Özgürlük İçin Barış Mitingimiz: Öcalan diyor ki barışı Ankara, İstanbul ve Amed’de konuşmalıyız

HDK ile birlikte İstanbul Esenyurt’ta Özgürlük İçin Barış Mitingi gerçekleştirdik. Binlerce kişinin katıldığı coşkulu mitinge Eş Genel Başkanımız Tülay Hatimoğulları ile HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş konuşmacı olarak katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

Merhaba hevalino hûn bi xêr hatin li ser seran li ser çavan hatin. Hoş geldiniz baş göz üstüne geldiniz. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Buraya barışı haykırmaya geldik, barışa kurduğunuz barikatları yıkmaya geldik

Bugün Esenyurt'ta İstanbullularla, siz değerli halkımızla, Kürdistan’ın dört bir tarafından buraya göç etmek zorunda kalan, burada yaşamak zorunda kalan siz değerli halkımızla barış için buluştuk, barışın sesini bütün dünyaya duyurmak için buluştuk. Bir kez daha hoş geldiniz. Baş göz üstüne geldiniz. Bugün buraya barış için geldik, ekmeğimizin hakkını savunmak için geldik. Bugün buraya Türkiye’de eseri kalmayan adaleti talep etmeye geldik. Bugün burada özgürlükleri baskılayan bu iktidara özgürlüklerimizi talep ediyoruz demeye geldik. Biz bugün bu alanda, bu meydanda toplanırken toplanmamızı engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Bakın oluşturdukları bu barikatlara, resmen kitlenin içerisinde odacıklar oluşturmuşlar. Bu barikat barışa karşı kurulan bir barikattır. Bizler barışın savunucuları olarak, barış için her türlü bedeli ödeyenler olarak bu barikatları çoktan yıkmışız. Değerli halklarımız, sözlerimin başında bugün neden buradayızı söyledim. Ekmek için, özgürlük için, adalet için, barış için. 10 yıllardır mücadelemiz bunun için devam ediyor. Ve bu mücadelede şehit düşen bütün yol arkadaşlarımızı, bu mücadele yitirdiğimiz bütün canlarımızı burada bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyorum. Ve bu mücadelede gözaltına alınan, tutuklanan, yıllardır hapishanelerde siyasi rehine olarak tutulan bütün yoldaşlarımıza buradan alkış ve zılgıtlarımızla selam ve sevgilerimizle gönderelim hep beraber. 

Bu mitingler devam eden ölümleri durdurmak içindir

Değerli halklarımız, bu mücadelemiz hapishane duvarlarını, demir parmaklarını yıkmak içindir. Bu mücadelemiz İmralı tecridinin ortadan kalkması içindir. Bu mücadelemiz Figen Yüksekdağların, Selahattin Demirtaşların ve adını sayamadığımız on binlerce yoldaşımızın özgürlüğü içindir. Bizler bu mitingleri, Ortadoğu ve dünyada küresel sistemin kendisini yeniden dizayn ettiği bir dönemde devam eden ölümleri durdurmak için düzenliyoruz. Suriye’de, Lübnan'da, Filistin’de, Irak’ta, Kuzey ve Doğu Suriye’de, Rojava’da, Ortadoğu bölgesinde devam eden savaşı durdurmak için düzenliyoruz. Bugün Suriye'de rejim değişikliği olduktan sonra Kuzey ve Doğu Suriye’de, Rojava’da binbir mücadele ile oluşan özyönetimin bir statü kazanmasını engellemeye çalışıyorlar. Buradan bir kez daha diyoruz ki Rojava’dan elinizi çekin. Kuzey ve Doğu Suriye'den elinizi çekin. Bırakın Suriye halkları Kürdüyle Türkmeniyle Arabıyla Dürzisiyle Alevisiyle Sünnisiyle özgürce, kendi iradesini ortaya koyabilecek bir demokratik Suriye'yi inşa edebilsin. Elinizi çekin. Elinizi oradaki Kürt halkının üzerinden çekin, elinizi Alevilerin üzerinden çekin. Suriye ve Lazkiye'de gerçekleşen, Hama'da, Humus'ta gerçekleşen Alevi katliamını asla kabul etmiyoruz.

