Dünya çatışma çözümü deneyimlerine doğrudan müdahil olmuş̧ isimler ile Türkiye’de çözüm ve kalıcı barış için katkılarda bulunmuş̧ şahsiyetlerin söz alacağı Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansını İstanbul’da gerçekleştiriyoruz. Bugün başlayan ve yarın da devam edecek olan konferansın açılış konuşması Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan tarafından yapıldı.
Hatimoğulları, şunları söyledi:
أيها الأصدقاء الأعزاء،
تحية طيبة وبعد،
في لحظة فارقة من التاريخ، حيث تشهد منطقتنا والعالم تحولات عميقة، نجتمع اليوم في هذا المؤتمر الدولي للسلام والمجتمع الديمقراطي، حاملين أملًا وتصميمًا على إثراء السبل الكفيلة بتحقيق العدالة والاستقرار.
تمرُّ تركيا والشرق الأوسط والعالم بمرحلة دقيقة، تتزايد فيها التحديات وتعصف بالمصير المشترك للإنسانية. في ظلِّ تصاعدٍ مقلقٍ لسباق التسلح، وتطوير أسلحة الدمار الشامل النووية والكيميائية والبيولوجية، يزداد الخطر الذي يهدد كافة شعوب العالم. وتشهد ساحاتٌ من شمال إفريقيا إلى القوقاز، وصولًا إلى قلب الشرق الأوسط، نيران الصراعات والحروب التي تلتهم الأوطان وتقوّض إمكانيات العيش المشترك.
في خضمّ هذه العاصفة، تبرز دعوة السيد عبدالله أوجلان للمصالحة وبناء مجتمع ديمقراطي عادل كمنارة أملٍ وبديلٍ عمليّ. إنها دعوة لا تخدم فقط سلام تركيا واستقرارها الداخلي، بل تشكّل أيضًا إسهامًا جوهريًا في أمن المنطقة برمتها. فالعالم اليوم، ومنطقتنا على وجه الخصوص، في أمسِّ الحاجة إلى مرتكزات السلام الحقيقي: العدالة، الحرية، المساواة، واحترام الحقوق والقانون. ولا يكتمل السلام إلا بتحقيق عدالة اقتصادية واجتماعية تزيل أسباب الاحتقان والصراع.
لذلك، فإن النقاشات الراقية والحوارات الجادة التي سنخوضها في هذا المؤتمر ليست مجرد تبادلٍ للأفكار، بل هي خطوات عملية على درب بناء هذا السلام المنشود. نؤمن بأن مخرجات هذا اللقاء ستقدّم إضافة نوعية ومساهمة ملموسة للسلم العالمي والإقليمي.
شكرًا لكم، ومرحبًا بكم من جديد في هذا الحوار المأمول
Barış kendiliğinden gelmez; mücadeleyle, cesaretle ve ortak mücadeleyle gelir
Değerli konuklar, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Dünyanın dört bir yanından gelen uzman isimler, mücadelenin içinden gelen isimlerle bugün bu konferansımızı gerçekleştireceğiz. Barışı ve demokratik toplumu konuşacağız. Şuna yürekten inanıyoruz ki bu kadar önemli isimleri bir araya getiren bu konferans son derece başarılı bir konferans olacak. Biz bu konferansta mücadelenin içinden gelen halkların acılarını, hapishanelerden ve sokaklardan gelen barış arayışını görüyoruz. Güney Afrika’dan İrlanda’ya, Bask’tan Katalonya’ya, Mısır ve Yemen’den Mezopotamya’ya uzanan bir barış var. Barış kendiliğinden gelmez. Barış mücadeleyle gelir, cesaretle gelir ve ortak mücadeleyle gelir. Konferansımızın aynı zamanda bir yol haritasını üretmek ve bir mücadele odağı oluşturabilmek bakımından da son derece önemli katkılar sunacağına inanıyorum.
Barışa dört elle sarılmalıyız
Bizler savaşlarla dolu bir yüzyılı geride bıraktık. Şimdi yaşadığımız dönemde ise 1. ve 2. Dünya Savaşı'nın halklar arasında oluşturduğu siyasal, toplumsal ve iktisadi çatışmaların adeta yansımalarını yaşıyoruz. Yani 3. Dünya Savaşı'nın arifesindeyiz. Ne yazık ki 3. Dünya Savaşı dediğimiz şey 1. ve 2. Dünya Savaşı'na rahmet okutur. O şekilde gerçekleşir. O yüzden engellemek lazım. O yüzden barışa dört elle sarılmak lazım. Bütün dünyada silahlanmanın arttığı; nükleer, biyolojik ve kimyasal silahları neredeyse her ülkenin edindiği ve geliştirdiği bir dönemde sadece insanlar değil bütün canlılar tehdit altındadır. Yaşadığımız gezegen büyük bir tehdit altındadır.
