
Eş Genel Başkanlarımız Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığındaki heyetimiz, siyasi partileri ziyaret turu kapsamında bugün Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) Meclis’te ziyaret etti. Bir saatten fazla süren görüşme sonrasında yapılan ortak açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Ülkenin demokratikleşmesi için kayıtsız ve şartsız biçimde barışın tarafıyız
“Gayet verimli bir görüşme oldu. Biz TİP olarak, çok uzun yıllardır gerek Kürt sorunu konusunda gerekse de Türkiye’deki barış mücadelesinde önemli sorumluluklar üstlenmiş bir siyasi partiyiz. Barış Cemiyetlerinden Barış Akademisyenlerine kadar uzanan bir geçmişin temsilcisi olmaya çalışıyoruz. DEM Partili arkadaşlarımızla da çok uzun yıllardır değişik platformlarda birlikte mücadele etmeye çalıştık. Ülkenin demokratikleşmesi ve barışın sağlanması konusundaki bütün bu tarihsel mirasın bir uzanımı olarak biz bugün de kayıtsız ve şartsız bir biçimde barışın tarafıyız. Son günlerde yaşanan gelişmeleri büyük bir ciddiyetle, hem bu tarihsel mirasa bağlılıkla hem de ülkemizin geleceğine dair sorumluluğumuzla izlemeye çalışıyoruz. Bu kapsamda yapılan her değerlendirme, her çağrı ve buna verilen her yanıt bizler açısından dikkatli bir biçimde değerlendiriliyor. Bugün de hem sürece ilişkin görüşlerimizi paylaşma imkanı bulduk hem de yurttaşlarla sokakta, fabrikada, meydanlarda tartıştığımız konuları sevgili yoldaşlarımızla paylaşma imkanı bulduk. Görüşlerimizi kendileriyle uzun uzun paylaştık. Teşekkür ettik bu sürece ilişkin katkılarına dair.
TBMM zeminindeki şeffaf ve katılımcı bir tartışma süreci Türkiye'yi barışa taşıyacaktır
"Ama aynı zamanda iktidarın geldiğimiz aşamada atması gereken adımlar olduğunu ısrarla vurgulamak istiyoruz. Çünkü daha önce ifade ettim. Barış çok kutsal ve çok büyük bir ihtiyaç bizler açısından. Bunun günlük siyasi hesaplara, küçük iktidar hesaplarına alet edilmemesi gerekiyor. Barışın kalıcı bir biçimde tesis edilmesi için Türkiye’de mutlaka güçlü bir demokratikleşmenin yaşanması gerekiyor. Silahların susmasından söz ediyoruz. Yargı silahının susması gerektiğini düşünüyoruz. İktidar tarafından tek yanlı olarak tüm muhalefete karşı kullanılan yargı silahının susması gerektiğini düşünüyoruz. TBMM zemininin son derece önemli olduğunu, bu sürece tüm toplumun katılmasının güvencelerinden bir tanesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu düşünüyoruz. TBMM zeminindeki şeffaf ve katılımcı bir tartışma sürecinin Türkiye'yi barışa taşıyacağına ilişkin inancımızı bir kez daha bu vesileyle ifade etmiş olayım.
Sadece ülkemizde değil bölgemizde ve dünyada barışın tesis edilmesi için hep birlikte mücadele edeceğiz
"Barış ülkemizin ihtiyacıdır ama aynı zamanda bölgenin ve dünyanın ihtiyacıdır. Bu kapsamda Suriye’de yaşanan gelişmeleri de dikkatle takip ettiğimizi paylaşmak isterim. Özellikle son zamanlarda Suriyeli Alevi yurttaşları hedef alan saldırılar karşısında kaygılarımızı karşılıklı olarak paylaştık. Sadece ülkemizde değil bölgemizde ve dünyada barışın tesis edilmesi için hep birlikte mücadele etmemiz gerektiğini bir kez daha teyit etmiş olduk. Bir kez daha teşekkür ediyorum. İyi ki geldiniz, iyi ki birlikteydik."
Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları: Çağrı kazanma kaybettirme çağrısı değil; bu sorunu demokratik, siyasi ve hukuki zeminde çözme çağrısıdır
Çok önemli bir dönemden geçiyoruz Türkiye ve Ortadoğu olarak. Çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemde Sayın Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile ilgili bütün siyasi partilere ziyaretler gerçekleştirmeye devam ediyoruz. İkinci etap ziyaretlerimiz Mart boyunca devam edecek. Bir yandan toplumsal kesimleri bu konuda bilgilendiriyoruz, bir yandan da onların bu çağrıya ilişkin görüş ve değerlendirmelerini alıyoruz. Bu sürece ilişkin dostlarımızın, mücadele arkadaşlarımızın kaygılarını hep birlikte konuşuyor ve değerlendiriyoruz.
