Hatimoğulları: Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde kayyım rejimi lağvedilmeli, yerel yönetimler güçlendirilmelidir

Demokratik Yerel Yönetimler Kurulumuz, ara dönem toplantısını gerçekleştiriyor. İki gün sürecek olan toplantının ilk gününde Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi: 

Halklarımıza karşı çok büyük sorumluluğumuz var

Merhaba sevgili kadınlar, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün Demokratik Yerel Yönetimler Ara Dönem Toplantısının açılışını yapıyoruz hep beraber. İki gün kadınlarla birlikte yapılacak olan toplantımız, daha sonra da iki gün karma olarak devam edecek. Bu toplantıda en büyük muradımız, bir yıllık belediyecilik pratiğimizi, yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı belirlemek, yaptıklarımızın başka belediyelerimize örnek olmasını sağlamak ve eksik kaldıklarımızı tespit ederek üzerine gitmek, yani başarmaktır. Kayyım politikalarına, kayyım seçmene, antidemokratik seçim sistemine ve ortamına rağmen bizlere teveccüh gösteren ve sizlerin seçilmesini sağlayan, DEM Parti’yi tercih eden değerli halklarımıza, başta kadınlar olmak üzere bütün toplum bireylerine karşı çok büyük görev ve sorumluluğumuz var. Bu bilinçle yerel yönetim anlayışımızı çok daha fazla güçlendirmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Evet, “Kadın yaşamdır, yaşam kendini yönetmektir” şiarıyla bugün bir aradayız. Kadının yaşamı yönetmesini, başta kendi hayatı olmak üzere toplumdaki bütün farklılıklarla bir arada yaşam kültürünü örgütlemesini ve özgürlük anlayışını toplumun bütün hücrelerine derinlemesine işlemesini sağlamak elbette hepimizin ortak görevidir. Aynı zamanda, dünyada ve bu kentte biz tek başımıza yaşamıyoruz, başka canlılar da yaşıyor. Doğanın ve hayvanların haklarını korumak da görevimizdir. Kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışımızla, bütün canlılara önem veren bir anlayışla, “Bu dünya, bu kent sadece benim değil hepimizin” anlayışıyla bir yerel yönetim pratiği icra etmeye devam ediyoruz. Bütün zorluklara rağmen bu bir yıllık süre zarfında emek veren, belediye eşbaşkanlarımıza, belediye meclis üyelerimize, Yerel Yönetimler Kurulumuza ve ismini sayamadığım çok sayıda emektar kadına, burada sizlerin huzurunda bir kez daha teşekkür ediyorum. Çünkü sizler sadece Türkiye’ye değil, Ortadoğu ve bütün dünyaya, başta eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet olmak üzere örnek bir belediyecilik anlayışını göstermeyi başardınız. Çok büyük bir emek, çok büyük bir mücadeledir bu. 

1979’da yerel yönetimlerde devrim niteliğinde kazanımlar oldu

Sekiz yıllık kayyım gaspının ardından biz 78 belediyemizi kazanmış olduk. Kazanan sadece DEM Parti değildir; kazanan kadınlardır, eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sistemidir, onlarca yıldır mücadele veren kadınlardır. Tarihimize baktığımızda kadınların temsil düzeyinden bahsetmek o kadar zordur ki ama şunu hatırlayacağız: 1979. Başkanların isimlerini sayarken üç erkekten bahsedeceğim ama o dönemde kadın devrimi mahiyeti taşıyan çok önemli bir temsiliyet de kazanılmıştı. 79’da Hilvan’da Nadir Temel, Fatsa’da Terzi Fikri ve Batman’da Edip Solmaz yurtsever ve devrimci bir anlayışla, sol sosyalist bir anlayışla belediye yönetimine gelmiş halkçı ve kamucu belediyeciliğin tohumlarını atmışlardı. Ama 1979’da Hilvan’da seçilen 3 kadın belediye meclis üyesi de vardı: Duriye Kaya, Emine Hacıyusufoğlu ve Saadet Yavuz. İki kadın arkadaşımız hayatını kaybetmiş ama Hilvan’a seçim çalışmaları için gittiğimizde Sevgili Saadet Yavuz’u evinde ziyaret ettik. İnanılmaz derecede mükemmel bir deneyim anlattı bize. 1979’da üç kadının belediye meclis üyesi seçilmesiyle, bugün burada bulunan belediye eşbaşkanlarımızın ve meclis üyelerimizin mücadelesinin tohumu atılmış oldu. O tohum büyüdü. Büyüyen ve sonuç alan mücadelemizle ne kadar gurur duysak azdır. Bir dönem halk toplantılarında erkek eşbaşkana “başkan”, kadın eşbaşkana “yenge başkan” diyorlardı. Hatırlayın. Biz o günlerden bugünlere geldiysek, bilelim ki, ağır bedel ödeyerek ve ilmek ilmek bu mücadeleyi ördüğümüzdendir. Biz kadınlar kendimizle ne kadar gurur duysak azdır. Bir alkışı bu mücadele tarihi için yapalım. 

Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde atılacak en öncelikli adım kayyım rejiminin lağvedilmesidir

Değerli kadınlar, erkek egemen yapının kuşattığı il genel meclislerinde kadınlar olarak var olmayı başardık. Buralarda da var olduk. Bu zorlu mücadelenin yarattığı elbette çok önemli sonuçlar var. Eşbaşkanlık modelimiz ve kadın özgürlükçü eşit temsiliyet perspektifimizle çalışma yürüttüğümüz Mardin’e, Van’a, Akdeniz’e ve birçok belediyemize bu dönemde göz dikildi ve kayyım atandı. Önceki iki seçimde de kazandığımız belediyelerimize kayyım atandı. Bilelim ki atanan bu kayyımlar bir yandan Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını elinden almak isteyen anlayışın sonucudur, öte yandan da kadın temsiliyetine, eşbaşkanlık ve eşit temsiliyete karşı vurulmak istenen kocaman bir darbedir. Ama buna direndik, her kayyım atanmasından sonra hiçbir şekilde pes etmedik. Halk içerisinde çalışmalarımızı devam ettirdik. Her seçimde gücümüzü biraz daha katlayarak bütün baskılara rağmen yol aldık. Buradan kayyımcı zihniyete bir kez daha sesleniyoruz: Barış ve Demokratik Toplum Sürecinin konuşulduğu bir dönemde, kayyımcı anlayışın ve baskıcı rejimin gerçekten artık son bulması gerekiyor. Bugün atılacak en temel adımlardan biri, kayyım yasasının bir an önce lağvedilmesi ve atanmış kayyımların geri çekilmesidir. Gitsinler valilik, kaymakamlık yapsınlar. Halkın seçtiği belediye eşbaşkanları görevlerinin başına gelsin. Bu, toplumun en doğal hakkıdır. Başta Kürt halkı olmak üzere, kayyım atanan belediyelerdeki bütün seçmenin ve yurttaşın en doğal en temel hakkıdır. 

İBB’ye yönelik operasyonları kabul etmiyoruz


Demokrasinin asgari koşulu, seçme ve seçilme hakkıdır, seçimin demokratik bir zeminde gerçekleşmesidir. Bunları insanların elinden aldığınız zaman geriye otokratik bir rejim kalır, otoriter faşizan bir rejim kalır. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bizler ümit ediyoruz ki özellikle barışı konuştuğumuz bugünlerde, demokratikleşme paketlerinin konuşulduğu bugünlerde kayyım rejiminden bir an önce vazgeçilir. HDP döneminde de DEM döneminde de kayyım rejimiyle ne yazık ki çok tanış olduk. Şimdi ise kayyımcı zihniyetin batıya hızla yayıldığını görüyoruz. Sadece belediyelere değil İstanbul Barosuna, TTB’ye, üniversitelere ve birçok işletmeye kayyım atandığını biliyoruz. Bunu asla kabul etmiyoruz. Yine 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesine dönük gerçekleşen operasyonu da asla doğru bulmadığımızın bir kez daha altını çiziyoruz. Seçilmişi hapse koyamazsınız. Bu operasyonun dördüncü dalgasının yapıldığının haberiyle uyandık bugün. Bunları kabul etmek mümkün değildir. Siyaseten mücadele edemediklerinizi tutuklayan kayyımcı zihniyetinizi kabul etmek mümkün değil. Bütün bu antidemokratik uygulamalara son verilmesi çağrımızı yineliyoruz. 

