Hatimoğulları: Rojava Modeli sınırları aşmış önemli bir modeldir

Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları ve Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, Kadın Meclisimizin İstanbul’da düzenlediği "Savaşın Kıskacında Kadın Devrimi: Rojava'da Kadınların Yeni Yaşam İnşası" paneline katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

Sevgili kadınlar, hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Hûn bi xêr hatin, li ser seran li ser çavan hatin. “Savaşın Kıskacında Kadın Devrimi: Rojava’da Kadınların Yeni Yaşam İnşası” konulu panelde, bu alanda özel olarak çalışma yapmış ve farklı ülke deneyimlerini araştırmış olan kadın arkadaşlarımız birazdan çalışmalarını detaylı bir şekilde paylaşacaklar. Bilgimizi tazeleyeceğiz, karşılaştırmalı bilgilere sahip olacağız. Yaşanmış deneyimlerden yola çıkarak, Ortadoğu coğrafyasının karmakarışık ortamı içinde kadınların kendilerine nasıl bir yol haritası çizmeleri gerektiğine dair konuşacağız. Bu deneyimlerin bir kısmını elbette daha fazla geliştirmeye ihtiyacımız var. Bunları nasıl geliştirip büyüteceğimizi de hep beraber konuşacağız.

Kayyımcı rejime bir halka daha eklediler

Bu gündeme giriş yapmadan önce iki noktaya değinmek isterim. Bugün Siirt Belediyemize kayyım atandı. Yine bir şafak operasyonu, yine bir DEM Parti belediyesi ve yine kadın siyasetçilere yönelik operasyonel yaklaşım. Dün Siirt Belediye Eş Başkanımız Sofya Alagaş’a 6 yıl 3 ay ceza verildi. Hemen bu sabah da halkın iradesini tanımayarak bugüne kadar yürüttükleri kayyımcı rejime bir halka daha eklediler Siirt’te. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bazı şeyleri tekrar etmekten imtina etmeyeceğiz. Kayyım, siyasi darbedir. Kayyım, seçimle alamadığın belediyeyi, yargıyı sopa olarak kullanarak, halkın iradesine siyasi darbe yaparak almaktır. Kayyım, seçme ve seçilme hakkını yurttaşın elinden almak demektir. Kayyım sadece belediye eş başkanlarımıza atanmış değildir, seçilmiş meclis üyelerimize atanmış değildir. Aynı zamanda kayyım seçmene, yani seçimle anayasal hakkını kullanan yurttaşlarımıza bir siyasi darbedir. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bir yandan barış diyeceksiniz, bir yandan “bir süreç işletiyoruz” diyecekseniz; diğer yandan gözaltılar, operasyonlar ve tutuklamalar yapacak, kayyımlar atayacaksınız. Bunu kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz de. Kayyım rejimine, bu otoriterleşen sisteme karşı dün nasıl mücadele ediyorduysak bugün de öyle mücadele edeceğiz. Buradan çağrımızı bir kez daha yineliyorum: Bu darbeci zihniyetten, kayyımcı anlayıştan vazgeçin. Eş başkanlık ve eşit temsiliyeti hedef alan bu zihniyetten derhal vazgeçin. Seçilmişlerin yerine atanmış olan bütün kayyımlar bir an önce kendi memuriyetlerine geri dönmelidir. Halkın iradesi olarak belediyelerin yönetimi tekrar seçilmişlere verilmelidir. Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan şimdi Siirt'te. Orada halkla beraber kayyıma karşı eylem ve etkinlikler sürdürecek. 

