
İmralı Heyeti Üyemiz ve Meclis Başkanvekilimiz Sırrı Süreyya Önder’i son yolculuğuna uğurluyoruz. AKM’de düzenlenen törene siyaset ve sanat dünyasından binlerce kişi katıldı. AKM’deki törene katılanlar arasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Efkan Ala, İstanbul Valisi Davut Gül, MHP’li Celal Adan ve çok sayıda siyasetçi katıldı. Tabutu, karanfiller ve barış simgesi olan zeytin dallarıyla bezenirken, duygusal anlar yaşandı. Anmada Sayın Öcalan, Mesud Barzani ve Bafil Talabani'nin taziye mesajları okundu. Törende yapılan konuşmalar şöyle:
Kızı Ceren Önder Kandemir:
Merhaba, çok teşekkür ederim gelen herkese, ben ne zaman bişey yazsam babamı arayıp telefonda sesli okurdum. Onunla tek bir kişi gibiydik, sanki kendime okur gibi okurdum. Ona okurken hatalarımı görürdüm. Ona geçen hafta bir mektup yazdım. Onu size okumak istiyorum. Ona sesli okuyorum, beni duyduğunu biliyorum baba.
Baba, hayatın bütün rengi gitti. Benim bildiğim hayat bitti. Yeni bir hayat başlıyor şimdi, ürkütücü bilinmezlikle dolu. Daha önce hiç bilmediğim bir şeyi senden duyma ihtimalimin kaybolduğu, mavrasız. Kendimi bildim bileli seni kaybetmekten korktum. Bu benim tek kabusum, zaafım, burnumdaki sızı, yutağımdaki yumru, karın ağrımdı. Öyle iyi, öyle benzersindin ki, "bu adam sadece ölerek bana acı çektirebilir" derdim. Gece gece çaldığın kemanın, cümbüşün, udun sesi, bir çırpıcı ezberden okuduğun şiirler... Günde beş kere ve her birinde sanki yeni buluşmuşuz gibi çıktığımız kahveler, evlere sığamayışın, kimseye kıyamaman, iyiliğe üşenmemen, kimseye gücenmemen, kalp kırkmaktan bile daha çok korkman birinin onurunu kırmaktan...
Baba kalbim kırık diye arardım, baba grip oldum, baba öksürüğüm geçmiyor, baba kedim öldü, baba aşık oldum, baba uyku tutmadı. Ben babalığına çok doydum. Şimdiye kadar verdiğin, tek bana değil oğluma ve onun çocuğuna bile yeter. Bir babaya ihtiyacım kalmayıncaya kadar doyurdun beni. Ama dostluğuna doyamadım. O dostluğa doyulur mu? Şimdi öfkelenmek istiyorum. "İki hafta sonra barış protokolü imzalanacak, sonra rahatız, ameliyat da olacağım". İki haftada ne olacak demene kızmak istiyorum, açlık grevlerine, cezaevlerine, işkencelere, bir tek kendinle ilgilenmeyişine kızmak istiyorum. Yapamıyorum.
Bana Kandıra Cezaevi’nden gönderdiğin bir mektup yüzünden kızamıyorum. "Gidecek yolu olmayan, bir amacı olmayan ama hep yanında olan bir babayı sen istemezdin" demiştin. Şimdi gitmek zorunda olmamanı istemez miydim? Sana öfke duyanlar için "yoksulluğun ve yoksunluğun öfkesi bu, sakın içinde nefret biriktirme" diyordun. Doğduğundan beri yoksulluk, yoksunluk ve yetimlikle geçen ömründe sen öfkeni nereye sakladın? Ben hiç görmedim. Herhalde kalbine. Bir tek mülk edinmeden, ikinci bir kazağı almadan, kimseden bir şey istemeden, borçsuz ve harçsız, boğazını değil onurunu besleyerek yaşadığın bu dünyadan gidiyorsun baba. Giderken neşemin birazını Can ve Yasin’e bırakarak ama rengin tamamını alarak, sana doyuncana sevgi verebildim. Her gün söyledim sevdiğimi, doyuncana öptüm, kokladım. Şimdi tüm renklerimle senin olsun. Gerçi sen orada da dostlarını bulursun. Gülten abla nerede, Pervin abla nerede? Artık dinlen turna kuşum biz iyi olacağız. Çocuklara hep seni anlatacağız. Şakaların ağzımızda eğreti dursa bile taklit etmeye çalışacağız. İçimde tam tarif edemediğim bir huzur var şimdi. Artık mücadele etmek zorunda olmadığını bilmenin huzuru. Seni ayakta son gördüğümüz gün bize bir poşet portakal ve bir kova yumurta vermiştin. Can için daima bir cebinde mandalin, bir cebinde fıstık ezmesi taşımanı, teneke kutulardaki ballara ve dinlenme tesislerine olan özel sevgini hiç unutmayacağım. Seni ayakta gördüğümüz son gün arabana binmeden önce bize söylediğin son cümle kulağımı tırmalıyor şimdi. "Cano’nun düğünü görmeden gitmeyeceğim". Tutmadığın sözün yoktu, gittin mi? Barışı görmek istiyordun. Çocukların yetim kalması kalbini parçalıyordu. Sütten de ağzın hiç yanmıyordu.