Rojava devrimini kadın devrimi yapan bütün kadınlara binlerce kez selam olsun

Rojava oluşturduğu özyönetim ile bütün Ortadoğu’ya model olan bir demokratik toplumsal yönetimi sağlamıştır. Rojava’da mevcut olan bütün farklı halklar ve inançlar orada kendilerini temsil etmektedir. Kadınlar, Ortadoğu’nun karanlığında boğulmak istenen kadınlar, Rojava’da eş başkanlık ve eşit temsiliyet ile siyasette, kamusal alanda, toplumsal alanda, yaşamın her alanında kadınlar var. Rojava devrimini kadın devrimi yapan bütün kadınlara binlerce kez selam olsun. Bugün Suriye ‘de Rojava’da Kürt halkının çok önemli bir kazanımı var.

Rojava'dan elinizi çekin

Buradan Rojava’ya dönük mesajımızı çok net olarak veriyoruz. Tişrin Barajı başta olmak üzere Suriye Milli Ordusu ve benzeri çetelerle oraları bombalamak, orada insanları katletmek, barış nöbeti tutan sanatçılara saldırmak kimsenin kabul edeceği bir şey değildir. Demokratik bir Suriye için, demokratik bir anayasaya ihtiyaç var ve bizler bunun için çalışmalıyız. Bu nedenle Rojava'dan elinizi çekin. İstanbul Esenyurt'tan orada özgürlük, barış ve kardeşlik mücadelesi veren, kadın mücadelesini büyüten bütün Rojavalılara selamlarımızı gönderelim hep beraber. 

Bu kapitalist sistem halkları ayırmadan sömürüyor 

Ülke ağır bir ekonomik krizden geçiyor. Açlık ve yoksulluk diz boyu. Bugün en yoksul kentlerden biri İstanbul’dur, İstanbul’un varoşlarıdır. En pahalı kentlerden biri İstanbul’dur. Ev kirasının, sebzenin, meyvenin en pahalı olduğu yerlerden biri İstanbul'dur. Biz özellikle Türk işçi kardeşlerimize, emeklilere, geçinemeyen, açlıkla yüz yüze kalmış bütün Türk kardeşlerime seslenmek istiyorum. Bakın tekstil atölyelerinde güvencesiz, merdivenaltı çalıştığınız zaman ya da asgari ücret aldığınız zaman hatta asgrari ücretin altında bir ücretle çalıştığınız zaman orada ayrımcılık yoktur işçi sınıfı içinde. İşçi sınıfını Türk Kürt diye ayırmıyorlar. Hepsini aynı şekilde eziyorlar, sömürüyorlar. Bu kapitalist sistem halkları ayırmadan sömürüyor. Ama gelin görün ki ben ekmeğimin hakkının peşinde gideceğim dediğinizde, ben grev yapacağım dediğinizde hemen size bir terörist yaftası yapıştırılıyor. Bugün sendikaların grev halkları ellerinden alınmıştır. Niye, terör adı altında açmış oldukları kocaman bir parantez yüzünden. Burada Kürt işçi ile Türk işçinin yanyana gelmesini engelliyorlar. Bizler bizi bu şekilde bölmek isteyenlere karşı hep birlikte, işçiler ve emekçiler olarak yaşasın halkların kardeşliği, işçilerin birliği diyelim mi alkış ve zılgıtlarımızla?

Öcalan diyor ki, Türkiye demokratikleştikçe Kürt sorunu demokratik yöntemlerle çözülecektir

