Hatimoğulları: Kayyımlardan belediyelerimizi almak dışında bir seçeneğimiz yok

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları İzmir’deydi. Deniz Poyraz yoldaşımızın mezarını ziyaret eden ve esnaf ziyareti gerçekleştiren Hatimoğulları daha sonra halk buluşmasına katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları şunları söyledi:

Merheba hevalino, hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. Sizleri saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bugün Deniz Poyraz yoldaşımızın mezarına gittik. Onu orada ziyaret ettik. Ondan sonra bir diğer mezara daha gittik. Hasta mahpuslardan değerli yol arkadaşımız Cemal Tanhan, biliyorsunuz ölmeden kısa bir süre önce serbest bırakılmıştı, kısa süre önce aramızdan ayrıldı. O da Deniz Poyraz’ın olduğu mezarlıkta yatıyor ne yazık ki. Onların anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Sizler ismini Deniz Gezmiş’ten alan Deniz Poyraz’ın yoldaşlarısınız. Bu topraklarda devrimci ve yurtsever mücadelenin tohumlarını eken Denizlerin, Mahirlerin, Kaypakkayaların, Hikmet Kıvılcımlıların Behice Boranların, Mazlumların, Sakinelerin, Sêvêlerin yoldaşları olan sizleri yeniden selamlıyorum. Çocuklarının kemikleri kargoyla gönderildiği halde, çocuklarının mezarları paramparça edildiği halde barış demekte ısrar eden Barış Annelerini de saygıyla selamlıyorum. Mücadelemizin en dinamikleri olan kadınlar, gençler sizleri de saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Mücadelemiz sizlerle büyüyecek, mücadelemiz sizlerle gelişecek. Onlarca yıl İzmir’de emek veren, bir dönem ilçe eş başkanlığımızı yapan Çerkez Aydemir’i anıyorum. İl Eş Başkanlarımız Berna Çelik ve Çınar Altan şu an cezaevinde. Onlara buradan kucak dolusu selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. 

HEDEP adına tahammül edemediler

Bizler yeniden yapılanma diyerek yola koyulduk. Kongremizi gerçekleştirdikten hemen sonra da Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında çalışmalarımıza olanca hızıyla devam ediyoruz. Yerel seçimler için startımızı çoktan verdik. Sadece bir seçim çalışması faaliyeti için değil; aynı zamanda partimizi yeniden yapılandırmak, örgütlerimizi yeniden yapılandırmak için yola çıktık. Bunu da başaracağız. Partimizi kapatanlara inat başaracağız. Partimizi seçimlere üç gün kala kapatma davasıyla tehdit edenlere karşı elbette bir yol bulduk kendimize. Bileşen partimizle seçimlere girdik. İlk kongremizde de ismimizi değiştirdik. İsmimizin kısa adı olan HEDEP, zaten başta siz değerli halklarımız olmak üzere herkesin yüreğinde sıcacık bir duygu oluşturdu. Herkes HEDEP’i çok sevdi. Zaten hangi partiyi kurduysak, insanların aklında tek HEDEP olmuştur hep. Bu bir duygu fırtınası yarattı halkımız için. İşte buna bile tahammül edemediler ve Yargıtay kısa adımızın değiştirilmesini istedi. Biz de kamuoyuna açıklama yaptık. Yine bir seçim arifesinde isimden kaynaklı herhangi bir yasal problem yaşamamak için isim değişikliğine gideceğiz. Ne yaparlarsa yapsınlar; ne HDP’yi ne HDP’den önce kurulan partileri ve mücadelemizi halkımızın yüreğinden sökemezler, sökemezler, sökemezler. Bunu yaratan sizlersiniz. 