İktidar kalemini satın alamadığı gazetecileri hapishanelerle tehdit etmekten vazgeçmeli

Bahsetmek istediğim bir konu daha var. Halk TV emektarlarına yönelik operasyon. Bizim “Özgür Basın” diye nitelediğimiz kesime dönük zaten çok yoğun bir operasyonel yaklaşım vardı. Daha birkaç gün önce 6 gazeteci tutuklandı. Gazetecileri tutuklamak, yurttaşın haber alma hakkına saldırmak demektir. Haber alma hakkımıza dönük bir operasyondur. Bunu kabul etmiyoruz. Halk TV emektarlarından Seda Selek, Serhan Asker ve Barış Pehlivan savcılıkta ifade verecekti, henüz bir karar çıkmadı sanıyorum. Hiçbir gazetecinin yeri dört duvar arası olamaz, demir parmaklıkların arkası olamaz. Kalemini ve klavyesini satın alamadıkları gazetecileri hapishanelerle tehdit etmekten bu iktidar vazgeçmelidir. Ne yazık ki Türkiye, dünyada en çok gazetecinin hapishanede olduğu ülkeler arasında. Hiçbir gazeteci hapishanede olmamalıdır. Yurttaşlar olarak haber alma hakkımız engellenemez. Objektif haberciliğe hiç kimse darbe vuramaz. Halk TV emektarı gazeteciler bir an önce serbest bırakılmalıdır.

Suriye'de kadınların yaşadıklarını yüreğimizde hissediyoruz

Panelin konusuna geçmeden önce bölgemizin içinde bulunduğu atmosfere dair görüşlerimi paylaşmak isterim. Dünya ölçeğinde küresel sistem yeniden yapılanıyor. Bu yeniden yapılanmada özellikle Ortadoğu çok önemli bir yer tutuyor. Ortadoğu zaten 2010’dan bu yana çalkantılar içinde. Son bir seneye baktığımızda ise Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, Irak'ta ve İran'da yaşananlarda küresel ölçekteki sistemin değişim ve dönüşümünün yansımasını çok net bir biçimde görüyoruz. Suriye’de yakın zamanda bir yönetim değişikliği oldu. Dünyada küresel ölçekte sistem kendini yeniden kurarken, sağcı, ırkçı ve cinsiyetçi anlatıların yerel izdüşümlerini Ortadoğu’da da fazlasıyla görüyoruz. Bugün Şam yönetimini oluşturmuş olan HTŞ’nin yapısını ve bu yapının başta kadınlar olmak üzere ülkede yaşayan bütün farklı halklara ve inançlara dönük saldırılarını, seküler kesime karşı saldırılarını görebiliyoruz. Yüreğimizde hissediyoruz. Çünkü Suriye dediğimiz coğrafya bizim yanı başımızda, soydaşlarımızın yaşadığı yer. En çok bedeli bu coğrafyada kadınlara ödetiyorlar. 

Bu karanlık Ortadoğu tablosu içinde bir yıldız gibi parlayan Rojava deneyimi var

2011’den bugüne kadar bu karanlık Ortadoğu tablosu içinde tam anlamıyla bir yıldız gibi parlayan Rojava deneyimine tanıklık ettik. 2011’de Suriye savaşı başladıktan hemen sonra Rojava’da kadınların öncülüğünde gerçekleşen mücadele, tarihsel anlamda geleceğe ışık tutması ve Ortadoğu’ya model olması bakımından çok önemli ve anlamlı bir yerde duruyor. Bugün orada kadınların elde etmiş olduğu başarıları ne kadar da anlatsak eksik kalır. Orada yaşatılan bu modelin bölge için önemi çok büyük. Bugün HTŞ’nin kurmaya çalıştığı yeni düzende, kadınların kılık kıyafetine, sokağa çıkma ve kamusal alanda bulunma haklarına yönelik sert müdahalelerin olduğu bir dönemden geçiyoruz. Alevi akademisyen Rasha El Ali’nin şahsında, bütün Alevilere yaşatılmak istenen soykırıma tanıklık ediyoruz. Böylesi bir dönemde Suriye ve bölge açısından Rojava deneyimi devasa bir önem taşıyor. Rojava deneyimine tahammül edemeyen bölgedeki karanlık güçlerin, otoriter ve erkek egemen rejimlerin, antidemokratik rejimlerin ne yapmaya çalıştığını hepimiz biliyoruz. El birliğiyle Rojava'yı boğmaya çalışıyorlar.

