Hatimoğulları: Ön seçimlerimiz demokrasi şölenine dönüşecek, adaylarımızı halkımız belirleyecek

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları Adana İl Kongremize katıldı. Konuşma yapan Hatimoğulları şunları söyledi: 

Selam olsun Türkiye analarına el uzatan, barış diyen sevgili Barış Annelerine

Değerli kurum temsilcileri, siyasi parti temsilcileri, meslek odaları, dernekler hepiniz kongremize hoş geldiniz. Adalet Nöbeti’nden bir gün bile geri durmayan, çocuklarının cenazeleri PTT kargoyla teslim edildiği halde barış demekten asla vazgeçmeyen Kürt anaları, Türkiye analarına el uzatan barış diyen sevgili Barış Anneleri hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Mücadelenin en ön saflarında yer alan, bu ülkede faşizmin, otoriter rejimin kendisini kurumsallaştırmaya çalıştığı bir dönemde geri adım atmayan aksine faşizme geri adım attıran sevgili kadınlar hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Ben Türkiye'nin birçok ilini dolaştım, il örgütlerimiz ve halklarımızla bir arada olduk. Ama Adana'ya gelirken çok heyecanlıydım. Burada analar ve kadınlar olmak üzere il örgütümüzün, il eş başkanlarımızın, yöneticilerimizin benim üzerinde çok büyük emekleri oldu. Bu da beni ayrıca mutlu eden, heyecanlandıran, onurlandıran bir konu. Ben burada hepinizin huzurunda sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. 

Cezaevindeki yoldaşlarımızın selamlarını getirdik 

Kongreden hemen sonra Eş Başkanımız sevgili Tuncer Bakırhan ile birlikte Amed’i Serhat’ı Botan’ı Ege’yi neredeyse Türkiye'nin dört bir yanını ziyaret ettik. Değerli halklarımızla genel seçimden sonra bir araya geldik, genel seçimlerin değerlendirmelerini sadece kapalı kapılar ardında, parti binamızda, 4 duvar arasında yapmadık. Eksiklerimizi hatalarımızı siz değerli halkımızdan dinledik. Seçimlerle ilgili yol haritamızı siz değerli halkımızla, kadınlarla, gençlerle birlikte belirledik. Bu konuda birlikte yol almaya çalışıyoruz. Son iki günde cezaevleri ziyaretinde bulunduk. Önce Kandıra Cezaevi'ne gittik. Sevgili Figen Yüksekdağ’ın, Gültan Kışanak’ın, Nurhayat’ın, Semraların selamlarını getirdik sizlere. Hemen ertesi gün Edirne Cezaevi'ni ziyaret ettik ve Sevgili Selçuk Mızraklı’nın, Selahattin Demirtaş’ın kucak dolusu selam sevgilerini getirdik sizlere. Onların nezdinde şu an açlık grevinde bulunan, düşüncelerinden dolayı, topluma hak ve adalet mücadelesi verdiklerinden dolayı, bu ülkede eşitlik olsun, adalet olsun, barış olsun, kardeşlik olsun diye mücadele eden devrimci, sosyalist, komünist, yurtsever bütün herkese onların nezdinde cezaevlerine selam ve sevgilerimizi, kucak dolusu selamlarımızı Adana'nın sıcağından gönderiyoruz. 

Kürt halkının talebi anayasal güvence altına alınmazsa bu ülke hiçbir zaman demokratikleşmez

Değerli arkadaşlar, bu ülkenin 40 yıldır çözülemeyen bir sorunu var. Biraz daha tarihin gerisine gidersek elbette bu ülkenin Cumhuriyet'in kuruluşundan beri yüzyıllık bir sorunu var. Bu sorun ki bu ülkenin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden birisidir. Kürt sorunu bu ülkede barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmezse, Kürt halkının talepleri, 25 milyonu aşkın Kürt halkının talebi anayasal güvence altına alınmazsa, bu topraklarda Alevilerin talepleri eşit yurttaşlık hakkı temelinde anayasal güvenceye alınmazsa elbette ki bu ülke hiçbir zaman demokratikleşmez. İşte  bunun mücadelesini uzun yıllardan beri veriyoruz. Kürt sorunu barışçıl yöntemlerle çözülsün diye bunun mücadelesini veriyoruz. 