Sayın Erkan Baş da ifade etti. Bu sürecin, yani Barış ve Demokratik Toplum Çağrısının salt bir seçim, salt bir kazanma-kaybetme, kazandırma-kaybettirme düzeyine indirgenmesini asla doğru bulmuyoruz. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için bizler bu süreci elbette bir adım olarak görüyoruz. Bu sürecin, Kürt sorununun çatışmadan ve şiddetten arındırılarak demokratik, siyasi ve hukuki bir zemine taşınması olarak görülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çok acı çektik, bu coğrafyada çok kan akıttı. Bu kanın durması ve anaların gözyaşının dinmesi için bu çağrıyı çok önemli buluyoruz. “Çocuklarımızın tabutlarına değil evlatlarımıza sarılmak istiyoruz” diyen annelerin, bir gerilla annesinin asker annesine yaptığı çağrının hayat bulması için bu mücadeleyi yürütüyoruz. Bu çağrıyı da böyle okuyoruz.
Öcalan’ın çağrısı Türkiye’deki çoklu krizleri çözmeye dönüktür
Türkiye çoklu krizlerden geçmektedir. Ekonomik krizin, açlık ve yoksulluğun derinleştiği bir dönemdeyiz. Derin yoksulluk ve krizin yanı sıra Türkiye’nin çok farklı krizleri var. Sayın Abdullah Öcalan bu çağrıda, özellikle demokratik siyasetin önünün açılmasının ve bu anlamdaki örgütlenmenin de altını çizmiştir. Kendi sözleriyle, “Sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmalar, ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür” şeklinde ifade etmiştir. Dolayısıyla, aynı zamanda Türkiye’nin kronikleşen çoklu krizlerinin çözümü konusunda adım atılması bakımından, demokratik mücadele ve örgütlenmenin kapısının aralanması bakımından da bu çağrıyı çok önemli buluyoruz. Bu çağrının her kesim tarafından böyle değerlendirileceğini umut ediyoruz.
Alevi canlarımıza yaşatılan bu katliamı kınıyoruz
Ortadoğu’da ve yanı başımızda Suriye’de çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Sadece Aralık ayından bugüne yaşanan gelişmeleri göz önünde bulundurursak, barışa ne kadar acil ihtiyacımız olduğunu görürüz. Barışın ülkemiz ve bölgemiz için ne kadar elzem olduğunu görebiliriz. Suriye’de binlerle ifade edilen çok büyük bir Alevi katliamı gerçekleşti. Alevilerin tarihi boyunca yaşadığı en büyük katliamlardan biriyle karşı karşıyayız. Bir kez daha sizlerin huzurunda, Alevi canlarımıza yaşatılan bu tarihin asla unutulmayacak katliamını en güçlü şekilde kınıyoruz. Suriye’deki Alevi canlarımızın yanındayız.
Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi anlaşma öncesinde Alevileri, Dürzileri ve Hıristiyanları bilgilendirdi
Bunlar yaşanırken, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile Şam Hükümeti arasında 8 maddelik bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma imzalanmadan önce, Kuzey ve Doğu Suriye temsilcilerinin Alevi toplumu, Dürziler ve Hıristiyanlarla görüşmeler yaptığını ve kendilerine bu anlaşma hakkında bilgi verdiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Anlaşma bu katliamları da durdurmayı hedeflemektedir. Anlaşma aynı zamana Alevi katliamlarını, Hıristiyanlara ve Dürzilere dönük baskıları, yani Suriye’de yaşayan bütün farklı halk ve inançların üzerindeki baskıyı bitirmeyi de içermektedir. Zeminin kırılgan olduğunu objektif olarak görüyor olmamıza rağmen, bunun çok olumlu bir anlaşma olduğunu belirtmek isterim. Bu anlaşmadaki en temel hedef de özellikle 1’inci ve 3’üncü maddede altı çizilmiş yaklaşımdır. Farklı halkların ve inançların eşit yurttaşlık hakkı temelinde haklarını kazanmış oldukları demokratik bir Suriye’nin inşasına giden yolu aralamıştır bu 8 maddelik anlaşma. Bu anlaşmaya ilişkin de yaklaşımımız aynı zamanda şudur. Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrının her kesime nasıl hitap ettiğini ve Suriye’deki yansımalarını da burada görmekteyiz.