Rojava'da tesis edilmiş olan sistem Türkiye halkları için bir güvencedir

Suriye'de oluşan yeni dengede, SMO adı altında eğitilip donatılmış olan çetenin Rojava'ya saldırılar gerçekleştirdiğine tanıklık ediyoruz. Tişrin Barajında sanatçılar, aydınlar, yazarlar, kadınlar, doğa ve insan hakları savunucuları barışı savunmak için nöbet tutuyorlar. O nöbetlere yönelik gerçekleşen saldırılarda yaşamlarını kaybeden siviller var. Türkiye derhal oradaki bu negatif yaklaşımından vazgeçmelidir. Tişrin’e yönelik operasyonel yaklaşımına son vermelidir. Barış diyorsak atılacak en önemli adım budur. Sivilleri İHA-SİHA’yla katletmek ile barış yan yana duramaz. O yüzden bu konuda çok ciddi bir netlik sağlanmalıdır. Bilinmelidir ki Rojava ve oradaki yönetim Türkiye için bir tehlike değildir, tam tersi bir güvencedir. Rojava'da tesis edilmiş olan sistem Türkiye halkları için bir güvencedir. 

911 km’lik sınır boyunun güvenli tutulmasının yolu demokrasidir, barıştır

Unutulmamalıdır ki 911 km’lik sınır boyunun güvenli tutulmasının yolu demokrasidir, barıştır. Başka bir çıkar yol yoktur. Rojava denince sanıyorum bütün kadın arkadaşlarımızın içi kıpır kıpır oluyor. Çünkü aynı zamanda biz Kobanî Direnişini hatırlıyoruz. IŞİD gibi tacizci ve tecavüzcü, farklı halklar ve inançlardan insanları resmen kıyan, kadınları görmeye bile tahammülü olmayan anlayışa karşı en güçlü mücadele Kobanî Direnişinde sergilendi. Kobanî Direnişi göstermiştir ki IŞİD ve türevi çeteler yenilebilir. Kadınların orada vermiş olduğu özgürlük mücadelesinden ürktü IŞİD çeteleri ve geri adım attılar. Bu çok önemlidir, yenildiler. Kobanî o bölgede bir yıldız gibi parlamaya devam etti. Kobanî’de direnen bütün kadınlara selamlarımızı iletiyorum. Onların direnişi Ortadoğu'nun direnişidir. Rojava, özgürlük uğruna bedel ödeyen kadınların mücadelesidir. Özgür ve eşit yaşamın yeşerdiği topraktır. Ortadoğu’yu karanlığa boğmak isteyen IŞİD çetelerine karşı Ortadoğu’yu aydınlatan bir meşaledir. Erkek egemen, cinsiyetçi ve faşist saldırılara karşı mücadelenin sembolüdür. Komünal yaşam ilkeleri ile inşa edilen Jinwar Kadın Köyüdür. Kadına yönelik şiddete karşı Kürt, Arap, Türkmen, Çerkes, Süryani ve Ermeni kadınların birlikte kurduğu mücadele ettiği Zennubya Kadın Topluluğudur. Jinwar Kadın Köyü, kadın özgürlükçü anlayışın en somut hali olmuştur. Kadınlar ve çocuklar kendi yaşam alanlarını kurmuştur. Eğitim, ekonomi, ekoloji, yaşam kadınların eliyle üretiliyor, yönetiliyor. “Üreten biziz yöneten de biziz” şiarının yaşama geçtiği çok önemli bir modeldir. Bu bakımdan bütün dünyadaki kadınların ve demokrasi güçlerinin sahiplenmesi gereken çok önemli bir deneyimdir. 