Kürt yoktur diyenler, işsizliği yoksulluğu yaratanlardır, bu ülkenin kaynaklarını sömürenlerdir bu ülkeyi bölenler 

Evet değerli arkadaşlar, Adana bütün Türkiye'de örnek bir kenttir. Adana’da Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı hepimiz bir arada, aynı mahallede yaşıyoruz. Aynı çeşmeden sular içtik, yemeklerimizi paylaştık, aynı avluda kadınlar sarma sararken insanların nasıl bir araya geldiğini biliyoruz. Burada bir ayrım bir ötekicilik yoktur. Burada tam tersine Kürt halkının talebi demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek, ikinci yüzyılda Cumhuriyeti demokratikleştirmek, halklar ve inançlar sorunlarını barışçıl yollarla eşit yurttaşlık temelinde çözülmesini sağlamaktır. 'Burada Kürt yoktur, Arap yoktur, Romanlar şöyle kenar mahallelerde yaşamaya devam etsin' diyenlerdir aslında bu ülkeyi bölenler. Demokratik siyaset zeminine saldıranlardır bu ülkeyi bölenler. Ankara’da saraylarda oturup çocuklarının 7 ceddine yetecek kadar bu ülkenin kaynaklarını sömürenler, işsizliği ve yoksulluğu derinleştirenler, buna göz yumanlar bu ülkeyi bölenlerdir. Bunun için cezaevlerinde başlayan bir açlık grevi var. Cezaevindeki açlık grevi dönüşümlü olarak devam ediyor, tutsaklar Şubat ayına kadar böyle devam edeceklerini beyan ettiler. Ama bunun daha ağır bir tabloya dönüşmesini engellemek bu ülkede eline vicdanına koyup ben demokrat mıyım diyen her insanın görevidir. Cezaevlerinde hasta tutsakların normalde dışarıda ailelerinin yanlarında olmaları gerekirken ATK raporları ile ailelerinin yanlarında değiller. Bir hafta önce sevgili Halil Güneş'in annesi ile yan yana olduk, kendisinin şahsında cezaevindeki bütün hasta tutsakları, ATK’nın zalim raporları ile içeride tutulan bütün hasta tutsakları buradan saygıyla selamlıyorum. Yaşamlarını kaybedenleri de saygı ile anıyorum. 

İmralı tecridi derhal kaldırılmalı, çözüm görüşmeleri derhal başlamalıdır

Cezaevlerinin bir talebi var. Diyorlar ki Kürt sorunu demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülsün, diyorlar ki İmralı tecridi kalksın. İmralı tecridi kalktığı zaman Türkiye’de barış konuşulmaya başlandı. Sayın Öcalan ile görüşmeler başlandığı zaman barış konuşulmaya başlandı, silahlar sustu, ne Türk genci ne Kürt gençleri hayatını kaybetti. Kısa süreliğine de olsa annaların gözyaşları dindi. Barışı konuşmaya başladık. Türkiye bir zarar mı gördü bundan? Hayır, tam tersine Türkiye'de yaşayan bütün halklar da bunun yararını gördü. Buradan bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. İmralı tecridi derhal kaldırılmalıdır, cezaevlerindeki tablo ağırlaşmadan çözüm üzerine görüşmeler derhal başlamalıdır. 