İmralı görüşmelerini bu meydanı dolduran siz değerli halklarımız çok merak ediyorsunuz. Bunu iyi biliyoruz. Ama şundan emin olun ki Türkiye’de yaşayan bütün yurttaşlarımız şu an İmralı’daki görüşmelerin nasıl geçtiğini ve nasıl sonuçlanacağını dört gözle izlemektedir, merak etmektedir. Öncelikle şunu söylemeliyim. Sayın Abdullah Öcalan’ın sağlık durumu oldukça iyi ve sizlere selamlarını getirdim. Selamlarını iletiyorum size. Sayın Öcalan’ın siz değerli halkımıza verdiği mesajı şudur. Türkiye’yi demokratikleştirdikçe Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülecektir demiştir. Barışın toplumsallaşması için sadece iktidar sadece DEM Parti değil Türkiye’deki bütün siyasi partiler, bütün muhalefet partileri, bütün kurumlar, bütün toplumsal dinamikler mutlaka ve mutlaka bu sürecin bir parçası olmalıdır, yürütücüsü olmalıdır. Yürütücüsü olmalıdır ki kalıcı bir barışı hep beraber sağlayalım. 

Barışın konuşulduğu bir dönemde kayyım atanmasını asla kabul etmiyoruz

Kanın her yerde aktığı bir dönemde barışa her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Türkiye oldukça karanlık bir dönemden geçiyor. Bir yandan savaş ve çatışmalar öte yandan özgürlüklerin kısıtlanması. Bakın kendi belediyeniz ve burada halkın ortak iradesiyle seçilmiş olan değerli Ahmet Özer şu an cezaevinde ve Esenyurt’a kayyım atandı. Bununla kalınmadı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında açmış oldukları davalarla onu mahkeme koridorlarına göndemeye çalıştılar. Bu bir irade gaspıdır. Bunu asla kabul etmiyoruz. HDP’nin belediyelerinde geçmiş dönemde iki kez şimdi de DEM Parti’nin belediyelerine kayyım atıyorlar. Bir yandan barış diyorlar öte yandan kayyım atıyorlar. Bunun kabul edebilir miyiz değerli halklarımız? Siirt’te yine kayyım atandı. Biraz önce kayyım atanmış belediyeleri değerli yoldaşım tek tek saydı. Bizler bir ellerinde sopa bir ellerinde havuçla barışın olamayacağını haykırmak istiyoruz. Biz çok istiyoruz DEM Parti olarak, Kürt halkı barışı istiyor, Türkiyen'in bütün demokrasi güçleri barışı istiyor. Bir yandan barış diyeceksiniz sonra kayyım atayacaksınız. Bir yandan barış diyeceksiniz diğer yandan şu arkada gördüğümüz barikatları barışın mitinginin içine kuracaksanız. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bir yandan barış diyecekseniz öte yandan gazetecileri tutuklayacaksınız, bir yandan barış diyecekseniz öte yandan gazetecileri İHA ve SİHA’yla vuracaksınız. Bir yandan barış diyeceksiniz bir yandan Rojava'ya bombalar yağdıracak, İHA ve SİHA’larla suikastler düzenleyeceksiniz. Değerli halkımıza sormak istiyorum böyle bir barış olur mu? Umuyorum ki Saray bizi izliyor, iktidar bizi takip ediyor. Halkın duygu ve düşüncesini, siyasini görüşünü, toplumsal duruşunu görüyordur. 

Barışı biz kendi ellerimizle getireceğiz

Bizlere çok önemli bir görev düşüyor. Barışı biz kendi ellerimizle getireceğiz. Mücadele ederek onurlu bir barışı ve demokratik çözümü hep beraber kazanacağız. İşte burada yaptığımız miting gibi Mersin’de de Amed’de de mitinglerimizi gerçekleştireceğiz. Sadece bu mu, hayır değil. Türkiye’de muhalefeti, herkesi, her kurumu tek tek dolaşacağız. İl il çalışma yapacağız barış için. Buradan bütün il ve ilçe örgütlerimize ve değerli halklarımıza elbette çok önemil görev ve sorumluluk düşmektedir. Bizler 10 Şubat'a kadar 42 merkezde halk toplantıları yapacağız. Bu halk toplantılarında onurlu bir barışın nasıl tesis edilebileceğini hep birlikte konuşacağız. İmralı görüşmelerinin bilgisini siz değerli halkımızla paylaşacağız. İstanbul’da da 3 bölgede bu toplantılarımız gerçekleşecek. Bizim bu çalışmadaki en büyük amacımız, evimizde oturarak barışın gelmeyeceğini bildiğimiz için barış mücadelemizi daha çok büyütmek için yollara koyulduk. Nasılsa barış olacak, nasılsa çözüm var deyip sizden ricam hiç kimse evinde oturmasın. Barışa bu kadar yaklaştığımız bir dönemde barışı dört elle tutabilmek için yapmamız gereken şey daha çok çalışmaktır. Alanlara mitinglere gelirken 3 kişi geliyorken 10 kişi gelmektir. Alanlara yüzbinleri doldurmaktır. Newroz için şimdiden büyük bir hazırlığın içine girmektir. Gençleri kadınları örgütlemektir. Ancak bizler bu şekilde barışa kavuşabiliriz. 

