Kadın Meclisi Sözcümüz Halide Türkoğlu, “Kobanî’den Gezi'ye Adalet ve Özgürlük İçin Kadın Buluşması” forumunda konuştu:
Bu tarihsel her iki davanın da son sözünü bizler kuracağız. Belki mahkemeler değil, yargı eli ile, siyasi kumpaslarla bir şekilde bu mücadeleyi bitirmek istiyorlar. Ama bizler de direnişimizle, mücadelemizle, dayanışmamızla bu iktidara gereken cevabı sözlerimizle de eylemlerimizle de kuracağız. Evet bu sonun sözünü biz özgürlük olarak kuracağız. Biz bu ülkede eşitlik üzerinden kuracağız. Değerli arkadaşlar; özellikle Figen Yüksekdağ, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Pervin Oduncu; yine Gezi Davasından dolayı yargılanan ve tutuklanan Çiğdem Mater, Mine Özerden’e selamlarımızı iletmek istiyorum. Onların mücadelesi haklı bir mücadele, halkın mücadelesi, kadınların mücadelesidir. Bir ülkede demokrasi nasıl yaşanır, söz nasıl kurulur, eylem nasıl yapılır noktasında bize çok şey öğretiyorlar. Çünkü hem Kobanî Devrimi hem Gezi Direnişi bu ülkenin kodlarını sorgulayan iki toplumsal direniştir. Bu direnişler bu ülkede özellikle yüzyıllık inkar politikası ile hem makul Kürt yaratma noktasında, hem makul kadın inşası noktasında, hem de emek ve sömürü düzenini hayata geçirme noktasında yerleştirilmek istenen bir çok kodu yerle bir etti. Toplumsal barış nasıl sağlanır, bunun cevabı aslında tam da burada yatıyor. Gezi Direnişinde yatıyor, Kobanî Devriminde yatıyor. Bugün iktidar bu yüzden intikam alır gibi, bir şekilde hukuku da araç olarak kullanarak ciddi bir düşmanlık hukuku inşa etmeye çalıştı. İşte tam da bu düşmanlık hukuku bu ülkenin aslında nasıl bir faşizmle, faşizmin kurumsallaştırıldığının da kanıtı haline geldi. Ne Kobanî Kumpas Davası, ne Gezi Direnişindeki yargılamalar, ne de bugün Hakkari’ye atanan kayyım birbirinden bağımsız değil. Aslında bu ülkenin geleceğine dair alınmış olan kararlardır. Nasıl yönetileceğimize dair alınmış olan kararlardır. Neyi nasıl ifade edeceğimize, neyin kararını nasıl vereceğimize karar vermeye çalışan, sınırlarımızı çizmeye çalışan bir iktidar var. Bizi cezalandırarak aslında tüm Türkiye kamuoyunun aynı zamanda barış, eşitlik ve özgürlük mücadelesine bir şekilde baskı uygulamaya çalışıyor. Hem Kobanî, hem Gezi, hem kayyım atamaları aslında bu ülkenin barışını tehdit eden bir şey. Bu ülkede birlikte yaşamayı tehdit eden bir şey. O yüzden bu iktidar gerçekten bu ülkenin kadınları için, halkları için, emekçileri için ciddi bir güvenlik meselesi haline gelmiştir. Bu iktidar üretmiş olduğu faşizm politikaları ile bu ülkenin geleceğini, Ortadoğu halklarının geleceğini tehdit eden bir mesele haline gelmiştir.
Son sözü direnenler söyler
Ben inanıyorum, siz de inanın ve size inanarak söylüyorum bunları, bu iktidarı durduracak olan biz kadınlarız. Faşizmin ilerlemesini durduracak olan biz kadınlarız. Adalet, eşitlik ve özgürlük mücadelesini daha çok mücadele ederek elde edebiliriz. Bu konuda hepimiz kararlıyız. Bu salonda toplanan bütün arkadaşlarımız bu kararlılıkla burada. Yine bu kararlılıktır aslında bu ülkede toplumsal barışı inşa edecek, bu ülkede özgürlük ve eşitlik meselesini inşa edecek olan. O yönü ile hepinizi tekrardan sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Yine özellikle bugün Kobanî Kumpas Davası’nda tahliye olan arkadaşlarımız Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ayla Akat Ata şahsında bütün arkadaşlarımızın özgürlüğü için mücadeleyi yükseltmemiz gerektiğini söylüyorum. Bugün onların katılımları ile bu etkinliğe vesile oldukları için onlara da teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. İyi ki aramızdasınız. Ve bu moral ve motivasyon ile aslında hepimiz birbirimize bir mesaj veriyoruz. Özgürlük için, eşitlik için, barış için daha çok yan yana gelmek zorundayız. Daha çok mücadele etmek zorundayız. Daha çok birbirimize dokunmak zorundayız. O yönüyle hepinizi tekrardan selamlıyorum. Son sözü biz kadınlar söyleyeceğiz. Son sözü direnenler söyler diyoruz.
4 Haziran 2024