Bu iktidar yoksulları, geleceksizleştirdiği gençleri intihara sürüklüyor

Bu ülke çoklu krizler yaşıyor, bütün dünyada kapitalist sistemin yaşadığı çoklu krizlerin yansımalarını ülkemizde hep beraber ağır bedeller ödeyerek yaşıyoruz. Bu ülke Türkiye tarihinde yoksulluğun en fazla tabana yayıldığı bir dönemi yaşıyor. Hayat pahalılığı, zamlar, barınma sorunu bütün bunlar bizim en temel sorunlarımızdır. Bakın asgari ücreti 17 bin lira yaptılar, daha o ücret emekçinin cebine girmeden hemen değer kaybetmeye başladı, biliyoruz ki gelecek ay bu 17 bin liranın hiçbir değeri kalmayacak. Bir yıl boyunca asgari ücretle çalışanlar bu ücrete mahkum olacak. Ama bu ülkede asgari ücret bile alamayan insanlar var. Bakın İstanbul’da bir AVM’de bir insan intihara kalkıştı. Çok şükür hayatta ve intihar ederken o yoksul insan şunu söyledi: 'Benim çocuğum aç, ben çocuğum cebine harçlık koyamıyorum.' Eşi konuştu 'biz kağıt toplayıcısıyız' diyor. Aile o gün işe çıkarsa bütün aile 100 lira getiriyor. O yüz lira ile o aile nasıl beslensin? İşte bu iktidar yoksulu intihara sürüklüyor. Gençleri geleceksizleştirdi intihara sürüklüyor. Türkiye tarihinin en büyük göçü yaşanıyor. Burada devrimci yoldaşlarımız abilerimiz ablalarımız var. Burada söyleyeceklerimi hepsi deneyimlemiş. 1980 askeri cunta rejimi döneminde Türkiye’den Avrupa’ya çok önemli siyasi göçler olmuştur. Şimdi işsizlikten, yoksulluktan, hayat pahalılığından, mutsuzluktan, geçinememekten dolayı gençler Avrupa'nın yolunu tutuyor. Yarın bizi muayene edecek bir doktor dahi Türkiye'de bulamayacak bir seviyeye getiriyorlar. 

Adana’da gençler uyuşturucuya alıştırıldı

Aynı yoksulluktan Adana da muzdarip. Biz çok dile getirdik. Adana Türkiye’de en çok işçi göçü alan bir kentken, sanayisi gelişmiş bir kentken şimdi en fazla işçi göçü veren kentlerden biri haline dönüştü. Çünkü Adana sanayisizleştirildi, Adana’nın verimli Çukurova topraklarındaki tarım arazilerini bu iktidar bitirdi. Buna asla müsaade etmeyeceğiz ve kesinlikle bizler bu iktidarı değiştirdiğimizde yapacağımız ilk çalışmalar bir kere bu ülkenin tarımını yeniden ayağa kaldırmak olacak. Uyuşturucu ne yazık ki en fazla Adana'nın sorunlarından biri. Uyuşturucuya alıştırıldı buradaki gençler. Satışına alıştırıldı buradaki gençler. Ve bu iktidar başta Kürt mahalleleri olmak üzere muhalif olan bütün kesimlerin yaşadıkları mahallelerde bilerek ve isteyerek çeteleşmeyi, uyuşturucu çetelerinin örgütlenmesini sağlıyor, onlara kolaylık sağlıyor, onların önünü açıyor. Yaptığımız tüm toplantılarda ki Adana’dakilerin çoğuna ben de bizzat katıldım-hepsinde bize söylenen tek şey, lütfen uyuşturucu sorununu sıklıkla dile getirin. Bu, devletin uyguladığı bir özel harp yöntemidir. Gençler sorunlarını konuşmasın, Kürt gençleri kendi kimlik mücadelelerini vermesin, solcu devrimci gençler işçinin, emekçinin hakkını savunmasın diye onları bu bataklıklara sürüklüyorlar. Buradan sözümüz olsun ki bizler toplumu aşağıya çeken çürüten bu anlayışa karşı başta Gençlik Meclisimiz olmak üzere hep birlikte mücadele yürüteceğiz ve buradan gençlere çağrımız, asla buna müsaade etmeyelim değerli gençler. Gençlik sizsiniz, geleceğimiz de sizsiniz, bunu karartmalarına izin vermeyelim. 

AKP nükleer santral çöplüğüne dönüştürdü ülkemizi

Değerli arkadaşlar yine Adana’nın tabi ki Türkiye’deki birçok kentimizde olduğu gibi bitmeyen sorunları, ithal edilen çöpler. Biliyorsunuz ki ülke adeta çöp ithalatçısı bir ülkeye dönüştürüldü. Mersin Limanı'ndan gelen çöplerin çok önemli bir bölümü Adana'dan dönüştürülüyor. Bunun anlamı şudur; daha çok hava kirliliği, daha çok yaşanmaz bir kente dönüşmek. Yine kömür santralleri buranın en temel sorunlarından birisi ve Adana’da ekolojik platformunun bu konuda yürüttüğü çalışmaları da çok iyi biliyoruz ve başarılarının da devamını diliyoruz. Mersin'de insanların yaptığı açıklamalara göre özellikle Maraş-Hatay merkezli depremler yaşandıktan sonra şunu söylediler; Çernobil’den daha fazla zarar verecek bir şeye dönüşebilir bu nükleer santral. Ama AKP iktidarı Rusya ile işbirliği yapmak için nükleer santral çöplüğüne dönüştürdü ülkemizi. Biz bunun karşısında mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. 

