
Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, “Toprağımızı Vermiyoruz" şiarıyla Muğla Menteşe’de Atatürk Bulvarı Miting Alanında yapılan mitinge katıldı. Burada konuşma yapan Hatimoğulları, şunları söyledi:
Torba yasayı veto edin
Merhaba Muğla, merhaba zeytinine, ağacına, havasına, suyuna sahip çıkan Türkiye’nin dört bir yanından bugün Muğla halkıyla dayanışma için gelen doğa savunucuları hoş geldiniz. Bu birliktelik öyle anlamlı bir birliktelik ki Türkiye'yi adeta yerli ve yabancı sermayeye parsel parsel satan bu iktidarın politikalarına karşı hep beraber farklı örgütlerden, farklı siyasi partilerden, kentlerden bugün bir aradayız, güçlüyüz, beraberiz. Değerli arkadaşlar bu iktidar başta Muğla olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanına göz dikti. Vahşi kapitalizm ve emperyalist sisteme adeta uşaklık eden bir enerji politikası yürütüyorlar. Meclis’te çıkan yasalar bu ülkede bugüne kadar çıkan en zalim yasalardır. Torba yasaya karşı parlamentodaki bütün muhalefet partileri olarak bir yürek olduk, tek imza olduk ve anayasa mahkemesine başvurduk. Bu işgal yasasını, parsel parsel ülkeyi satmak isteyenleri AYM’ye şikayet ettik. Ve biz Muğla’dan AYM’ye bir kez daha sesleniyoruz. Türkiye’nin yarısından fazlasının itiraz ettiği bu yasaya hayır demenizi, veto etmenizi bekliyoruz.
Birleşe birleşe kazanacağız
Bu iktidar adeta leblebi dağıtır gibi maden ruhsatı dağıtıyor. Bugün Milas'ta, Akbelen’de yaşananlar ne yazık ki Türkiye’nin dört bir yanında yaşanıyor. Akbelenliler parlamentoya geldiklerinde onları bizler karşıladık. Aynı gün deprem kenti olan Hatay’dan Dikmece köylüleri gelmişlerdi, Akbelen ve Dikmece direnişi buluşmuştu. "Zeytinimizi size peşkeş çekmeyeceğiz, ağacımızı koruyacağız" demiştik. Bu mücadele devam ediyor. Bizler bugün birleştiğimiz gibi her zaman ve her yerde birleştikçe sonuç alırız. Örgütlendikçe, bir arada oldukça sonuç alırız. Bu nedenle bizler bir kez daha diyoruz ki birleşe birleşe kazanacağız.
Muğla’dan Besta’ya mücadele köprüsünü en güçlü şekilde örgütleyebilirsek iktidara geri adım attırırız
Türkiye’nin dört bir yanında her yeri tarumar eden bu iktidara bağlı olan Limak, İçtaş gibi şirketler ve buradan ismini sayamadığım yerli ve yabancı birçok şirket Muğla’yı hallaç pamuğuna çevirdiği gibi, Muğla’nın 48 köyünü yaşanmaz hale getirmek üzere oldukları gibi aynı şekilde Şırnak’ta da ağaç kesiyorlar. Geçtiğimiz günlerde Şırnak Besta’da Türkiye’deki birçok doğa ve çevre mücadelesiyle birlikte, ekolojistle birlikte Besta’da ağaçlar kesilmesin diye hep beraber nöbet tuttuk. Muğla’dan Besta’ya bizler işte bu mücadele köprüsünü en güçlü şekilde örgütleyebilirsek ancak bu şirketlere ve bu şirketleri koruyan iktidara böyle geri adım attırabiliriz. Bundan hiç şüphemiz yoktur.