Toplum barışa hazır; şimdi görev iktidarda ve devlette
Ziyaretlerimiz devam ediyor. Önümüzdeki günlerde Cumhur İttifakı bileşenleriyle de görüşmelerimiz olacak. Her yerde aldığımız sonucu şöyle değerlendirebiliriz. Türkiye’nin hem içinden hem dışından Sayın Öcalan’ın çağrısını sahiplenen çok önemli bir mesajlar geldi. 1993’ten bu yana ilk kez barış talebinin bu kadar büyüdüğünü gördük. İlk kez barışın bu kadar her kesim tarafından sahiplenildiğini gördük. Bu da barışın toplumsallaşması için çok önemlidir. Halihazırda zemin bu kadar güçlüyken, her kesimden olumlu yaklaşımlar varken, bu zeminin güçlendirilmesiyle ilgili devletin ve iktidarın sorumlulukları büyüktür. Şimdi görev devlette ve iktidardır. Devletin ve iktidarın bu konuda vereceği emek oldukça önemlidir. Bütün dünya ve kamuoyu şu an bunu beklemektedir. Sayın Erdoğan’ın Suriye’deki anlaşma ile ilgili yaptığı açıklamayı hep beraber izledik. “Araplar, Türkler, Kürtler birbirimize her zamankinden daha çok sarılmalıyız” demiştir. Çok doğru. Biz bu arada bu sözün öneminin altını çizmek isteriz. Bu sözün gereklerinin yapılması için de asıl harç olacak şeyin demokratik ortaklık, eşit yurttaşlık ve diyalog olduğunu vurgulamak isteriz.
Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısının içinde, onun ruhunda tam da bu harcın kendisi vardır. Barışa, huzura ve istikrara her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Bugün barışı desteklemek çok önemlidir; barış çağrısına, demokratik toplum çağrısına sahip çıkmak çok önemlidir. Bugün Türkiye İşçi Partili yoldaşlarımızla bütün bunları enine boyuna değerlendirdik. Bu konuda görüş alışverişimiz zaten devam edecek, ortak mücadelemiz zaten devam edecek. Bir kez daha kendilerine ev sahiplikleri için, görüşlerini bizlerle paylaştıkları için, bu sürece aktif destek verdikleri için ve demokratikleşme konusunda verdikleri mücadele için teşekkür ediyorum.
SORU: Sürece ilişkin en önemli noktalardan birisi de Şam ile Suriye Demokratik Güçlerinin anlaşmasıydı. Bundan sonraki sürece ilişkin beklentileriniz nelerdir? Yakın zamanda Öcalan ile yeni bir görüşme olabilir mi? Somut olarak beklenen adımlar nelerdir? Şüphesiz demokrasi adımlarından bahsediyorsunuz ama en büyük aşamalardan birine geçildi. Bundan sonra ne bekliyorsunuz?
Yasal zeminde atılacak adımlar barışa katkı sağlayacaktır
Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrının hayat bulabilmesi için çok daha aktif bir görev üstlenmesi gerektiğini kendisi de ifade etti. Kendi örgütüne yaptığı fesih çağrısının yaşam bulabilmesi için, kongrelerini toplayabilmeleri için -Sayın Abdullah Öcalan’ın ve örgütünün de ifade ettiği gibi- diyalog kurabileceği görüşme kanallarının güçlü bir biçimde açılması gerekiyor. Yani elbette sadece heyetimizin değil, bu sürece katkı verecek bütün kesimlerin İmralı'ya gidip gelebileceği koşulların oluşması önemli. Sayın Öcalan’ın çalışma koşullarının düzenlenmesi çok önemlidir bu zeminin güçlenmesi bakımından. Yine bu görüşmelerin, bu diyalog sürecinin ve bundan sonraki süreçlerin barışa hizmet eder hale gelmesi ve kalıcılaşması için yasal zeminde adımların atılması gerekiyor. Bu çok önemli. Yasal zeminde atılacak adımlar, bu sürecin daha hızlı ve sağlıklı bir biçimde, barışla taçlanacak bir biçimde ilerlemesine katkı sağlayacaktır. Bu süreçte de TBMM’nin yani şu an çatısı altında bulunduğumuz parlamentonun görev ve sorumluluk üstlenmesi çok önemli. Bu görev ve sorumluluk da salt komisyon şeklinde değildir. TBMM tam anlamıyla aktif olmalı, iradesini ortaya koymalıdır. Bu sürecin ilerletilmesi konusunda parlamentonun görev ve sorumluluk üstlenmesi en acil ve en elzem konulardan biridir.