Dayanışma büyütür, kentimizi de kendimizi de yeniden kuracağız

Değerli arkadaşlar yine en temel meselelerimizden biri deprem meselesi. Biliyorsunuz Türkiye'de yaşanan bu depremde son 500-600 senede yaşanmamış büyüklükte kayıplarla, yıkımla karşı karşıya kaldık. Hala deprem bölgelerinin yaraları sarılmış değil. Adana’ya çok göç oldu depremden. Biz il örgütümüzle birlikte Hatay’dan, Maraş’tan, Adıyaman’dan çok fazla göç olduğunu biliyoruz. İl Örgütümüzle birlikte depremzedeleri tek tek ziyaret etmeye çalıştık. İl Örgütümüz bu konuda çok güçlü bir çalışma sergiledi gerçekten. Keşke elimizden çok daha fazlası gelebilseydi. Hatay'ın yaralarını en çok saran ilimizden birisi Adana halkları oldu. Ben burada depremi yaşayan, kendi yakınlarını evlerinin yıkıldığını deneyimleyen birisi olarak Adana halkına, il örgütümüze depremde gösterdikleri dayanışmadan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Dayanışma yaşatır ve söz veriyoruz; kentlerimizi yeniden hep beraber kuracağız. Adana’da da önlem alınması için her türlü çalışmayı yerel yönetimlerle birlikte merkezi siyasetle de birlikte bir insanın bile o yıkımdan burnu kanamasını engellemek için her türlü çalışmayı yapacağız. Dayanışma büyütür, kentimizi de kendimizi de yeniden kuracağız. 

Polis eşliğinde gelip bizi ölümle tehdit edenler hakkında tek bir işlem yapılmıyor

Değerli arkadaşlar, rejimin krizden ve saldırganlığından bahsetmeden geçemeyiz. Her şeye saldırıyorlar. Bir yargı krizi oluştu ve gittikçe derinleşiyor. Hatay Milletvekili Can Atalay halkın oyları ile seçilmiş bir milletvekili. Bir milletvekilinin seçilmesi için ona izin veriliyor, yasal bir sorun çıkmıyor ama o milletvekili şu anda cezaevinde ve AYM kararına rağmen Yargıtay onu bırakmıyor. KHK’li işsizler, işsizlikle yoksullukla biat ettirilmeye çalışılanlar. Adana KHK Platformu çok güzel çalışmalara imza attı. Bir KHK’li, Hüseyin Geçmek elim bir hastalığa yakalanmış ve vasiyeti şu; '40 KHK’li benim defnedilmeme tanıklık etsin' demiş. Ne kadar acıklı, siyasi düşüncelerinden dolayı insanlar KHK'lerle işsiz bırakıldı. Bir kısmı intihar etti bir bir kısmını da böyle kaybediyoruz. Ben burdan Hüseyin Geçmek’in ailesine ve KHK’lilere başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Partimize yönelik saldırılardan hepiniz haberdarsınız. Genel Merkezimize biz orada iken, biz toplantı yaparken polis eşliğinde gelip sarı torba bıraktılar. Polis eşliğinde bırakılan bu sarı torbalarla ilgili yargı bir tane dahi işlem yapmadı. Yargı bizi ölümle tehdit edenlere bir tek işlem yapmadı tam tersine kolluğun korumalığıyla Genel Merkezimize kadar geldiler. Adana en çok bu saldırılara uğrayan illerimizden birisidir. Daha geçtiğimiz sene IŞİD saldırısı ile karşılaştı Yüreğir İlçe. İl binamıza yanıcı madde bıraktılar. Bizzat kendimiz yakaladık o yanıcı madde bırakan kişiyi. Kendi ellerimizle polise teslim ettik ama hiçbir işlem yapılmadan o kadın serbest bırakıldı. Bütün bunlara karşın bizler hiçbir zaman yılmadık, hiçbir zaman geri adım atmadık hiçbir zaman mücadelemizden bir gıdım ödün vermedik. Seyit Rıza’nın dediği gibi bu da onlara dert olsun, halk buradadır, halkın iradesini hiçbir güç yenemeyecektir. 

