenneti anlatıyor. İnsanları kandırmaya çalışıyorlar. Sanki dünyanın en demokratik ülkesinde yaşıyormuşuz. Asla hiçbir insanın aç yaşamadığı, başını yastığa aç koymadığı bir ülke tasavvuru yaptılar. Külliyen yalan ve yanlış bilgiler bunlar! Türkiye'de 50 milyona yakın insan açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. DEM Parti olarak diyoruz ki bu böyle gitmez! Bunun böyle gitmesine izin vermeyeceğiz. İşçilerle, emekçilerle ve yoksullarla beraber yürüteceğimiz bu mücadeleyle bunu hep beraber ters yüz edeceğiz. Bunu da buradan iktidar duysun, Ankara duysun.

Barışın bütçesinin yapılmasını istiyoruz 

Bizler barışın bütçesinin yapılmasını istiyoruz. 27 Şubat'ta Sayın Abdullah Öcalan'ın yapmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı son derece tarihi ve önemlidir. Biz parlamentoda da alanlarda da meydanlarda da şu haykırışımızdan hiçbir zaman vazgeçmedik: Savaşa değil barışa bütçe! Türkiye’de barışın tesis edilmesi için, demokratik bir toplumun tesis edilmesi için bütçenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bizim için bütçe demek, sadece para ve rakam değildir; ülkenin demokratik bir şekilde yönetilmesi demektir. Kadınların şiddet görmediği, eşit işe eşit ücret alabildiği bir bütçeleme sistemi demektir. İşçinin, emekçinin onurlu bir şekilde hayatını yaşayabilmesi demektir. Bizim için bütçe demek, Kürt halkının kendi anadiliyle eğitim görmesi ve kendini her yerde özgürce ifade etmesi demektir. Bütçe demek bir yönetim anlayışıdır. Planlama ve bütçeleme, yönetim anlayışına göre yapılır. Bu nedenle de biz, son gün yapılacak oylamada iktidarın bütçesine hayır diyeceğiz. Hep beraber savaşa ve ranta ayrılan bütçeye hayır diyeceğiz. 

Emeklilerin aldığı para gülünç bir para, bunu kabul etmek mümkün değil

Bakın, 16 milyonu aşkın emekli var bu ülkede. Emeklilerin aldığı para gerçekten gülünç bir para. Bunu kabul etmek mümkün değil. Biz emeklilerin maaşının asgari ücret düzeyine çekilmesini, yani öngördüğümüz miktar olan 46.000 TL'ye çekilmesini istiyoruz. İhtiyacı olan herkese temel gelir desteğinin sağlanmasını istiyoruz. Vergi adaleti sağlanmalı. Esnafımız kan ağlıyor, ücretli işçi kan ağlıyor. Verginin en önemli yükünü yoksul, işçi, emekçi karşılıyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. DEM Parti olarak bu ülkeyi yönettiğimizde azdan az, çoktan çok vergi alarak vergi adaletinin sağlanması için çalışacağız. 

Gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet istiyoruz

Eğitim ve sağlık kesinlikle parasız olmalıdır. Bugün çocuklarımız okula giderken anneleri hazır bir su, bir süt dahi veremiyor. Öğrencilere okullarda en az bir öğün yemeğin ücretsiz verilmesini istiyoruz. Çocuk emeğinin sömürüldüğü MESEM’ler kesinlikle kaldırılmalıdır. Dikkat edin kaç çocuk çalıştığı iş yerinde tacize uğradı, tecavüze uğradı. Çocukların emeği sömürülüyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Çocuk hakları merkeze alınmalı ve en iyi şekilde bir planlamayla çalışma yürütülmelidir. Ayrıca KHK'lılar mutlaka görevlerine iade edilmelidir. Engelli istihdamı sağlanmalıdır. Gençlerin KYK borçları silinmelidir. Her yerde mobbinge maruz kalan, güvencesiz çalışan, taciz ve tecavüz tehdidi altında bulunan kadınların güvenceli işlerde çalışması için de elimizden gelen her türlü çalışmanın ve çabanın içinde olacağız. Bizler gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet istiyoruz.