Bir tür barış mıydı bilmiyorum ama hastane koridorlarındaki sınıfsız, bayraksız, hüzünlü, umutlu kalabalıkta barışa benzer bir şey gördüm ben. Gözün arkada, aklın bizde kalmasın. Bana güzel sesinle okuduğun dizelerle: Biliyorum yağmur yağmaz yukarı doğru yeniden, acımaz olur, silinir gider izi bıçağın. Ama hiçbir rüzgar dolduramaz boş kalan yerini. Bir yaşamdan ötekine, birlikte uçan turnaların yerini, gökyüzünde. Seninle gurur duyuyorum.
Kardeşi Ali Fuat Önder:
Değerli dostlar, abimin deyişiyle merhaba yoldaşlar, 2011 yılında gazete, radyo, televizyon ve sinemayla yoğun bir şekilde meşgulken bir gün bir sürpriz yaparak siyasete girebileceğini bize söyledi. Ben şaşırmıştım. Nedenini sordum neden niye, şunu yapmak istiyorum dedi. 59 yıllık abimdir, ruhunu iliğini, kemiğini, samimiyetini, ciddiyetini herkesten çok bilirim. Şunu yapmak istiyorum dedi. "Bu ülkede bu kanın, bu acının durması gerekir" dedi. "Hiçbir malım mülküm yok. Ceren'e yaşanabilir bir ülke bırakmak istiyorum". Siyasete giriş gerekçesi bu oldu. Malı ve mülkü yok ama arkada dağlar gibi sizleri bize bıraktı.
Bir muradı vardı. O da barış. Gözünde kalacağını da düşünmüyorum. Sizleri gördükten sonra bunun bir şekilde vücut bulacağına, bunun bir şekilde hayata geçeceğine inancım sonsuz. Son olarak bir şey söylemek istiyorum. Kendisi burada olsaydı şöyle bir veda ederdi: "Sevene de sövene de selam olsun" derdi.
Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları:
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, bugün hepimiz çok zor bir görevle karşı karşıyayız. Barışın elçisi, her düşünceden, her fikirden, her milleten, her dilden, her cinsiyetten insanın barış elçisi olan sevgili Sırrı Süreyya Önder’i bugün hep birlikte sonsuzluğa uğurlayacağız. Sevgili Ceren, sevgili Ali abi, tekerlekli sandalyesiyle günlerce hastanede nöbet bekleyen sevgili Sırrı hocamızın annesi, içine içine ağlayan kız kardeşleri, Türkiye’de bütün halklar, siyasi parti temsilcileri, STK temsilcileri ve her kesimden insan bir şifa nöbetindeydi. Kimi hastanedeydi, kimi hastaneni önündeydi, kimi ise evinde mahallesindeydi ama herkesin duası sevgili Sırrı Süreyya Önder’in bu hastalığı atlatması ve aramızda olmasıydı, ne yazık ki olmadı. Hastalandığı ilk andan itibaren desteğini, duasını esirgemeyen her kesime partimizi adına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bir teşekkür de gece gündüz çalışan sağlık emekçilerine. Büyük bir inançla, umutla "bunu da aşabiliriz, zor bir rahatsızlık olsa da biz bunu da aşmak için bilimin bütün olanaklarını seferber edeceğiz" diyerek seferber olan sağlık emekçilerine ve gece gündüz orada haber nöbetinde olan, Türkiye ve dünyanın halklarına haberi ulaştıran değerli basın emekçilerine sizlerin huzurunda sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum.
