Hatimoğulları: Bize düşen en önemli görev ve sorumluluk demokratik mücadeleyi geniş bir satha yaymaktır

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları Urfa İl Kongremize katıldı. Ayrıca Kocaeli ve Siirt’te de il kongrelerimiz gerçekleştirildi. Kocaeli İl Kongremize Ekonomi Komisyonu Eşsözcümüz Saruhan Oluç, il milletvekillerimiz, MYK ve PM üyelerimiz katıldı. Siirt İl Kongremize Grup Başkanvekilimiz Sezai Temelli, il milletvekillerimiz, MYK ve PM üyelerimiz katıldı. Urfa’da konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi: 

Öcalan’ın memleketi Urfa’dan İmralı’ya selam olsun

Merhaba hevalno, merhaba dayikên delal, jinên delal, ciwanên delal. Ehlen ve sehlen bi kul cemien. Değerli halklarımız, Barış Anneleri, sevgili kadınlar, hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Zulme karşı direnenlerin memleketindeyiz. Halkların kardeşliğine yüzyıllardır ev sahipliği yapmış bir kentteyiz. Mezopotamya tarihinin, kültürünün en kadim kentlerinden birisindeyiz. Sayın Abdullah Öcalan’ın memleketindeyiz, hemşerileriyle birlikteyiz. Bir kez daha selam olsun buradan İmralı’ya! Muhsin Melik, İbrahim Ayhan, Feridun Yazar şahsında devrim ve demokrasi mücadelesinde yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımızı, bütün canlarımızı saygıyla ve minnetle anıyorum. Onları asla unutmayacağız. Sırrı Süreyya Önder’i, barış elçisini ve İmralı Heyetinin üyesi olan yoldaşımızı sizlerin huzurunda bir kez daha anıyorum. Onlara sözümüz olsun ki uğrunda mücadele ettikleri, bedel ödedikleri barışı bu topraklarda tesis edene dek örgütlü mücadelemiz devam edecek. Barış bu topraklarda mutlaka ama mutlaka yeşerecek. 

Ortadoğu’daki denklem bağrında savaş ve çatışma taşıdığı gibi umut ve demokratik toplumun tohumlarını da taşıyor

Dünyanın büyük değişimlerden, savaş ve çatışmalardan geçtiği bir dönemde kongremizi gerçekleştiriyoruz. Bütün dünyada sağcı, ırkçı, milliyetçi ve erkek egemen zihniyetin kol gezdiği; ne yazık ki sosyal demokraside önemli yol kat etmiş olan Avrupa topraklarında bile bu sağcılaşan, milliyetçi ve ırkçı akımların bir kez daha ortaya çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Aynı zamanda küresel kapitalist sistemin oldukça derin bir kriz yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Ne yazık ki bu krizlerin en ağır bedelini dünya ölçeğinde halklar, işçiler ve emekçiler en ağır şekilde ödüyor. Yaşadığımız coğrafyada, Ortadoğu’da, Afrika’da, Türkiye topraklarında ise bunlar savaş ve çatışma olarak karşımıza çıkıyor ve ağır bir bedel ödüyoruz. Hepiniz takip ediyorsunuz, Ortadoğu’da kartlar yeniden karılıyor. Özellikle Suriye'de rejimin değişmesi ve HTŞ’nin iktidara gelmesiyle birlikte Ortadoğu’da dengeler yeniden oluşuyor, yeniden kuruluyor. Bilelim ki bu denklemler halklar için çok karışık ama umutlu dolu. Bu denklem, savaşı ve çatışmayı bağrında taşıdığı gibi; barışı, çözümü ve Sayın Öcalan’ın dediği gibi demokratik toplumun inşasının tohumlarını da bağrında taşıyor. 