Ekmek kavgası aynı zamanda bir onur mücadelesidir

Sözlerimi değerli Orhan Kemal'in bir romanından alıntıyla tamamlayacağım. "Ekmek kavgası sadece karnı doyurmak için değildir. Ekmek aynı zamanda bir insanın onuru demektir. Ekmek kavgası aynı zamanda bir onur mücadelesidir”. Ekmek ve barış mücadelesini bizler sonuna kadar devam ettireceğiz. Batman'dan sözümüz olsun ki bu ülkede barış ve adalet tesis edilene kadar, Kürt kardeşlerimiz eşit yurttaş olana kadar, işçi ve emekçi kardeşimiz bu ülkede onurlu bir şekilde yaşam sürene kadar mücadelemiz devam edecek. Serkeftin, Serkeftin, Serkeftin.

 

BAKIRHAN: Bütçede asgari ücretliler, emekliler, kadınlar, öğrenciler yok

Tekirdağ Çerkezköy’de bir araya gelen yürüyüşçüler adına konuşan Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan da şunları söyledi:

Bugün çok önemli bir şey yapıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında şu anda “Ekmek ve Barış İçin Bütçe” talebiyle kentler yola çıkıyor. Ankara’da bir araya geleceğiz. Bütçenin görüşüldüğü bu süreçte emekçinin, kadının, gencin, asgari ücretlinin, çiftçinin, küçük esnafın hakkını ve hukukunu savunmak için hep birlikte Ankara’da sesimizi yükselteceğiz. Konuşmama başlarken Çorlu’da tren kazasında yaşamını yitiren arkadaşlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.

Türkiye’de bütçe görüşmeleri Meclis’te yapılıyor. Komisyon aşamasını izlediniz. 23 yıldır ülkeyi yöneten bu iktidarın 2026 yılı bütçesinde yine asgari ücretliler yok, emekliler yok. Kadınlara dönük bir bütçe yok. Barınamayan öğrenciler için herhangi bir şey yok. Varsa da yaşamlarını değiştirebilecek, kolaylaştırabilecek bir bütçeye rastlamadık. Komisyonda milletvekillerimizle birlikte siz emekçilere, Kürtlere, ezilenlere, asgari ücretlilere, öğrencilere, kadınlara layık olmak için çok ciddi bir mücadele yürüttük. Meclis çatısı altında emeklinin, asgari ücretlinin, geçinemeyen yurttaşlarımızın hakkını hukukunu bu kadar çok savunan bizim dışımızda bir parti var mı, bunu halkımız takdir edebilir. Çünkü biz bir emekçi partisiyiz, asgari ücretlilerin partisiyiz. Geçinemeyen ama insanca yaşamak için mücadele eden Türkiye’deki yoksul ve ezilenlerin partisiyiz. Tabii ki biz sizin hakkınızı müdafaa edeceğiz, tabii ki savunacağız. Bu bütçeyi yapan iktidarı eleştireceğiz. 

Faiz lobilerine, sermayeye ve silahlanmaya bütçe var!

