
Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonunun (NADA) Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Süleymaniye kentinde düzenlenen kongresi devam ediyor. DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar ve çok sayıda konuğun katıldığı kongrede konuşan Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:
Ya asdika’l ağizza. Uhayyikun bil muhabbe ve bil ihtirem. Va mühim jidden ğak’d heze el mu’tamar fi misel heze el vakt. Lil’ en dünya, va xassaten Şarkıl Avsat, Şimal Afrikya teht tehdit al harb. Va’li tahkik zalek, nihn bi hacet el selem, fi el mıntıka, va fi el ğalami. Nıhna el nisa’ nuğani ekter min el hurup. Ve haza el sebeb fa’in hubbana lil’selem ğazim jidden. Ve li haza el sebeb fa’iina nidalina min ejl el selem ğazimm.
NADA’nın en önemli özelliği birbirimizden öğrenmemizdir
Değerli kadınlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün hepimiz için çok heyecanlı bir gün. NADA’nın birinci kongresinde bir arada olmak gerçekten bizler için de mutluluk verici. NADA’nın ilk kurulduğu günden beri çalışmalarda delege olarak yer aldım ve yoğun bir şekilde bu çalışmaları takip ediyorum. Bölgemizdeki farklı halklardan kadınların bir arada olduğu bu enternasyonalist oluşumu çok önemsiyoruz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika için, bölgedeki kadın hareketleri ve kadınlar için çok kıymetli. Bizlerin birbirinden öğreneceği çok şey var. NADA’nın en önemli özelliği bu. Bizler birbirimizden de öğreniyoruz. Aynı zamanda bir fikri örgütlüyoruz. Örgütlediğimiz bu fikrin yanı sıra bir pratik de örgütlüyoruz, bir tavır da ortaya koyuyoruz. NADA o bakımdan çok önemli. Her zaman söylediğimiz bir şeyi bugün sizlerle de paylaşmak istiyorum. Siyasi ve toplumsal özneler, NADA benzeri bir çalışmayı karma olarak da yapabilmeyi başarmalı. Geçmiş dönemde kadın-erkek karma siyasi partiler, dernekler ve cemiyetler olarak bir araya geldik, NADA’yı oluşturduk ama ne yazık ki uzun süreli bir çalışma yürütemedik. NADA bu anlamıyla başarılı bir pratik sergiliyor. Karma siyaset de NADA’yı bu anlamıyla örnek almalı diye düşünüyoruz.
Emperyalist savaşların bedelini en ağır şekilde biz kadınlar ödüyoruz
Savaşları ve çatışmaları çıkaran erkek egemen sistemdir, erkek akıldır. Günümüz koşullarında kapitalizmdir. Kapitalizm erkek egemen sistemle işbirliği içindedir. Dünya sermayesinin neredeyse tamamı erkeklerin elinde. Dünyada yaşanan iktisadi krizin faturası halklara, inançlara ve kadınlara ödetiliyor. Bu da emek sömürüsüyle ve savaşlarla yapılıyor. Bunun en ağır bedelini şu an bu salonda bulunan kadınların yaşadıkları ülkeler, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri olarak bizler ödüyoruz. Emperyalist savaşların bedelini en ağır şekilde biz kadınlar ödüyoruz. Bu salondaki kadınlar olarak, bu ülkelerin neler çektiğinin canlı tanıklarıyız. Filistin, Yemen, Lübnan, Irak, Suriye ve sayamadığım diğer bölge ülkeleridir. Filistin halkının Gazze’de yaşadığı katliamı kınıyorum. Mazlum Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Mazlum Filistin halkı yalnız değildir.
Kadınların bedeni savaş ganimeti olarak görüldü
Kadınların bedenleri savaş ganimeti olarak görüldü. Savaşlarda ve çatışmalarda kadınlara tecavüz etmek, o ülkenin topraklarını işgal etmekle eş değer görüldü. Son 10 yıl içinde binlerce Êzidî kadın ve küçük kız çocuğu kaçırıldı, köle pazarlarında satıldı. Şimdi Suriye’nin sahil kenti Lazkiye’de yaşayan Arap Alevi kadınların yaşadığı katliam, taciz, tecavüz ve kaçırılmalar var. Aynı şekilde son birkaç ay içinde Dürzi kadınlara dönük yaşanan baskılar var. Bunları kabul etmek mümkün değildir. Biz 21. yüzyılda yaşıyoruz ve bu yüzyılda kadınlar kaçırılıyor, adeta bir eşya gibi pazarlarda satılıyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu yaşadıklarımızın yanı sıra biz kadınlar göç yolunu tutmak zorunda da kaldık. Göç yolunda kadınlar ve çocuklar, insan kaçakçılarının eline düşüyor. Akdeniz birçok kadının ve çocuğun mezarı olmuş durumda. Çoğu insan orada ölüme terk edildi.