Sayın Öcalan barışı Ankara’da, İstanbul’da ve Amed’de konuşmalıyız diyor

Biliyorum hepinizin kafasında çokça soru var. Nasıl olacak bu süreç diye. Şu bilinmeli ki bizler İmralı’dan gelen mesajları çok iyi okuyoruz. İmralı’dan gelen mesaj çok net, Türkiye demokratikleşmelidir. İran demokratikleşmelidir. Aksine bölgede nelerin yaşandığını herkes görüyor. Ve Öcalan diyor ki Türkiye kendi halkıyla ve iç iradesiyle iç barışını sağlamalıdır. Ben buraya gelmeden önce Türkiye Barışını Arıyor Konferansının kitapçığına göz gezdirdim. Vedat Türkali ta o zamanlarda ne demiş biliyor musunuz? Vedat Türkali Türkiye Barışını Arıyor Konferansında demiş ki bizler eskiden barış konferanslarını Brüksel'de Londra'da yapardık ama şimdi Ankara’da Amed’te yapabiliyorsak barışa bir adım daha yaklaştığımız içindir. Sayın Öcalan da bunu söylüyor. Diyor ki barışı Ankara’da İstanbulda Esenyurt'ta konuşmalıyız, barışı Amed’te konuşmalıyız, Amed’te. Buradan iktidara çağrımızdır. 

Öcalan adım attı, DEM Parti üzerine düşeni yapıyor, hükümet de acil adım atmalıdır

Buradan iktidara çağrımızdır. Barışın üzerinde bu kadar gölge oluşturamazsınız. Barışın üzerinde bu kadar baskı oluşturamazsınız. Sayın Öcalan bir adım attı, DEM Parti bir diyalog ve müzakere partisi olarak üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu söyledi. Biz Türkiye’nin dört bir yanında Kürdistan’ın bütün illerinde kapı kapı gezip barışı anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz. Ama devlete ve iktidara düşen görev konusunda henüz onlar somut bir adım atmış değiller. Acilen atılması gereken adımlar vardır. Bunun başında Sayın Öcalan üzerinde devam eden tecridin kalkması ve Sayın Öcalan'ın barış için daha çok çalışması için olanaklarının genişletilmesi ve koşullarının iyileştirilmesidir. İkinci önemli talebimiz güven arttırıcı somut adımların atılmasıdır. Bu adımlar atılırsa o zaman barışa olan inancımız artar. Ama kayyımlar, gözaltı ve tutuklamalar devam ederse değerli halklarımızın barışa olan inancını kaybetmesini sağlarsınız. Umarız bugün Esenyurt'tan bu mesajı bu iktidar alır. 

Ortak yaşam ve barışı tessis etmek için ortak mücadeleyi olanca gücümüzle devam ettireceğiz

Sayın Öcalan’ın mesajını ve selamlarını ilettik size. Buradan Esenyurt'tan bizler de İmralı’ya alkış ve zılgıtlarımızla selamlarımızı gönderelim. Ölen gençler, çocuklar bizim, ölen kadınlar biziz, katledilmek istenen insanlık biziz, katledilmek istenen diller bizim dillerimizdir, Kürtçe, Türkçe Arapça ve sayamadığım bütün diller hepsi bizim.  Bu memlekette yakılan yıkılan her karış toprak bizim, hepimizin. İşte bizler ortak yaşam, ortak mücadele için, barışı tesis etmek için mücadelemizi olanca gücümüzle devam ettireceğiz. 

