Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, Seyit Rıza Meydanı’nda düzenlenen Dersim Doğa ve Yaşam Mitingine katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:
Dersim için doğa demek inanç ve bellek demektir
Merhaba doğa ve yaşam savunucuları, Dersim’in direnişçileri, geleceği için mücadele eden Dersim halkı ve ekoloji mücadelesini yürütenler, bugün burada dayanışma için bulunan misafirler hepiniz hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz. "Maden değil yaşam istiyorum, doğa düşmanlarına geçit yok" diyen, kayasına, suyuna, ağacına sahip çıkan Dersimliler sizin için ağaç, kaya, su, toprak, doğa börtü böcek sadece doğanın bir parçası değil, sizlerin ve bütün canlıların yaşam alanı değil; Dersim için doğa demek inanç demektir, hafıza, bellek demektir. Buna sahip çıktığınız için binlerce kez selam olsun sizlere.
Bu ülkenin muhalefet gücü olarak doğa talanına "hayır" demeye devam edeceğiz
Değerli Dersim halkı vahşi kapitalizmin göz dikmediği bir tek şey kalmadı. Sermaye sahipleri AKP gibi iktidarların arkasına saklanarak doğayı talan etmek için yasa üstüne yasa çıkartıyorlar. Vahşi kapitalizm, dünyanın her yerinde ağacımaza göz dikerek doğamıza dolar gözüyle bakıyor. Suyumuza, toprağımıza göz dikmiş. Oralara çıkarları için maden ocağı gözüyle bakıyor. Ayrıca ormanlarımızı yakarak onlara alan açıyorlar. Maden şirketlerine alan açıyolar. Sadece bu değil, AKP yandaşlarına, inşaat şirketlerine, yandaş firmalarına alan açmaya devam ediyor. Bununla ilgili yasa üstüne yasa çıkararak adeta leblebi dağıtırcasına maden ruhsatları dağıtıyorlar. Dersim’den bir kez daha sesleniyoruz; bizler bu ülkenin bütün muhalefet gücü olarak doğa talanına hayır dedik, hayır demeye devam edeceğiz.
Birleşe birleşe, örgütlene örgütlene, mücadele ede ede kazanacağız
Değerli canlar, Türkiye’nin bütün muhalif partileri olarak parlamentoda temsili bulunan, grubu olan ve olmayan bütün siyasi partilerin milletvekilleriyle beraber doğa talanı yasasının geri çekilmesi için AYM’ye başvurduk. Bununla yetinmedik. Muğla’da çok güçlü bir mitingi demokrasi ve muhalefet güçleriyle beraber gerçekleştirdik. Bugün burada aynı mantık ve bilinçle bir aradayız. Şu bilinsin ki bizler birleşe birleşe, örgütlene örgütlene, mücadele ede ede kazanacağız.
Munzur özgür akacak
Maden ve petrol işleri genel müdürlüğü bir veri açıkladı. Son bir buçuk sene içinde tam 698 maden ruhsatı vermişler. Bu ruhsatların tekabül ettiği yüzölçümü Trabzon ilinin tamamı kadar. Yani düşünün ki Türkiye’de bir Trabzon ili kadar maden şirketlerine peşkeş çekilmiş. Sadece Dersim’de 145 farklı maden projesiyle Dersim tehdit altında. Pülümür, Ovacık, Pertek'in toprağı, suyu tehdit altında. Munzur tehdit altında. Buradan vahşi kapitalizmin, iktidarın ve sermayenin tehdidine karşı hep beraber alkış ve zılgıtlarımızla Munzur özgür akacak diyelim.
Ey sermaye Dersim’den elini çek!
Değerli Dersimliler, değerli halkımız bakın Dersim’in inancına, doğasına, kültürüne kepçe vurmak istiyorlar. Bu kadim coğrafyanın etrafını sessizce kuşatmaya çalışıyorlar. Ama Dersim halkı bilinçli bir halktır, örgütlü bir halktır. Onların sessizce burada oynadıkları oyunu boşa çıkarmak için örgütleniyor ve direnmeye devam ediyor. Burada bir kez daha diyoruz; ey iktidar, ey sermaye Dersim’den elini çek! Cevizlidere 1938’de yakılıp yıkıldı, boşaltılmaya çalışıldı. Şimdi de maden şirketleri buraya göz dikmiş. Geyiksuyu 1970’lerde maden şirketlerine direndi ve direnmeye devam ediyor. Seka Sur direnişi, 145 gündür insanlar direnişte. Buradan selam olsun Seka Sur direnişine.
Rezerv yasası ile insanların arazisine, tarlasına çöküyorlar
Bu iktidar işçi, emekçi için, kadına yönelik şiddetle mücadele için, çocukların hakları için, doğanın hakkı, insanın hakkı için yasa çıkarmıyor. Bırakın yasa çıkarmayı mevcut yasaları bile uygulamıyor. Ama söz konusu talan olunca yasa üstüne yasa çıkarmada son derece mahir bir iktidar. Biliyorsunuz 6 Şubat depremi ile 11 ilimiz büyük bir acı yaşadı. Bu acıyı sarmaları gerekirken yine bir rezerv yasası çıkardılar. Bu yasa ile başta deprem bölgesi olmak üzere, Kanal İstanbul çevresi olmak üzere rezerv alan ilanlarıyla insanların evine, arazisine, mandalina tarlasına, zeytinliklerine çöküyorlar. Ama halk direniyor. Rezerv alanlarına karşı Samandağ halkı direnişte. Onların selam ve sevgilerini getirdim sizlere.