Bize düşen en önemli görev ve sorumluluk demokratik mücadeleyi geniş bir satha yaymaktır

Değerli arkadaşlar, bu süreç bizim için çok önemli. Bizim için zorluklarla dolu ama bir o kadar umutla dolu olan bir süreç. Demokrasinin ve özgürlüğün alanlarının daraltıldığı bu süreçte, bize düşen en önemli görev ve sorumluluk demokratik mücadelenin alanını genişletmek ve bu alanı olabildiğince geniş bir satha yaymaktır. Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrının nedenlerini konuşuyoruz, onun politik ve toplumsal zeminini konuşuyoruz. Yoksulluğun bu kadar ayyuka çıktığı bir dönemde, bu yoksulluğun en ağır bedelini ödeyen insanlar bu salonda mevcut. Aç olan biz, yoksul olan biz. Elektrik faturasını ödeyemeyen çok sayıda emeklimiz var burada. Toprağını işlemekten vazgeçmiş küçük çiftçilerimiz var. Neden? Çünkü insanlar elektrik faturasını ödemiyor, çiftçi tohumu bile bulamıyor, Urfalı çiftçi bu kadar bereketli toprakları olmasına rağmen mevsimlik işçi olarak ya Karadeniz’e ya Mersin’e ya da İzmir’e gitmek zorunda. Oysa biz biliyoruz ki Harran Ovası, Çukurova Ovası, Konya Ovası bütün Türkiye’ye yetecek kadar üretim yapabilir. Yeter ki merkezi bir politikayla desteklensinler. İşte dünya ölçeğinde ve Türkiye’de işçilerin ve emekçilerin bu kadar yoksulluk yaşadığı bir dönemde, Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısını buradan okumak durumundayız.

Öcalan’ın çağrısı ezilen ve sömürülenlerin kurtuluş çağrısıdır

Sayın Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı 27 Şubat’ta İmralı'da gerçekleşti ve daha sonra biz heyet olarak bu çağrıyı İstanbul’da kamuoyuyla paylaştık. Ardından PKK, kongresini gerçekleştirerek bir fesih kararı aldığını ilan etti ve silahsızlanma sürecinin hayata geçebilmesi için Türkiye’de demokratik adımların atılması konusundaki mesajlarını bütün dünya kamuoyuyla paylaştı. Son gerçekleşen İmralı ziyaretinde Sayın Abdullah Öcalan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısına sahip çıkan, bu çağrı için çalışan bütün halklarımıza selam sevgilerini iletti. O selamı size iletiyoruz, memleketinden de İmralı'ya binlerce kez selam olsun diyoruz. Bakın, bu çağrıyı çok iyi anlamak ve anlatmak gibi bir görev ve sorumluluğa sahibiz. Bu çağrı, ezilen ve sömürülenlerin kurtuluş çağrısıdır. Bu çağrı, yıllar yılı ağır bedel ödeyen, mücadele etmekten asla vazgeçmeyen Kürt halkının kimlik ve anadili hakkı başta olmak üzere eşit yurttaşlık hakkının bu topraklarda tesis edilmesi içindir. Bu çağrı; Kürtler, Türkler, Araplar, Lazlar, Çerkesler, Türkmenler ve burada sayamadığım bu ülkede yaşayan 72 milletten insanın eşitlik yurttaşlık hakkı için yapılmış bir çağrıdır. Bu çağrı, demokratik toplum sosyalizminin yolunu inşa eden çağrıdır. Bu çağrı, sınırları aşarak enternasyonalist bir siyasal yapılanmanın hayata geçirilmesi çağrısıdır. Bu çağrıyı dünyanın dört bir yanından çok sayıda insan sahiplendi. Bilelim ki bu çağrı aynı zamanda kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin başarıya ulaşma çağrısıdır. Geleceği karartılmış olan gençlerin kendi geleceklerini özgür ve demokratik bir toplum içinde kurma çağrısıdır. Bu çağrı herkesedir, hepimizedir.