Bütçe kalemlerine baktığımızda; sermayeye bütçe var, silahlanmaya bütçe var, faiz lobilerine bütçe var. Öğrenci nerede diye sorduğumuzda, “Bütçemiz yeterli değil” deniliyor. Faize var ama öğrenciye bütçe yok. Sermayeye var ama kadına bütçe yok. Emekliler ve asgari ücretle çalışan yurttaşlarımız birçok yerde kirasını dahi ödeyemiyor, çocuğunu okula gönderemiyor. Yeterince beslenemiyor. Yeterince beslenemediği için çeşitli hastalıklarla karşı karşıya kalıyor. Okula giden öğrencinin kitapları, çantası, giyimi kuşamı neredeyse ailelerimiz tarafından karşılanamıyor. Ama Maliye Bakanı, Ekonomi Bakanı, bu ülkeyi yönetenler, “Refah içerisinde yaşıyoruz. Bu ülkede emekçinin sorunu yok” diyorlar. “Abartıyorsunuz” diyorlar. Biz abartıyor muyuz? Siz geçiniyorsunuz da biz yalan mı söylüyoruz değerli halkımız? Gerçekten geçinebiliyor musunuz? Kiranızı ödeyebiliyor musunuz? Hiç çekinmeden markete gidip -bırakalım lüks tüketim malzemelerini- ailenizi besleyebilecek alışveriş yapabiliyor musunuz? Hayır. 23 yıldır sermaye dostu olan, bütçeyi sermayeye ayıran bu iktidarın gündeminde sizler yoksunuz. Dedik ki madem bu iktidar asgari ücretliyi, emekliyi, kadını, genci, her gün kepenk kapatan esnafı düşünmüyor; biz de gidelim oralarda onların dertlerini dinleyelim, taleplerini alalım, Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya yürüyelim. Tam bütçe görüşmelerinin yapıldığı sırada Ankara'da Meclis’in önünde emekçinin, ezilenin, asgari ücretlinin hakkını haykıralım. Hem Meclis’te sahiplenelim hem de Ankara'da emekçinin, ezilenin, emeklinin sesi soluğu olalım dedik. Onun için buradan başladık. İnşallah hem Meclis’te hem sokaklarda verdiğimiz bu mücadeleyle birlikte emeklimiz daha iyi bir ücret alır, asgari ücret istediğimiz oranda artar. 

Öğrenciye bir öğün yemeği düşünmüyorsanız ülkeyi nasıl yöneteceksiniz?

Bakın, asgari ücret için komisyon görüşmelerinde dedik ki asgari ücret en az yoksulluk sınırının yarısı olsun, yani 46.000 lira olsun. Biliyorum 46.000 lirayla da geçinmek zor. Ama şimdilik 46.000 lira olsun, yılda iki defa da enflasyona göre artırılsın dedik. Ya emekli neredeyse dışarı çıkamıyor. Dedik ki emeklilerin de en düşük maaşı yine 46.000 lira olsun, yılda iki defa güncellensin. Dedik ki geçinemeyen ailelerimize gelir desteği sağlansın. Öğrencilerimizi okula gönderiyoruz ama emin olun yeterince beslenemedikleri için derslerine de yoğunlaşamıyorlar. Günde bir öğün dedik ki öğrencilere yemek verilsin. CEO'lara var, faize var, topa tüfeğe var, operasyona var ama öğrenciye bir öğün yemek verin dediğimizde bütçede para yok diyorlar. Siz bu ülkenin bütçesini harcarken öğrenciyi, onun bir öğün yemeğini düşünmüyorsanız ülkeyi nasıl yöneteceksiniz? Niye yönetiyorsunuz? Dedik ki emekli rahat geçinsin, kadınlara bütçe ayrılsın. En büyük sorumluluk kadın arkadaşlarımızın sırtında. Yani Türkiye mutsuz, Türkiye geçinemiyor, ekonomi iyi değil. Bunu haykırmamıza rağmen Meclis’tekiler duymak istemiyorlar. Onlar gayet refah içerisinde yaşadığımızı, böyle bir ülkede olduğumuzu zannediyorlar. İnşallah Çerkezköy'den, Türkiye'nin dört bir yanından yüzlerle, binlerle, on binlerle yola çıkarak ve daha gür bir şekilde Ankara'da, Meclis’te haykırarak, Türkiye’de halkın ve emekçilerin ne yaşadığını bilmeyen bu iktidarı uyandırırız. 