SORU: Yeni anlaşmayla birlikte Öcalan ile bir görüşme olacak mı? Heyetin yeniden gitmesi bekleniyor mu?
Heyetin gitmesini bekliyoruz. Henüz planlanmış bir şey yok ama heyetin de gitmesi gerekiyor. Sayın Öcalan’ın diyalog kurmak istediği bütün kesimler için zaten adanın kapılarının açılması gerekiyor.
Heyetimiz TİP'in ardından Saadet Partisi’ni ziyaret etti.
Saadet Partisi Genel Merkezinde gerçekleşen görüşmeden sonra ortak açıklama yapıldı. Açıklamada şunlar ifade edildi.
Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan: Meclis bu sorunun çözümü için artık önüne bir yol haritası koymalıdır
"Çok verimli bir görüşme oldu. Tartıştığımız birçok konuda birbirine yakın sonuçlara ulaştığımızı görmüş olduk. 27 Şubat Çağrısını konuştuk. Suriye Geçici Yönetimi ile Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi arasındaki mutabakat metnini konuştuk. Türkiye’nin diğer meselelerini konuştuk. Çağrı metni önemliydi. Bunu diğer görüşmelerimizde de dile getirdik. Çağrı metni, biraz Meclis zeminini işaret ediyordu; Meclis’e düşen görev ve sorumlulukları hatırlatıyordu. Biz de artık Meclis’in harekete geçmesi gerektiğini söylüyoruz. Meclis’teki siyasi partiler de çözüm ve barış olmasında hemfikir. Bu nedenle artık Meclis’in de yasal düzenlemeler için önüne bir yol haritası, bir program koyması gerekiyor. Çağrıdan sonra hem dünyada hem Türkiye’de gezip dolaştığımız bütün yerlerde büyük bir ilgi vardı. Herkes bu süreci önemsediğini, bu sürecin barışla taçlandırılması gerektiğini zaten belirtmişti. Gittiğimiz her yerde bize sorulan çok önemli bir soru var: Bu kadar ilgi var, bir toplumsal mutabakat var. Peki, iktidar neyi bekliyor? Yürütme neden adım atmıyor? Bunun önündeki engel nedir? Bu soruları da sormadan edemiyorlar. Biz de sizin aracılığınızla bu soruları tekrar etmiş olalım.
Öcalan’ın çağrısı Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi ile Şara Yönetimini bir araya getirdi
"Bu sürecin güvenilir bir şekilde yürümesi için yapılacak kimi şeyler var. Bunun en başında da Sayın Öcalan’ın müzakere yapma koşullarının oluşturulması geliyor. Bakın Sayın Öcalan’ın yapmış olduğu çağrı, aynı zamanda Suriye’de yapılan mutabakatın da önünü açtı. Emin olun ki bu çağrı Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi ile Şara Yönetimini bir araya getirdi. Orada önemli gelişmelere yol açtı. Bizim de yakından izlediğimiz, doğru yürütülürse demokratik bir Suriye zemininin oluşabileceğini söylediğimiz bu sürecin de aynı zamanda anahtarı oldu. Sayın Cumhurbaşkanı da bu konuda çok önemli şeyler söyledi. “Kazanan Suriye halkı olacak” dedi. Buna katılıyoruz, önemsiyoruz. Kazanan sadece Suriye'deki halklar olmayacak; aynı zamanda Türkiye olacak, Türkiye’de yürüyen bu süreç olacak, Ortadoğu kazanacak. Kan deryasına dönmüş Ortadoğu'da çözüm ve demokrasi tartışılacak, müzakereyle yol alınacak. Bunlar çok önemlidir. Bu vesileyle de iktidara çağrı yapıyoruz: Şimdi artık Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi ile sizin de temasa geçmenizin zamanıdır. Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi ile doğrudan görüşüp konuşabilirsiniz, ne istediklerini anlayabilirsiniz. Bu aynı zamanda Türkiye’nin bölgede izlediği politikalara da katkı sunar. Artık bir diyalog sürecine girdiğimiz için de Kuzey ve Doğu Suriye Yönetiminin bu dönemde Türkiye’yi ziyaret etmesi buradaki tartışmalara da katkı sunacaktır. Nasıl ki Suriye'de diyalog bir mutabakatla sonuçlandıysa, Türkiye'deki bu çözüm tartışmalarının da bir mutabakata ve demokratik yasal adımların atılmasına vesile olmasını umuyoruz. Ramazan ayı vesilesiyle de umarım hayırlı olur bu süreç.