Lafla peynir gemisi yürümez, zaman icraat zamanıdır

Türkiye tarihi bir andan geçiyor. Ortadoğu ve Suriye‘deki gelişmeler ışığında yaptığımız değerlendirmelerde, iç barışı neden tahkim etmemiz gerektiğini görüyoruz. Çünkü içeriden ve dışarıdan Türkiye’yi ve Türkiye toplumunu ve halklarını tehdit eden bütün güçleri ve anlayışları, barış ve demokratik toplum inşasıyla pekala durdurabiliriz. Şunu bilelim ki bizler DEM Parti olarak bu barış çağrısının bütün gerekliliklerini, bu zeminin oluşmasının bütün gerekliliklerini yerine getirdik, getirmeye de devam ediyoruz. Köy köy, mahalle mahalle, ev ev dolaştı örgütlerimiz. Urfa İl Örgütümüz, burada kongre gerçekleştiren siz değerli arkadaşlarımız, ev ev gezip barış sürecini anlatmadınız mı? Çalışmadınız mı gece gündüz? Her yerde çalıştık. Kürdistan’da, Türkiye sathında çalıştık. Ama ne yazık ki iktidar henüz atması gereken adımları atmamıştır. Bu konuda son derece yavaş ve cesaretsiz davranmaktadır. Bunun da siz değerli halkımızda büyük bir kaygı ve tedirginlik yarattığının farkındayız. Şu bilinmeli ki lafla peynir gemisi yürümez, zaman icraat zamanıdır. Toplumu güvenli hale getirmenin koşulları, huzuru ve mutluluğu artırmaktır.

Demokratik toplum Kürt’ün Türk kadar, Alevi’nin Sünni kadar varlık göstermesidir

Bu çağrının hayata geçmesinin önemini birkaç noktada vurgulamak istiyorum. Huzurlu ve güvenli bir toplum, iç barışını sağlamış bir toplum nasıl olur? Eşitliği, özgürlüğü, barışı ve kardeşliği tesis etmiş olur. Bu kavramlar hayatidir, yaşamsaldır. Bu kavramlar ne kadar bizlerin hayatında yer edinirse, o zaman bizler barışı ve huzuru hep beraber tesis etmiş oluruz. Kürt’ün Türk kadar varlık göstermesi ve kimlik hakkına sahip olmasıyla mümkündür güvenli toplum. Alevi’nin, Hıristiyan’ın, Süryani’nin ve bütün farklı inançlardan insanın, bir Sünni kardeşim kadar özgürce duasını edebildiği ve inancını hayata geçirebildiği bir anlayıştır demokratik toplum. Kadınların eşit ve özgürce yaşayabildiği, şiddet görmediği, katledilmediği bir ortamdır demokratik toplum. İşçinin ve emekçinin iş ve aş hakkıdır; eşit bir ortamda yaşayabilmek için adil bir ücretin yeniden tesis edilmesi hakkıdır. Bizler bu hakkı tesis edersek inanın ki o zaman demokratik bir topluma sahip oluruz, o zaman gerçek bir barıştan ve kardeşlikten bahsetmiş oluruz.  

Kayyımlar derhal geri çekilmeli, operasyonlar son bulmalıdır

Eşitlik ve kardeşlik hukukuna önemle vurgu yapmıştır Sayın Öcalan. İç etmenler, dış mihraklar ne derse desin, yani bu barışı istemeyenler ne derse desin; biz bu ifade ettiğimiz konularda sağlıklı bir şekilde yol almayı başarabilirsek, inanın ki “iç ve dış mihrak” dedikleri o güçler Anadolu ve Mezopotamya topraklarını teğet geçer gider. Buradan diyoruz ki barış yapmak isteyen, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısına olumlu yönde karşılık vermek isteyen anlayış kayyım politikasından derhal vazgeçmelidir. Atanmış kayyımlar, Halfeti ve diğer belediyelerdeki kayyımlar geri çekilmeli, belediye eşbaşkanlarımız görevlerine iade edilmelidir. Bu çok önemli bir gelişme olacaktır. Her sabah gerçekleşen operasyonlar bir an önce son bulmalıdır. HDK operasyonu, kent uzlaşısı operasyonu, İstanbul Büyükşehir Belediyesine gerçekleşen operasyonlar. Son olarak da Adana’da Seyhan ve Ceyhan belediye başkanları gözaltına alındı ve tutuklandı. Bunları asla kabul etmiyoruz. Bu gözaltıları ve baskıları bir kez daha hep birlikte kınıyoruz.

