Hatimoğulları: Erken seçim acildir, ihtiyaçtır, elzemdir

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları'nın Artı Gerçek'e verdiği röportaj:

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 'Ekmek ve Adalet Buluşmaları' kapsamında gittiği Antep'te Artı Gerçek'e konuştu.

Hatimoğulları, erken seçim tartışmaları, Emek ve Özgürlük İttifakı'nın büyütülmesi kararı ve Kürtçeye yönelik baskıları değerlendirdi. "Bizim amacımız bir mücadele ittifakı kurmak. Nerden kaynaklandı bu ihtiyaç? Türkiye’nin içinden geçtiği süreç, Türkiye’de özgürlüklere dönük saldırılar katlanarak arttı" diyen Hatimoğuları, tüm muhalif kesimlerin yan yana gelmesi gerektiğini söyledi. Hatimoğulları, seçime hazır olduklarını ifade etti.

'KÜRT HALKI KENDİ DİLİYLE ÖZGÜRCE KONUŞMAK, EĞİTİM ALMAK İSTİYOR'

- Kürtçeye yönelik baskılar son dönemde yoğunlaştı. Kürtçeye ve Kürt kültürüne yönelik bu baskıları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu baskılara karşı nasıl mücadele edeceksiniz?

Kürt diline yönelik çok uzun yıllardan beri çok ciddi bir baskı var ve Kürt halkının verdiği en önemli mücadele kendi diliyle özgürce konuşabilmek ve anadilinde eğitim görmek için. Bu yeryüzünde yaşayan her halkın hakkıdır. Kendi anadiliyle konuşmak, kendi anadiliyle düşünmek, kendi anadiliyle eğitim görmek her halkın en doğal hakkıdır. Her halkın olduğu gibi Türkiye’de yaşayan Kürt halkının da en doğal hakkıdır. Ama ne yazık ki birkaç gün önce Kürtçe dil eğitim veren kurumlara dönük bir operasyon gerçekleşti, gözaltılar gerçekleşti. Bununla ilgili DEM Parti olarak tepkimiz büyük. Biz her halkın kendi dilini Kürt halkının kendi dilini özgürce konuşması gerektiğini savunan, bununla ilgili de mücadele eden bir partiyiz. Dolayısıyla bu uygulamaları inanılmaz derecede antidemokratik, baskıcı ve otoriterlik olarak görüyoruz

'KÜRT HALKI BASKILARA RAĞMEN HALAYINI ÇEKMEYE DEVAM ETTİ'

Düşünün ki siz kendi düğünlerinizi kendi anadilinizde yapıyorsunuz ve o duyguyla danslarınızı yapıyorsunuz, halaylarınızı çekiyorsunuz. Buna dahi müdahale ettiler. Bir ara düğünlerde çıkan görüntüler üzerinden bir gözaltı furyası gerçekleştirdiler ki düğünlerde insanlar Kürtçe müzik çalmasın. Ama Kürt halkı iktidarın bu yaklaşımını umursamıyor. Sonuçta her doğan çocuk kendi anadilini konuşsun diye yoğun bir çaba içinde Kürt halkı. Aynı zamanda bu gözaltı ve baskılara rağmen asla bir yılgınlığa düşmeden bütün düğünlerini yine kendi anadilinde yapmaya, kendi halayını çekmeye yine devam etti. Bu engellenemez."

'ASİMİLASYON POLİTİKASINA KARŞI ORTAK HAREKET ETMELİYİZ'

Anadil bir haktır. Anadilde insanlar hisseder, rüyasını anadili ile görür. Duygusunu anadilinde hisseder. Gözünüzü kapattığınızda bilinçaltınızda anadiliniz sizi yönlendirir. Böyle bir hakikati yok saymak, bir insanı kendi dilinden veya bir dili kendi insanından koparmak imkânsız ötesi bir şey. Asimilasyon politikasına, tekçi anlayışa karşı bu ülkedeki bütün ezilenler ve sömürülenlerle birlikte ortak hareket etmeliyiz. Kürt halkının kendi anadili hakkını sahiplenmesi hususunda, Kürt halkının daha çok yanında olmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.

'BİZİM AMACIMIZ MÜCADELE İTTİFAKI KURMAK'

- Emek ve Özgürlük İttifakı'nın büyütülmesi kararı alındı. Bu konuda ne gibi çalışmalar yürütülecek? Ne gibi değişikler yapılacak?