Sevgili Sırrı Süreyya Önder’in hastalığı ve oradaki her kesimin sahiplenişi aslında Sırrı Süreyya Önder’in büyük bir inançla icra etmeye çalıştığı demokratik toplum ve barış mesajının bir aradalığıydı. İşte o hastane önündeki bir araya geliş, toplumdaki birleştirici duygu bu topraklarda barışa, demokrasiye duyulan özlemin sembolüydü. Sevgili Sırrı Süreyya Önder sen sadece bir yazar, bir sanatçı ve siyasetçi değilsin. Milyonlar seni kendi hikayesi olarak gördü. Senin hayat hikayen onların da hayat hikayesiydi, senin hayat hikayen bu coğrafyada yaşayan işçilerin, emekçilerin, kadınların, yoksulların, bu coğrafyada yaşayan ötekileştirilmiş halkların ve inançların hikayesiydi. Ondan bu kadar yürek acısı, ondandır bu kadar hepimizin yürek acısı. Her ağrıyı, her sızıyı atlatmayı başardın bunu da başaracağına yürekten inanıyorduk, ama olmadı. Pankartlar yazıldı, sosyal medyada mesajlar yazıldı. Diren Sırrı abi, diren Sırrı baba, diren baboş ve diren Barış Elçisi dendi. Çok direndin biliyoruz, ama olmadı.
Sevgili Sırrı Süreyya Önder senin hastalığın toplumda büyük bir birleştirici rol üstlendi, hastayken de birleştirdin toplumu çünkü sen ne olursa olsun bu topraklarda barışı zorladın. Türk için, Kürt için, Arap için. Tanımadığın milyonlarca insan için. Hapishanedeki için, sürgündeki arkadaşın yoldaşın için, gözyaşı dinmeyen Kürt anneleriyle Türk annelerinin gözyaşı dinsin diye çaba harcadın. Bir nebze de olsa yüzleri gülsün diye çaba harcadın. Evet Sırrı hocam Barış ve Demokratik Toplum Çağrısına sımsıkı sarıldın. Gerçek olsun diye çok çabaladın. Bedenin biyolojik olarak bu kadar dayanabildi ama barışa inancın gerçekleşmek üzere dipdiri, capcanlı duruyor. Senin bu mücadelede ödediğin bedel çok. Sen ve senin gibi bu mücadelede bedel ödeyen bütün canlarımızı, yoldaşlarımızı buradan saygıyla anıyorum, sen başta olmak üzere hepsinin önünde sevgi ve saygıyla eğiliyorum.
Memleketten gelen acı da olsa acıyı bal eyledin, "başaracağız, barışacağız" dedin. Bundan hiç vazgeçmedin çünkü bu sen bu ülkeyi bekleyen tehlikelerin farkındaydın. Çünkü sen ateşe körükle giden, güzelim Ortadoğu’yu sürüklemek istedikleri savaş ve çatışma zemininin farkındaydın. Bu yaşanan acıları çok iyi idrak ediyordun, farkındaydın Türkün, Kürdün, Sünninin, Alevinin yani her kesimin barışa ihtiyacı olduğunun, barışın herkes için bir nefes olacağının. Ondandır yaralandı ve yoruldu kalbin. Çalıştın çabaladın ama bize hep şunu söyledin. "Aha bu sefer olacak, başaracağız" dedin. "Vallahi de billahi de başaracağız" dedin. Biz de buna inanıyoruz Sevgili Sırrı Süreyya Önder. Vallahi de billahi de hep beraber başaracağız. Sana söz, sözün asla havada kalmayacak Sırrı Süreyya hocam, sana söz bu sefer mutlaka başaracağız. Sana söz Sırrı hocam, bu mücadelede yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımıza ve canlarımıza söz olsun. Bu topraklarda bedel ödeyen, kanını akıtan herkese sözümüz olsun, bu sefer barış mutlaka olacak. Bu topraklarda kanı, canı birbirine karışan bütün halklara söz, Sırrı hocanın, ismini burada zikredemeğim sayısız barış elçisinin, emektarının bu topraklarda ekmiş olduğu barış tohumları mutlaka yeşerecek ve bizler barışın tohumlarını fidelere dönüştüreceğiz, rengarenk çiçek bahçesine dönüştüreceğiz. Sana söz Sırrı hocam Anadolu ve Mezopotamya toprakları hak ettikleri barışla yoğrulacak, hak ettikleri barışa hep birlikte kavuşacak. Yürekten inandığın halkların kardeşliği bu topraklarda mutlaka ve mutlaka yaşam bulacak. Güle güle Sırrı hocam, güle güle değerli yoldaşımız, seni asla unutmayacağız.
Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan:
Hûn bi xêr hatin. Em îro pir xemgîn in. Gelê Tirkiyeyê 85 milyon hemû xemgin in, serê gelan sax be. Serê malbatê serê rêhevalên wî sax be, serê Tirkiyeyê sax be. Serê me gişan sax be. Rêya wî rêya me hemûyan e. Înşelah em ê ala wî heya dawî bi hev re bigihînin armancê.
Çok değerli parti başkanları, değerli konuklar, Sırrı Süreyya’nın sanatçı arkadaşları, yol arkadaşları, birlikte barış mücadelesi yürüten halklarımız hepimizin başı sağolsun. Biliyorum, eminim, 18 gündür Türkiye’nin dört bir yanından Sırrı yoldaşımızın sağlığına kavuşması için yapılan dualara bizzat kendim şahit oldum. Siirt'ten Kars’a Tekirdağ’dan Çorum’a kadar Sırrı aslında bir barış mücadelesi yürütüyordu ama artık barışın bir simgesidir. Umuyorum hep birlikte onun yarım bıraktığı ama bizim başarıya ulaştıracağımız ve Sırrı şahsında barış mücadelesinde yaşamını yitirenlere adayacağımız barışı bir gün mutlaka bu topraklara, bu coğrafyaya getireceğiz. Çok zor tabi ki Sırrı başkan gibi söz ustasının huzurunda konuşmak gerçekten oldukça zor. Onun için sabrınıza sığınarak 2-3 dakikalık bir metin okuyacağım. Konuşmalarımı, duygularımı not ettiğim bir metin.
Sevgili yol arkadaşım, senin gibi bir söz ustasının huzurunda konuşmak emin ol oldukça zor. Dünya zerafetini günden güne yitirirken tepeden tırnağa adınmışlıktın sen. Hepimizi iyileştiren bir yaşama sevinciydin. Yetiştiğin toprak ve anlattığın hikayeler kadar köklüydü mücadelen. Badiresi çok olanın hikayesi de çok olur senin gibi Sırrı yoldaşım. Bir dengbêj, çîrokbêj gibiydin. Bayılırdın anlatmaya Türkiye’nin bütün renklerini, öykülerini. Bir anlatı ustasıydın. Kullandığın her kelimede, yüzündeki her ifadede yaşadığın coğrafyanın izleri vardı. Sevgili dostun Murathan Mungan'ın da dediği gibi hem ağacı hem ormanı hem bunların dildeki karşılığını bilirdin. Senin suretinde hiç geçmeyen bir çocukluk ama en çok da barış gizliydi. 10 sene öncesiydi sen yine barış için yollara düşmüştün. Dolmabahçe'de bu ülkenin en kadim yarasına merhem olacak sözü umutla, onurla dile getirmiştin. Dedik ki bu sefer olacak, dağlar, insanlar hatta ölüm bile yorulmuş artık barış kazanacak. Tam o gün 28 Şubat 2015’te barışa ramak kalmışken Yaşar Kemal'i kaybettik. Biliyorsun Fırat suyu kan akıyor baksana adlı bir romanı vardı Yaşar abinin. Seni o kitapta geçen cümlelerle uğurlamak istiyorum sevgili arkadaşım, yol arkadaşım. Çünkü seni anlatmaya benim kelimelerim yetmez. Yaşar Kemal’in dediği gibi bir tek insan ne kadar acı çekerse bütün insanlar o kadar acı çekiyor demektir. "Bir insanla birlikte bütün insanlık öldürülmüyor mu? Savaşa karşı savaşmak, öldürmeye karşı öldürmeden savaşmak bu toprakların yarattığı en güzel düşünce olmuştur" diyor Yaşar abi. Sen bir tek insan bile acı çekmesin diye Ceren kardeşimizin dediği gibi kendini barışa ve halklara adadın. Barışa ulaşmak için adaları, dağları, kentleri aştın. Sana söz Fırat suyu Marmara’ya karışacak. Sana söz Sırrı barış kazanacak. Barış için çarpan o güzel yüreğini hep birlikte çok özleyeceğiz. Sen şimdi gözlerini kapattın ama biz senin gözlerinden bakmaya devam edeceğiz bu ülkeye, insanlarına. Uğurlar olsun yoldaşım. Sana söz biz bu hikayeyi yarım bırakmayacağız. Hepinize selam, sevgi ve saygılar katıldığınız için.