Toplumsal barış olacaksa önce ekonomide adalet ve barış olmalıdır

Bakın, topraklarımız verimli ama geçinemiyoruz. Niye? Çünkü adil bir bölüşüm yok? Peki adil bölüşümü sağlayacak olan bu iktidarın kendisi değil mi? Adil bölüşümü sağlayacak olan bu iktidarsa, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Kaçmamalıdır, topu dışarı atmamalıdır. 2026'da da emekçileri, asgari ücretlileri, emeklileri yine açlığa ve yoksulluğa mahkum etmemelidir. Eğer toplumsal barış olacaksa önce ekonomide adalet ve barış olmalıdır. Ekonomik adalet emin olun ki barışların en büyüğüdür. Ekonomide adaleti sağlamayan bir iktidar toplumsal barıştan bahsetmesin. İnsanlar intihar ediyor. Duyuyor musunuz? Dünyada en yüksek intihar oranları artık Türkiye'de. Bölgedeki yoksul Kürt illerinde yaşanıyor. İnsanlar durduk yere intihar etmiyor. Faturasını ödemediği için intihar ediyor. Asgari ücret konusunda teklifimizi sunduğumuz zaman bu miktara çok dediler. Ama sermaye vergi indirimi yaptıklarında çok demiyorlar. Bütçe kalemlerindeki en büyük kalem sermayeye sağlanan imtiyazlardır. İş adamına, holdinge, fabrikatöre vergi indirimi yapıyor, teşvik veriyor. Ama asgari ücrete gelince yüzde 15-20 zam yeter diyor. Bu iktidarı uykudan uyandırma zamanıdır. Bu iktidara güçlü bir mücadeleyle, sesimizle, emekçiye ve ezilene sahip çıkarak gerçeği hatırlatmak bizim boynumuz boynumuzun borcudur.

Barışın tartışıldığı bir yerde bütçeden silahlanmaya niye yüzde 34 pay ayırırsın?

Geçen gün Meclis’te bütçe konuşmalarında çok önemli bir şey söyledik. Ne güzel, Sayın Öcalan bir eşik açtı, bir kapı araladı. Türkiye'de barışın olması için çok büyük bir sorumluluk üstlendi. Ne güzel, PKK kendini feshetti. Silahlar bırakılıyor, bırakılacak. Türkiye iç barışını sağlayacak. Sermayeye, silaha, faiz lobilerine vermiş olduğunuz milyarlarca doları emekçiye, ezilene, asgari ücretliye verin dedik. Biz öyle dedik ama onlar tam tersine bütçede silah ve milli savunma giderleri için yüzde 34 artış yaptılar. Barışın tartışıldığı bir yerde sen silahlanmaya bütçeden niye %34 pay ayırırsın? Değil mi? Çatışma olmayacak, şiddet olmayacak. Şiddetin ve çatışmanın olmayacağı bir Türkiye'de bütçe kime ayrılır? Emekçiye, ezilene ayrılır. Onlar tersini yapıyorlar, yani sizi yok sayıyorlar. Sizin geçiminizi düşünmüyorlar. Çocuklarınızın ne yiyip içtiğiyle ilgili değiller. Varsa yoksa kendileriyle ilgileniyorlar, gelecekleriyle ilgileniyorlar. Koltukları ve iktidarlarıyla ilgileniyorlar. Peki, bu sadece onların mı suçu? Tabii ki değil. Bizim de suçumuz değil mi? Biz ezilenler, emekliler, asgari ücretliler, barınamayan öğrenciler, her gün katledilen kadınlar bir araya gelip güçlü bir mücadele yürütebilseydik, iktidar bizim sorunlarımıza böylesine duyarsız kalabilir miydi? Hayır. O zaman ne yapacağız? Bugünden tezi yok ezilenler, geçinemeyenler, kirasını ödeyemeyenler, çocuğunu okutamayanlar, iş bulamayanlar olarak partimizin etrafında bir araya gelecek ve daha demokratik bir Türkiye’yi, ekonominin adil dağıtıldığı bir Türkiye’yi, insanların alın terinin karşılığını aldığı bir Türkiye’yi, insanların geçim sıkıntısı çekmediği bir Türkiye'yi yaratmak için daha çok mücadele edeceğiz. Yani yürüyeceğiz. Hem sokaklarda hem fabrikalarda mücadele edeceğiz. Hakkımızın, alın terimizin karşılığını arayacağız. Biz de size söz veriyoruz: Hem sizinle birlikte sokaklarda, fabrikalarda direneceğiz, mücadele edeceğiz hem de Meclis’te size layık, sizin hakkınızı savunan bir duruş içerisinde olacağız. Ama güç vermenizi istiyoruz, omuz vermenizi istiyoruz.