Saadet Partisi’nin rahmetli Erbakan’ın Kürt sorunu konusundaki yaklaşımını paylaşması bizi çok sevindirdi
"Yine çatısı altında bulunduğumuz Saadet Partisi’nin kurucu lideri Sayın Erbakan’ı burada anmamak olmaz. Kendisine tekrar rahmet diliyorum. Türkiye’de çok önemli ilklere imza attı. Türkiye’nin en zor dönemlerinde, hem de darbenin etkisinin sürdüğü dönemde, kimsenin Kürt demediği, Kürt sorunu demediği dönemde rahmetli Erbakan’ın Kürt meselesine kafa yorması, bir çözüm arayışı içerisine girmesi ve bunu dillendirmesi çok kıymetlidir. O geleneğin temsilcisi olan Saadet Partisi’nin de bugün yapmış olduğumuz görüşmede rahmetli Erbakan’ın yaklaşımını paylaşması, Erbakan’la aynı yerde durması bizi çok sevindirdi. Umarım önümüzdeki dönem, rahmetli Erbakan’ın dediği gibi kardeşçe, bir arada ve eşitçe yaşadığımız günlere vesile olur. Tekrar ev sahipliklerinden dolayı teşekkür ediyorum."
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan: Siyasi partilerin bir araya gelmesi önemlidir
"DEM Parti Eş Genel Başkanlarına ve heyetine ziyaretlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Olağanüstü dönemler yaşıyoruz. Gerek ülkemizde gerek yakın coğrafyamızdaki yaşanan hadiselere baktığımızda, siyasi partilerin bir araya gelmelerinin, müzakere etmelerinin ne kadar kıymetli olduğunu bugün bir kez daha gördük. Hem bundan önceki gelişmelerle alakalı hem de bundan sonra yaşanacaklarla alakalı karşılıklı fikir alışverişlerinde bulunduk. DEM Parti’nin bundan sonraki yürüyüşüyle alakalı, bizim olaylara bakış açımızla alakalı kafalardaki soru işaretlerinin giderildiği bir toplantı icra edildi.
Türkiye’de eğer bir demokratikleşme olacaksa, bazı şeylerin hükümet tarafından hayata geçirilmesi gerekiyor
"Kürt meselesiyle alakalı Saadet Partisi’nin 56 yıllık bir geçmişi var. 56 yıl boyunca bu konu hakkında Milli Görüş Hareketi nerede durduysa, bugün de aynı yerde durduğumuzu tekrar ifade etmek isterim. Üç gün sonra Suriye’deki iç savaşın 14. yılına giriyoruz. Birkaç gün önce yaşanan katliam karşısında üzüntümüzü de tekrar ifade ediyorum. Silahların susması, Suriye’nin toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi, içerideki halkların müzakere kanalıyla bir araya gelmesi de kıymetlidir. Bu sabah grup toplantısında da ifade ettim. Türkiye’de eğer bir demokratikleşme olacaksa ve Türkiye’de 50 yıla yakın zaman zarfında yaşanan hadiselerin çözümü gerçekten isteniyorsa, bazı şeylerin hükümet tarafından da hayata geçirilmesi gerekiyor. Birçok konu muğlaklığını muhafaza ediyor. Özellikle iktidar kanadının bu konudaki süreci şeffaf yönetmeyle alakalı çekingen durması, kamuoyunu ve siyasi partileri bilgilendirme konusunda çekingen durması bizleri de kaygılandırıyor.
Kayyım atanmasına karşıyız; belediye başkanı suç işlediyse seçimler yenilenmeli
"Yine Türkiye’de bir demokratikleşme olacaksa, düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin de kaldırılması gerekiyor. Hala siyasi partilerin yetkililerinin gözaltı süreçlerini yaşıyoruz, haklarında soruşturma açıldığını görüyoruz. Bir samimiyet ve iyi niyet varsa bununla ilgili, Türkiye’nin önünün açılması önemli. STK’ların, gazetecilerimizin ve siyasetçilerimizin düşüncelerini rahatça ifade edecekleri ortamlar da bu hükümet tarafından sağlanmalı. Kayyım meselesi yine Saadet Partisi’nin kaygıyla takip ettiği meselelerden biri. Birçok belediyeye kayyım atandı. Belediye başkanları görevden alınabilir, gerçekten suçları varsa cezaları da vardır. Eğer bir belediye başkanının geri dönme imkanı kalmadıysa, o belediyeye kayyım atamak yerine orada seçimlerin tekrarlanması daha demokratik bir durumdur. İktidarın bu süreçle ilgili samimiyetini ortaya koyabilmesi için nefret dilinden de çıkması gerekiyor. İktidar partisine yakışan, Sayın Cumhurbaşkanının yapması gereken de kucaklayıcı bir dili ön plana çıkarmasıdır.