Değerli arkadaşlar bugün yepyeni bir yönetim belirleyeceğiz. Bugüne kadar il örgütümüzde görev alan bütün arkadaşlara, il eşbaşkanlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum. Yeni seçilecek yönetime de başarılar diliyorum. Her kongrede, yeni seçilecek yönetime işlerinin çok zor olduğunu söylüyoruz. İnanarak çalışınca ve bu çağrının ve yeni dönemin ruhunu hep birlikte anlayınca elbette bu zorlukları kolaylaştıracağız. 7/24 çalışacağımız bir dönem bu. Rehavete kapılacağımız bir dönemden geçmediğimizin altını bir kez daha çizmek istiyorum. 

Yargı paketi toplumda hayal kırıklığı yarattı; barışı ve çözümü biz yaratacağız

Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı için çok çalışacağız. Çünkü biz biliyoruz ki barış sözle gelmez. Barışı hiç kimse altın tepsiyle sunmaz. Dün akşamdan başlayan komisyon çalışması vardı, ne içinde biliyor musunuz? Bu salondakiler başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanında insanlar çıkacak yeni yargı paketini bekliyordu. Çoğunuzun akrabası, eşi dostu, çocuğu düşüncelerinden dolayı hapishanelerde. Bütün vekillerimize gece gündüz telefonlar geliyor. “Ne oldu bu yargı paketi?” diye soruyor insanlar. Dün başlayan çalışma bugün sabah 8’e kadar devam etti. Ne yazık ki DEM Parti olarak talep ettiğimiz neredeyse hiçbir şey bu kanun teklifinin içine girmemiş oldu. COVID Yasası’nın genişletilmesini bekliyorduk, örgütlü suçları kapsamasını bekliyorduk ama bu gerçekleşmedi. İşte onun için diyoruz ki barışı hiç kimse bize altın tepsiyle sunmayacak. Barış ancak örgütlü mücadelemizle gerçekleşecek. Onun için göreve yeni başlayan yönetim başta olmak üzere bütün arkadaşlarımız, her bir hanede barışı ve demokratik toplumu örgütleme çalışmasını zaman kaybetmeden en hızlı şekilde hayata geçirmelidir. Böylece hedeflediğimiz sonuçlara hep birlikte ulaşabiliriz. Bunun için çaba ve emek harcamalıyız; planlı, programlı ve örgütlü bir biçimde güçlü bir mücadele yürütmeliyiz. 

Kadınlar dün Amed’den barışa güçlü bir ses verdi

Dün Amed’deydik. TJA’nın çağrısıyla bir yürüyüş gerçekleşti. Türkiye'deki bütün kadın hareketlerinin temsilcileri ve Kürt kadın hareketinin temsilcileri oradaydı. Barış için çok güçlü bir mesaj verdiler. Barış için hem Türkiyeli kadınlar hem Kürt kadınlar olarak gece demeden gündüz demeden çalışacağız dediler. Kadının olmadığı bir barış kalıcı olmaz dediler. Barışın kalıcı olabilmesi, onurlu bir barışın tesis edilmesi için kadınlar olarak orada olacağız, bu barışın parçası olacağız dediler. Buradan bu çalışmayı gerçekleştiren bütün arkadaşlara teşekkür ediyoruz. “Jin Jiyan Azadi” şiarımız her daim devam edecek. 

Mutlaka bu topraklarda barışı tesis edeceğiz

Değerli Urfalılar, sözlerime son verirken, 12 bin yıllık tarihin göbeğinde olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Tarihin sıfır noktasındayız, Göbeklitepe’nin bulunduğu kentteyiz. Özgürlük arayışının arkeolojiyle buluştuğu noktadayız. Göbeklitepe’yi ilk keşfeden arkeolog şunu söylüyor: “Yeryüzünde ilk kez evren nedir, biz neden buradayız soruları burada, Göbeklitepe’de sorulmuş”. Bu muazzam tarihi kentten bütün dünyaya ve Türkiye'ye sesleniyoruz: Resmi ideoloji bize karışmadığı sürece biz burada halklar olarak böylesi bir muazzam bir tarihi arkamıza alarak nasıl ortak yaşamı ortak yaşamı inşa etmişsek, tekrar bunun bütün dünyaya mal olmasını sağlayabiliriz. Bunun için daha çok çalışacağız, buna daha çok emek vereceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Mutlaka bu topraklarda barışı tesis edeceğiz. Serkeftin serkeftin serkeftin. 

1 Haziran 2025