Adil ve özgür bir ülke kurulana dek mücadelemiz devam edecek

Bizler bugün bu etkinliğimizi yaparken, hayat başka yerde daha ağır bir biçimde akıyor. İmralı tecridi devam ediyor. 3 yılı aşkın bir süredir Sayın Öcalan ne avukatlarıyla ne ailesiyle görüştürülmüyor. Kendisinden hiçbir biçimde haber alınamıyor. Bununla ilgili başlayan bir kampanya vardı, Gemlik yürüyüşünü gerçekleştirdik. Kamuoyunun duyarlılığı çok yüksekti. Şimdi cezaevlerinde açlık grevleri başladı. Tutsaklar şubat ayına kadar dönüşümlü bir biçimde devam edeceklerini açıkladılar. Açlık grevine bedenlerini yatırmak zorunda kalan insanların var olması, bizler açısından büyük bir mücadele azmidir. Ama herhangi bir olumsuz sonucun çıkmaması için, demokrasi, insan hakları ve Kürt halkının talepleri çerçevesinde dışarıdakiler olarak mücadeleyi yürütme konusunda kararlıyız. Hasta mahpusların cezaevlerinden bir an önce çıkarılması için Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak gerek parlamentoda gerekse parlamento dışında mücadelemizi sürekli veriyoruz. Bugün Cemal Tanhan’ın mezarında şuna tanıklık ettik. Ona bu zulmü yapanların isimleri utanç sayfalarına büyük harflerle yazılmalıdır. Cemal Tanhan’ın oğlu burada geçmiş dönemde ırkçı faşistler tarafından katledilmiş. Kendisinin vasiyeti de çocuğunun olduğu mezara gömülmekti. Şu an aynı mezarı paylaşıyorlar. Bu olay, bu ülkede başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilenlere ve sömürülenlere yaşatılan acının bir sembolüdür. Buradan yaşamını bu mücadele uğruna yitirmiş olan devrimci, yurtsever, sosyalist bütün yoldaşlarımızı; bu bedelleri ödemiş bütün canlarımızı bir kez daha saygıyla anıyorum. Ve onlara sözümüz olsun ki adil ve özgür bir ülke kurulana dek mücadelemiz devam edecek. 

Onlar Filistin meselesini seçimler için kullanıyor

Elbette Kürt halkı gerek Suriye'de gerek Türkiye’de ve dört parça Kürdistan’da statü hakkını çoktan kazanmış bir halktır ve bunun bu şekilde neticelenmesi için bizler mücadelemizi sürdüreceğiz. Yine biliyorsunuz mazlum Filistin halkının katledildiği günlere tanıklık ediyoruz. Bu sorun 100 yıllık bir tarihe sahiptir. İsrail’in Filistin işgali, Gazze’yi boşaltma isteğiyle olanca hızıyla devam ediyor. Her gün 200’e yakın çocuk katlediliyor. Bütün dünya bu katliamlara izleyici kalıyor. Türkiye’de de Erdoğan sadece konuşuyor, şimdiye kadar gerekli hiçbir şeyi yapmadı. Parlamentoda da bu çağrıyı yaptık. Gerçekten mazlum Filistin halkının yanındaysanız İsrail ile bütün ticari ve askeri anlaşmaları feshetmeniz gerekiyor. Yaptırımsa, yaptırım budur. Yapmıyorsanız da Filistin meselesini ağzınıza almayın. Onlar Filistin meselesini, yaklaşan yerel seçimlerde etkileyici bir güç olmak için kullanıyorlar. Oysa orada çocuklar ve kadınlar yaşamlarını kaybediyor. Sivil insanlar yaşamlarını kaybediyor. Bizler buradan bir kez daha diyoruz ki Rojava’da yaşatılanlar ile Filistin’de yaşananlar aynıdır. Filistin sorunu ve Kürt sorunu çözülmediği sürece Ortadoğu’nun gün yüzü görmesine, barış ve huzura kavuşmasına imkan yoktur. O yüzden Filistin sorunu çözülene dek mazlum Filistin halkının yanındayız. Kürt sorunu çözülmelidir. Barışı da bu topraklarda hep birlikte inşa edeceğiz. 