Asla ve asla başımızı öne eğdirecek hiçbir adım atmayacağız

Kadınlara seslenerek konuşmamı tamamlayacağım. Sevgili kadınlar yaşamın her yerinde bizler katlediliyoruz. Cinayetlerde katlediliyoruz, kadın siyasetçiler olarak katlediliyoruz, Rojava’da mücadele eden kadınlar olarak katlediliyoruz, beyaz tülbentlerimizle barış istediğimiz için hapsediliyoruz, katlediliyoruz. Bizler barışa olan inancımızla hep beraber Jin Jiyan Azadî diyelim. Sizlere sözümüz olsun ki barış annelerinin bize söylediği gibi asla ve asla başımızı öne eğdirecek hiçbir adım atmayacağız. Siz değerli halkımızın iradesi ile onurlu bir barışı hep beraber inşa edeceğiz. Yolumuz açık olsun. Serkeftin, berkeftin, serkeftin. 

Meral Danış Beştaş: Yên ku dibêjin bila Ocalan li meclisê biaxive divê deriyê Îmraliyê vekin

Hezar silav ji we re. Îro li zindanan bi hezaran hevalên me hatine rehîngirtin. Ji bo ku mafên gelê kurd û mafên gelan diparêzin. Ji bo aştiyeke birûmet dixwazin. Em ji vir hezar silav ji hevalên zindanan re dişînin. Ji Figen Yuksekdag, Selahattin Demirtaş, Leyla Guven, Ayşe Gokkan re, ji hemû hevalan re em hezar silav dişînin. Ji aliyê din 25 sal in li Gireva Îmraliyê ji bo aştiyê li ber xwe dide Birêz Ocalan. Ji bo gelan, ji bo jiyaneke wekhev, berxwedaneke mezin dimeşîne. Em li vir li ser navê we hezar silavan ji Gireva Îmraliyê re jî dişînin. Em dibêjin divê hûn deriyê Îmraliyê vekin. Em dibêjin heya ku ev derî girtî be ev aştî dê mayînde nebe. Ji 93yan heya îro Ocalan aştiyê diparêze. Li wir her tim gotiye ez ji bo vê daxwazê têkoşînê dikin. Ên ku îro dibêjin bila were li meclisê biaxive divê ewil deriyê wî vekin. Divê wê mifteyê bavêjin behrê. Em vê yekê dixwazin. Divê em piştgiriyeke mezin bidin aştiyê. Ez dizanin ku li vê qadê hemû bajariyên Kurdistanê li vir heye. Ji ber ku gundê me hatine şewitandin, ji ber ku zilm û zordarî pêk hatiye. Ji bo li welatê xwe em têr nebûne. Lewma Esenyurt Stenbol bajarekî gelek girîng e. Yên ku dibêjin Kurd li ku ne çi dixwazin bila li vê qadê binêrin. Em li vir in. 

Barışa barikat kuramazsınız, biz bu barikatları yıkar geçeriz

Değerli arkadaşlar, dostlar, ben başlamadan hakikaten İstanbul Valisi'ne ve Esenyurt yetkililerine sesleniyorum. Bu abluka nedir, bu polis bariyerlerini niye kurdunuz? Siz halkın buraya gelmesini engellemek için, barış talebini haykırmalarını engellemek için niye önüne bariyerler koyuyorsunuz, neden engelliyorsunuz, neden üzerlerindeki her şeyi didik didik arıyorsunuz? Hani barışı getirecektik bu ülkeye? Şunu söylüyoruz, barışa barikat kuramazsınız, biz bu barikatları yıkar geçeriz. Çünkü şunu hiç kimse unutmasın Ankara’dan barış, çözüm ya da başka başka konuşmalar yapmak kolay ama barış nasıl gelir, halkın sahiplenmesiyle gelir. Halkın desteğiyle gelir. Bugüne kadar en büyük zulmü zorbalığı yaşayanlar bugün barış için mücadele ediyor. Şöyle bir yanlış anlaşılma var, birileri tek taraflı yürüyecekmiş gibi konuşuyor. Barış tek taraflı bir iş değildir. Bu işin tarafıları vardır. İktidar bu taraflardan biridir, devlet bu taraflardan biridir. Eğer gerçekten bu konuda samimiyet ve güven duyulmasını istiyorsa gerekli açıklamaları yapmak ve tutumunu göstermek zorundadır. Tehditle, şantajla, başka başka sözlerle bu barışa olan güveni sağlamayamazsınız. Kayyımlarla hiç sağlayamazsınız. Ama şunu unutmayın, şöyle bir soru sıkça soru soruluyor, bunu Ankara da duysun diye söylüyorum, bugün bile soruldu. Biz bunlara nasıl inanalım, nasıl güvenelim, gerçekten samimiler mi diye hepinizin aklında sorular var. 