Biz kadınlar Rojava’da IŞİD’e karşı mücadele ettik, Jin Jiyan Azadî’yi bütün dünyaya yaydık

Mücadelemizin en temel dinamiklerinden biri kadınlar. AKP iktidarına faşistleştiği dönemden itibaren, 15 Temmuz darbe girişiminden itibaren bir tek kadınlar onlara geri adım attırabilirdi. Kadınlar hiçbir zaman mücadeleden geri durmadı, 4 yıl geçmesine rağmen aradan hala Gülistan Doku nerede diye soruyoruz. Kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri sadece 2023'te 500'ü geçti. Bizler İstanbul Sözleşmesi için, nafaka hakkımız için mücadele etmeye çalışıyoruz ve yüzyıllık mücadelemizde kadınlar olarak kazanımlarımıza dört elle sarılmış ve asla kaybetmemek üzere koruyoruz. Biz kadınlar Kürdistan'da Rojava’da IŞİD’e karşı mücadele ettik. Biz kadınlar Jîna Mahsa Amînîler olduk. Dünyanın dört bir yanında ana mara hürriye dedik, biz dünyanın dört bir yanında Jin Jiyan Azadî sloganlarını yükseltmeye devam ettik, devam edeceğiz. 

Ön seçimlerimiz demokrasi şölenine dönüşecek, adaylarımızı halkımız belirleyecek

Bizler elbette bu süreçte yerel seçimlere hazırlıklarımızı başlattık. Partimiz genelgelerle bu konuda bilgilendirdi. Bizler Türkiye'nin dört bir yanında yürüttüğümüz toplantılarda halkımızın taleplerini can kulağıyla dinledik, onları raporlaştırdık ve 2024 stratejimizi tam da bunun üzerinden yürütüyoruz. Halkımızın talebi tam olarak şudur. Bizler 2019 ve 2023’te hiçbir tartışmaya mahal vermeden AKP’ye kaybettirmek ve daha doğrusu bu rejime kaybettirmek için kollarımızı sıvadık. Alnımızın akıyla bu stratejimizin fiilen başarısıyla bu süreçten çıktık. 2024’teki seçim stratejimiz çok net olarak şudur. Kürdistan’da kayyım atanmış bütün belediyelerimizi tek tek alacağız. Az farkla kaybettiğimiz bütün belediyelerimizi yeniden kazanacağız. AKP iktidarı ciddi bir kolluk kuvveti ve asker polisleri seçmen olarak belli başlı yerlere kaydırıyor. Bununla ilgili partimiz çeşitli çalışmalar yürütüyor. Tespitler yapılıyor, elimizde bunun fizibilitesi zaten var ve gerekli itirazlar yapılmıştır, yapılacaktır. Ön seçim dedik. Halkımızın talebiydi önseçim. Türkiye tarihinde gerçekleşmemiş bir şekilde ön seçim yapıyoruz. Sandıkları sadece mahallelerde gelişi güzel kurmuyoruz. O kentte kim oy kullanacaksa bir delege usulüyle bir ön seçim olacak. O kentin bütün demokratik güçleri, bütün dinamikleri, dernekleri, sendikaları, emek ve meslek örgütlerinden de delege talep edilerek bir ön seçim yapıyoruz. Ön seçimi sadece üyelerimiz üzerinden yapmıyoruz. Biz partileri kapatıla kapatıla 12 partiyi geride bırakmış bir siyasi parti olarak o kentte partilerimizin geçmiş dönemlerinde yöneticilik yapmış emek vermiş arkadaşlarımızı da delege olarak kabul ediyoruz. Böyle bir ön seçim yapıyoruz. Koşulların oluştuğu onlarca yerlerde bu ön seçimleri gerçekleştireceğiz. O ön seçimden sonra Kürdistan’daki adaylarımızın büyük çoğunluğunu ilan etmiş olacağız.

Biz bu ön seçimleri Türkiye demokrasisine örnek olsun diye yapıyoruz. Biz bu ön seçimlerin demokrasi şölenine dönüşmesini istiyoruz. Bu seçim biçiminin bütün Türkiye'deki siyasi partilere de örnek olmasını önemsiyoruz. Doğrudan demokrasiyi işletecek şeyin bu olduğuna inanıyoruz.