Özak işçileri kendi hakları için şu an güçlü bir direniş sergiliyor

Ne yazık ki çatışmaların, savaşların gölgesinde bir yaşam sürmek zorundayız. Ancak savaşlar ve çatışmalar kadar hayatlarımıza, mutfağımıza, evimize yansımış olan bir başka şiddet var. Ülke çok büyük bir ekonomik kriz ve yoksulluk ile karşı karşıya. Bıçak kemiğe dayandı sözü asla kafi gelmiyor; bıçak kemiği de kesti, bıçak şu anda ilikte. Türkiye ve Kürdistan'ın dört bir yanında halk buluşmaları yürüttük, esnafımız ile buluştuk. Esnaf ziyaretlerimizde inanın kime dokunsak bin ah işittik. Iğdır’da, Van’da, Amed’de aynı. Serhat ve Amed bölgelerinin tamamında aynı. İstanbul’da ve İzmir’de de aynı. Biraz önce Menemen’de esnaf ziyaretinde bulunduk. Esnafımıza bir dokunun bin ah işitin. Bu iktidarın yönettiği ekonominin geldiği hal budur. Savaşa, fonculara sınırsız bir bütçe veriyorlar. Devlet bankalarından soyup soğana çevirdikleri paraları vergilerle bizler ödüyoruz. Bunu asla kabul etmeyeceğiz ve bu böyle gitmeyecek. Emeklilere 5 bin lira destekle sanıyorlar ki emeklinin hayatı kurtulacak. Erdoğan çıksın söylesin bakalım asgari ücretle ya da 5 bin lira ile kaç saat geçinebilir. Gün bile demiyorum. Saatler içinde bunun fazlasını harcıyorlar. Emekliye, işçiye reva gördükleri budur. Urfa’da Özak işçilerini ziyaret ettik. Özak işçileri kendi hakları için şu an güçlü bir direniş sergiliyor. Biz direnişi ziyaret ettikten 10 dakika sonra orayı gaza boğdular ve hepsini gözaltına almaya çalıştılar. Buradan direnen işçilere selamlarımızı iletiyoruz. Onların direnişinin yanındayız. Emekçiler, ezilenler ve sömürülenler kazanacak. 

Yaşam alanlarımıza hep beraber sahip çıkacağız

İzmir’in Çernobili olarak bilinen Gaziemir’de nükleer atık temizlenmiyor. İzmir’in en kronik sorunlarından birisine herkes sırtını çevirmiş, seyirci kalmış durumda. Atıklar kurşun fabrikasında gömülü olarak duruyor. Oysa o atıkların insanlara ve bütün doğaya zararlarını sanırım bilmeyen yoktur. Hemen yanında yaşam alanları var, apartmanlar var, okul var. Küçücük çocuklar bu atıkların dibinde eğitim görmek zorunda kalıyor. Yine Aliağa’da gemi söküm tesisi var. Basına da çokça yansıyan konulardan biriydi. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre sadece 2016 ve 2021 tarihleri arasında 714 gemi sökümü yapılmış. Bu da 75 bin ton kimyasal atığın birikmesi demektir. Brezilya’daki savaş gemisinin sökümü yapılmıyor. Ve Libya açıklarında karasularında bekletiliyor. Ama o 6 bin ton kimyasal atık taşıyan gemiyi İzmir’e getirip sökümünü burada gerçekleştirecekler. Mısırlı kadar Tunuslu kadar bizim değerimiz yok. Herhangi bir ülkedeki insanlar kadar bu ülkede bizim değerimiz yok. Biz herkesin eşit değer görmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla o ülkelerin üzerinden atmaya çalıştıkları kimyasal atıkların mezarlığı haline getirilmek istenen İzmir’i asla bu sermaye düzenine, halkını düşünmeyen bu iktidara bırakmayacağız. Yine RES, HES ve GES’ler yaşam alanlarını, tarım alanlarını etkileyecek şekilde inşa edilmek isteniyor. Yenilenebilir temiz enerji adı altında bu yapılmak isteniyor. Bunun kılıfını bulmaya çalışıyorlar. Yeni rezerv alanı da ilan etmeye başladılar. Kapitalizmin halk ve doğa üzerindeki tahakkümünün en temel örneklerine İzmir’de tanıklık ediyoruz. Deprem, sel felaketleri pandemi... Ölüme dönüştürülen afetleri daha yakın vakitte yaşadık. Onun için doğa mücadelesi, ekoloji mücadelesi bizler için çok önemli. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak, doğamıza da yaşam alanlarımıza da yaşamlarımıza da hep beraber sahip çıkacağız. Bunun mücadelesini hep beraber vereceğiz. 