Rojava Modeli sınırları aşmış önemli bir modeldir

Rojava’yı Türkiye’deki iktidar ve yandaşı olan medya o kadar yanlış anlatıyor ki; sanki orada siviller yaşamıyor, çocuklar yok, bir yaşam yok, işine gücüne giden insanlar yok, sanki orada sadece 7/24 eli silahlı askerler bekliyor. Böyle bir algı yaratıyorlar. Bu tamamen yanlıştır, Türkiye kamuoyunu yanıltmaktır. İstanbul'un göbeğinde insanlar nasıl yaşıyorsa, Rojava da böylesi bir sivil yaşamın olduğu bir yer. Bunu lütfen bütün Türkiye hakları böyle bilsin. Rojava için bilmemiz gereken çok daha önemli deneyimler de var. Demokratik yönetim modelinin uygulandığı geniş bir toplumsal bir sözleşmeyle toplum kendi kendini yönetiyor. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet sisteminin orada hayat sürmesi o kadar anlamlı ki çünkü bütün Ortadoğu için çok önemli bir model. Bir anımı sizinle paylaşayım. Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonunun (NADA) Beyrut’ta gerçekleştirdiği konferansa katıldık. 12 ülkeden katılım vardı. O konferansta en çok konuşulan, en çok sorulan ve merak edilen şey eş başkanlık ve eşit temsiliyetti. Herkes büyük bir merakla bunun nasıl hayata geçtiğini Kürt kadınlardan dinlemeyi çok arzuluyordu. Bu demektir ki Rojava sadece Rojava değildir; bütün Ortadoğu bölgesini, Kuzey Afrika'ya varacak şekilde, etkileyen bir modeldir. Rojava çok önemli bir modeldir, sınırları aşan ve merak edilen bir modeldir.

Rojava Modeli bölgedeki mezhep ve din savaşlarına en önemli çözümdür

Suriye'deki tek çözüm de orada bulunan bütün farklı halklardan ve inançlardan insanların varlığıyla oluşturulacak bir demokratik yönetimden geçer. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet kabul edilmeli ve korunmalıdır. Şunun altını da çizmek gerekir ki Rojava’da oluşan model seküler bir modeldir. Bu anlamıyla da zaten yüzyıllardır bu bölgede devam eden mezhep ve din savaşlarına da en önemli çarelerden biridir. Farklılıklarımıza rağmen bir arada yaşamanın koşullarının oluşması zaten çözümün ana reçetesidir. O bakımdan Rojava'da özyönetimin bütün kazanımlarının korunması ve anayasal güvenceye alınması, demokratik bir Suriye anayasasının oluşturulması ve hayatın bunun çerçevesinde oluşturulması çok önemlidir. Bizler de Türkiye’den gücümüz yettiğince oraya bu çizgide destek vermeye devam edeceğiz. 

Rojava kadın deneyiminin yaygınlaşmasını sağlamak bölge kadınları olarak sorumluluğumuzdur

Sözlerimi Mısırlı feminist yazar Neval El Saddavi’nin sözleriyle bitirmek istiyorum. “Hangi kadın kilitleri asırlık geleneklerle taşlaşmış bu zindanlardan kaçabilir? Hangi kadın böyle bir kaderi göze alabilir? Hangi kadın bütün bir toplumu karşısına alacak özgürlük tutkusuna sahip olabilir? Ve Arap dünyasında ezici baskıya rağmen özgürlük ateşiyle yanan kadınlar geçmişte de vardı, şimdi de var, gelecekte de var olacaklar.” Neval El Saddavi’nin bu sorularına verilecek en güzel yanıtlardan biri, kendi verdiği yanıtın dışında Rojavalı kadınlardır. Evet Rojavalı kadınlar o taşlaşmış geleneklere, o taşlaşmış erkek egemen zihniyete karşı güçlü direniş geleneklerinin bölgede nasıl yaşadığını göstermiştir. Bu konuda en güçlü yanıtı veren Rojavalı kadınlardır. Bu modelin Ortadoğu’da gelişmesi için, Neval El Saddavi’nin sorduğu sorulara tek tek yanıt bulabilmemiz için, Rojava kadın deneyimini çok iyi anlamak, hayata geçmesini ve yaygınlaşmasını sağlamak gibi bir görev ve sorumluluğa sahibiz bütün bölge kadınları olarak. Ben bütün bu görev ve sorumluluk bilinciyle ve başaracağımıza olan inancımla hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 

29 Ocak 2025