Stratejimiz kim olursa olsun o kentte yaşayan herkesin iradesinin yerel yönetimlere yansımasıdır

Gelelim batıdaki stratejimize. Batı ile ilgili bu salonda olan arkadaşlarımız gayet yakinen takip ediyorlar. Kent Uzlaşısı yöntemiyle adaylarımızı belirleyeceğiz. Kent Uzlaşısı ile kastımız şudur. O kentte bulunan bütün demokrasi güçleri, emek ve meslek örgütleri, kadın ve gençlik hareketleri, ekoloji hareketi, emek hareketi, burada bulunan herkes halklarımızın kendi örgütleri ve dernekleri. Hepsinin katılımı ile o kentte kim bizi iyi yönetir, kim yolsuzluklara karışmadan yönetir, kim yönetirse bu kentin hava kirliliğini çöp sorununu çözebilir. Bütün bunlarla ilgili hep beraber kafa yoracağız, bu konuda işbirliği yakalama olanağı olursa o işbirliklerini sağlayacağız. Ama yine çok önemli bir kıstasımız daha var. İrademizin tamamının yerel yönetimlere mutlaka yansımasını istiyoruz. Halkımızın bizden en temel talebi budur. Sadece 'gidip oy kullanın demeyin' diyor bize halkımız. 'Biz aynı zamanda bir seçmen olarak, o kentin bir sakini ve yurttaşı olarak ister Türk olalım ister Kürt olalım hangi inançtan olursak olalım kendi irademizin yerel yönetimlere yansımasını istiyoruz' dediler. Bizi farklı kılan kıstaslarımızdan biri budur. Değerli Adanalılar size söz veriyoruz sizin iradeniz bu kentin siyasi iradesi olarak bu seçimlere kesinlikle yansıyacak. 

Demokratik bir cumhuriyeti kurana dek mücadelemize devam edeceğiz 

Akdeniz'in kıyısından, mağrur mağrur yükselen Toroslar'dan sesleniyoruz. Kekik kokan, oluk oluk akan sularıyla Çukurova’yı besleyen Toroslar'dan. Çukurova’nın bereketli ovasından, kekik ve katran kokuları arasından bütün Türkiye ve dünya halklarına sesleniyoruz. Biz DEM Parti olarak siyasetimizi barış, kardeşlik, eşit yurttaşlık hakkı temelinde kuruyoruz. Biz emeğin hakkı ve adil bir düzen için siyasetimizi yürütüyoruz. Biz siyasetimizi Ortadoğu'da her gün gelen savaş ve ölüm haberlerine karşı Kürt sorunu başta olmak üzere Filistin sorununun eşit haklar temelinde çözülmesi için siyasetimizi yapıyoruz. Biz siyasetimizi kadınların özgürleşmesi ve eşit bir şekilde yaşayabilmesi için yapıyoruz. Biz siyasetimizi Kürt gençlerinin, Türk gençlerinin, Arap, Çerkez, Laz, Türkiye'deki tüm gençlerin göç yolunu değil, kendi ülkesinde kendi halkına hizmet edebilecek bir yapılanma bulabilmeleri için yürütüyoruz. Biz mücadelemizi depremler yaşansa bile insan ölümlerinin olmayacağı, seller olsa bile hiç kimsenin yaşamını kaybetmeyeceği, insan yaşamını merkez alan bir siyaset için kurguladık ve bunun mücadelesini veriyoruz. Bu mücadeleyi en iyi deneyimleyen kentlerimizden birisi Adana’dır. Adana Demokrasi Platformu, Adana’daki Alevi Platformu, Adana’daki bu platform kültürüyle birçok farklılıklarımızla bir arada durabilen, demokrasiyi esasen özümseyen ve bütün Türkiye'ye örnek olan bir kentten, Toroslar'ın eteklerinden, Çukurova’nın topraklarından sesleniyoruz; tüm Türkiye halklarına söz veriyoruz; adil, eşit, barış ve kardeşliğin inşa edildiği bir ülkeyi kurana dek, demokratik bir cumhuriyeti kurana dek mücadelemiz sizlerle devam edecek. Yolumuz açık olsun, Hızır yar ve yardımcımız olsun. Serkeftin. 

7 Ocak 2024