En büyük gücümüz barışı istemek ve bunu için mücadele etmektir 

Size şunu söyleyeyim barış istemek teslim olmak değildir. Barış mücadelesi vermek boyun eğmek demek değildir. Barış mücadele gerektirir, direniş gerektirir. İktidarların en büyük silahı savaşlardır ama bizim en büyük gücümüz barışı istemek ve bunu için mücadele etmektir. Arkadaşlar hiç kimse ile bir anlaşma bir taviz pazarlık söz konusu değil. Bizim istediğimiz bu ülkede Kürt halkının da Türk halkının da Arap halkıyla Çerkeslerle Alevilerle birlikte eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamasıdır. Savaşmak onlar için silah olarak kullanılıyor, bunu öne çıkarıyorlar ama biz bu topraklarda artık daha fazla ölüm olmasını istemiyoruz. Biz bu topraklarda artık 2013’te çok söylenen bir söz vardı ya gerçekten annelerin artık ağlamasın istemiyoruz. Tarihimiz bunu talep etmekle bunun mücadele etmekle geçmiştir. En büyük zulmü zorbalığı yaşadık. On binlerce faili belli cinayetlere maruz kaldı. On binlerce insamızı cezaevinde hala, köyler yakıldı, yıkıldı. Kürtler hayatında her alanında ayrımcığıla uğradı ama hiç bir zaman diz çökmedi, dilinden vazgemedi, kimliğinden vazgeçmedi. Bir de şöyle bir şey var hiçbir zaman başka bir halka düşmanlık da yapmadı. Başka bir halkın karşısında düşman olarak tutum almadı. Bunun en büyük örneği barış annelerimizdir. Evlatlarını yitiren annelerimizdir. Onlar bizim canımız gitti başkasının canı yanmasın evladı ölmesin diye bugün barış mücadelesi veriyor. Bu vesile ile nerede olursa olsun bütün barış annelerimizin ellerinden öpüyorum. Binlerce selam gönderiyorum. Büyük kayıplar yaşadık ve bu kayıpları unutmayacağız. Bu süreç nihayete erdiğinde tabii ki bunların hepsi konuşulacak tartışılacak. Bu meydanda kin gütmeyenlerin intikam duygusuyla hareket etmeyenlerin aslında bu ülkeye kazandıracağı çok şey var. Biz zulmü tarihe gömmek için buluşuyoruz. Barış demek zulmün olmaması demektir, adalet demektir, demokrasi demektir. Bütün bunları sizlerle birlikte yaşama geçireceğiz. Başkası ne derse desin biz ne istediğimizin farkındayız. 

Şiddeti siz bitirin, halkın iradesini gasp etmekten daha büyük şiddet mi olur?