Demokratik bir Suriye'nin inşasında Kürt halkının özyönetiminin oynamak istediği rol engellenmemeli
Kapitalist, emperyalist sistem böyleyken elbette ki çok önemli toplumsal direniş odaklarının da olduğunu çok iyi biliyoruz. Ulus-devletin dar kalıplarını aşmaya çalışan demokratik ulus arayışı, emek ve ekoloji mücadelesi, kadınların eşit ve özgürlük mücadelesi söz konusu. Yerel demokrasi ve genel hukukun tesis edilmesi için halkların, işçilerin, emekçilerin, kadınların, doğa ve insan hakları savunucularının çok ciddi bir mücadelesi söz konusu. Bizler bu ufkun, bu mücadelenin vücut bulmuş halini Rojava’da görüyoruz. Ne yazık ki Suriye'de Kürt halkının diğer halklarla birlikte oluşturmuş olduğu özyönetimin yürüttüğü çalışmalar ve mücadele şu anda Şam hükümeti tarafından bir biçimiyle elimine edilmeye çalışılıyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Aynı şekilde Şam yönetiminin Dürzilere, Alevilere, Hıristiyanlara dönük gerçekleştirmiş olduğu soykırım ve katliamları, baskıları, işkenceleri kabul etmek mümkün değildir. Demokratik bir Suriye'nin inşasında Kürt halkının özyönetiminin oynamak istediği rol engellenmemeli, tam tersine bunun önü açılmalıdır. Seküler, kadın özgürlükçü ve demokratik karakteriyle sadece demokratik bir Suriye'nin inşası için değil; aynı zamanda Ortadoğu'nun da en çok ihtiyaç duyduğu demokratikleşme, kadınların eşitliği ve özgürlüğü, halkların ve inançların eşit ve ortak yaşamının tesisi için önemli bir modeli oluşturmaktadır. Bu anlamıyla da oranın önü mutlaka açılmalıdır.
Öcalan’ın çağrısı bölgemizin tamamı açısından son derece önemlidir
Sayın Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını tam da dünyada ve coğrafyamızda savaşın ve çatışmanın konuşulduğu, sömürünün arttığı bu dönemde çok tarihi ve çok kıymetli buluyoruz. Kürt meselesi sadece Türkiye'nin iç meselesi değil. Bu nedenle de bu çağrı sadece Türkiye açısından değil, bölgemizin tamamı açısından da son derece önemli atılmış bir adımdır. 100 yıllık anlayışların, ezberlerin ve zulmün kolay bitmeyeceğinin hepimiz farkındayız. Bu kadar küresel ve bölgesel gelişmenin olduğu kaotik bir zeminde bir demokratik toplum inşasının son derece sancılı ve zorlu olduğunun farkındayız. Bizler bu zorlu yolda, bu sancılı süreçte mücadeleye adayız. Mücadele edeceğiz ve bu zorlukları göğüsleyerek mutlaka bu topraklarda barışı hep birlikte inşa edeceğiz.
Barışın kalıcılaşması için Sayın Öcalan'ın pozisyonunun öneminin herkes farkına varmalı
Barışın inşasının kalıcı olabilmesi için daha cesur, ezber bozan ve somut adımların atılması son derece önemlidir. Barışın kalıcılaşabilmesi için Sayın Öcalan'ın pozisyonunun öneminin herkes farkına varmalıdır. Bu son derece önemlidir. Sayın Öcalan silahların sustuğu, fikirlerin konuştuğu bir siyaset öneriyor. Türkiye'nin demokratikleşmesini Kürt meselesinin çözümüyle birlikte düşünen yaklaşımı, bu topraklar için son derece büyük bir şanstır. Bu tarihi an, bu tarihi şans herkes tarafından değerlendirilmelidir. Bunu devlet aklı için de iktidar aklı için de muhalefet için de bütün toplumsal dinamikler için de aynı şekilde ifade etmemiz mümkün. Çoğulcu demokratik bir ulusun inşasının yolu bu referanslardır ve buradan ilerlenmelidir.
Kadınlar olarak barışın daha fazla öznesi olacağız
Sevgili kadınlar, bizler barışın en temel özneleriyiz. Kadınların olmadığı bir barış masası olmaz. Kadınlar sadece izleyici değil; doğrudan bu sürecin öznesi, inşacısı ve koruyucusudur. Bu nedenle patriyarkal erkek egemen siyaset tarzını dönüştürmeden kalıcı bir barıştan söz etmemiz mümkün değil. Barış mücadelesi, yani savaşa çatışmalara ve militarizme karşı çıkmak aynı zamanda erkek egemen anlayışa karşı çıkmaktır. Ve kadın özgürlükçü bir dünyayı hep birlikte inşa etme bilincidir. Ve “Jin Jiyan Azadî” felsefesi barışı güçlendiren bir felsefedir. Bugün buradan bütün aktörlere, hem Türkiye'deki aktörlere hem uluslararası aktörlere şu çağrıyı yapmak istiyoruz. Kadınlar olarak barışın daha fazla öznesi olacağız. Buradan da kadınlara çağrımızdır. Barış için elini uzatan iradeyi hep beraber güçlendirmeliyiz. Halkların insanca ve onurlu bir yaşamını esas almalıyız. Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin başarısı için daha çok dayanışmalı, daha çok mücadele etmeliyiz. Kapitalist emperyalist sistemin adaletsiz düzenine karşı enternasyonalist mücadelemizi daha fazla geliştirmeliyiz.
Bugün yürüteceğimiz tartışmaların hem fikrimizi ve bilincimizi daha da geliştireceğine hem de daha sistematik anlamda bu süreci ele alma biçimimize katkı sunacağına inanıyorum. Ve en önemlisi de buradan bir uluslararası ortak mücadele iradesini hep beraber açığa çıkarmaktır. Konferansımızın bu anlamıyla başarılı geçeceğini umuyorum. Bütün katılımcılara bir kez daha hoş geldiniz diyorum. Serkeftin Serkeftin Serkeftin.
6 Aralık 2025
