Kadın Meclisimiz: Kadına yönelik şiddetin temel sebeplerini görmeyen ve çözüm üretmekten uzak olan bu raporu reddediyoruz

Çalışmalarını ve raporlarını tamamlayan Kadına Yönelik Şiddet Araştırma Komisyonumuz, raporunu değerlendirmek üzere Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Kadın İnsan Hakları Derneği, Mor Çatı, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği, KAOSGL, Kırmızı Şemsiye, ÜNİKUİR, 17 Mayıs Derneği, Pembe Hayat, ÇHD ve Kadın Zamanı Derneği katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Milletvekilimiz Adalet Kaya şunları söyledi:

Kaya: Arabuluculuk meselesi aile mahkemelerinde asla uygulanmaması gereken bir mekanizmadır

Süreç boyunca itiraz ettiğimiz birçok başlık taslakta yer almakta. Komisyon yaklaşık üç ay çalışma yürüttü. Bugün geldiğimiz noktada elimizde onaylamadığımız birtakım durumların olduğu bir taslak rapor var. DEM Parti, CHP, diğer muhalif partiler buna dair şerh sundular. Dün Adalet Bakanı bir açıklama yaptı ve dedi ki; “Biz boşanmalardan önce arabuluculuk mekanizmasını devreye sokacağız ve bundan sonra boşanmadan önce arabulucuya gitmeden kadınlar boşanamayacak”. Bu mekanizmayı şu anda yasal olarak hazırlanıyorlar. Arabuluculuk meselesi aile mahkemelerinde asla uygulanmaması gereken bir mekanizmadır ve biz buna çok şiddetli bir şekilde itirazımızı komisyonda da ifade ettik. Bugün kadınlar en çok yaşadıkları evlerde ve en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyorlar. Kadınların ataerkil kodların çok güçlü bir şekilde olduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğin çok keskin bir şekilde hissettirildiği bir coğrafyada arabuluculuk mekanizmasından söz edemeyiz.

Hangi arabuluculuk bir kadının şiddet görüp görmediğini tespit edecek

Şiddet sadece görünür olan değil. Şiddet bazen hissedilendir. Bazen psikolojiktir. Hangi ara buluculuk bir kadının şiddet görüp görmediğini tespit edecek. Süreç boyunca sadece kendi çerçevelerinden değerlendirmeler dinlediler, konuştular. Bizim yaptığımız öneriler, çağırmak istediğimiz konuklar dikkate alınmadı ve meseleyi sadece bireysel öfkeden kaynaklanan, rehabilite edilmesi gereken bir mesele olarak gördüklerini her defasında gösterdiler ama biz buna itiraz ediyoruz. Bu erkek egemenliği sistemin dayattığı bir meseledir ve binlerce yıllık bir meseledir. Dolayısıyla yapısal olduğunu bununla ilgili toplumsal değişimin dönüşümün oluşması gerektiğini, özellikle İstanbul Sözleşmesi'nde olduğu gibi müfredata toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğuna dair farkındalık yaratacak birtakım derslerin yerleştirilmesi gerektiğini ifade ettik. 

Raporda kadınların yaşam hakkı değil aile meselesi gözetilmiş

Bir diğer konu özellikle kamu görevlilerinin, üniformalıların kadınlara karşı uyguladığı şiddet türlerinin özellikle de Kürt coğrafyasında çok yaygın bir şekilde gerçekleştiğini biz toplantılarda da ifade ettik. Fakat raporda buna hiçbir şekilde değinilmemiş. En önemlisi aile meselesine gelmek istiyorum. Tabii ki aileye itiraz etmiyoruz. Ama biz ailenin demokratik olması gerektiğine dair itirazlarımızı orada ifade ettik ama raporda kadınların yaşam hakkı değil aile meselesi gözetilmiş. Son olarak biz şiddeti bireysel bir patoloji değil, rehabilite edilecek bir mesele değil. Bu yapısal bir mesele.

 

Milletvekilimiz Özgül Saki ise yaptığı konuşmada şunları ifade etti:

Saki: Aile yılı programının propagandası için kullandılar

Bu komisyon kurulduktan sonraki adım adım her çalışmasında şunu gördük ki AKP-MHP iktidarı bu komisyonla aslında aile yılı diye ilan ettikleri bir program var. O programda yapmak istediklerini bu komisyonda da propaganda yapmak için oradaydılar. Raporda kadının birinci kimliği mağdur. Böyle bir perspektif var. Bu perspektif nedeniyle de bu komisyonun başında bir erkek var. Çünkü kadınlar kendi sorunlarını politik özneler olarak mücadele eden, şiddet politikalarının farkında olan kadınlar var. Fakat AKP, MHP iktidarı hayır diyor. “Siz yoksunuz, sizin adınıza bir erkek karar verir” diyor. Ya da aile içinde tanımlanmış bir kadın kimliği, bu aile içinde tanımlarken de onu da iyice daralttılar. Mesela çocuksuz olanlar aile değildi. Peki komisyonda LGBT+ yönelen şiddet ve nefret politikaları karşısında ne oluyordu? Biz LGBT+ dedikçe ‘sizin söz ettiğiniz’ diyorlardı. Yani sözcüğü ağızlarına almaktan imtina ediyorlardı. Bu derece bir yok sayma, bu derece bir inkâr durumu vardı. Şimdi biz ise diyoruz ki; komisyonda da bu yapısal bir şey. Bu patriyarka bu erkek egemen sistem bütün toplumun, bütün devletin, bütün yönetsel kademelerin, eğitimin hukuku her bir alanına sızmış vaziyette. Tabii ki iktidarın özlemi aile yılı politikalarına herkesi ikna etmek üzere bu zemini kullanmaktı.

Kolluk kuvvetlerinin uyguladığı cinsel şiddet kurumsallaşıyor

Kadına yönelik şiddet, LGBT+ nefreti sistematik olarak uygulanıyor, devlet tarafından destekleniyor, hukuk da cezasızlık tarafından iyice pekiştiriliyor. Bir de taslak raporda Diyanet’e de bir görev biçmişler, dini farkındalık yaratacak gibi zaten yargı cezasızlıkla bu şiddeti pekiştiriyor. Kolluk kuvvetlerinin uyguladığı cinsel şiddet mesela kurumsallaşıyor. Diyanetin fetvalarıyla zaten eşitsizlik had safhada. LGBT+ nefreti körükledikçe körüklüyorlar ama bu komisyon onlara toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınlar yönelik şiddetle mücadele de görev biçiyor. Feminist örgütleri muhatap almıyor, LGBT+’ları muhatap almıyor ama bir fiil bunu sistematik olarak kışkırtan yapılara, kurumlara bir paye biçiyor. İstanbul Sözleşmesi'ni zaten söz etmiyorlar. Peki ne var bütün şeyde? Faili de anlamak lazım. Faile de eğitim vermek lazım. Arabuluculuk tesadüfen girmiyor buraya. Çünkü faili de anlayacak. Onu da rehabilite edecek. Yani bir eşitsizlik yok. Ve bunu da bireysel, psikolojisi bozuk, madde bağımlısı diye bağladığı için bütün hikaye gidelim, mesela biz gidelim kadınlarla konuşalım. İşte sığınaklardaki, cezaevindeki kadınlarla konuşalım. Dediğimizde erkek faillerle de konuşalım anında. Anında bu eşitleme vardı. Bu da nasıl bir raporla karşı karşıya olduğumuz gerçeğini açığa çıkartıyor. Peki ne yok raporda? Raporda kadın yok. Yani kadın sözcüğü geçiyor ama o kadının yerinde aile var. Mağduriyet içinde olan kadını zaman zaman tanımlıyor. Burada da bu mağduriyeti giderici tedbirler meselesinde de ama erkeği de anlamak lazım. Gibi bir politika öneriliyor. LGBT+ biraz önce dediğim gibi zaten yok. Göçmen kadınlar, mülteci kadınlar defalarca gündeme getirmiş olmamıza rağmen hiç yok. Alevi kadınlar yok, savaş koşullarında yaşayan kadınlar yok. Sonra Kürt kadınlarının yaşadıkları yok, yoksullaştırılmış kadınlar yok, tarım işçisi kadınlar yok. Gözaltında cinsel taciz, cinsel şiddet bunları zaten yok sayıyorlar. Ve boşanmak isteyen kadınlar ara bulucu şiddet failleriyle uzlaşsınlar. Evliliği kurtarmak için danışmanlığa gitsinler. Cinsiyetçi iş bölümünün AKP'nin onlara önerdiği yaşam biçimini kabul etsinler taslağı. 