İktidara sesleniyorum. Bir yandan şiddet bitsin derken diğer yandan şiddet uygulamaya da devam ediyorlar. Biz daha geçen haftalarda 15 gazeteci tutuklandı. Bileşen partimiz ESP’nin Eş Başkanının içinde olduğu 34 arkadaşımız tutuklandı. Siirt'te isimlikle dolaşan bir vali kayyım olarak atandı. Cebinde isimliğini taşıyor. Utanmıyorlar yüzleri de kızarmıyor. Ne desek az kalıyor. Geçen hafta Siirt'teydim. Ne yaptılar hemen ertesi gün? Havaya ateş açmışlar, onlarca gerçek mermi halkın üzerine sıkıldı. Birileri demiş ki onların örgüt mensupları tarafından getirilmediğini nereden bilelim. Hakikaten bazen insanın aklı mantığı duruyor. Ama birbirlerinden haberleri yok, öyle akıllı filan sanıyorlar ya kendilerini. Hiç öyle değiller. Onların grup başkanvekilleri mecliste bunu söylerken Siirt Valisi nasıl açıklama yaptı biliyor musunuz? Saldırı girişimi vardı da, ki asılsın ve yalan bunun üzerine koluk güçlerimiz havaya ateş açmış. İki ayrı açıklama birbirlerini yalanladı. İşte bu kadar basiretsizler, bu kadar yalancılar, bu kadar iki yüzlüler. Biz onları gayet iyi tanıyoruz. Siirt’e atanan kayyım o binadan çıkamıyor. Onlar binalara kayyım atıyorlar halkın iradesine kayyım atayamazlar. İsimliklerini çok seviyorlar ya ne yazıyorlar? Belediye başkanvekili yazmış. Hadi ordan sen belediye başkanvekili değilsin sen bir işgalcisin. Sen bir gaspçısın, sen iradenin üzerine oturmuşsun, bu halk seni istemiyor. Daha kaç defa yenileceksin. 3’üncü defadır sen Siirt, Hakkari, Mardin halkının iradesine kayyım atayacaksın sonra da şiddet bitsin diyeceksin. Buna kim inanır? Şiddetin bitmesini istiyorsanız şiddeti bitirmeniz lazım. Bu halkın iradesine el koymaktan daha büyük bir şiddet var mı? 

Sizin zulmünüze karşı direneceğiz, barış istemek teslimiyet ve boyun eğmek değildir 

Kürtler bu ülkede yurttaş değil mi, bütün Kürtleri yurttaşlıktan mı çıkaracaksınız yapamazsınız. Bugün İstanbul en büyük Kürt kentidir. Nereye gideceğiz buranın sahibiyiz. Buradaki bütün farklılıklarla birlikte burası bizim ortak vatanımız. Biz buraya misafir olarak gelmedik. Ev sahibiyiz sizlerle birlikte. Yanımızda yaşayan Sünnisi, Alevisi, Çerkesi, Lazı, Pomağı ile birlikte bu ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle diyoruz ki cumhuriyeti demokrasi ile buluşturacağız. Ama sizler bu şiddeti uyguluyorsunuz diye biz barış istemekten vazgeçmeyeceğiz. Biz barış mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz ama uyguladığınız şiddeti de sineye çekmeyeceğiz kusura bakmayın. Buna itiraz edeceğiz buna direneceğiz, bununla mücadele edeceğiz. Çünkü barış istemek teslimiyet demek boyun eğmek demek değildir.

Bu nedenle ne diyoruz? Cumhuriyeti demokrasi ile buluşturacağız diyoruz ama sizler bu şiddeti uyguluyorsunuz diye biz barış istemekten vazgeçmeyeceğiz. Biz barış mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz ama uyguladığınız şiddeti de sineye çekmeyeceğiz. Kusura bakmayın, buna da itiraz edeceğiz, direneceğiz, mücadele edeceğiz. Çünkü barış istemek teslimiyet, boyun eğmek demek değildir. 