Kayyım atandığında ilk saldırılar kadın kurumlarımıza yapıldı

Sevgili kadınlar, belediyecilik pratiğimizle başardığımız çok önemli işler var. Bunlar sadece kendi bölgemize değil Türkiye’nin dört bir yanına örnek olması gereken çalışmalardır. Kayyımcı anlayışın bizim bu çalışmalarımıza müdahale ettiğini çok iyi biliyoruz. Kayyım atandığında ilk saldırıların kadın kurumlarımıza yapıldığını çok iyi biliyoruz. Kadın danışma merkezlerimize, kadın yaşam merkezlerimize, dinlenme evlerimize, emzirme evlerimize, kadın emek pazarına, çok dilli eğitim veren zarokistanlara yapıldığını biliyoruz. Bunlar binlerce kadının hayatına değdi, her birimizin hayatına değdi. Ancak ne yazık ki bunlara oldukça sert müdahaleler oldu. Bu sert müdahalelerin bir an önce biteceğine ve gerçekten demokratik bir yerel yönetim anlayışının bu topraklarda zuhur edeceğine dair büyük bir inancımız var.

Yerel yönetimler çalışmamızda kadın yoksulluğuyla mücadele etmek çok önemli 

Yerel yönetimlerde önümüze çıkan en temel konuların başında kadın yoksulluğu geliyor. Biz kadınlar bu toplumun en yoksul insanlarıyız. Sadece Türkiye ya da bölgemizde değil, dünya ölçeğinde küresel sermayenin yüzde 1’inden azı kadınlara ait, yüzde 99’undan fazlası erkeklere ait. İşte o erkek anlayış da savaşları çıkaran anlayıştır. O erkek ataerkil zihniyet aynı zamanda emek sömürüsünü bina eden anlayışın ta kendisidir. Bizler yürüttüğümüz yerel yönetimler çalışmamızda kadın yoksulluğuyla mücadele etmeyi çok önemli buluyoruz. Ağaların, beylerin, Siyasal İslam’ın, feodalizmin, erkek egemen sistemin hayatlarımızı belirlemesine asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz. “Elinizin hamuruyla erkek işine karışmayın” diyorlar ya; biz hamuru çoktan bıraktık, elimizde olmayan ya da belki biraz olan hamurla biz kadınlar, özgürlük mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. 

Kadınlar kentin rengini ve yapısını pozitif hale getirdi 

Belediyelerimiz çok anlamlı ve önemli faaliyetlere imza attı. DEM Parti olarak, erkek egemen ve kayyımcı zihniyete karşı yaptığımız çok önemli işler var. Alo Şiddet Hattı, JinKart ve kadına karşı şiddete karşı önleyici mekanizmaları içinde barındıran somut adımlar çokça atıldı. Amed’de DİKASUM, kadın emeği kazanımları, kadın eserleri kütüphanesi, çok dilli eğitim ve kültür çalışmaları, kadın korusu, kooperatifler... Van’da kadın eserleri kütüphanesi, kadın üretim atölyeleri, Jin Gezici Kadın Kütüphanesi… Mardin’de Jin Cafe, kadın yaşam alanlarında projeler, kadın dinlenme evleri… Kadınlar kente dokundu, kentin rengini ve yapısını kadınlar ve bütün dezavantajlı gruplar için pozitif hale getirmeyi hedefledi. Bu dokunuşlarla çok ciddi yol kat ediyoruz. Bu nedenle belediye bütçesini planlarken cinsiyete duyarlı bir bütçeleme sistemi önemlidir. Kadına duyarlı, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçelemenin hem merkezi hükümette hem yerel yönetimlerde mutlaka kalıcı ve geniş bir biçimde yer alması gerekiyor. Çünkü biz kadınlar bu toplumun yarısıyız. 

Belediyelerimiz kadını merkezine alan çalışmalar yaptı, yapmaya da devam edecek

Ayrıca, kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili barolarla protokoller yapıldı, STK ve DKÖ’lerle çeşitli işbirlikleri yapılarak çalışmalar sürdürüldü. Kadına yönelik şiddet ne yazık ki toplumumuzun hala ağır bir travması. Yerel yönetimler ve merkezi hükümetin kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için bir yandan bütçeden ciddi bir pay ayırması, öte yandan farkındalık çalışmalarını kamu faaliyeti kapsamına alarak bütün toplum nezdinde işlemesi çok önemlidir. Bunu ne yazık ki mevcut merkezi hükümet ve öncesindeki hükümetler hiçbir şekilde yapmadı. Kadınları görmediler. Ancak bizim belediyelerimiz bütçeleme ve farkındalık çalışmaları dahil olmak üzere kadını merkezine alan çalışmalar yaptı, yapmaya da devam edecek. Biraz sonra yapacağınız değerlendirmelerle bütün faaliyet alanlarımızda ne kadar yol aldığımızı, neyi eksik yaptığımızı ve neyi daha çok yapmamız gerektiğini konuşacağız. 