Ekmek ve barış için daha fazla dayanışmaya ve mücadeleye çağırıyoruz

16 milyon emekli, sessiz kaldığı müddetçe emin olun ki ezilmeye mahkumdur. Milyonlarca asgari ücretli, alın terinin hakkını aramadığı müddetçe bu iktidarın umurunda olmayacaktır. Dolayısıyla kimin umurundaysa onun yanında olacağız. DEM Parti’nin umurundasınız. Çünkü sizler asaletli, onurlu insanlarsınız. Çünkü sizler kimliğine, demokrasisine, özgürlüğüne sahip çıkan insanlarsınız. Barışa sahip çıkan insanlarsınız. Barışa sahip çıkan insanların başımızın üstünde yeri var. Bizler de söz veriyoruz Çerkezköy'den: Sadece bugün değil, sadece bütçe görüşmelerinde değil, var olduğumuz müddetçe, Meclis’te olduğumuz müddetçe, tabelamız binamızın duvarlarında asılı olduğu müddetçe sizin yanınızda olacağız. Hakkınızı savunacağız, hukukunuzu savunacağız, insanca yaşayacağımız demokratik bir Türkiye'yi savunacağız. Hep birlikte güzel ve iyi günlerde yaşayacağımız bir Türkiye mücadelesini hep birlikte yürüteceğiz. Var mısınız?  Biz size inanıyoruz. Siz kendinize inanırsanız çok şey başarırız. Türkiye'nin yüzde 70'i, 80'i yoksulluk yaşıyor. Türkiye'nin yarısından fazlası yoksulluk sınırı altında bir ücretle geçiniyor. Çoğunluk olan biziz, çok olan biziz. Üreten biziz, alın teri döken biziz. Ama hakkımızı alamayan da biziz. Hakkımızı almak için, ekmek ve barış mücadelesini başarıya ulaştırmak için daha fazla dayanışmaya, mücadeleye hepinizi çağırıyoruz.

TÜRKOĞLU: Bütçe kadın emeğinin sömürüsü üzerine kurulmuştur

Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu Aydın’da yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Ekmek ve Barış İçin Bütçe”, Meclis’te görüşülen bütçenin karşısında alternatif bir sestir. Bizler kadın yoksulluğunu ortadan kaldırmak için, var olan şiddet kültürüne karşı eşit ve özgür bir yaşam için yürüyeceğiz. Bugün burada tarım işçisi kadın arkadaşlarımızla, emekçilerle yan yana geldik. Elbette ki tarım işçisi olmak bu ülkede kolay değil. Bir yandan yerinizi yurdunuzu terk ediyorsunuz ve geçinebilmek için insani olmayan koşullarda hayat mücadelesi veriyorsunuz. Ne yazık ki bu iktidarın gündeminde tarım işçileri yok. Bu bütçe kadın emeğinin sömürüsü üzerine kurulmuştur. Bizler bakanlıkların bütçeleriyle ne yapmaya çalıştıklarını buradan teşhir ediyoruz. 

Dilovası’nda sağlıksız iş koşulları insan yaşamına neden oldu

Çalışma Bakanlığı, kadınların güvenceli çalışmasını hiçbir şekilde dert etmiyor. Eşit işe eşit ücret için hiçbir politika üretmiyor. Çalışanların, emekçilerin güvenlikli iş alanlarına sahip olmasına dair politika üretmiyor. Bunu Dilovası’nda 6 kadının katledilmesinden görüyoruz. Orada sağlıksız iş koşulları, güvencesiz yaşam koşulları, bir ekmeğe ulaşmanın maliyeti insan yaşamına neden oldu. İşte bunların her biriyle mücadele etmek bizlerin görevidir. 