Türkiye halklarının aleyhine olan hiçbir şeyin içinde olmadı, olmayız

Kendini muhalefet olarak ifade eden bazı kesimler sanki böyle biz güllük gülistanlık bir yaşam yaşadık, hiçbir saldırıya uğramadık, hiçbir baskıya maruz kalmadık ve birilerine sanki bir şeyler veriyoruz, sanki anlaşıyoruz sanki ittifak yapıyoruz, sanki tırnak içinde birilerine arkamızı dönüyoruz gibi saçma sapan yorumlar yapıyorlar. Şunu söyleyelim Kürt halkı bugüne kadar dostlarıyla yan yana mücadele ettiği partilerle kurumlarla halklarla hep birlikte oldu ve asla arkasını dönmedi. Eğer bu ülkede bir masaya oturalacaksa biz herkesin düşüncesinin olmasını savunuyoruz. Biz Türkiye, Türkiye yurttaşlarının aleyhine bugünü kadar hiçbir şey yapmadık. Hep birlikte kurtuluşu önümüze koyduk. Biz 'kurtuluş yok tek başına' dedik, birileri yeni hatırlamış, olsun sonradan hatırlamak da iyidir. Birlikte mücadele etmek lazım. Yan yana mücadele etmek, susmamak lazım. Çünkü susunca sıra herkese geliyor. Mesele sadece şiddetin silahların bitmesi değil mesele konuşabilmektir. Mesele adaleti getirebilmektir, demokratikleşmeyi sağlamaktır. İşte bu nedenle barış halkların konuşmasıdır. Hakikatlerin ortaya çıkmasıdır. Bu taraflı ve bağımlı yargının yerini adil yargılamaların almasıdır. Bu saldırılara karşı devlete, iktidara, bu sürecin arkasında olduğunu söyleyenlere şunu söylüyoruz, saygı sınırlarınızı koruyun. Siz Kürt halkına saygısızlık yapamazsınız. Siz hiçbir halkı bu şekilde ötekileştiremezseniz. Bunun karşısında milyonlarca insan hep direndi ve direnmeye devam edecek. Biz barış istiyoruz diye saldırılara karşı bugüne kadar susmadık, susmayacağız. Behemehal kayyım uygulamaları son bulmalıdır. Arkadaşlarımız bu konuda büyük bir direniş ortaya koyuyorlar. Akdeniz’de, Siirt'te ve kayyım atanan diğer belediyelerimizde halk bunu yutmadı, mücadele etti.

Barış için Öcalan’ın özgür olması gerekiyor, başka yolu yok 

Son olarak şunu söyleyeceğim. İmralı barış görüşmelerinin temel muhatabıdır. Bunu kabul etmeyen yok zaten. Peki barış görüşmesinin, bu diyalogun temel muhatabı, temel siyasi aktörü dört duvar arasında, istenildiği zaman izin verilen, istenildiği süreyle görüşülebilen bir aktör nasıl çalışabilir? Bunun olanaklarının yaratılması lazım. Biz hep söyledik. Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması lazım. Dünyanın hiçbir yerinde barış görüşmelerinde muhataplarından biri dört duvar arasında değildir. Özgürdür, özgürce o masaya oturur ve o görüşmeleri yürütür. Bu nedenle zaman kaybetmeden umut hakkını da dikkate alarak Türkiye’nin geleceğini aydınlatacak, bütün halklara nefes aldıracak barışın tesisi için Sayın Öcalan’ın özgür olması gerekiyor. Başka yolu yok. Bu konuda talebimiz de duruşumuz da bellidir. Kürt meselesinin çözümü sadece Kürtleri ilgilendiren bir mesele değildir. Bugün Kürt meselesini çözmeyenler halkı açlığa mahkum edenlerdir. Bir merminin fiyatını halka soranlardır. Açlığın, yoksulluğun, ekonomik krizin, enflasyonun en büyük sebeplerinden biri silaha harcanan paralardır. O paralar sizlerin bizlerinin Türkiye yurttaşlarının hakkıdır. Bu yönüyle herkesi barış mücadelesi etrafında kenetlenmeye davet ediyorum. Tabii ki Kürt halkı aynı zamanda Rojava’da yaşayan Kürt halkının da kardeşleridir. Oraya atılan bombalar, Tişrin'e yapılan saldırılar her Kürdün, her yurtseverim, insanım diyenin yüreğini dağlıyor. Bavê Teyar şahsında saldırı sonucunda aramızdan ayrılan herkesi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. Bu saldırıları durdurun çağrımızı yeniliyorum. Gelecek günlere uyanmak hepimizin elinde. Buraya geldiniz, mücadelemiz devam edecek. Hepinizi selamlıyorum serkeftin hevalino.  

2 Şubat 2025