Yerel yönetim anlayışımızda demokrasinin tohumlarını büyütmek gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız

Burada Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıyla ilgili birçok noktaya da değinmek istiyorum. Sayın Öcalan’ın gerçekleştirmiş olduğu çok önemli bir çağrı. Türkiye’nin tarihine dönüp baktığımızda en önemli dönemeçlerden birini yaşamaktayız. Bu salonda olan sizler başta olmak üzere toplumun tamamı tarihi bir ana tanıklık ediyor. Ortadoğu'da silahların konuştuğu, kadınların katledildiği; Alevi, Dürzi, Ezidi kadınların kaçırılıp köle pazarında satıldığı bir yerde barışa ne kadar ihtiyacımız olduğunu sanırım en iyi biz kadınlar biliyoruz. Bu anlamıyla da yerel yönetim anlayışımızda toplumun demokratikleşmesi konusunda yapabileceğimiz çok şey var. Özellikle kamucu anlayışı geliştirmek, barış anlayışını geliştirmek ve demokrasinin tohumlarını büyütmek gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Demokratik toplum soyut bir kavram değildir. Uzağımızda olan erişilmesi zor bir hayat tarzı hiç değildir. Basitçe kentimizden hareketle birkaç konuyu dile getirmek istiyorum. Kentlerimizde halkların tamamı eşit ve özgür yaşayabilmelidir. Kentlerimiz bir halkın değil, bütün halkların evi olabilmelidir. En önce kadınlar, engelliler, çocuklar; dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı olmaksızın bütün farklılar kentin ana unsuru olmalıdır. Sokakları aydınlık olduğu kadar beyinleri, kalpleri ve ruhları da aydınlık içinde olmalıdır. Kadınları özgür ve eşit olmalıdır. Hizmet, toplumsal cinsiyete duyarlı olmalı, kamucu ve komüncü olmalıdır. Anadilinde hizmet olmalıdır. Kentimizde kadına, çocuğa, engelliye, doğaya ve hayvanlara karşı bütün şiddet son bulmalıdır. Bunun için sistematik bir çalışmaya ihtiyaç var. Bunun için de yerel yönetimler ve merkezi hükümetin yapacağı çok şey var. Her evin içine sıcacık bir çorbanın ve ekmeğin kokusu yayılmalıdır, hiçbir evde açlık çekilmemelidir. Yani güçlü bir kent yönetimi, güçlendirilmiş yerel yönetimler.   

Kadın özgürlükçü demokratik belediyecilik anlayışımızla bu topraklarda barışı yoğuracağız  

İşte demokratik toplumdan kastımız bu: Yerinden yönetim, ademi merkeziyetçi yönetim, güçlendirilmiş yerel yönetimler. Barışı konuşurken bunları da konuşmaya ihtiyacımız var. Barışın toplumsallaşması için başta yerellerimizde olmak üzere çalışmalarımızı halka halka her yere ulaştırmalıyız. Evleri dolaşıyoruz barışı konuşmak ve demokratikleşmeyi konuşmak için ama aynı zamanda parlamentoya düşen çok önemli görev ve sorumluluklar da var. Bunların en başında kayyımın ortadan kaldırılmasıyla ilgili yasanın acilen çıkarılması geliyor. Bununla beraber yerel yönetimlerin daha fazla güçlendirilmesi geliyor. Demokratik topluma giden yol buradan geçer. Bizler demokrasinin bu ülkede yeşereceğine inanıyoruz. Kadın-erkek eşitliğinin ve kadın özgürlüğünün bu topraklarda yeşereceğine inanıyoruz. Elbette görev ve sorumluluklarımızın farkındayız. Aynı görev ve sorumluluklar başta devlet olmak üzere iktidar gücünün tamamı için de geçerlidir. 

Biz kadınlar bu topraklarda çok bedel ödedik, çok katledildik. Kadın cinayetlerinde katledildik, savaşlarda köle gibi alınıp satıldık. Biz kadınlar tacize tecavüze maruz kaldık, göç yollarını tutmak zorunda kaldık. Artık yeter, artık barış diyoruz. Barış, barış, barış. Tek çaremiz barış. Kadın özgürlükçü demokratik belediyecilik anlayışımızın barışı yoğurmak istediğimiz bu topraklarda buna güç vereceğine olan inancımla hepinize sevgilerimi sunuyorum. Bu toplantının başarılı geçeceğine inanıyorum. Herkesin emeğine ve yüreğine sağlık. 

23 Mayıs 2025