Kadının güçlenmesine dahi hiçbir şekilde bütçe ayırmıyorlar

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı her geçen gün kadın emeğini sömürü düzenine nasıl entegre ederim diye uğraşıyor. Kadınların güvencesiz işlerde çalışmasını esnek çalışma modelleriyle hayata geçirmeye çalışıyor. Aile politikaları üzerinden kadına yönelik şiddet günbegün artıyor. Her gün kadın katliamları yaşanıyor ama kadınların sığınabileceği bir sığınak, şiddetle mücadele edilecek bir alan bırakmıyorlar. Kadının güçlenmesine dahi hiçbir şekilde bütçe ayırmıyorlar.

Yine biliyoruz ki bugün Adalet Bakanlığı ve birçok diğer bakanlık adaleti ortadan kaldırmak için çalışma ve faaliyetler yürütüyor. Adaletsizliğin günbegün büyüdüğü yerde aslında sosyal adalet de olmaz. Ekmeğe ulaşma açısından da bir adalet söz konusu olamaz. Bunların her birinin bir savaş sisteminden kaynaklı olduğunu söyledik. Barış ve Demokratik Toplum Süreci ile birlikte aslında bu bütçenin barışa dair bir bütçe olması gerekir. İnsana, kadına, gençliğe, doğaya dair bir bütçe olması gerekirken; adeta savaş politikalarını devam ettiren, doğa ve kadın düşmanı, gençleri geleceksiz bırakan bir bütçeyle tekrardan karşımıza çıktılar. Kadınların talepleri bellidir: Hepimiz eşit, özgür ve onurlu bir yaşam istiyoruz. Hepimiz barış içinde, eşitlik içinde yaşamak istiyoruz. Hepimiz bir demokrasi sistemi içerisinde bu ülkede ortak vatanda eşit bir şekilde yaşamak istiyoruz. Yine kadın yoksulluğunun ortadan kalkması için kadınların güvenceli bir yaşama ihtiyacı var. Yine işsizlikle mücadelede güvenceli işlere hepimizin ihtiyacı var. Eğer ki bu iktidar bunları bizden çalarak kendisini var ediyorsa, biz de hakkımız olanı onlardan geri almak zorundayız.

TEMELLİ: Bu bütçenin tek derdi sermayedir

Grup Başkanvekilimiz Sezai Temelli ise Hatay’da yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Kent rantları uğruna insanların yaşam haklarını yok sayanlar, şimdi de müteahhit hakları uğruna bu adaleti yok saymaya devam ediyorlar. Bunun karşısından olmaya ve adalet arayışımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Değerli Samandağ halkı, buradaki çiftçilerin ve esnafın sorunlarını dinledik. Meclis’te bir bütçe görüşmesi var, bu görüşme sokaktan kopmuştur. Kapalı duvarlar arasında bir bütçe görüşmesi sürüyor. Bu kabul edilemez. Çünkü halkın, çiftçinin, emekçinin sorunları ve yoksulluk bu denli şiddetliyken bütçenin haline baktığımızda, topluma, halka ve insana yabancılaştığını görüyoruz. Bu bütçenin derdi esnaf, çiftçi, emekçi ve kadın değildir. Bu bütçenin tek derdi sermayedir. Sermayenin çıkarlarına ve militarist askeri bürokrasinin güvenlikçi anlayışına hizmet eden bir bütçeden başka bir bütçe karşımızda yok. Buna karşı DEM Parti olarak, sokağın partisi olarak, emekçinin, çiftçinin, kadının partisi olarak sokaklardayız. İşte sizlerle burada bir aradayız.

Ülkeyi çöküşe sürükleyen bütçelerinize itirazımız var

Ekmek ve barış mücadelesini vermeye devam ediyoruz. Bu amaçla da Türkiye'nin dört bir yanından ekmek ve barış bütçesi adına bugün yürüyüş başlatıyoruz. Geçtiğimiz her yerde de sizin sesinizi ve taleplerinizi Ankara'ya, o kapalı duvarlar arasına kendini saklayan iktidara götüreceğiz. Diyeceğiz ki halkın sesini duymak zorundasın. Halkın haklarını halka vermek adına bütçe yapmak zorundasın. Tam 24 yıldır sermaye adına yaptığın ve sonuçta da aslında koca bir ülkeyi çöküşe sürüklediğin bütçelere itirazımız var. Bize ait olanı istiyoruz, var ettiğimiz zenginlik bize aittir. Bu zenginliğin bizim elimizden alınıp sermayeye, bir avuç zengine ve savaş baronlarına peşkeş çekilmesini kabul etmiyoruz. Bize ait olanı istiyoruz diyeceğiz. Bu amaçla da mücadelemizi Türkiye'nin her yerinde bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da hep birlikte, tüm halkımızla birlikte sürdürmeye devam edeceğiz. 