Samandağ halkı da mandalina ağaçlarını korumak için direnişte
Bugün burada sizlerin gösterdiği direnişin aynısını Samandağ Kurtderesi Mahallesi de gösteriyor. Mandalinası kesilen oranın yerli halkı direnişte, bugün nöbetteler. Ben de bir Samandağlı arkadaşınız olarak kendi hemşerilerimle görüştüm ve bugün burada olacağımı söyledim. Onlar da sizlere kucak dolusu selam ve sevgilerini, direniş duygularını gönderiyorlar. Hatay bir deprem kenti. Her yer yakılmış, yıkılmış bir durumda. Toz ve topraktan geçilmezken bu iktidar acımasızca oradaki depremzedenin toprağına çökmeye çalışmaktadır. Acil kamulaştırmalarla mandalina ağaçlarını ve zeytinlikleri kesmeye başlamışlar. Halk orada direnişte ve nöbette. Kolluk kuvvetinin müdahalesine, şiddetine, gözaltılarına rağmen halk orada direnişte. Buradan Samandağ halkına selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
Barış, canlı cansız bütün varlıkların yaşam hakkını savunmaktır
Bugün bizler bu mücadeleyi yürütürken ağır bedeller ödeyen insanlar oldu. Reşit Kibar doğasına sahip çıktığı için işgalci şirketlerin tetikçileri tarafından katledildi. Burada sizlerin huzurunda Reşit Kibar'ı saygıyla, minnetle anıyorum. Bu toprakların bağrından çıkmış, bir asır ömre yaklaşmış ağacına sımsıkı sarılan sevgili Zehra anayı saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyoruz. Değerli canlar, bizler barış derken, demokratik toplum derken tam da bugün konuştuğumuz konuları kastediyoruz. Barış sadece silahların susması demek değildir. Barış, ağaçla barışmaktır. Suyla barışmaktır. Toprakla barışmaktır. Barış, sadece iki insanın birbiriyle barışması değil. Barış, bu yeryüzünde canlı cansız bütün varlıkların yaşam hakkını savunmak demektir.
Şırnak’taki anne, “baraj değil, barış istiyoruz” dedi
Bizler barışı inşa ederken aynı zamanda doğamıza sahip çıkarak barışı inşa edeceğiz. Doğamıza sahip çıkamazsak bu ülkede gerçek ve kalıcı bir barıştan bahsetmek mümkün değildir. Bizler Besta'dayken bir anamız, bir barış anası şunu söyledi: "Barış istiyorsanız önce ağaçla barışın. Biz kentlerimizde baraj değil, barış istiyoruz." dedi annemiz. Buradan binlerce kez selam olsun barışı isteyen bütün annelere. Bu mücadele uzun ve meşakkatli bir mücadele. Hepimiz farkındayız.
Bu iktidar ağacın yeşilini doların yeşili olarak gördü
Bu iktidar, iktidara geldiği günden bugüne kadar ağacın yeşilini doların yeşili olarak gördü. Bu iktidar iktidara geldiği günden bugüne kadar 'sudan nasıl kar elde edebilirim' diye baktı. Bu iktidar uluslararası anlaşmaların başında nükleer silah anlaşmaları, nükleer enerji anlaşmalarına gidip imza attı. Bu iktidar parlamentoda Paris İklim Anlaşmasını imzaladığı gün Rusya'ya, Putin'e "gelin Mersin'deki nükleer santral yetmez, yenisini inşa edin" diyen bir iktidar. Kısacası bu iktidar her şeye para gözüyle bakan, yurttaşını yok sayan ve bütün canlıları, varlıkları yok sayan bir iktidar.
Taşımıza, toprağımıza, ağacımıza, suyumuza, zeytinimize, mandalinamıza hep beraber sahip çıkacağız
Bizler bu iktidarın bu politikalarına hep beraber hayır diyor muyuz? Peki bizler işgal etmek isteyene verecek miyiz? Peki bizler kesmek istedikleri ağacımızı kestirecek miyiz? Evet, bizler birleşe birleşe, direne direne kazanacağız ve şu bilinsin ki ne olursa olsun taşımıza, toprağımıza, ağacımıza, suyumuza, zeytinimize, mandalinamıza sonuna kadar hep beraber sahip çıkacak mıyız? Bu mücadele duygusu, bu mücadele azmi ile hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
28 Eylül 2025