Ülkelerimizi yöneten antidemokratik rejimlerden ve Siyasal İslam’dan da çok çekiyoruz
Biz kadınlar sadece savaşlardan çekmiyoruz; ülkelerimizi yöneten antidemokratik rejimlerden ve Siyasal İslam’dan da çok çekiyoruz. Kadınların binlerce yıllık ezilme ve sömürülme biçimine baktığımızda, bunun en ağır biçimini şu anda yaşadığımız ülkelerde, bölgemizde görüyoruz. Mitoloji, bilim, sanat, felsefe, siyaset, ekonomi ve sosyal yaşamdaki emeklerimiz ve varlığımız görünmez kılınmış durumda. Bizleri etkisi altına alan Siyasal İslam, NADA olarak üzerinde durmamız gereken başlıklarda biridir. IŞİD ve Boko Haram gibi örgütler bize göstermiştir ki kadın örgütlenmesinin olmadığı yerlerde, seküler ve demokratik anlayışın olmadığı yerlerde bu örgütler güçlü bir varlık gösterebiliyor. Topluma ve başta kadınlara çok zarar veriyorlar. Bu anlamda Rojava Kadın Devrimi muazzam bir deneyimdir. Arap, Ermeni, Farisi, Êzidî ve sayamadığım çok sayıda halktan ve inançtan kadınlar için, yani NADA’nın bütün bileşenleri için muazzam bir örnek ve deneyimdir. Demokratik toplumu konuşuyoruz. Demokratik toplumun inşasını anlayabilmek için Rojava’da yaşanan kadın devrimini en iyi şekilde analiz etmeye, anlamaya ihtiyacımız var. Çünkü bir avantajımız var ki yakın tarihte yaşanmış bir deneyim. Orayı izleyerek, görerek, analiz ederek pekala birçok sonuca varabiliriz. Ortadoğu halklarına, kadın öncülüğünde demokratik toplum inşasının nasıl olabileceğini gösterdiler. Bunun için de ben de bir Arap kadını olarak bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrikalı kadınlar adına, Kürt kadınlara teşekkürlerimizi sunuyorum. Onlara bu deneyim için çok şey borçlu olduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum.
Barışın ve demokratik toplumun inşası için elimizden gelen her türlü çabanın içerisindeyiz
İzninizle Türkiye’deki kimi gelişmelerden bahsetmek istiyorum. Sayın Öcalan’ın yapmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısından kısaca bahsetmek isterim. 27 Şubat’ta yapılan çağrı üzerine PKK’nin kongresi toplandı ve 12 Mayıs’ta fesih kararı açıklandı. Ben de 27 Şubat’ta İmralı'ya giden heyette yer aldım ve bu tarihi çağrının tanıklarından biri olarak büyük bir onur duyduğumu belirtmek isterim. Bu gelişmeler sadece Türkiye'ye değil; Irak, İran ve Suriye’ye, dört parça Kürdistan’a etkisi çok önemli olacaktır. Barış ve demokratik siyaset için tarihi bir sayfa açılmıştır. Türkiye kadın hareketi ve Kürt kadın hareketi ile beraber barışın ve demokratik toplumun inşası için elimizden gelen her türlü çabanın ve pratiğin içine girmiş durumdayız. Bu anlamıyla Türkiye'de çok önemli çalışmalar yürütüyoruz. Bu tarihi gelişmeyi elbette basından izlediniz ama burada sizlerle paylaşmaktan büyük bir onur duyuyorum.
Ümit ediyoruz ki bu süreç barışla taçlandırılır
Bu gelişmeyi, Ortadoğu’da kanayan yaralardan biri olan Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için son derece önemli bir adım olarak görüyoruz. Ümit ediyoruz ki biz bu süreci barışla taçlandırırız ve bütün bölgelere yayılan demokratik toplum inşasını hep birlikte gerçekleştirebiliriz. Bunun için yoğun çalışıyoruz. Savaş karşısında yürütülen barış mücadelelerinde ve müzakerelerinde, kadınların ihmal edildiği bütün pratikler negatif bir şekilde sonuçlanmıştır. O yüzden, biz hem Türkiye’deki gelişmelerde hem de birçok bölgedeki gelişmelerde, barış ve müzakere süreçlerinde kadının oynadığı rolü çok önemli buluyoruz. Kadının olmadığı bir barışın kalıcı olamayacağını düşünüyoruz.