Esnafı ve çiftçiyi desteklemek yerine nasıl daha fazlasını halktan koparırım derdindeler

En büyük mağduriyetlerden birinin yaşandığı bir kentteyiz. Bu kentin sorunları aynen devam ediyor. İşte Antakya, Samandağ. Bu bölgede ortaya çıkan tablo aslında hiçbir şeyin sağlıklı bir çözüme kavuşturulmadığını bize gösteriyor. Biraz önce dile geldi, mücbir sebep. O denli büyük bir talan var ki. O israfa, o talana kaynak yetiştirmek için aslında bu mücbir meselesinde bile attıkları adım bize bunu gösteriyor. Dert budur. Esnafın sorunlarında da aynı şeyi yaşıyoruz. Şimdi basit usulden gerçek usule geçirmeye kalkıyorlar. Esnafı desteklemek ve çiftçiyi desteklemek yerine, halktan daha nasıl fazlasını koparırım peşindeler. Daha çok vergi. İnsanlar vergiyi ne için öder? Kamu hizmeti almak için öder. Çiftçinin desteklenmesi için öder. Ucuz gıdaya, sağlıklı gıdaya erişmek için öder. İnsanlar vergiyi ne için öder? Aslında esnafın güçlenmesi için, çarşının ve pazarın canlı kalması için öder.

Bu bütçede silaha değil barışa kaynak ayrılsın

Sayın Abdullah Öcalan'ın yapmış olduğu açıklamadan sonra ortaya çıkan iklim artık bizim için önemli bir dönemdir. Bu dönem barış için mücadele dönemidir. Bu sadece ve sadece onların istediği, onların yönettiği bir şey değil; tam tersine bizim mücadelemizle var edeceğimiz bir dönem. Hem Türkiye'de hem Suriye'de hem tüm Ortadoğu'da bizler barışımızı istiyoruz. Bugün Suriye'de yaşananları görüyoruz. Suriye'de Alevi toplumuna karşı, Dürzilere karşı, Hıristiyanlara karşı, Kürtlere karşı tekçi bir zihniyetin saldırıları, katliamları var. Nasıl ki geçmişte yaşananlar bütün acılarıyla ortadaysa bugün bu acıların tekrar etmesini istemiyoruz. O yüzden de hem Suriye'de hem Türkiye'de halkların bir arada yaşayacağı demokratik rejimlerin hayata geçmesi için barış mücadelesi veriyoruz. Suriye'de yaşayan bütün halkların söz, yetki ve karar sahibi olmasına, yerel demokrasiyle Suriye'yi demokratikleştirme mücadelesine Türkiye destek vermelidir. Türkiye hala savaş politikalarıyla, yayılmacı politikalarla Suriye'ye yaklaşamaz. Suriye'ye böyle yaklaştıkça Türkiye'de barışını var edemez. Suriye ile Türkiye ortadan geçen bir sınırla ayrılamaz. Suriye ile Türkiye'nin bağları çok güçlü bağlardır ve bu bağları dikkate alan bir politikayı üretmek zorundayız. İşte o yüzden diyoruz ki bu bütçede silaha değil barışa kaynak ayrılsın. Geçmişte olduğu gibi sadece ve sadece militarist bir akılla bütçe hayata geçmesin.

 

Öte yandan yarın da devam edecek yürüyüş, 14 Aralık’ta Ankara’da sonlanacak. Meclis önünde yapılması planlanan açıklamaya Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan da katılacak.

12 Aralık 2025