Senarist ve oyuncu Levent Kazak:
Sırrı arkadaşımdı, meslektaşımdı, abimdi, ailemdi. Yangında ilk aradığım kişiydi. Bir sürü şey söylenecek, anlatılacak ardından. Karşılaştığı insanlara nasıl dokunduğunu, üzerlerinde ne kadar derin izler bıraktığını, kalplerde nasıl yer edindiğini, nasıl bu toplumun vicdanı olduğunu, bu ülkeyi ne kadar iyi tanıdığını, halklarını, yörelerini, türkülerini, deyişlerini, inançlarını, adetlerini ne kadar iyi bildiğini, tarihi ne kadar iyi okuduğunu, Türkçeyi ne kadar iyi kullandığını, barışa olan o bitmez inancını, mücadeleci damarını, o kocaman iyiliği, kendine yetmeyen kalbini herkesle nasıl paylaştığını, mizahı birleştirici bir tutkal, bir dil olarak nasıl kullandığını, münevver olmanın tam anlamıyla ne demek olduğunu her şeyi zaten tek tek anlatacaklar. Ölümlerde bırakılan şeyler olur arkada. Öksüz kalanlar olur, ailesi dostları sevdikleri... Çok zor biliyorum ama bir şekilde alışılır. Bitirilmemiş davalar olur, sözümüz var bitirilir. Sanatçı ölürse, bu bitmemiş hatta belki de hiç başlanmamış işler de kalır arkada. Bu başka bir acıdır. Senaryoları yarım kaldı, hikayeleri romanları yarım kaldı. Çekmek istediği filmler kaldı, yapacak bir şey yok elimizdekilerle yetineceğiz. Alışacağız. Dolduramayacağız yerini ki Sırrı'dan başka hiç kimse dolduramaz o yeri. Özleyeceğiz, çok özleyeceğiz. Hayatımıza kattığı tüm bu güzellikler için ona teşekkür edeceğiz.
Yönetmen Berkun Oya:
Hastaneye gitmeden iki saat önce telefonda konuşmuştuk. Malum sağlık durumunu dert ediyordum. Beni sordu, dedim "beni boşver sen nasılsın seni dert ediyorum. Endişe ediyorum". "Bak kardeşim ben bu hayatta hiçbir şey öğrenmediysem bir şey öğrendim. Endişe ederek bu hayat yaşanmaz" dedi. Sana söz endişe etmeyeceğim hayatım boyunca.