Akbelen, Besta, Kazdağları, Cerattepe, Dersim’de direne direne kazanacağız
Rezerv alan ilanıyla tıpkı Dersim’de nasıl asimilasyon politikası uygulanıyorsa, nasıl ki Dersim coğrafyasının demografik yapısı değiştirilmek isteniyorsa aynısına Samandağ’da, Antakya’da, Defne’de takip ediyoruz. Bizler birbirimize elimizi uzattıkça, dayanıştıkça, bir arada oldukça onlara geri adım attırabiliriz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Akbelen’de, Şırnak Besta’da, Kazdağları'nda, Cerattepe’de, Dersim’de bizler direne direne kazanacağız.
Kayyımlar zaman kaybetmeksizin geri çekilmelidir
Dün buranın atanmış kayyımı Munzur’u koruma ile ilgili aldıkları kararı açıklıyor. Buradan kayyıma soruyoruz. Ey kayyım sen kendini meşru mu görüyorsun? Bu yaptığın açıklamalarla maden şirketlerine sen tek kelime söylememişsin, Munzur halkını kandıracağını mı zannediyorsun? Bizlerin yerel yönetim anlayışı demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik yerel yönetimler anlayışıdır. Bugün atanmış olan kayyımlar bir an önce zaman kaybetmeksizin geri çekilmelidir. Dersim’in seçilmişleri Birsen Orhan, Cevdet Konak, Ovacık seçilmişi Mustafa Sarıgül halkın iradesidir, bizim irademizdir.
Doğamızın talan edilmesine karşı barışta her zamankinden daha fazla ısrarcı olmalıyız
Değerli halklarımız bizler bugünlerde bir süreci yürütüyoruz. Bu sürecin adı Barış ve Demokratik Toplum Sürecidir. Bu süreçteki en büyük hedefimiz bu topraklarda ve bu coğrafyada barışı, demokrasiyi, adaleti tesis etmektir. Demokratik toplum derken tam da bunu kastetmekteyiz. Ve bakın değerli canlar, barışa en çok bizlerin ihtiyacı var. Toprağı talan edilen, ağacı kesilen, mezrası zorla boşaltılan, köyü yakılan, göçe mahkum edilen, zorlanan, savaşın, çatışmanın, silahın, tankın, topun, tüfeğin her türlü zalimliğini gören halklar olarak bizlerin barışa ihtiyacı var. Dünyanın barışa ihtiyacı var. Bakın bugün doğaya en büyük zararı veren biyolojik silahlar, nükleer silahlar. Bugün şayet nükleer silah kullanılırsa sadece biz insanlar ölmeyeceğiz. Ağaçlar, toprak, canlılar yani yeryüzü yaşanamaz bir gezegen haline gelecek. İşte o yüzden bizler barışta her zamankinden daha fazla ısrarcı olmalıyız.
Barış doğaya, yaşama, kültürüne, inancına sahip çıkmak demektir
Sayın Abdullah Öcalan bölgedeki gelişmeleri gören bir yerden Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını yapmıştır. Barış bizim için bütün farklı halkların ve inançların, bütün canlıların bir arada, eşit, kendi rengiyle yaşaması demektir. Barış demek doğaya, yaşama, dinine, kültürüne, inancına sahip çıkmak demektir. Ve bizler toplumun özü olan bu anlayışla barışta ısrarcı olmaya devam edeceğiz.
Muhalefete olan baskılarınıza artık son verin
Bakın iktidarın ve sermayenin oluşturmuş olduğu bu düzen barış ve demokrasi isteyenlere saldırmaya devam ediyor. Bugün bu ülkenin ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik baskıları bu süreci sabote olarak görüyoruz. Bu süreci sabote etmektedir bu baskılar. Ve buradan iktidara sesleniyoruz. Muhalefete olan baskılarınıza artık son verin. Demokratik mücadelenin önü açılmalıdır. Doğamız için, suyumuz için hep beraber mücadele edecek, hep birlikte yaşam hakkını savunacağız. Bunun için bir kez daha diyoruz ki, bir tek şansımız var o da birleşik demokratik mücadeledir.
Doğa kazanacak, yaşam kazanacak
Her yerde olduğu gibi, bugün de mitingimizin en önemli özdeleri sevgili kadınlar pankartlarıyla en öne geldiler. Ve pankartları diyor ki: "Talana, ranta, madene izin vermeyeceğiz. Biz kazanacağız. Doğa kazanacak, yaşam kazanacak. Bizler kazanacağız. Hep beraber kazanacağız." Bu duygu ve düşüncelerle sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Serkeftin, serkeftin, serkeftin.
16 Kasım 2025