Barışın tesis edilmesi için NADA’nın desteğine ihtiyacımız var
Tabii ki bu konuda sadece Türkiye ya da Kürdistan bölgesi değil, dünyada çok önemli deneyimler var. Onlara da hep beraber bakmamız lazım. Ben bu deneyimlerin birkaçından bahsetmek istiyorum. Filistinli kadınların kurduğu Barış İçin Kadın Koalisyonu, İrlandalı kadınların Kadın Destek Ağı, Kolombiyalı kadınların Güzel Rotası, Amerika’da savaş ve militarizm karşıtı olarak kurulan Codepink, Türkiye’de yıllardır emek veren Kürt kadınların oluşturduğu Barış Anneleri İnisiyatifi ve ayrıca Türkiye’de yaşayan bütün halklardan kadınların ortak olarak kurmuş olduğu Barış İçin Kadın Girişimi bu anlamıyla barış süreçlerine öncülük etme konusunda önemli deneyimler ve pratiklerdir. İki örnek eklemek istiyorum. Bunlardan birisi, Liberya Kadın Barış Hareketi. Liberya Kadın Hareketi, tarafları yan yana getirerek barışın tesis edilmesinde çok önemli bir rol oynadı. 27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın yapmış olduğu çağrının akabinde PKK’nin yapmış olduğu fesih açıklaması, elbette Türkiye’de yeni bir barışın tesis edilmesi konusunda önemli bir adımdır. Bu anlamıyla da Türkiye’de “Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi” çalışmalarını başlattı ve yoğun bir biçimde sürdürüyor. NADA’nın bileşeninden bir ricada bulunmak isterim. Türkiye’de başlamış olan ve bütün bölgeye yayılma olasılığı yüksek olan barış ve demokratik toplumun inşası sürecinde barışın tesis edilmesi için NADA’nın desteğine çok ihtiyacımız var. NADA’nın bu gelişmeleri göreceğine ve dayanışma içinde olacağına canı gönülden inanıyorum. Bunu da burada özellikle belirtmek istedim.
En güçlü muhalefeti kadınlar örüyor
Değerli kadınlar; beş bin yıllık uygarlık sömürü düzeni ulus devlet anlayışıyla şekillenerek doğmuş, farklılıkları yok saymıştır. Ulus devlet anlayışının panzehiri demokratik ulustur, demokratik toplumdur. Peki, ne yapmalı, nasıl yapmalı? Evet, asıl mesele bu ve sanırım hepimizin en zorlandığı bu. Binlerce yıldır bu topraklarda kök salmış olan sınıflı toplum modeli, vesayet sistemi ve günümüzün kapitalist sistemi, antidemokratik düzen, katı merkeziyetçi anlayış erkek egemen sistemle el ele vererek kadınlar için dünyayı, yaşam alanlarını yaşanmaz hale getirmiş durumda. Ezilenler ve sömürülenler ya kaderlerine boyun eğer ve her şeyi kabullenir ya da mücadele eder. Bugün eğer bu salonda bir aradaysak, çok farklı dillerden ve inançlardan kadınlarla bu salonda bu kongreyi gerçekleştiriyorsak mücadeleyi seçtiğimiz içindir, NADA mücadeleyi seçtiği içindir. Tabii ki bilincimizi ve ideolojik donanımızı güçlü bir biçimde inşa etmek. Hep birlikte demokratik toplum bilincini kavramak ve kavratmaya çalışmak. Yaşam alanlarımızdan başlayarak ilmek ilmek örgütlenmek. İğneyle oya işler gibi o ilmikleri sımsıkı örerek örgütlenmek. Toplumun her kesimi elbette özgün örgütlenmesini gerçekleştirmelidir. Her halk ve inançtan kadınlar ve karma siyasetler için de toplumsal alanlar için de en önemli şey kendi öz örgütlenmemizi sağlayabilmektir. Her birimizin kendi öz örgütlenmesini sağlaması atılacak en önemli adımdır. Ama şunu belirtmeliyim. Biz kadınlar hiç mütevazi olmayalım. Bu konuda en başarılı çalışmayı bütün ülkelerde kadınlar yapıyor, en güçlü muhalefeti kadınlar örüyor. Biz kadınlar kendimizle bu anlamıyla gurur duymalıyız.