Demokratik bir cumhuriyeti bizler kendi ellerimizle inşa edeceğiz

100 yıllık bir cumhuriyet tarihinden bahsediyoruz. Ne yazık ki bu cumhuriyet demokrasiyle buluşamadı. Kadın cinayetlerinin bu iktidar döneminde artması tesadüfi değildir. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeleri tesadüf değildir. Kürt kadın siyasetçileri katletmeleri tesadüf değildir. Ne Türkiye’dekiler tesadüftür ne de MİT eliyle Irak’ta yaptıkları tesadüftür. Kadınların siyasette ve sosyal hayatta olmasını istemiyorlar. Özellikle Kürdistan’da Hüda Par’la kurdukları işbirliğiyle yeni bir toplum modeli yaratmak istiyorlar. Seçimler, yerel yönetimler ve parti yönetimleri başta olmak üzere eşit temsiliyetimiz ile bizler bu ülkeye ve aslında bütün dünyaya örnek olan bir model yaşatıyoruz. İşte Hüda Par ve AKP’nin niyeti bunları geriye atmak. Biz kadınlar Jina Amini’nin Jin Jiyan Azadi diye yankılanan sesiyiz. Böyle olmaya da devam edeceğiz. Demokratik bir cumhuriyeti bizler kendi ellerimizle inşa edeceğiz. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmüş olduğu, kadınların eşit ve özgür yaşayabildiği, gençlerin Avrupa’nın yolunu tutmak zorunda kalmadığı bir düzeni kuracağız. Doğamızı, yaşam alanlarımızın tamamını dipdiri tutabileceğimiz bir düzeni elbette kuracağız. İşte o düzenin adı Demokratik Cumhuriyet olacak. 

Hangi kentte yaşıyorsak o kentte temsil edileceğiz

Şu an herkesin merakla izlediği, dostun da düşmanın da merakla izlediği bir konu yerel seçimler. Yerel seçimlerde partimizin ne yapacağına dair bize çokça soru geliyor. Stratejimizi önemli oranda açıkladık. Kürdistan ve Türkiye’de birinci ve ikinci olduğumuz belediyelerde aday adaylığı başvurularını erken bir zamanda başlattık. Adaylık başvuruları başladı. Bu yerel seçimlerde eş başkan adaylarımızın ve belediye meclis üyelerinin önemli bir kısmının ön seçimle belirleneceğini biliyorsunuz. Bunun yanı sıra en çok merakla beklenen batıdaki stratejimizdir. Batıda da adaylık başvuruları başlıyor. İzmir’den de başta kadınlar ve engelli kardeşlerimiz ve gençler başta olmak üzere çok sayıda aday başvurusu beklediğimizi bilin. Adaylık başvurularımızı sadece eş başkanlık gibi düşünmeyelim, belediye meclis üyelikleri gibi düşünmek zorundayız. Bize şöyle bir soru yöneltiliyor: Siz kendi ayaklarınızla çıkacaksınız, buna PM’de mi karar vereceksiniz? Evet, PM toplantımızda buna karar vereceğiz. Batıda eş başkanlık ve belediye meclis üyeliğine ilişkin. Şu konuda çok netiz; hangi kentte, hangi belediye sınırlarında yaşıyorsak orada temsil edileceğiz. Bunun başka çaresi yok. Batıda kazanmak üzerine bir strateji kurduğumuzu biliyorsunuz ama ben tekrar söylemiş olayım. 