Seçimlerde biz çok önemli bir adım attık ve bir ittifak oluşumu sürecine girmiştik. Bu ittifaklardaki temel amacımız bir seçim ittifakı kurmak değildi. Tesadüfen seçimlerin öncesine denk geldi. Bizim amacımız bir mücadele ittifakı kurmak. Nerden kaynaklandı bu ihtiyaç? Türkiye’nin içinden geçtiği süreç, Türkiye’de özgürlüklere dönük saldırılar katlanarak arttı.

Şunu belirtmeliyim, AKP öncesi dönem güllük gülistanlık değildi. O dönem de çok büyük baskılar söz konusuydu. Ancak AKP iktidarı döneminde gerçekleşen rejimle birlikte rejim daha da otoriterleşti ve daha da faşistleşti. Bu rejime karşı bütün dünya deneyimlerine baktığımız zaman faşizme ve otoriter rejimlere karşı birleşik demokratik mücadelelerin kazandığını gördük. Toplum birleşik ve demokratik bir zeminde örgütlenirse bir başarı elde edebileceğini dünya deneyimlerine bakarak gördük. Bu nedenle bu ülkede artan bu otoriterleşen ve faşistleşen bu rejime karşı biz birleşik demokratik bir cephenin Türkiye’de kurulması gerektiğine canı gönülden inanan, bunun içinde çok emek veren bir partiyiz.

'AKP MİLYONLARI AÇLIĞA VE YOKSULLUĞA MAHKUM ETTİ'

Bu ülkede ekmeğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Şu an ülkenin içinde geçtiği yoksulluk 1939'ların ekonomik buhranına benzetiliyor. Bu kadar ciddi bir yoksulluk var. Ekonomide adaletsizlik, paylaşımda adaletsizlik…

AKP iktidarı bir avuç yandaşını çok zengin ederken, milyonları açlığa ve yoksulluğa mahkum etmiş durumda. Alevilerin inancına müdahale var. ÇEDES projeleri ile maarif programları adı altında çok yoğun bir biçimde eğitimi bilimden uzaklaştırıp daha çok dinselleştirmeye dönük bir adım var. Her halkın ve inancını kendi dilini ve kültürünü özgürce yaşamasını savunan partiyiz. Aynı zamanda eğitimin anadilde ve bilimsel olmasını savunan bir partiyiz.

'TÜM MUHALİF KESİMLERİN YAN YANA GELMESİ ÇOK ÖNEMLİ'

Kadınlara dönük baskılar arttı. Kadına yönelik şiddet arttı. Çocuk ve kadın cinayetleri arttı. Narin örneğine baktığımız zaman bu ülkenin içinde bulunduğu kokuşmuş düzeni, bu düzenini ne kadar kokuştuğunu orada bile rahatlıkla görebiliyoruz. Dolayısıyla bizim bu bütün baskılara karşı itiraz eden her sesi boğmaya çalıştıklarını da zaten yaşayarak görüyoruz. Partimiz hakkında açılan kapatma davası -HDP için söylüyorum- Kobanê kumpas davası, Gezi tutuklamaları, cezaevi, tecrit…

Bir çok konuyu üst üste sıraladığımızda gerçekten bu ülke tam otoriterleşmiş ve faşistleşmiş bir rejim tarafından yönetiliyor. Buna karşı en güçlü mücadeleyi bu ülkede yaşayan bütün muhalif kesimlerin ortak bir paydada ortak bir zeminde yan yana gelmesi çok önemli. Bizim açımızdan ittifak politikalarının böyle bir anlamı var.

'DEMOKRATİK CUMHURİYETİN İNŞASI İÇİN GÜÇLÜ BİR ZEMİNE İHTİYAÇ VAR'

Bugün ittifak politikaları derken hangi zeminden bahsediyoruz? Ya da birleşik demokratik mücadelenin özneleri kim olacak ?Burada toplumsal ve siyasal bütün alanların bir zeminde buluşmaya ihtiyacı var. Hem siyasi partilerin, hem sosyalistlerin, solcuların, antikapitalist Müslümanların, feministlerin, kadın hareketinin, ekoloji hareketinin, Alevilerin, Kürt halkının ezcümle işçilerin, emekçilerin, emek meslek örgütlerinin aktif bir biçimde yer alabileceği güçlü bir zemine ihtiyacımız var. Bu güçlü zeminde asgari müştereklerde bir araya gelmemiz önemli. Asgari müştereğimiz ne olabilir? Mevcut olan bu rejime, bu iktidara geri adım attırmak ve demokratik bir cumhuriyetin inşa edilmesi. Demokratik bir zeminin yol ve yöntemlerini hep birlikte bulmak. Bunun için iki yönteme başvurduk; bir yandan masa etrafında elbette bu sorunları değerlendirip nasıl yapacağımızı konuşacağız ama öte yandan da alanlarda, meydanlarda, eylemlerde de bahsini ettiğimiz bütün bu demokrasi güçleri ile birlikte aynı zamanda pratik faaliyet içinde olarak biz bu süreci sürdürmeyi hedefliyoruz.