50 yıldır konuştuğumuz sorunları çözmeye yakınız, herkes diline dikkat etmeli
"Bir diğer husus da ABD ve İsrail. İki ülkenin, bizim iç işlerimize de Suriye’deki son gelişmelere de müdahil olmaması hayati öneme sahiptir. İsrail’in son dönemlerde yaptığı işlerden biri, bölgesindeki ülkelerde düzenli ordu kalmaması yönünde hamleler yapmaktır. Bu hamle karşısında dikkatli olunması gerekiyor. Son olarak hassas bir dönem, 50 yıla yakın konuşulan konuların çözümüne yaklaşıldığı bir dönem. Hem siyasilerin hem kanaat önderlerinin hem STK’ların açıklamalarına dikkat etmesi gerekiyor. İtilaflardan ziyade ittifakların konuşulması gereken bir döneme girdiğimizi ifade etmiş olayım."
Bakırhan: Heyetimiz Sayın Erdoğan ile tabii ki görüşecek, neden görüşmesin yürütmenin başıyla?
SORU: Sayın Erdoğan’ın bugün “İmralı Heyetinden randevu talebi gelirse görüşebiliriz” şeklinde bir beyanı oldu. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Zira başından beri kamuoyunda Sayın Erdoğan sürece çok sahip çıkmıyor şeklinde bir eleştiri vardı. Bu açıklamayı aynı zamanda sürece bir sahip çıkma olarak yorumluyor musunuz? Çok erken belki ama bir yol haritası var mı, görüşmenin içeriği nasıl olur?
"Tabii ki heyetimiz Sayın Erdoğan ile görüşecek, görüşmeli. Niye görüşmesin. Kendisi yürütmenin başı, bir meselenin çözümünün en önemli taraflarından birisidir. Biz burada iken heyetimiz de başvuru hazırlıklarını yapacak. Bugün ya da yarın sabah başvurusunu yapacak. Görüşme önemlidir. Daha önce de olması gerekiyordu, hep olması gerekiyor. Türkiye’nin 50 yıllık sorununu konuşuyoruz. Çok önemli bir sorunu konuşuyoruz. İçtiğimiz suya kadar etki eden bir sorunu konuşuyoruz. Bu sorun konuşulurken Sayın Cumhurbaşkanı da dahil olmalı, başka siyasi partiler de dahil olmalı. En kısa sürede heyetimiz görüşmek için başvurusunu yapıp görüşecektir."
Heyetimiz bugünkü son görüşmesini ise Gelecek Partisi ile gerçekleştirdi.
Görüşmeden sonra ortak bir açıklama yapıldı. Açıklamada şunlar ifade edildi:
Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları: Sayın Davutoğlu’nun Türkiye’nin demokratikleşmesi konusundaki yaklaşımını son derece olumlu bulduk
"Sayın Davutoğlu ve heyetine bu sıcak karşılamaları ve ev sahipliklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Gerçekten oldukça verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Sayın Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile ilgili kendilerini bilgilendirdik. Bu çağrının ne anlama geldiğini ve Sayın Öcalan’ın bu çağrısıyla neyi murat ettiğini detaylı bir biçimde kendileriyle istişare ettik. Önceki istişarelerimizde de Sayın Davutoğlu’nun Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konusundaki yaklaşımını ve değerlendirmelerini son derece olumlu bulduğumuzu, bu anlamıyla kendisinin çok da sağlıklı önerilerde bulunduğunu belirtebilirim. Bugün de aynı şey oldu. Başkanım, çok teşekkür ederiz.
Bu zeminin güçlenmesi için iktidarın ve devletin adımlar atması çok önemli
"Bu çağrının çok geniş kesimlerce sahiplenilmiş olması ve herkesin barış konusunda sözünü en güçlü şekilde söylemesi Türkiye ve bu diyalog sürecinin barışla taçlanması açısından hakikaten çok önemli. Sayın Öcalan’ın yaptığı bu çağrıya, Türkiye’de muhalefet de dahil olmak üzere hem siyasi hem de toplumsal dinamiklerin olumlu görüş belirtmesi, destek vermesi ve barışın Türkiye topraklarında bir an önce tesis edilmesi için verdikleri mesaj çok anlamlıdır. Aynı şekilde birçok ülkenin ve insan hakları kuruluşunun yapmış olduğu destek açıklamaları çok önemlidir. Tüm bu destekleri düşündüğümüzde, geriye ne kalıyor sorusunu yanıtlamak gerekir. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı bu kadar geniş kabul görmüşken, şimdi yapılması gereken ve güçlendirilmesi gereken zemin nedir? Bu soru karşımızda duruyor. Bugün ziyaret ettiğimiz siyasi partilerde de benzer mesajı verdik. Burada, başta iktidarın ve devletin, bu çağrının fiilen karşılık bulacağı zemini güçlendirmek bakımından atacağı adımlar elbette çok önemli ve belirleyici olacaktır. Biz de buradan bir kez daha iktidara ve devlete seslenmek isteriz: Geriye gerçekten sizlerin bu zemini güçlendiren adımları atması kalıyor.