 

Milletvekilimiz Sümeyye Boz yaptığı konuşmada şunları ifade etti:

Boz: Bu ülkede eko kırım ve kadın kırımı aynı zihniyetin elinden çıkmış

Bu Meclis’te kadına yönelik şiddetle mücadele adı altında aslında birçok alt komisyonlar kurulmuş ve çalışmalar yapılmış. Arşiv onların dosyaları ile dolu. Baktığımız zaman muhalefetten buna itiraz edenler ve öneriler sunan kesimlerin hiçbir önerisi kabul edilmemiş. Ancak iktidarın kendi yönetme biçimine, kendi şekillendirdiği kadın formuna uygun olacak bütün öneriler hayata geçirilmiş. Ancak komisyondaki tartışmalar arşivlere kaldırılmış. Bakın bugün aynı zamanda bir Sanayi Teknoloji Bakanlığı’nın bir teklifini daha tartışıyoruz. Eko kırımdan söz ediyoruz ama biz biliyoruz ki bu ülkede eko kırım ve kadın kırımı aynı zihniyetin elinden çıkmış, aynı zihniyetin temellerinden beslenmiş, aynı yok etme, aynı yok sayma, aynı hiçe sayma politikalarının tahakkümü olarak ortaya çıkmıştır. Bir yandan doğaya egemen olan bir zihniyet, diğer taraftan kadın üzerine egemen olmaya çalışan zihniyet. İkisinin beslendiği yerde biliyoruz ki, bu çürümüş düzeni devam ettirmek ve kendi iktidarlarına bir alan sağlamak. Bu raporda tam aynı akılla yazılan bir şey olduğunu söylemek gerekiyor. Çünkü içerisinde bahsedilen ve bahsedilmeyen şeylerden hareketle şunu söyleyebiliriz ki, ne kadına yönelik şiddet ne kadın katilleri ne kadın kırımı ne tecavüzcüler, bununla ilgili militarizmle ilgili beslenenler, bunları ayyuka çıkaran ve destekleyen cezasızlık politikalarıyla hepsiyle birlikte bütün bu cinayetlerdeki iktidarın sorumluluğunu örtbas etmek, gizlemek için yapılmış bir tasarı olduğunu, bir rapor taslağı olduğunu söylemek istiyorum. O yüzden hem doğamıza hem hayatlarımıza hep birlikte sahip çıkalım istiyoruz. Bunu da her alanda büyüteceğimize ve direnişimizi güçlendireceğimize inanarak söylüyorum.

 

Milletvekilimiz Newroz Aslan ise şunları dile getirdi:

Uysal: Kesişimsellik en görünmez kılınan meselelerden bir tanesi

Ortaya çıkan raporun sayfası dokuz da olsa, doksan da olsa, dokuz yüz dokuz binde olsa yaklaşım biçimi gerçekten var olan öfkeyi, var olan mücadeleyi sönümlendirme amaçlı olduğu için ortaya çıkan sonuçta aile yılı ilanıyla kadının köleleştirilmesi, yoksullaştırılması, mağdurlaştırılması aklıyla bezeli sonuç itibariyle de kendi politikalarını ortaya çıkabilecek bir raporla sonuçlandırıldığı söz konusu oldu. Peki o günden bugüne ne Türkiye'de ne Kürt coğrafyasında Kürdistan'da kadına yönelik şiddetin her türlüsüyle bir gıdım değişim bir gıdım mücadele bir gıdım ön alma cezasızlığa dönük bir adım atıldı mı? Maalesef ki hayır. Bu raporda en görünmez kılınan meselelerden bir tanesi kesişimsellik, bir diğeri üniformalı şiddet meselesi. Batman'da İpek Er olayı hala aklımızda taptaze ancak onun öncesinde Hakkari'de, Van'da uzman çavuşlar, korucular eliyle ortaya çıkan şantaj çetelerinden, Şırnak'ta iki bin on üç yılında açığa çıkan, çokça tartışılan ancak cezasızlıkla üstü örtülen ve iki bin yirmi üç yüzyıl sonunda iddianameye dönüşen ve hala yargılaması devam eden fuhuş çetesinden son bir ayda Şırnak'ta iki çocuk istismarı bir tane genç kadınlara dönüp takip ve cinsel taciz vakalarındaki faillerin uzman çavuş ve polis görevleri olması gerçekliğinden bu rapordan zerreyi miskal gerekçe göremezsiniz. Erkek egemen aklın, kapitalist sistemin yaratmış olduğu var olan şiddet biçimlerinin yanı sıra devletin güvenlikçi politikaları sonucu, Kürt kadınlarına dönük, özel savaş politikaların zerre miskal bu raporda yerini bulamazsınız. Çünkü bununla mücadele etmek, bu özel savaşı kabul edebilmek bugün bizlerin hem komisyonuna, fuhuş çetesinde duruşmaya katılıp hem de var olan kadına yönelik şiddetle ilgili araştırma komisyonuna yapmış olduğumuz daveti kabul etmemesinden de görebiliriz. Komisyon sürecinde yaptığımız muhalefetle bugün burada, bu alanda mücadele eden kadınlarla, kurumlarla bir arada olup var olan bu rapora ve muhalefet şehrimizi tartışmak bile mücadele ettiğimiz yolda, zeminde güçlendirici bir bakış açısı olarak el almak gerekir.

19 Haziran 2025