Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine ilişkin muhalefet şerhimiz

2/3138 Esas No’lu Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifine ilişkin muhalefet şerhimiz:

Türkiye’de trafik kazaları, uzun yıllardır hem halk sağlığını hem de adalet sistemini yakından ilgilendiren çok boyutlu bir sorun olmayı sürdürmektedir. Her yıl binlerce kişinin yaşamını yitirmesine ve yüz binlercesinin yaralanmasına neden olan bu kazalar, yalnızca bireysel ihmallerle açıklanamayacak kadar derin bir yapısal karakter taşımaktadır.

2023 yılı itibarıyla Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye’de meydana gelen toplam trafik kazası sayısı 1 milyon 290 binin üzerine çıkarken, bu kazalarda 6.548 kişi hayatını kaybetmiş, 350.000’e yakın kişi ise yaralanmıştır. Avrupa Ulaşım Güvenliği Konseyi’nin (ETSC) 2023 raporuna göre, Türkiye milyon nüfus başına düşen ölüm oranlarında Avrupa ülkeleri arasında en üst sıralarda yer almakta; bu oran Türkiye’de 78 iken İsveç’te 21, Norveç’te 24, Almanya’da 33’tür. Bu fark, Türkiye’de hem altyapı hem de mevzuat ve uygulama açısından ciddi yapısal sorunlar bulunduğunu ortaya koymaktadır.

Kazaların en önemli nedeni sürücü kusurlarıdır ve bu oran TÜİK verilerine göre %88’e kadar çıkmaktadır. Aşırı hız, kırmızı ışık ihlali, alkollü araç kullanımı, cep telefonu ile ilgilenme, emniyet kemeri takmama gibi temel hatalar ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Trafik kazalarındaki diğer önemli faktörler arasında yaya hataları (%11), araç arızaları (%3) ve yol altyapısından kaynaklanan sorunlar (%6) yer almaktadır. Ancak bu oranların düşük görünmesi, altyapı kaynaklı sorunların etkisinin önemsiz olduğunu göstermemelidir. Zira yeterli aydınlatmanın olmadığı, hız kesici veya sinyalizasyon sistemlerinin bulunmadığı kavşaklar ve yaya geçitleri, birçok kazaya zemin hazırlamaktadır. Ankara’nın Sincan ilçesinde, 2023 yılında okul çıkışında bir çocuğun hayatını kaybettiği kazada, yaya geçidi çizgilerinin silinmiş olması ve hız sınırının düşürülmemiş olması gibi nedenlerle ilgili belediyenin kusurlu bulunduğu bağımsız bilirkişi raporlarıyla ortaya konmuştur. Ancak ne idari sorumlular hakkında soruşturma açılmış, ne de bu bölgede yapısal bir iyileştirme gerçekleştirilmiştir.

Hukuki düzlemde, Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesi uyarınca taksirle ölüme neden olma suçları, çoğu zaman “basit taksir” çerçevesinde değerlendirilmekte, failin geçmişi temiz olduğu gerekçesiyle ceza ertelenmekte, HAGB uygulanmakta ya da iyi hal indirimiyle sembolik cezalar verilmektedir. Oysa bu kazaların çoğunda, sürücünün dikkat ve özen yükümlülüğünü ağır biçimde ihlal ettiği, yani “bilinçli taksir” sınırlarına girdiği açıktır. Bu noktada yargının, fail odaklı yaklaşımı terk ederek mağduru merkeze alan, kamusal sorumluluğu ve caydırıcılığı önceleyen bir içtihat geliştirmesi elzemdir. Aynı şekilde, idari yaptırımların da yetersiz kaldığı gözlenmektedir. Alkol kontrolü uygulamaları Türkiye’nin pek çok bölgesinde düzensizdir; kentsel alanlarda denetim sayıları yetersiz, kırsal bölgelerde ise neredeyse yok denecek düzeydedir.

İçişleri Bakanlığı tarafından trafik denetimleri artırılmalı, denetimlerin şeffaf ve kamuoyuna açık biçimde raporlanması sağlanmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı iş birliğiyle, ilk ve orta öğretim düzeyinde zorunlu ve uygulamalı trafik eğitimi müfredatı hazırlanmalı; sürücü kurslarında verilen eğitimler kâğıt üstünde kalmamalı, farkındalık ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık verilmeli, psikoteknik ve etik eğitimler zorunlu hale getirilmelidir.

Altyapı yatırımları da trafik kazalarının önlenmesi çalışmalarının önemli bir parçasıdır. Karayolları Genel Müdürlüğü ve yerel yönetimlerin, kara nokta (black spot) haritaları çıkararak kazaların yoğunlaştığı bölgelerde yapısal düzenlemelere gitmesi gerekmektedir. Hız sınırı düzenlemeleri gözden geçirilmeli, yaya önceliğini gözeten kavşaklar ve geçitler artırılmalıdır. Ayrıca, trafik mağdurlarının hukuki ve psikolojik destek alabileceği mekanizmalar kurulmalı, tazminat sistemi hızlandırılmalı ve adil hale getirilmelidir.

Sonuç olarak, Türkiye’de trafik kazalarının yalnızca sürücü kusurlarına indirgemek ve kusurlu davranış ve kural ihlallerine uygulanacak ceza miktarlarının arttırılmasında çözüm aramak yeterli ve doğru bir politika olmayacaktır. Bu bir sistem ve kültür sorunudur. Adalet, kamu yönetimi, sağlık ve eğitim sistemlerinin ortak zaaflarının yansımasıdır. Bu nedenle yadsınamaz bir sorun olan trafik güvenliğiyle ilgili sorunları çözmek için bireysel değil kurumsal bir irade gerekmekte, sistemsel ve bütünlüklü çalışmalar yapmak gerekmektedir.

Teklif olunan yasa ise trafik kazalarının engellenmesini salt bir yaptırım ve ceza mantığıyla ele almış, trafik idari para cezalarının miktarlarını fahiş oranlarda yükselterek, sürücü belgelerinin uzun sürelerle geri alınması ve iptali gibi yöntemlerle cezaların caydırıcılığını arttırmak yoluna gitmiş, bunu yaparken hak ve özgürlükler ile trafik güvenliği arasındaki dengeyi kuramamıştır. Cezaların belirlenmesinde sosyo-ekonomik farklılıklar, özgün durumlar, alternatif yaptırımlara yer verilmeyerek sistemsel bir değişikliğe gidilmemiştir. Bu nedenle teklif olunan yasa ve maddelerin yetersiz, çözüme elverişli olmayan, yeni adaletsizlikler ve sorunlar yaratma ihtimali taşıyan bir düzenleme olduğunu düşünmekte ve kanun teklifine şerh düşmekteyiz.

Şerhin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

11 Haziran 2025