Türkiye’nin barışa kavuşmasını, akan gözyaşının dinmesini fazlasıyla hak ediyoruz
"Bütün kamuoyunun takip ettiği çok önemli bir gelişme yaşandı bölgemizde. Kuzey ve Doğu Özerk Yönetimi ile Geçici Şam Yönetimi arasında 8 maddelik bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmanın oradaki çatışmaların, Alevi ve Hıristiyan toplumuna dönük baskı ve katliamların bitmesine vesile olmasını ümit ediyoruz. Yapılan anlaşma ve çağrı birbirini tamamlıyor. Barışı, huzuru ve çok ihtiyaç duyduğumuz istikrarı beraberinde getireceğine dair yürekten bir inanca da sahibiz. Bunun hayat bulması çok önemli olacaktır. Bu sürecin barışla ve demokratikleşmeyle taçlanması için emek veren her kesime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu hepimizin mücadelesi. Türkiye’nin barışa kavuşmasını, akan gözyaşının ve kanın dinmesini, bölgemizin barışa ve huzura kavuşmasını Türkiye ve Ortadoğu halkları olarak fazlasıyla hak ediyoruz. Dökülen gözyaşı ve kan için artık yeter diyoruz. Anaların dediği gibi tabutları değil çocuklarımızı sarmak istiyoruz. Bu çağrının bir an önce vakit kaybetmeden hayata geçmesi için uygun zeminin oluşmasıyla ilgili çağrımızı da yineliyoruz. Sayın Davutoğlu'na ve heyetine bu verimli görüşme için heyetimiz adına teşekkürlerimi sunuyorum."
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu: Sayın Bahçeli’nin açıklamalarını tarihi fırsat olarak görüyoruz
"Ben de çok teşekkür ediyorum. Her şeyden önce şunu görmemiz lazım. Dünya büyük bir belirsizlikler dönemine giriyor. Trump'ın Amerika’da iş başına gelmesinden sonra, zaten kırılgan olan dünyanın kriz bölgelerinde çok yoğun risk tırmanmaları söz konusu. Böyle bir belirsizlikler döneminde her ülkenin yöneticilerine, siyasetçilerine ve aydınlarına düşen ilk görev kendi ülkelerindeki varsa yaraları sarmak, varsa kırılgan fay hatlarını tamir etmek ve bu belirsizlikler dönemine güçlü şekilde girmektir. Açıkçası Sayın Bahçeli’nin açıklamalarıyla başlayan süreci bu bakımdan değerlendirdiğimizde önemli bir tarihi fırsat olarak görüyoruz.