Barış Annesi Rewşen Döner:
Ez li ser navê dayikên aştiyê, mêvanên qasidê aştiyê xêrhatina we dikim. Di serî de serê malbatê, hemû gelan, aştîxwazan sax be. Derdê Sirri Süreyya derdekî gelekî giran bû. Taybetî li ser milê dayikan hişt, me dayikên aştiyê di nav van 50 salan de gelekî êşên giran me kişandin. Lê di 2013-2015an, di 1ê Çileya 2025an de dîsa behsa aştiyê hate rojevê. Em dayikên aştiyê dayikên ku li vî welatî parçeyekî ji kezeba xwe winda kirine, me got ev însanê wekî qesidê aştiyê dê ji me re bibe merhem. Ew ê ji me re aştî û edalet bîne, dayikên Kurdan, Tirkan tu kes dê li vî welatî zarokên xwe nexe axê. Lê em soz didin wekî dayikan wekî ku parçeyek ji canê xwe daye. Em soz didin li hizura te ew karê ku te nîvco hişt, ew ala ku te nedanî erdê em dayikên aştiyê, 80 milyon gelê vî welatî em soz didin. Her kes dê bikaribe bi aştî, wekhevî, edalet li vî welatî bijî. Înşelah em ê armanca te bibin serî. Em bejna xwe li hemberî te, li ber keda te ditewînin. Em soz didin. Ez sozê ji we hemûyan dixwazim. Em demekê ji demekê zûtir demokrasiyê bînin vî welatî, daxwaza dilê Sirri em bigihînin serî. 18 roj te li ber xwe da, lê belê mirin ji dora te negeriya ey şehidê meha Gulanê. Bila ji te re soz û qewl û qirar be. Tu gelekî mêrxas û egîd bûyî, em soz didin ji te re. Serkeftin ji me hemûyan re. Em dîsa sersaxiyê didin malbatê û hemû gelê me. Aştî dê demek ji demek zûtir pêk were em hemû insan azad bibin. Êdî bila dilê kesî lê nede. Xwezî Sirri û ên wekî wî aştî li vî welatî bidîtina.
DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi Pervin Buldan:
Çok zor veda etmek Sırrı sana. Gerçekten çok zor. Güle güle demek o kadar zor ki sana Sırrı. Sana güle güle diyemeyeceğim. Sen benim yoldaşım, sen benim yol arkadaşım, sen benim sırdaşım, sen benim kardaşım, sen benim her şeyimdin Sırrı. Birlikte baş koyduğumuz bu yolda beni yalnız bıraktın, bizi yalnız bıraktın, Kürtlerin kadim dostu Sırrı. Kürt halkının kadim dostu Sırrı sana veda etmek çok zor. Sen sadece Sırrı Süreyya Önder değildin, sen Türktün, Kürttün, Aleviydin, sen yanı başımızdaki Gezi Parkı'nda ağaçtın, güldün, çiçektin. Sen böceklere, çiçeklere, sen kalbi atan hava soluyan herkese candın yoldaştın.
18 gün boyunca hastanede yoğun bakım katında yaralı yüreğinle yattın. Ama ne oldu biliyor musun Sırrı, sen toplumsal barışı sağladın. Her inancı, her kimliği, kültürü bir araya getirdin. Gözün arkada kalmasın toplumsal barış sağlandı Sırrı. Ama şimdi sıra büyük barışta. Ne dediler yoldaşların biliyor musun, can lazımsa can kan lazımsa kan vermeye razıyız dediler. Ama hiçbirini kabul etmedin, ne can istedin ne kan istedin.
Sen bizi bırakıp gittin. Şimdi cennetin en güzel köşesinde sana bir yer ayrıldı. Biliyorum en güzel köşesinde uyuyacaksın. Rahat uyu Sırrı. Oradan bize bakarken güzel kahkahalar at. Oradan bize el salla. Ve ben biliyorum ki bizi hep güzel göreceksin. Çünkü senin hayallerini gerçekleştireceğiz biz. Bize bıraktığın emaneti gerçekleştireceğiz. Hayallerini, bu ülkede yapmak istediklerini, Türk annesi ile Kürt annesinin el ele vermesini gerçekleştireceğiz. Polis annesiyle gerilla annesinin ellerini birbirine kenetleyeceğiz. Sana söz Sırrı yoldaş, sana söz büyük barış bu ülkeye gelecek. Çünkü sen hep bunun hayallerini kurdun. Senin hayallerini gerçekleştirmek bu ülkenin boynunun borcu olsun. Türkiye halklarının boynunun borcu olsun. Benim üzerime, benim omuzlarıma o kadar büyük bir yük yükledin ki bu yükü bütün halklarla birlikte götüreceğiz. Bu ülkeye barışı mutlaka getireceğiz. Oxir be heval Sırrı. Ben senin güzel gözlerinden yaralı yüreğinden öpüyorum. Oxir be.
4 Mayıs 2025