'DEM PARTİ OLASI BİR ERKEN SEÇİME EN HAZIR PARTİDİR'

- Erken seçim tartışmaları siyasetin gündeminde. Anketlere göre CHP ve AKP'den sonra DEM Parti üçüncü parti konumunda. DEM Parti erken seçime hazır mı? Sizce seçim ne zaman yapılmalı?

DEM Parti olası bir erken seçime en hazır olan partilerinden biridir. Çünkü bizim açımızdan siyaset seçimden seçime olan bir şey değil. Biz seçimler bittikten sonra eşbaşkanlarımız, merkez yönetim kurulumuz, parti meclisimiz, partimiz sürekli alanlardaydık. 'Seçim bitti biraz da evimizde oturalım' demedik. DEM Parti'nin temsil ettiği siyasal gelenek sürekli halkın içinde, işçilerle, emekçilerle, kadınlarla, Türkiye'de nerede sorun yaşanıyorsa orada her daim orada olan bir parti. Biz dolayısıyla seçimler konusunda idmanlı olduğumuzu söyleyebilirim. Yaz boyunca da 'Ekmek ve Adalet' kampanyası kapsamında sürekli halkımızla birlikteydik. Dolayısıyla biz gerek örgüt olarak, gerekse yerellerimiz, il-ilçe örgütlerimiz, genel merkezimizle birlikte bu konuda en hazırlıklı partiyiz.

'BÜTÜN UMUDU SANDIĞA BAĞLARSAK MUHALEFET SANDIKTAN BAŞARILI ÇIKAMAZ'

Erken seçim olmalıdır bu ülkede. Erken seçim acildir, ihtiyaçtır, elzemdir. Erken seçim talebinde bulunurken, detay gibi gözüken ama çok önemli olan şu noktaya dikkat çekmek istiyorum; 2023'te muhalefet, toplumsal isyanı ve demokratik zemindeki haykırışları, bir bakıma bastıran bir yöntem izledi. Neydi bu yöntem; 'bütün çözüm sandıktadır' gibi bir umut oluşturdu. Şunu söylemiş oldu işçiye, emekçiye, domatesini döken domates üreticisine, biber üreticisine, çay üreticisinin yaptığı eylemlere, itirazlara şöyle yanıt vermiş oldu: 'Hele siz bir oturun evinizde. Biz bu iktidarı gönderelim ve her şey güzel olacak.' Ama 2023 seçimleri bize bir kez daha böyle olmadığını gösterdi. Biz o zaman da söylüyorduk; bütün umutları sadece sandığa bağlamak bu ülkede bu ülkede bir değişim ve dönüşümü sağlamaz. O nedenle biz erken seçim talep ederken az önce söylediğim birleşik demokratik zeminlerin aynı anda güçlendirilmesi gerekiyor ve bu işlerin paralel yürütülmesi gerekiyor. Bütün umudu sandığa bağlarsak o sandıktan muhalefet başarılı çıkamaz.

'İŞÇİLER, EMEKÇİLER, KADINLAR, GENÇLER BU İKTİDARA İTİRAZ EDİYOR'

2023 bu açıdan çok önemli bir deneyimdi. Oradan önemli dersler çıkarmak lazım. O yüzden biz, 'Ekmek ve Adalet' buluşmalarımızı gerçekleştirirken Türkiye'nin ve Kürdistan'ın dört bir yanını dolaştık ve şunu gördük; bu toplumda işçisi, emekçisi, kadınları, gençleri buna itiraz ediyor. Bu iktidara itiraz ediyor. Her yerde irili ufaklı çok sayıda eylemler, grevler, etkinlikler gerçekleşti. Mühim olan bunların demokratik bir zeminde, bir ortak bileşkeyle daha güçlü bir kuvvet oluşturabilmek. Bu çok önemli. Bu rejime karşı esas toplumsal değişimi ve dönüşümü, esas güçlü mücadeleyi başarabilirsek gerçekleştirmiş olacağız. Biz DEM Parti olarak bir yandan erken seçim talebinde bulunurken, bütün umutları sadece sandığa bağlamak değil, aynı zamanda demokratik mücadeleyi götürmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Biz de pratikte öyle yapıyoruz.

Röportaj: Sinan Şahin

27 Eylül 2024