Vakit kaybetmemek gerekiyor
"Türk-Kürt, Sünni-Alevi bütün bu gerilim hatlarının, laik-muhafazakar gerilim hatlarının barışçıl yollarla konuşarak, anlaşarak, yüz yüze bakarak çözülebileceğine kesinlikle inanıyorum. Aşamayacağımız bir mesele, çözemeyeceğimiz bir konu yoktur. Belki de bu sürecin en önemli sonuçlarından biri, daha önce bir araya gelmesi mümkün bile görülmeyen DEM ile MHP arasındaki, Sayın Bahçeli ile DEM yöneticileri arasındaki telefon trafiğidir. Bu bile kıymetlidir. Bu ortamda 27 Şubat’ta yapılan açıklamayı biz de parti olarak kapsamlı bir şekilde değerlendirdik. 2013 tecrübesinden hepimizin gereken dersi çıkarması lazım. 2013-2015 sürecinde Newroz’da yapılan açıklama ile bugünkü açıklamayı yan yana getirdiğimizde olumlu unsurların ağır bastığını görüyoruz. 2013’teki Newroz açıklamasında silahlı unsurların Türkiye’den çıkmasından bahsediliyordu; 27 Şubat'taki çağrıda ise örgütün tümüyle feshedilmesine, sadece Türkiye’de değil bölgede de feshedilmesine dönük bir vurgu var. Konfederalizm ve federalizm gibi Türkiye kamuoyunda farklı algılar oluşturabilecek yaklaşımlar yerine, demokratik bir toplumda ve demokratik şartlarda eşit vatandaşlık ilkesi etrafında bütün Türkiye yurttaşlarının haklarını üniter yapı içerisinde kullanabileceği yeni bir süreç işaret ediliyor. Bunlar ciddiye alınması, önyargılardan bağımsız olarak ele alınması gereken hususlar. Bugün Eş Genel Başkanların ve heyet üyelerinin aktardıkları da bu konuda ileri adımların, yavaş da olsa ilerleyecek sağlıklı süreçlerin mümkün olabildiğini bize gösteriyor. Vakit kaybetmemek gerekiyor. Çözümleri oluştururken olumlu yönde herhangi bir çabanın provoke edecek, sabote edecek farklı karşıtları da olacaktır. Onlara bakmaksınız, bu yolu sağlıklı bir şekilde işlemek ve iyi anlatmak lazım. Zor dönemlerden etkilenmiş bütün çevrelere bunu iyi aktarmak ve iyi bir söylemle ortaya koymak lazım.
Ortadoğu’da bir barış olacaksa bütün halklar bu barıştan istifade edecektir
"Suriye’de SGD ile Şam Yönetimi arasında yapılan anlaşmayı biz de olumlu görüyoruz. Son dönemlerde Lazkiye’de ortaya çıkan ve hepimizi derinden üzen çatışmalar ve katliamlar dolayısıyla bu tür anlaşmaların olması önemli. Tek bir güvenlik şemsiyesi altında, Sünnilerin, Alevilerin, Nusayrilerin, Kürtlerin, Hıristiyanların olduğu güvenlik yapılanmasıyla herkesin kendisini güvende hissettiği bir ortamın doğması, bütün Suriye vatandaşlarının etnik ve mezhebi kimliklerinden bağımsız olarak yönetimde yer alacaklarının kayıt altına alınmış olması önemlidir. Bu anlaşmadan rahatsız olanlar da vardır. Suriye’yi bölerek, Suriye’de etnik ve mezhebi çatışma çıkararak, Ortadoğu genelinde bu çatışmayı yaygınlaştırarak hedefine ulaşmak isteyen bir ülke var: İsrail. Bu provokasyonlar karşısında Ortadoğu halklarının omuz omuza vermesi lazım. Türkiye’de yürümekte olan süreç ile Suriye’de yürümekte olan sürecin birbirini destekler şekilde, birbirine ivme katacak şekilde ilerlemesi lazım. Yani, Türkiye’de ayrı bir süreç işliyor, bu bizi bağlamaz demesi Suriye’de herhangi bir tarafın doğru olmaz. Suriye’deki gelişmelere Türkiye’nin mesafe koyması da doğru olmaz. Ortadoğu’da bir barış olacaksa, bütün halklar bu barıştan istifade edecekler. Çatışma olduğunda da hepimiz zarar göreceğiz. Bu tarihi eşikte yürüttükleri çalışmalar dolayısıyla Eş Genel Başkanlara teşekkür ediyorum verdikleri bilgiler dolayısıyla. İçeride samimi kanaatlerimizi paylaştık. Türkiye’nin her kesiminin, yakınlarını kaybeden annelerin de benimseyeceği bir dili, bir eylemi, bir yol haritasını ortaya koyma vaktidir. Buradan ben hükümete, Sayın Cumhurbaşkanına da çağrıda bulunmak istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak Sayın Erdoğan’ın, Sayın Bahçeli’nin görüşlerini desteklemek dışında bir ulusa seslenişle bu konudaki kanaatlerini toplumla paylaşması ve bundan sonraki adımların yürütme tarafından desteklendiğinin ortaya konulması önem taşıyor. Meclis açısından ise Gelecek Partisi ve içinde bulunduğu Yeni Yol Grubu olarak bütün bu süreçte her türlü olumlu katkıya hazırız."
SORU: Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu istediniz mi, dönüş oldu mu?
Hatimoğulları: Evet, bugün bir randevu talebinde bulunuldu. Henüz bir yanıt gelmedi ama bir yanıt geleceğini düşünüyoruz. Bugün Sayın Erdoğan’ın zaten bir açıklaması da olmuştu grup toplantısı çıkışında. Bu konuda bizler de olumlu bir yanıt bekliyoruz. Teşekkürler.
12 Mart 2025