Kadın özgürlükçü anlayış her alanda varlık göstermeli ki demokratik toplumun özüne kavuşulabilsin
Demokratik toplum perspektifiyle oluşturulan mahalle ve kent meclisleri toplumu değiştirip dönüştürür, özgürleştirir ve adaleti sağlar. Merkezileşmeden uzak güçlü yerel yönetimler demokratik toplumun vazgeçilmezidir, lokomotifidir. Buna sarılmak zorundayız. Her halkın kendi diliyle özgürce konuşması, kendi inancı ve ibadetini özgürce yaşayabilmesi demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Savaş, şiddet ve kapitalizmin kar hırsı doğayı talan ediyor. Bütün canlıların yaşayabilmesi için bu dünyayı korumak zorundayız. Demokratik toplumda bütün toplumsal dinamiklerin ortak bir keseni var ki o da kadındır. Kadın özgürlükçü anlayış her alanda varlık göstermeli ki demokratik toplumun özüne kavuşulabilsin. Ekolojik, demokratik, kadın özgürlükçü ve adil bir anlayışın toplum bilinciyle özdeşleşmesi bütün ezilen ve sömürülenlerin kurtuluşu anlamına gelir. Biz kadınlar bunun öncülüğünü yapıyoruz ve daha çok yapmalıyız.
Rojava Kadın Deneyimi bütün dünyanın sahiplenmesi gereken öğretici bir deneyimdir
Yaşanmış deneyimler yol göstericidir dedik. Ben bu deneyimlerden birkaç örnek vererek demokratik toplum modelinin biraz kafalarımızda somutlaşabileceğine inanıyorum. İzlediğimiz sinevizyon, arkadaşlarımızın yaptığı konuşmalar bu anlamıyla çok somut örnekler veriyor. Erkek egemen ve cinsiyetçi saldırılara karşı mücadelenin sembolü haline gelen Rojava Kadın Devrimi. Kadınların inşa ettiği Jinwar Kadın Köyü, komün yaşamın inşa edildiği bir modeldir. Özel olarak hepimizce incelenmeli. Kadına yönelik şiddete karşı Kürt, Arap, Türkmen, Çerkes ve Süryani kadınların birlikte kurduğu ve mücadele ettiği Zenubya Kadın Topluluğu. Bütün dünyadaki demokrasi güçlerinin sahiplenmesi gereken çok önemli deneyimlerdir bunlar. Devrimcidir, ilham kaynağıdır. Demokratik toplumun inşası pekala mümkündür. Her şeyden önce biz buna inanalım. Bu anlamıyla ideolojik donamımızı artıralım ve bu ideoloji çerçevesinde güçlü bir örgütlenmeye öncülük edebilelim. Birbirimizin pratiğinden güçlü alalım.
NADA’ya en güçlü şekilde sahip çıkmalıyız
Söylenecek çok şey var. Başta bu bölgenin nüfus olarak en kalabalık olan kesimi Arapların kurumlarının ortaya koyacağı pratik, bölgenin kaderini değiştirecektir. Kürt kadınlarının ortaya koyduğu pratik, bölgenin kaderini önemli oranda gerçekten değiştirmeye başlamıştır. Arap kadınlarının atacağı adımlar; erkek egemen sisteme, kapitalist sisteme, otoriter rejimlere karşı ortaya koyacağımız ortak akıllar pekala çok güçlü bir kadın mücadelesinin bileşkesi olacaktır. Bu anlamıyla NADA gerçekten çok önemli ve NADA’ya en güçlü şekilde sahip çıkmalıyız. Bu çalışma daha da ileriye taşınmalıdır. Bölge için daha güçlü faaliyet yürütebileceği bir evreye hep beraber taşıyabileceğimize inanıyorum. Sözlerimi Mısırlı feminist yazar Newal El Saddavi’nin sözleriyle bitirmek isterim. “Hangi kadın, kilitleri asırlık geleneklerle taşlaşmış bu zindandan kaçabilir? Hangi kadın böyle bir bedeli göze alabilir? Hangi kadın bütün toplumu arkasına alacak özgürlük tutkusuna sahip olabilir?” Bu coğrafyada ezici baskıya rağmen özgürlüğe susamış ve özgürlüğe aşık olan pekala bunu yapabilir. Bizler yapabiliriz. Bu salondaki kadınlar, hepimiz yapabiliriz. Buna inanıyorum. Geçmişte de mücadele eden kadınlar vardı bu bölgelerde, şimdi de var, yarın da var olacak. Kadın, yaşam, özgürlük. Mara, haya, hırriyye. Jin jiyan azadi. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
16 Mayıs 2025