Kayyımlardan belediyelerimizi almak dışında bir seçeneğimiz yok

Kürdistan bölgesinde kayyım atanan çok sayıda belediyemiz var. Kayyımlardan belediyelerimizi almak dışında bir seçeneğimiz yok. Stratejimiz sadece kazanmak değil, sadece az oy farkıyla kaybettiğimiz belediyeleri kazanmak değil; aynı zamanda kazandığımız belediyeleri kayyımlardan koruyabilecek bir halk örgütlülüğünü, halkın belediyelerini sarıp sarmaladığı bir örgütlülüğü gerçekleştirmektir. Çalışmalarımızı bu şekilde sürdüreceğiz. Bizim Kürdistan’daki stratejimiz bu olacak. Bir kent uzlaşısından bahsediyoruz. O kentte yaşayan her kesimle, bütün toplumsal dinamiklerle görüşeceğiz. O kentte bulunan bütün demokratik kitle örgütleriyle, emek meslek örgütleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, kadın ve gençlik hareketleriyle, doğa ve insan hakları savunucularıyla bir araya gelerek kentin kaderini birlikte nasıl belirleyeceğimizi konuşacağız. O kente dair seçim politikalarımızı da elbette bu şekilde belirleyeceğiz. İşte kent uzlaşısından kastımız budur. 

Erdoğan’a: Bizler senin gibi U dönüşü yapma yeteneğine sahip değiliz!

Biliyorsunuz partimiz hakkında Erdoğan konuştu. Çünkü Kürdistan'daki belediyelerimize göz dikmiş. Gizli tutulan pazarlıklar, nikah tazelemek vs. demiş. Buradan cevap veriyoruz Erdoğan'a: Ey Erdoğan; bizler senin gibi U dönüşü yapabilecek yeteneğe sahip değiliz, aynaya bakıp kendini anlatıyorsun, sen aslında kendi yaptığını anlatıyorsun. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak yapacağımız her işbirliğinde açık ve ilkeli olacağımızı hep vurguladık. Bizim ne onlar ne de diğerleri gibi gizli protokollerimiz var. Açıklık ilkesiyle yapmaktayız. Her şey kameralar karşısında konuşulacak. Bunu talep eden siz değerli halkımızsınız. Tam da talep ettiğiniz gibi sürecek bu süreç. Yerel yönetimlerden başlayarak merkeze kadar bu ülkeyi demokratikleştirecek, dönüştürecek, kronik sorunlarını çözecek bir Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi var. Partimize sımsıkı sahip çıkacağız. İzmir’de ne olacak diye düşünmeyin. Her ilçe örgütümüz, halkımız, analarımız, gençler, kadınlar seçim yarın olacakmış gibi aktif bir şekilde çalışmaya başlayalım. Çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmayalım. Bizler kimseye pabuç bırakmayacağız, kendi irademizin yerel yönetimlere yansımasını sağlayacağız. 

Güzel günler göreceğimize büyük bir inançla söylüyorum Sevgili Nazım Hikmet’in sözlerini; “Güzel günler göreceğiz çocuklar, motorları maviliklere süreceğiz, ışıklı maviliklere süreceğiz Ege’nin, Akdeniz'in, Karadeniz’in hırçın ama özgür maviliklerine süreceğiz”. Özgürlük kazanacak, adalet kazanacak, barış kazanacak. Hakkaniyet ve insanlık kazanacak. Bizler ve halklar kazanacak. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Serkeftin. 

7 Aralık 2023